24 Nisan 2025 Perşembe

Depremi Meteorolojiden Almak

TV100 kanalında 6.2 olarak ölçülen İstanbul depremi konuşuluyor. İşin uzmanları davet edilmiş. Ekranda bir Japon deprem uzmanı bir de Kocaeli Üniversitesinden yine deprem uzmanı bir akademisyenin görüşlerine başvuruldu. Gazeteciler soru sordu. Uzmanlar da açıkladılar. Konuşulanları burada paylaşacak değilim.

Bir ara inşaat mühendisi olarak Japonya'da bulunan bir insanımızı da bağladılar. Japonya'da bulunan inşaat mühendisinin şu konuşması dikkatimi çekti. "Japonya'da depremle ilgili bilgileri meteoroloji haber veriyor. Çünkü burada deprem afet olarak görülmez. Tıpkı yağmur ve kar gibi bir doğa olayı olarak görülür. Biz de depremleri afet olarak görmekten vazgeçmemiz lazım" türünden bir şeyler söyledi. Programın sonrasını izlemedim.

İnşaat mühendisinin bu açıklamasını değerli buldum. Üzerinde düşünmeye değer. Belki de Japonlarla bizim aramızdaki en büyük fark bu. Çünkü Japonlar depremi bir doğa olayı görürken bizler bir afet olarak görüyoruz.

Kim haklı? Japonlar mı, biz mi?

Japonlar haklı. Çünkü bizden daha şiddetli depremlere maruz kalmalarına rağmen Japonya'da ne ev yıkılıyor ne can kaybı oluyor ne de mal kaybı. Deprem hayatlarını etkilemiyor, işlerini aksatmıyor. Hepsi deprem anını evinde ve işinde geçirmeye devam ediyor. Panik yok, pencereden atlama yok, binayı boşaltma ve geceyi günlerce dışarıda geçirme yok. Çünkü her Japon bilir ki oturduğu bina yıkılmayacak. Enkazında kalmayacak ve depremden dolayı ölmeyecek. Anlık bir doğa olayı geçip gidiyor. Bu durumda telaşa da gerek yok. Belki deprem sonrası oluşacak tsunami hayatlarını biraz olumsuz etkiliyor, hepsi bu kadar.

Bizde ise bakmayın son İstanbul depreminden ucuz kurtulduğumuza. Son Maraş depreminde olduğu gibi bizde depremler can ve mal almaya devam ediyor. Yıllarca yaralarını sarmaya devam ediyoruz. Bizde depremler binlerce evin yıkılmasına ve göçük altında insanlarımızın can vermesine mal olduğu için depremleri afet olarak görmemiz normal.

Ne zaman ki depreme dayanıklı evlerimiz olur, depremlerde evlerimiz yıkılmaz, insanımız enkaz altında kalmaz ise bizim için de depremler bir doğa olayı olur. Deprem haberlerini meteoroloji vermeye başlar.

Bu mümkün mü? Maalesef depreme hazırlıklı olmamız için milletçe daha çok fırın ekmek yememiz gerekir. Ekmeği çok severiz. O kadar fırın ekmeğini yeriz ama biz depremlere insanımızı kurban vermeye devam ederiz. Çünkü bizim için depremler "asrın felaketi"dir. İşimizi tam ve düzgün yapmadıkça her bir yıkıcı deprem bizim için asrın depremi olmaya devam edecek. Bu doğa olayını gözümüzde büyütmeye devam edeceğiz.

Japonlar doğa olayı demiş. O doğa olayına uygun bir yaşam geliştirmişler. Gül gibi yaşayıp gidiyorlar. Biz ise depremleri felaket ve afet gördükçe depreme uygun bir yaşam geliştirememişiz. Çünkü felaketlerle başa çıkılmaz. Ölen ölür, kalan sağlar bizim olur. 

Biraz birbirimizi suçlar, birkaç kişiyi içeriye atarız. Sonra doğru dürüst ceza alan olmaz. Bizler de bir müddet sonra unutur gideriz. Bu Depremi atlattık. Bir sonrakine Allah kerim deriz. Kurbanlık koyun gibi can vermeyi bekleriz.

Deprem İstanbul'u Yokladı *


23 Nisan 2025 günü öğle saatlerinde merkez üssü Marmara Denizi ve Silivri olan, yerin 6.92 km derinliğinde, 6.2 şiddetinde bir deprem meydana geldi. 127 artçı deprem ölçüldü.

Depremin 13 saniye sürdüğü belirtiliyor.

Depremin ardından İstanbul halkı sokaklara döküldü. Park ve bahçeleri mesken edindi. Deprem riski ortadan kalkıncaya kadar İstanbul halkı daha kaç gün dışarıda sabahlar, bekleyip göreceğiz.

Yetkililerin bildirdiğine göre Fatih'te üç katlı metruk bir bina dışında yıkılan bir meskenin olmadığı, panik nedeniyle yüksekten atlamalar sonucu 151 kişinin hafif yaralandığı belirtiliyor.

6.2 şiddetindeki deprem küçük bir deprem değil. Yıkıcı etkiye sahip. Buna rağmen yıkılan binanın olmaması, can kaybının olmaması bu depremin sevindirici yanı.

Depremin yıkıcı, mal ve can kaybına sebep olmamasında, depremin merkez üssünün Silivri'ye 24 km uzakta olmasının ve depremin 13 saniye sürmesinin payı büyük. Öyle zannediyorum, Merkez üssü meskûn mahallere daha yakın olsaydı ve depremin süresi de daha fazla olsaydı, bugün enkazda kalan insanları kurtarmak için uğraşacaktık.

Görünen o ki deprem İstanbul'u yokladı ve metropol şehir depremi ucuz atlattı. Verilmiş sadakamız varmış demek lazım. Herhalde toplum olarak 6.2 şiddetindeki bir depreme bugüne kadar böyle hiç sevinmedik. Keşke tüm depremlerimiz böyle olsa.

Bu deprem, deprem uzmanlarının yıllardır dikkat çektiği gelmekte olan büyük deprem mi? Dinlediğim deprem uzmanlarının kahir ekseriyeti, beklenen depremin bu olmadığını, 7'nin üzerinde bir deprem beklendiğini ifade ediyorlar.

Bu demektir ki bu deprem atlatıldıktan sonra İstanbul halkı yine rahatlamayacak. Hep gelmekte olan ve yıkıcı etkisinin olacağı depremi beklemeye devam edecek.

Peki, geleceği dikkat çekilen büyük İstanbul depremine İstanbul hazır mı? Maalesef hiç kimse buna evet diyemiyor. İstanbul'daki binaların yüzde otuzunun 99 öncesine ait olduğu, bu binaların risk oluşturduğu ifade ediliyor.

Deprem uzmanları bu eski binaların yenilenmesi için kentsel dönüşüme dikkat çekiyor. Nedense bugüne kadar kentsel dönüşüm ne İstanbul'da ne de Anadolu şehirlerinde gerçekleştirilebildi. Sadece İstanbul'a kentsel dönüşüm için 25 milyar dolara ihtiyaç olduğundan bahsediliyor. Bu para da olmayınca kentsel dönüşüm sadece dillerde kalıyor. Merkezi idarenin desteği olmadan bir belediyenin de bu parayı bulabilmesi mümkün değil.

Bu demektir ki bu deprem, "Ey İstanbul halkı! Bu deprem, gelmekte olan depremin bir provasıydı. Bakalım büyük bir depreme hazır mısınız uyarısıydı. Ucuz atlattık diye sevinmeyin, rehavete kapılmayın, lütfen tedbirlerinizi alın. Şakam yok, bilesiniz" dedi.

Ahmet Ercan'ı dinledim. "İstanbul'un variyet sahibi insanları depreme dayanıklı evler satın aldı ya da sağlam evlere kiraya çıktı. Depreme dayanıklı olmayan evlerde fakir insanlar kalıyor. Yıkıcı bir depremde ölecek olanlar da onlar. Bir ara kameralar eşliğinde İstanbul mahallelerini dolaşırken dışarıda oturan yaşlı bir teyze gördüm. Teyze, evine bakabilir miyiz dedim. "Evladım, evime bakmanıza gerek yok. Çünkü bir depremde evimin yıkılacağını ve enkazında kalacağımı biliyorum ama elimden gelen bir şey yok. Çünkü ben akşam eve ekmek alabilme hesabı yapıyorum" demiş. Öyle ya eve girecek ekmeği alıp alamayacağını düşünmek zorunda kalan biri evini nasıl yenilesin, öyle değil mi?

Can, mal ve yıkıcı etkisi olmayan bu depremden dolayı İstanbul'a ve tüm Türkiye'ye geçmiş olsun derken, yazımı, depremin ardından beş saat sonra bize dönüş yapan, İstanbul'da yaşayan bir arkadaşın şu yazısıyla noktalama istiyorum:

“Arkadaşlar! Kusura bakmayın. Hemen geri dönemedim. Merak eden arkadaşlar için biz iyiyiz. Hem aile hem iş arkadaşları olarak bina ve insanlarda sorun yok.

Okulumuzun binasını ve bahçeyi toplanma alanı olarak vatandaşa açık hale getirdik.

Hiçbir yıkım ve can kaybı olmamasına rağmen 2,3 km’lik yolu 22 dakikada aldım. Üstelik okula gelmeden dışarda uygun bir yere (aracımı) park ettim.

Allah korusun, biraz daha uzun süreli ve şiddetli bir deprem olursa, İstanbul’daki depremin etkisinden, daha çok insan kaynaklı bir yıkım olacağı kesin.

Bu kadar plansız bir topluluk bir araya toplanmaz. Buraya şehir denmez maalesef.

Durum benim penceremden budur.

Selametle.

Not: Gece 03.00'de daha şedit bir deprem olur ve biz evimizin altında kalırsak veya bir yakınınız (enkazda kalırsa), oradan yola çıkmanıza gerek yok. Sakince oturun ve gönülden bir Fatiha’yı bize, böyle saçma bir şehir planlayanlara da okkalı bir kunut (duasını) yöneticilere gönderin. Arkanıza yaslanın. Elinizdeki kumandayla bir o kanal bir bu kanalda haberleri izleyin."

*25.04.2025 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır. 

23 Nisan 2025 Çarşamba

Trump Bizim Yolda

Hep ABD ve Batı'yı kıskanır. Ne zaman onları taklit etmekten kurtulup lider ülke olacağız dedim durdum.

ABD başkanının FED başkanına faizi indir sözünü görünce keyfim yerine geldi. Hah şöyle dedim. Arkaya yaslandım.

Hayıflanmadım da değil. Nasıl hayıflanmam. Boşuna hep Batı'yı taklit ediyor bu ülke diye suçlamışım.

Geldiğimiz nokta itibariyle bırakın Batı'yı taklit etmeyi, dünyaya meydan okuyan koskoca Trump faizi indir. Ekonomi kötüye gider bak diye talimatla faizi indirmeye çalışıyor. Hem de bunu kaç defa tekrarladı.

Görüyorum ki Trump bizi taklit ediyor.

Böyle derken de hiç olmadığı kadar ciddi. İnadım inat diyor. Çünkü inandırmış kendisini buna. Faiz inerse ekonomisi düze çıkacak. Bir bildiği var belli ki. Belki de ekonominin kitabını yazdı Bay Trump. Değilse durduk yere niye faizleri indir desin. Öyle ya kendisi gayrimenkul zengini. Yıllar yılı emlakçılık yapmış. Piyasanın içinden geliyor. Bu konuda kendisine özgüveni tam.

Yalnız dünyayı titreten Trump'ın talimatını FED başkanı dinlemiyor. Sanırım Trump inat. FED başkanı ondan inat. İndirmedi hala faizi.

FED başkanı söz dinlemediği gibi istifa etmeyi de düşünmüyor.

Bu durumda söz dinlemeyen bu asiyi görevden almaktan başka yol kalmıyor. Fakat Trump görevden alamıyor. Çünkü ABD Merkez Bankası bağımsızmış. Bakalım bu iki inadın inatlaşmasından nasıl bir sonuç çıkacak?

Trump'ın emri altındaki bir memuruna söz geçirememesine hayret ettim. Düştüğü duruma üzüldüm. Koskoca Trump dünyaya ayar versin. Bir sözüyle borsa çöksün, diğer bir sözüyle borsa uçsun. Çin ile girdiği ekonomi savaşı dolayısıyla altın tarihi rekor kırsın. Rusya ve Ukrayna'yı barış masasına oturtmasına ramak kalsın. Akşam sabah şu ülkeye bu kadar vergi koydum desin. Dünya bu işin sonu nereye varacak diye endişeli bir bekleyiş içerisine girsin. Böyle bir figür ülkesindeki merkez bankası başkanına sözünü geçiremesin.

Diyeceğim şu ki Trump dünyaya hükmediyorum. Bir FED başkanına sözüm geçmiyor diye üzülmesin ve pes etmesin. Yapacağı tek şey bizi izlemeye ve bizi taklit etmeye devam etsin. Çünkü biz o yollardan geçtik.

Ne yapabilir Trump? Başkanlık sistemine geçsin diyemiyorum. Zaten başkanlık sistemi var ABD'de. Pekala bir anayasa değişikliği ile FED başkanını görevden alma yetkisini elde edebilir. Şayet bunu yaparsa, FED başkanı sözünü dinlemesin de göreyim. Baktı söz dinlemedi mi? Alır görevden sözünü dinleyecek bir merkez başkanı atar. O da dinlemezse onu alır, bir başkasını getirir. Herhalde Trump için bu zor olmasa gerektir.

Aman neyse ne. Ne halleri varsa görsün. Sadece kayda geçsin diye söylüyorum. Görüyorum ki Trump bu konularda acemi. Böyle böyle pişecek. Çünkü o gelirken biz gidiyorduk.

Ha talimatla faiz indirmenin sonu faiz yükseltmek olurmuş. Olsun. Faiz değil mi? İner de çıkar da. Dünyanın sonu değil ya. Baksın bize. Çünkü biz faizler indiğinde de ayaktaydık. Çıktığında da ayaktayız.