8 Haziran 2025 Pazar

Radara Gel Radara!

Araban varsa şayet
Basacaksın tüm gaza, 
Atacaksın vitesi,
Yolların hakkını vereceksin. 

Allah devlete zeval vermesin. 
Ne güzel yol yapmış de. 
Allah ne verdiyse
Bastıkça basacaksın. 

Araban fazla yakarsa yaksın. 
Yolun hakkı basmaktır. 
Radara yakalanırsan yakalan. 
Çünkü devletin hakkı radardır. 

Bittikçe yakıtın, doldur deponu
Öde devlete ÖTV ve KDV'ni. 
Devlete görevimi yaptım deme, 
Radara da gir ki bütçe düzelsin. 

Radara girip ceza yedim diye üzülme. 
Çünkü yolun zekatı radar cezası,
Arabana basmak da arabanın zekatı. 
Unutma, ceza vatandaşlık görevidir. 

Bu cezalar sana yol, su olarak dönecek. 
Yeter ki sık sık radara gir, ceza ye. 
Çok ceza geldi deyip hayıflanma. 
Erken ödeme indiriminden yararlan. 

Devlet vatandaşına kumpas kurdu deme. 
Çünkü devlet asla ve kat'a kumpas kurmaz. 
Tüm bu cezalar senin güvenliğin içindir. 
Güvenliğini düşünenden de üçü, beşi esirgeme. 

Bu cezalar gelmeye devam ettikçe
Ver kendini şiir yazmaya. 
Varsın olmamış desinler şiirine, 
Çünkü dertler seni şair yapar. 

Sevsinler Bu Tür Demlenmeyi

Demlenmek denince, çayın renginin ve kokusunun suya geçmesi, çayın çökmesi ve dinlenmesi akla gelir.

Ayrıca pilav için piştikten sonra bir süre bekletilerek kıvamını bulması anlamında da kullanılır.

Argoda içki içmek demektir. Eksi sözlüğe göre Sivas yöresinde sigara içmeye de bu tabir kullanılıyormuş. Olgunlaşma anlamına da geliyor. İçki içip sarhoş olan için de demlenmiş deniyor.

Bir de 2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminde bazılarını suçlamak için siyaseten demlenmek kullanıldı. Şimdilerde pek değil, hiç kullanılmıyor artık. Çünkü roller, bakış açısı ve zihniyet, daha doğrusu konjonktür değişti.

Neyse biz gelelim demlenmeye. Her ne kadar demlenmek denince, sigara, içki içmek ve sarhoş olmak akla gelse de de dendi mi bu toplumun aklına çayın demi gelir. Tavşan kanı gibi tabiri de kullanılır. Çayın dinlenmesi demektir.

Demlenen çay kişiyi dinlendirir, susuzluğu giderir, uykusunu açar, çoğu zaman da uykusunu kaçırır. Çayı bu şekil kıvamında içince içtikçe içeriz. Bir daha bir daha deriz. Çay bitince ya da yeterli içmenin ardından ziyade olsun deriz. Bir çaydanlık çayı içsek bile tekrar içesimiz gelir.

Bazımız imamın abdest suyu gibi açık çay içer bazımız normal deminde içer bazımız da tam dem içer. Tam dem içenler bir, iki, bilemedin üç bardakla yetinir.

Milli içeceğimiz olan çay konusunda millet olarak uzmanı. Hepimizin bildik söyleyecekleri vardır. Bu kadarla yetinip biraz da siyaseten demlenmeye gelelim.

Siyaseten demlenme, çayın demi ya da demlenme gibi müspet değil. Bu tür demlenme kimine göre hem kötü hem iyi. Bu tür demlenen bir başkası olursa, “Bak bak demleniyor. İyi demleniyorlar. Şunlara bakın ey millet” demek suretiyle onları hedef tahtasına koyuyor.

Başkasının demlenmesini ayıplayıp bunu oya tahvil edenler aradan fazla zaman geçmeden bir bakmışsın, ayıpladıklarını yapmaya başlıyorlar. Yani demleniyorlar. Akşam sabah birbirlerini ziyaret ediyor, birbirlerini övücü sözler söylüyorlar. Saygı ve sevgide kusur etmiyorlar, kırıcı olmuyorlar. Adeta kırk yıllık arkadaş gibi olup çıkıveriyorlar.

Burada, bu ikilemi gösterenlere ya da dün kara dediğine ak diyenlere, bu ne yaman çelişki demek lazım. Yaptığınızın hangisi doğru? Dünkü mü, bugünkü mü? Sizin kaç yüzünüz var demeli? Öyle ya bu işi başkası yaparken kötü, kendileri yaparken iyi.

Bu durum, sigara içen babanın oğluna, “Sigara içtiğini görmeyeyim” demesine benzer. Oğluna yasaklıyor ama kendisi içiyor. Çünkü haspaya yakışır. Öyle ya oğlan demlenmeyecek ama kendisi demlenecek. Kendisine caiz ama evladına caiz değil.

Sevsinler bu tür anlayışı, bu tür demlenmeyi...

Elkızı mısın, Eloğlu mu?

Elkızı mısın, eloğlu mu ya da yöresel ağza göre ilkızı mısın, iloğlu mu?

Bekarsan evin bir ferdisin. Daha eloğlu ya da el kızı değilsin. Tabi aileden birisin.

Ne zaman ki evlendin. Bir haneye gelin gittin. Olursun elkızı. Oğlansan bir eve damat olunca, olursun eloğlu.

Elbette gelin eve dışarıdan gelir. Elkızıdır. Oğlan bir evin damadı olur. Eloğludur. Çünkü aileye dışarıdan gelmiştir. Bu durum hayatın bir gerçeği olsa da elkızı veya eloğlu tabirini hiç tasvip etmiyorum. Çünkü itici bir kelime olup insanı ajite etme durumu söz konusu.

Eve dışarıdan gelen biri anlamına gelen bu ifade hayatın gerçeği olsa da kendisine elkızı veya eloğlu dendiğini duyan bir insanın başından kaynar sular dökülür.

Hakkını yemeyelim, bazı ailelerde gelin evi bir ferdi olur. Aynı şekilde damat da aileden biri kabul edilir.

Haydi diyelim ki bir haneye gelin gelen veya bir eve damat olan biri için ilk başlarda bu ifade kullanılsın. Ama torun torba sahibi de olsa o evden cenazesi de çıksa, toplumun her kesiminde olmasa da bazı kesimlerde gelin-damat hala elkızı ve eloğludur. Bazı yörelerde damat için dış kapının mandalı ifadesi kullanılır.
Bu tabir her zaman için kullanılmasa da genellikle kızgınlık ve dargınlık halinde ilinoğlu, ilinkızı değil mi diye bilinçaltındaki bu ifade ağızdan çıkıverir.

Özellikle Anadolu’nun birçok yöresinde anne baba bakıma muhtaç hale gelmişse anne babaya oğlan bakar anlayışı ile anne baba oğlunun evine sığınır. Kızın evi pek düşünülmez.

Mesela oğlanlarının yanında kalan bir anneyi kızı evine çağırsa veya kızının evinde kalmak zorunda kalırsa, çoğu eski kadınların "Ne işim var iloğlunun yanında. Adı üzerinde ilin oğlu. Öyle değil mi" dediğini duyabilirsiniz. Bu bakış açısına göre oğlanın yanında kalsa da gelin de elkızı olsa da gelin elkızından ziyade evin kızı kabul edilir ya da gelin elkızı olsa da anne ya da baba oğlanın yanında daha rahat edebiliyor. Nasılsa oğlumuz var bu evde diyebiliyor.

Bir başka örnek daha. Bir ara evime kayınvalide geldi. Bana bakarak “Ben burada kalacağım” dedi. Gülerek dilediğin kadar kal kalmaya. Yalnız damadın evinde kalmayı bizim köyde pek iyi karşılaşmazlar dedim. Kayınvalide de güldü.

Benim bu anlattığımı kayınvalide bir başka zaman bizim bir köylü kadına “Bizim damat böyle dedi” diye anlatmış. Bizim köylü de “Doğru söylemiş. Bizim köyde iyi karşılaşmazlar” demiş.
Böylece köyün adetini bilmeden benim şakasına söylediğim gerçeğe binmiş oldu.

Hakkını yemeyeyim. Aynı toplum içinde bazı aileler kız, erkek fark etmeden kayınvalidesi ya da anneleri sırayla evlerine götürülmekte ise de toplumu büyük çoğunluğunda oğlan bakar anlayışı hakim. Bu anlayıştan hareketle kız çocukları da “Biz iloğlunun yanındayız. Bizim evde sözümüz geçmez. Anneye oğlanlar bakar” deyip kenara çekiliveriyor. Kızlarda olan bu anlayış aynı şekilde damatlarda da var. Bu yönüyle senin evden çıkan kız kardeşin de o kız kardeşinin kocası da olup çıkıyor elkızı ve eloğlu.
Anneye ya da babaya yıllar yılı bakarken kazara bir hastalık ya da özel durum olsa “Yahu bunlar hasta. Şu ata biraz da bizim evde kalsın” denmez. Kazara kızların evinde biraz kalsa “Buraya atıverdiler gittiler” türünden laf ve söz eksik olmaz. Çünkü ataya bakmak oğlanın görevi. Bu tür ailelerde kızların görevi, annelerini üç dört günde bir telefonla arayıp hal hatır sormaktan, emir ve talimat yağdırmaktan ibaret. Bu durumda oğlan çocuğunun canı çıksın. Böyle bir durum söz konusu olduğu zaman kimse tasvip etmese de çocukların arasına kırgınlık ve dargınlık girebiliyor.

Bu işler anlayış kadar biraz da variyetle ilgili. Eğer bakıma muhtaç kişinin geride bırakacağı mirası ya da maaş türünden biraz imkan ve geliri varsa bu durumda kimse elkızıyım, eloğluyum demiyor. Gelin, damat kayınvalide ve anneye bakmak için sıraya giriyor. Kimse sen bakacaksın demiyor. Bu dediğime bir örnek vermek istiyorum:

“Hocam, kayınpeder öleli çok oldu. Kayınvalidem bir başına evinde kalıyor. Kayınvalidem hem kocasından hem de babasından iki maaş alır. Düşündük taşındık. Kayınvalideyi yanımıza alalım. Birer ay birer ay sırayla ona bakalım. Oturduğu evi de kiraya verip kirasını alalım dedik.

Kayınvalide çocuklarından kimin evine giderse iki maaş kartını ve evin kirasını çocuğuna veriyor. Yani bize kalıyor. Şimdi kayınvalide çocuklarının arasında aylık dolaşıyor. Dört gözle kayınvalide sırasının bize gelmesini bekliyoruz. Çünkü iki maaş + kiranın getirisi baya iyi”.

Uzattığımın farkındayım. Elkızı ya da eloğlu fark etmiyor. Allah kimseyi yatağa bağlı olarak yıllar yılı yatmayı nasip etmesin. Bakıma muhtaç hale getirmesin. Herkese hayırlı, bereketli ve sağlıklı ömür versin. Kız olsun, oğlan olsun, gelin ve damat olsun kimsenin eline düşürmesin. Fazla bakım ve yatağa muhtaç olmadan ölümün hayırlısını versin.