23 Nisan 2025 günü öğle saatlerinde merkez üssü Marmara Denizi ve Silivri olan, yerin 6.92 km derinliğinde, 6.2 şiddetinde bir deprem meydana geldi. 127 artçı deprem ölçüldü.
Depremin 13 saniye sürdüğü belirtiliyor.
Depremin ardından İstanbul halkı sokaklara döküldü. Park ve bahçeleri mesken edindi. Deprem riski ortadan kalkıncaya kadar İstanbul halkı daha kaç gün dışarıda sabahlar, bekleyip göreceğiz.
Yetkililerin bildirdiğine göre Fatih'te üç katlı metruk bir bina dışında yıkılan bir meskenin olmadığı, panik nedeniyle yüksekten atlamalar sonucu 151 kişinin hafif yaralandığı belirtiliyor.
6.2 şiddetindeki deprem küçük bir deprem değil. Yıkıcı etkiye sahip. Buna rağmen yıkılan binanın olmaması, can kaybının olmaması bu depremin sevindirici yanı.
Depremin yıkıcı, mal ve can kaybına sebep olmamasında, depremin merkez üssünün Silivri'ye 24 km uzakta olmasının ve depremin 13 saniye sürmesinin payı büyük. Öyle zannediyorum, Merkez üssü meskûn mahallere daha yakın olsaydı ve depremin süresi de daha fazla olsaydı, bugün enkazda kalan insanları kurtarmak için uğraşacaktık.
Görünen o ki deprem İstanbul'u yokladı ve metropol şehir depremi ucuz atlattı. Verilmiş sadakamız varmış demek lazım. Herhalde toplum olarak 6.2 şiddetindeki bir depreme bugüne kadar böyle hiç sevinmedik. Keşke tüm depremlerimiz böyle olsa.
Bu deprem, deprem uzmanlarının yıllardır dikkat çektiği gelmekte olan büyük deprem mi? Dinlediğim deprem uzmanlarının kahir ekseriyeti, beklenen depremin bu olmadığını, 7'nin üzerinde bir deprem beklendiğini ifade ediyorlar.
Bu demektir ki bu deprem atlatıldıktan sonra İstanbul halkı yine rahatlamayacak. Hep gelmekte olan ve yıkıcı etkisinin olacağı depremi beklemeye devam edecek.
Peki, geleceği dikkat çekilen büyük İstanbul depremine İstanbul hazır mı? Maalesef hiç kimse buna evet diyemiyor. İstanbul'daki binaların yüzde otuzunun 99 öncesine ait olduğu, bu binaların risk oluşturduğu ifade ediliyor.
Deprem uzmanları bu eski binaların yenilenmesi için kentsel dönüşüme dikkat çekiyor. Nedense bugüne kadar kentsel dönüşüm ne İstanbul'da ne de Anadolu şehirlerinde gerçekleştirilebildi. Sadece İstanbul'a kentsel dönüşüm için 25 milyar dolara ihtiyaç olduğundan bahsediliyor. Bu para da olmayınca kentsel dönüşüm sadece dillerde kalıyor. Merkezi idarenin desteği olmadan bir belediyenin de bu parayı bulabilmesi mümkün değil.
Bu demektir ki bu deprem, "Ey İstanbul halkı! Bu deprem, gelmekte olan depremin bir provasıydı. Bakalım büyük bir depreme hazır mısınız uyarısıydı. Ucuz atlattık diye sevinmeyin, rehavete kapılmayın, lütfen tedbirlerinizi alın. Şakam yok, bilesiniz" dedi.
Ahmet Ercan'ı dinledim. "İstanbul'un variyet sahibi insanları depreme dayanıklı evler satın aldı ya da sağlam evlere kiraya çıktı. Depreme dayanıklı olmayan evlerde fakir insanlar kalıyor. Yıkıcı bir depremde ölecek olanlar da onlar. Bir ara kameralar eşliğinde İstanbul mahallelerini dolaşırken dışarıda oturan yaşlı bir teyze gördüm. Teyze, evine bakabilir miyiz dedim. "Evladım, evime bakmanıza gerek yok. Çünkü bir depremde evimin yıkılacağını ve enkazında kalacağımı biliyorum ama elimden gelen bir şey yok. Çünkü ben akşam eve ekmek alabilme hesabı yapıyorum" demiş. Öyle ya eve girecek ekmeği alıp alamayacağını düşünmek zorunda kalan biri evini nasıl yenilesin, öyle değil mi?
Can, mal ve yıkıcı etkisi olmayan bu depremden dolayı İstanbul'a ve tüm Türkiye'ye geçmiş olsun derken, yazımı, depremin ardından beş saat sonra bize dönüş yapan, İstanbul'da yaşayan bir arkadaşın şu yazısıyla noktalama istiyorum:
“Arkadaşlar! Kusura bakmayın. Hemen geri dönemedim. Merak eden arkadaşlar için biz iyiyiz. Hem aile hem iş arkadaşları olarak bina ve insanlarda sorun yok.
Okulumuzun binasını ve bahçeyi toplanma alanı olarak vatandaşa açık hale getirdik.
Hiçbir yıkım ve can kaybı olmamasına rağmen 2,3 km’lik yolu 22 dakikada aldım. Üstelik okula gelmeden dışarda uygun bir yere (aracımı) park ettim.
Allah korusun, biraz daha uzun süreli ve şiddetli bir deprem olursa, İstanbul’daki depremin etkisinden, daha çok insan kaynaklı bir yıkım olacağı kesin.
Bu kadar plansız bir topluluk bir araya toplanmaz. Buraya şehir denmez maalesef.
Durum benim penceremden budur.
Selametle.
Not: Gece 03.00'de daha şedit bir deprem olur ve biz evimizin altında kalırsak veya bir yakınınız (enkazda kalırsa), oradan yola çıkmanıza gerek yok. Sakince oturun ve gönülden bir Fatiha’yı bize, böyle saçma bir şehir planlayanlara da okkalı bir kunut (duasını) yöneticilere gönderin. Arkanıza yaslanın. Elinizdeki kumandayla bir o kanal bir bu kanalda haberleri izleyin."
*25.04.2025 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
O mektup çok doğru bir şeyi dile getirmiş böyle bir deprem anında hiç bir yere ulaşım olmaz. Dua tek çaredir. Silivri ile aramızda 102 km var biz de sallandık, Allah beterinden korusun. Çarşıda idim, cep telefonları pert oldu, eve ulaşamadım, bahçeli bir evdeyim eve ulaşmak ivedilikli olarak tek isteğimdi, bahçe kapısından girdiğimde annem ve ağbim kuyu başında idiler, annem alttan vurdu çok salladı dedi, İstanbula ulaşmak bile zordu, arkadaşıma zor ulaştım iyi haberlerini aldım rahatladım. Allah herkesi korusun.
YanıtlaSilAmin, size de çok geçmiş olsun. Beterinden saklasın.
YanıtlaSil