16 Mart 2025 Pazar

Bir Bankadan Öte Her Şey (2)

Bu banka ülkemizde ne kadardır faaliyette bilmiyorum. Böyle bir banka olduğunu da maaş hesabı açtıracağımda öğrenmiş oldum. Adı, sanı duyulmamış bu bankayı da kurumum nereden buldu demişliğim bile var. 

Gel gör ki benim bu hayretim bir önyargıdan ibaretmiş. Çalışmadan bilinemezmiş işletme ve insanlar. 

9 aydır bu banka ile çalışıyorum. Bankaya ilk defa hesap açtırmak için gittim. Bir de bir şubesine gittim. Hesap açtırırken banka ile ilgili kanaatim olumlu idi. Sonra merkez şubesine gittiğimde işleyişinden pek memnun kalmadım. 

Bankayı daha çok gönderdiği mesajlarla tanıyorum. Günlük birkaç defa mesaj gönderir. Gönderilen mesajlar da bugüne kadar çalıştığım onca bankanın mesajından çok farklı idi. Bunu daha önce "Bir Bankadan Öte Her Şey" başlıklı yazımda (https://dilinkemigiyok.blogspot.com/2024/10/bankadan-ote-her-sey.html) değinmiştim. 

Beni yeniden bu yazıyı yazmaya sevk eden ise bankanın gönderdiği farklı mesajlar. Böyle mesajları daha önce ne gördüm ne de duydum. Gelen mesajlardan anladım ki bankam kendini daha da geliştirmiş ve emsallerine fark atmış. Beni benden fazla düşünüyor. Gönderilen mesajları birkaç kişiye gösterdim. Onlar da şaşırdılar. 

Resimdeki mesaj her şeyi anlatıyor, başka söze gerek olmasa da yine de duygularımı ifade etmek isterim. 

Resim formatında koyduğum mesaj maaşımı aldığım bankanın mesajı. Oğluma bir ay önce gönderdiğim harçlığın günü gelir gelmez, "Fehmi Yüce'ye henüz para göndermedik. Ödemenizi sizin için hazırladım" mesajı gönderiyor. Pes doğrusu mu diyeyim. Helal olsun mu diyeyim bilemedim. Görünen o ki oğlumun arkasında banka var. Bu banka olduğu müddetçe oğlumun sırtı yere gelmez. Adeta "Çocuğu harçlıksız bırakma" diyor. 

Bununla kalsa iyi. İzleyen günlerde başka mesajları da geldi. Bu sefer ay başında gönderdiğim tüm EFT'leri yazıp göndermiş. 

Bu banka olduğu müddetçe para benden çıkacak olsa da benim de sırtım yere gelmez. Olur ya unutursam diye hatırlatıyor ve beni benden fazla düşünüyor. 

Hele "Maaşınız yattı. Sizi rahatsız etmemek için geç vakitte haber vermedim" demesi de takdire şayan. Gördüğünüz gibi gece gece mesaj göndermiyor. Bu da bankanız görgü kurallarına da önem göstermesi dikkatlerden kaçmıyor.

Hasılı, bankam bir bankadan öte her şey. İşin garibi geç de olsa bulduğum, daha önce görmediğim, her geçen gün iyice ısındığım, görgü ve nezaket timsali bu banka ile iki ay sonra belki de yollarımız ayrılacak. Çünkü mayıs ayında kurumun anlaşması sona eriyormuş. Kurum aynı banka ile anlaşır mı bekleyip göreceğiz. Çünkü ne kadar memnun olsam da kurumların ilk ve tek kriteri hangi bankanın ne kadar promosyon vermesi üzerine. Bir başka banka mevcut bankadan fazla verirse, o bankaya gideceğiz.

Eğer bu banka en yüksek promosyonu vermez de başka bankaya gidersek, bilin ki en fazla üzülen ben olacağım. Öyle ya bir bankadan öte her şey olan bu banka bırakılır da gidilir mi? 

15 Mart 2025 Cumartesi

Kefaret Orucu

Bir zamanlar sakız çiğnemek orucu bozar mı soruları geride kaldı. Şimdi öğrenciler, "Bile bile orucu bozarsak 61 gerekir mi" diye soru soruyor, hem de birçok öğrenci birden.

Bu yazımda bile bile oruç bozmanın kefaret gerekip gerekmediğini ele almak istiyorum.

İlmihal kitaplarımızda orucu bile bile bozmanın cezası olarak "İki ay peşi sıra oruç tutmak ve bozduğumuz gün kadar oruç gerekir" yazılı.

Halkımız da böyle biliyor. Daha doğrusu 61 gün oruç tutmak gerekir şeklinde.

Bile bile oruç bozmanın cezası bir defa 61 gün değildir. Oruç bozan biri hangi ayda oruç tutacaksa, o aylar hicri takvime göre kaç çekiyorsa, o kadar ve bozduğu gün kadar tutulmalıdır. 61 galatı meşhur olmuştur.

Kefaret orucuna başlayan kişi o ayın ve takip eden ayın kaç çektiğine bakar. Diyelim ki bu aylar 29+29 çeksin. Bu durumda 58+1= 59 gün oruç tutması gerekir. Bu aylar 30+30 çekerse, 60+1 olmak üzere 61 gün tutacaktır. Kişi birden fazla oruç bozmuşsa, mesela 5 gün oruç bozdu diyelim. Bu durumda 30+30+5 olmak üzere 65 gün oruç tutmalı. İki ayı hiç ara vermeden arka arkaya tutmalı. Bozduğu günleri diğer günlerde ayrı ayrı tutabilir.

Bu anlattığım ilmihallerde yazan kefaret orucunun açıklamasıdır.

Bu kefaret orucu yani bile bile oruç bozmanın cezası Kur'an-ı Kerim'de yazmıyor. Zıhar ayetindeki kefaret orucu bile bile oruç tutmaya kıyas yapılmıştır fıkıhçılar tarafından.

Katılır veya katılmazsınız, ben bu kefaret cezasını çok ağır buluyorum. Bile bile oruç bozmanın cezasının bu derece ağır olmaması gerektiğini düşünüyorum. Fıkıhçıların, insanımız orucunu bozmasın diye böyle bir kıyası tercih ettiklerini zannediyorum.

İyi niyetle ve insanımızı sakındırma amacıyla böyle bir ceza takdir edilse de insan psikolojisini göz ardı eden bir fetva olarak görüyorum. Bir gün orucunu tutamayan bir kimseye peşi sıra iki ay oruç tutturmaya çalışmanın uygulanabilirliği çok zordur. Bunu çok az insan yerine getirebilir. Öyle ya bir gün oruç tutmada zorlanan ve orucu bozan insandan iki ay oruç tutmasını beklemek insana gününü göstermek demektir.

Bir diğer husus, bir şeyin cezası misliyle olmalıdır. Kısasta bile durum böyledir. Cana can, dişe diş dedikleri ne eksik ne fazla, misliyle demektir. Bir kişi bile bile orucunu bozarsa bozduğu gün kadar yani güne gün oruç tutmalıdır. Doğrusu da budur.

Bir diğer husus, yine ilmihal kitaplarında yazdığına göre niyetlenmeyip oruç tutmayan kimse için güne gün oruç tutar denilirken, niyetlenip ardından oruç bozana iki ay ceza bana göre bir çelişkidir. Biri belki de keyfi olarak oruca niyetlenmiyor, diğeri tutacağım deyip iyi niyet gösteriyor ve oruca başlıyor. Nefsine ağır geldiği için dayanamayıp bozuyor. Bence oruca niyetlenen, iyi niyetli ama sözünde duramamış ve bozmuş. Bu iyi niyetin cezası 60 kat ceza olmamalı. Eğer kat kat ceza verilecekse niyetlenmeyen kişi için düşünülmelidir.

Burada, bile bile niyetlenmeyen iki ay tutmalı demiyorum. Çünkü bu da güne gün tutar. Sadece iyi niyet gösterene takdir edilen cezaya dikkat çekmek için böyle dedim. Mantık da böyle olmalıdır. 

Sözün özü, cezalar anlaşılabilir olmalı, orantılı olmalı, kat be kat ceza olmamalı. Niyetlenen de niyetlenmeyen de güne gün oruç tutmalı. Kısaca insafı elden bırakmayalım. İnsanımıza hayatı zorlaştırmayalım, kolaylaştıralım demek istiyorum.

Not: Kendimi fetva vermeye haiz görmüyorum. Sadece bu konudaki görüşümü açıkladım. 

Öğrenciye Ramazan Kolaylığı Niçin Düşünülmez? *

Günlük mesaiye veya okula gidecek çoğu oruçlu insan uyku problemi ile karşı karşıya. Çünkü sahur uykuyu bölüyor.

Sahura kalksa bir problem, kalkmasa ayrı bir problem.

Uyku problemimi en fazla öğrencilerde gözlemliyorum.

Haftanın diğer günleri işyerlerinde meslek öğrenen öğrenciler, haftada bir okula geldikleri zaman uykuyu alamadıkları gözlerinden okunuyor.

Çalıştığı işin durumuna göre gece de çalışan bu öğrenciler, sabahın alaca karanlığında evden çıkıp okula geldikleri zaman, başlarını sıraya koyup hemen uykuya dalıyorlar. Belli ki uykularını alamıyorlar.

Hele bazıları kafayı sıraya koyar koymaz horlamaya başlıyor.

Bırakıversen akşama kadar uyuyacaklar. Belli ki okul onlar için dinlenme yeri.

Oruçlu olduklarından, ihtiyaç gidermek için teneffüse de çıkmıyorlar. Sınıf ortamında dura dura uykuları geliyor. Ayrıca aç acına on saat ders işlemek çok zor geliyor. Hele oruçta hiç çekilmiyor.

Liseli bu çocukların durumuna üzülmemek elde değil. Çünkü yemeden ve içmeden kesilerek uykusuz bir şekilde on saat ders görmek hiç kolay değil.

Acaba böylesi ortamlarda bu öğrenciler için bir kolaylık sağlanamaz mı? İstenirse sağlanır. Çünkü bildiğim kadarıyla çoğu kurum, çalışanlarına ramazan dolayısıyla mesaide esneklik sağlıyor. Mesela saat üçte çalışanlarını evlerine gönderiyorlar. Büyük insanlara sağlanan bu kolaylık ve gösterilen bu esneklik pekala öğrenciler için de düşünülebilir.

Nasıl bir kolaylık sağlanabilir?

Pekala ders saatleri kırk dakikadan otuz dakikaya indirilebilir. Öğle arası 40 dakikadan yarım saate düşürülebilir.

Dersler yarım saat işlenince, öğle arası da kısaltılınca, öğrenci 110 dakika önce evine gitmiş olur.

Sabah 08.00'de derse başlayan öğrenci, normal zamanlarda 16.15'te okuldan çıkarken, ders saatlerini kısaltmak suretiyle okuldan 14.25'de çıkmış olur. Evine erken giden öğrenci de iftara kadar uzun oturarak dinlenmiş ve yarım kalan uykusunu tamamlamış olur.

Sahi, yetkililerimiz ramazan ayına mahsus bu kolaylığı öğrenciler için niçin düşünüp planlayıp uygulamaya koymaz?

Büyük çalışanlara çoğu kurumların sağladığı esnek mesai öğrencilerden niçin esirgenir?

Eğer bir kolaylık sağlanacaksa öncelik büyüklerden ziyade küçüklere olmalıdır.

*19.03.2025 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.