10 Nisan 2025 Perşembe

Tuzlu Çay

Bayram tatilinin son pazar günü çarşıya çıktım. Zıkkım aldığım esnafa uğradım. Beş lira zam gelmiş benim zıkkıma.

Ardından ramazan boyunca pek çıkmadığım çarşıya doğru yöneldim.

Kapı Caminin önünden geçerken tanıdığım esnafın pazar pazar açık olduğunu görünce selam verdim. Meğer pazar günleri açarmış ekmek teknesini.

"Çayım yok. Demlemedim bugün. Gel şuradaki çay ocağına gidip az oturup çayı orada içeriz" dedi. Bir çay ocağına oturduk. Çayımızı içip vedalaştık.

Perşembe günü öğleden sonra bir arkadaşla haberleşip aynı çay ocağında buluştuk. Toplam üç çay içip kalktık. Ödeme için 50 lira uzattım. Geri 20 lira beklerken 11 lira verdi.

Bayram öncesi beherine 10 lira ödediğimiz bir bardak çay 13 lira olmuştu. Bu demektir ki 3 lira zam gelmiş esnaf çay ocaklarındaki çaya.

Bir ara 5'ten 7 olmuştu bir bardak çay esnaf çay ocaklarında. 7'den 10 lira yaptıklarının üzerinden fazla zaman geçmemişti. Daha 10'a alışmadan 13 TL tuzlu geldi.

10 lira yaptıklarında "Çay 10 TL" yazıp cama yapıştırmışlardı. Çay 13 TL olunca herhalde nasılsa zamma alıştılar deyip yazma gereksinimi duymamışlar. Zaten tüketici olan bizler de hep yukarı doğru çıkan fiyatlara alıştık.

Eş dostla çay içmek için mecburiyetten 13 liralık çayı da içe içe bu fiyata tam alışacakken yeni fiyat 15 mi olur, 16 mı olur, yaşarsak göreceklerimiz var artık.

Görünen o ki bayram öncesi 9 lira olan 200 gramlık ekmeğe bayram sonu uygulanacak şekilde zam yapılması, Zamların fitilini ateşlemiş olmalı. Belki çaya da bayram öncesi zam yapıldı. Onlar da bayram sonrası uygulayalım dedi. Hoş, zaten çoğu esnaf çay ocağı ramazanda kapalı olduğu için zamlı tarife bayram sonrasına kalmış olmalı.

Ekmeğe gelen zammın uygulanıp uygulanmayacağı kesin değil demişti fırıncı öğrencilerim. Niye dediğimde "Belediye, ekmeği 7 liradan satmaya devam edecek. Ondan" demişlerdi.

Bayram sonrası derslerine girdiğimde, genler ekmek zammı ne oldu dedim. "11 lira oldu hocam" dediler.

Ekmeğe bayram öncesi zam yapıp zammı bayram sonrasına bırakan Konya esnafı Konyalı hemşerilerine bir aylık jest yapmış oldu.

Ders çıkışı evi aradım ekmek var mı diye. Ekmek yok cevabı alınca, ayaklarımı evime uzak her zaman ekmek aldığım fırına çevirdim. 200 gram ekmek diğer yerlerde 9 TL iken bu fırın 300 gram kepekli ekmeği 10 liraya satıyordu.

Bu arada bayram öncesi aldığım ekmekten sonra alacağım ilk ekmek olacak. Çünkü alırken onar onar alıyorum hep. Bayram öncesi bayramda lazım olur, ekmek aramayayım diye 17 ekmek almıştım.

Fırına varınca 10 ekmek istedim. Fırıncı ekmekleri beşer beşer poşete koyarken sizde ekmek kaç oldu dedim. "Aynı. Daha değiştirmedik" deyince, o zaman bir 10 daha ver dedim. 20 ekmek almış oldum. Kısa günün kârı. Bu arada ekmeği biraz küçük gördüm. Eve gelince tarttım. Daha önce 300 gram olan ekmeği 250 grama düşürerek sanırım gizli zam yapmış olmalı.

Ne yapacaksın bu kadar ekmeği demeyin. Aldığım bu ekmek evime uzak ve ters istikamette. Fazlaca alıp dolaba koyuyoruz. İhtiyaç oldukça çıkarıp yiyoruz. Aşağı yukarı bir hafta gidiyor.

Ekmek ve çay gibi sürekli ihtiyaç olan ürünlere gelen zamdan haberimiz oldu. Diğer ürünlere ne kadar ne ara zam geldiğini takip etmez olduk artık.

Görünen o ki enflasyon düşmesine rağmen çoğu ürünlere zam gelmiş. Anlayamadığım da bu.

Bayram sonrası bir doğum için çiçek alalım diye çiçekçilere uğradık. Orkide çiçeğin tek dallısı 1000-1250 lira. Çift dallısı ise 1500-2000 arası. İthal ve yerli olanına göre değişiyor. Bu arada çiçeğin de ithali varmış ülkede. Üstelik ithal olanı tutuluyormuş. Fiyatları görünce her zaman çiçek almadığımız için olsa gerek, fiyatlar uçmuş dedi hanım. “Yok, abla daha fiyatları değiştirmedik. Ayrıca uçmayan fiyat mı kaldı? Şu ithal orkide şu kadar avro. Bunun çoğu da gümrük vergisi" dedi esnaf. Bir insan kaldı aşağıda kalıp uçmayan dedim. "O da uçtu beyefendi" dedi. İnsan nasıl uçtuysa artık.

Bayram şekerlerinin yanına varılmıyordu zaten.

Niyetim zamdan, piyasadan bahsetmek değildi. Esnaf çay ocaklarındaki çaya gelen zamma değinip işi bitirecektim. Ama anladığım kadarıyla bayram öncesi ile bayram sonrası piyasa fiyatları değişmiş olmalı.

Şimdi diğerlerini bir tarafa bırakayım da ben bu zıkkıma ve çaya gelen zamma nasıl alışacağım? Bu fakirin bir bu zıkkımı var bir de çayı. Artık bu ikisi de lüks gelmeye başladı.

Ne olacak böyle böyle bilmem. Böyle giderse eşe dosta gel şurada çay içelim demek için bir kez daha düşünmek gerekecek. Hele bir tane içtikten sonra tazelensin mi demek için de iki kez düşünmek lazım.

Bir gerçek var ki tiryakisi olduğum çay bundan sonra tuzlu mu tuzlu olacak. 

Acaba 13 liralık çaya alışıncaya kadar tanıdığım birkaç esnafın yanına mı gitsem diyorum. Nasılsa çay söylüyorlar. Ama nereye kadar böyle içeceğim. İşin ucunda kovulmak da var.

Böyle giderse B planına geçeyim diyorum. Nedir planın derseniz? Pikniğe gider gibi çarşıya çıkarken evde çayı demleyip termosa koymak. Oturacağım bir parktaki banka. Doldurup doldurup içeceğim. Esnaf bilsin ki hiç şakam yok. 

Bu arada yazıyı okuyup da içeceğin çay olsun, gel dilediğin kadar iç diye kapı aralayan olursa, bu B planımı C planım olarak değiştirebilirim.

Bu yazımla içimizi karartmış olabilirim. Neyse bir de sevindirici haber vereyim. Trump'ın başlattığı ekonomi savaşından, ekonomimiz sağlam olduğu için ülkemiz bu savaştan etkilenmeyecekmiş. 

7 Nisan 2025 Pazartesi

Askıda Sebze

Fotoğrafı sosyal medyadan aldım. Sanırım Çumra ilçemizde ait bir sayfa paylaşmış.

Bir pazar yerinden bir görüntü. Uygulama yeni mi yoksa bu pazar esnafının geçmişten günümüze yaptığı bir uygulama mı bilemiyorum.

Büyük ihtimalle pazarcı esnafının sattığı sebze, meyve ne ise poşetine doldurup ihtiyaç sahiplerinin alması için belirlenen standa konmuş. Parası olmayan insanımız da bir ücret ödemeden alıp gidecek.

Poşetin içindeki ürünler umarım çürük çarık değildir. Esnaf satamadığı ürünü doldurup vermemiştir.

Askıda ekmek, askıda süt uygulamasının ardından askıda sebze uygulamasını da görünce duygulanmadım desem yalan olur. Öyle ya mutfak dediğimiz sadece ekmek ve sütten ibaret değil. İnsanımızın sebze ve meyveye de ihtiyacı var. Kim öncülük etti ise onu ve katkı sağlayanları tebrik etmek lazım.

Gönül ister ki ekmek, süt, sebze veya herhangi bir ihtiyaç malzemesi için böyle askı uygulaması olmasa. İnsanımız ihtiyacını ödemesini yaparak alsa. Ama bir gerçek var ki bu ülkede geliri giderini karşılamayan insanımızın sayısı az değil. Esnafımız da ihtiyaç sahiplerinin tüm ihtiyaçlarını karşılayamasa da kendi çapında bir şeyler yapmaya çalışıyor.

Kaç ihtiyaç sahibi askı uygulamalarının olduğu yere gidip ihtiyacını giderebiliyor. Bunu da bilmiyoruz. Çünkü pek çoğunun gidip de askıda ekmek, süt, sebze var mı diye isteyebileceğine ihtimal vermiyorum.

Bir nebze de olsa ihtiyaç gideren esnafın bu uygulamasını tasvip etmekle beraber muhtaçların ihtiyacını giderebileceği başka seçenekleri düşünüp hayata geçirmemizde fayda var. Çünkü onur meselesi yapıp askı uygulamasından faydalanamayan vardır. Farz edelim ki ihtiyacı olan gidip istiyor. Bundan yararlanıyor. Ama kaç kişi yararlanıyor bundan? Çünkü askı uygulaması yapan esnafın da günlük askıya koyacağı ürün sınırlıdır. Askıda ekmek, süt veya sebzeye bel bağlayan bitti cevabıyla karşılaşabilir. Üstelik bu uygulama pansuman tedbire benzer. Çünkü elden gelen öğün olmaz. Olsa da zamanında gelmez.

Muhtaçların ihtiyaçlarını karşılamak için askı uygulamasından ziyade başka yolları bulmamız lazım. Çünkü esnafımız vatandaşın ihtiyacı için askı uygulamasını bulsa da bu uygulama bir nevi sadaka kültürünün bir örneği. Her sadaka ise fakiri sevindirse de boynunu büker. Bunun için ne yapılabilir?

Askı uygulamasına katılmak isteyen vatandaş, esnaf ve işadamları için bir fon oluşturulur. Bu fonda devletin ilgili görevlileri ve halkın güvenimi kazanmış kişilere göre verilir. Oluşturulan bu fona insanımız nakit yardımı yapar. Fon, gelir ve gideri karşılamayan insanları düzgün bir şekilde tespit eder ve fakirin hesabına aylık para gönderilir.

Dediğim bu uygulama fakirin ihtiyacını karşılamada daha uygun olanıdır diye düşünüyorum. Burada dikkat edilmesi gereken fakir tespitinin iyi yapılması, en ihtiyaç sahibini bulmak önemli. Bir de yardımların tek elden, devlet eliyle yapılmış olur. 

6 Nisan 2025 Pazar

Güç Zehirlenmesi Yaşayanların Dünyasından

Sandığı severim. Çünkü demokrasinin olmazsa olmazıdır.

Siyasi rakiplerimi severim ama hep ben kazanmak şartıyla. Çünkü ben kaybetmek için gelmedim bu dünyaya. Hep ben kazanmalıyım.

Karşımdaki aday alt edebileceğim düşük profilli biri olmalı. İşte o zaman araç olarak gördüğüm demokrasinin tadına doyum olmaz.

Genel başkanlığım asla sorgulanmamalı, kongrede karşıma aday çıkmamalı. Delege sadece beni oylamalı. Bir formaliteyi yerine getirmeli.

Kırar dökerim. Bedel ödemem. Ancak bedel ödetirim. Kime ne?

Dilimin fermuarı olmaz. İstediğimi söylerim. Bu, bana verilmiş demokratik bir haktır. Ama biri beni eleştirirse işte ben buna gelemem. Dünyayı dar ederim ona. Çünkü kimse bana hakaret edemez. Öyle ya ben kim eleştirmek kim? Herkes yerini ve haddini bilecek. Had bilmeyene itina ile had bildirilir.

U dönüşü yapar. Zikzak çizerim. Çünkü benim işim bu. Dün dündür, bugün de bugün.

Kim zikzaklarımı sorarsa, efendim, daha önce şöyle söylemiştiniz derse onu düşman bellerim.

İstediğimle dost olur istediğimle düşman olurum. Sonra dostu düşman, düşmanı dost edinirim.

Dostlukları da ben başlatırım düşmanlıkları da.
Kimse bana hesap soramaz ama ben hesap sorarım. Çünkü benim işim hesap sormaktır.

Gündem oluşturmada, gündem değiştirmede üstüme yoktur.

Karşımda kuzu gibi olanı ihya ederim. Karşıma çıkanı da imha eder, anasından doğduğuna pişman ederim.

Pireyi deve yapar, deveyi de pire.

Herkes bana saygı göstermeyi, saygıda kusur etmemeyi bilecek.

Bükemedikleri elimi öpecekler. Değilse ben ne yapacağımı bilirim.

İnadım inattır.

Kinciyim aynı zamanda. Sadece zaman kollar. Zamanı gelince hıncımı alırım.

Bu ve daha fazlası güç zehirlenmesi yaşayanların dünyasından bir kesittir sadece.