25 Şubat 2025 Salı

Panjurun mu Var, Derdin Var

Tüm mesele evin pencerelerini panjur yaptırmaktan ibaret değil. Çünkü kullanmaya bağlı olarak panjurun ipi zamanla deforme olabiliyor, makarnanın ipi kopma noktasına gelebiliyor.

Mutfağın ve diğer bir odanın makara ipi koptu kopacak.

Koparsa işimiz var. Başımıza daha büyük iş açacağız demektir.

İyi de kime yaptıracağız bu panjur işini. Tanıdığımız bir panjurcu da yok. Birkaç arkadaşa sordum, tanıdık panjurcu var mı diye. Hiçbiri yardımcı olmadı bana. Öyle ya evinde panjuru olmayanın tanıdık panjurcusu olur muydu hiç.

Sadece bir esnaf, senin akraban falan bu işi yapıyor. Sağda solda başkasını niye aran. Numarası yoksa al vereyim dedi. Kalsın, ihtiyaç olursa isterim dedim. Akrabayı aramadım. Çünkü akraba ile pazarlık yapmazsın. Yap dersin. İş bitince ne vereceğim dediğinde, istediği fiyatı vermek zorundasın. Fiyatı yüksek çekerse işin ucunda akrabadan olmak da vardı.

Oğlanlara sordum. Bereket onların tanıdık panjurcusu varmış. Hele bir tanesinin iki tane birden varmış. Bir diğeri de birine yakın iş yaptırmış.

Büyük oğlan değişecek iki pencerenin panjur makarasının fotoğrafını çekerek WhatsApp aracılığıyla teklif aldı büyük oğlan.

Bir tanesi üç bine, ikincisi iki bine yaparım dedi. Üçüncü telefon açtığı cevap verinceye kadar 2 bin lira teklifi verene gel yap dedim. Sonradan dönüş yapan üçüncüsü bin beş yüz liraya yaparım demiş.

Her üç teklifin verdiği fiyat yüksekti. Çünkü toru topu iki tane pencere panjurunun ipi değişecek. Demek ki bu işin piyasası bu.

Yalnız bir gariplik vardı orta yerde. Çünkü en uygun teklifi verenle en yüksek teklifi veren arasında yüzde yüz fark vardı. Olacak şey değildi. Çünkü fiyat farkı olur da arada bu kadar uçurum olmaz. Öyle görünüyor ki bu işin oturmuş bir piyasası yok. Millet tutturabildiğine fiyat veriyor.

En son 1500 lira fiyatı verenin teklifi en makul olanı. Yalnız 2000 vereni aradığım için sonradan arayıp kalsın diyemedim.

Pazar günü 11.00-11.30 arası anlaştık.

Zamanında gelmedi. Herhalde gelmeyecek. Varsın gelmesin. Ben de en düşük teklifi vereni ararım dedim.

13.00 sularında geliyorum diye telefon açtı. Gelme de diyemedim. Bekliyorum dedim.

İki saate yakın uğraştı usta. Oğluyla geldi. Sadece ip ve makarasının değişmesinden ibaret değilmiş bu iş. Aşağı yukarı panjurun tüm aksamını indirdi. İnce bir iş yaptığı. Ben ve oğlum da destek verdik bu işe.

Eli de yönetmiş ustanın. Ne yaptığını biliyor. Güzelce de yaptı. Ellerine sağlık.

İş bittikten sonra balkon kapısının üst tarafında hafif açıklık vardı. Orayı da gösterdim. Bir çırpıda yaptı.

İşin ardından kapıdan borcumuz var mı dedim. Yok dedi. Anlaştığımız iki bin lirayı takdim ettim. Demlediğim çayın yanına atıştırmalık bir şeyler koydum.

Çayı içip kalktılar.

Seyyar çalışıyormuş. Kartını uzattı. Var bizde dedim. Kartta yazdığına göre anlamadığı yok. Birçok işi yapıyor. Demek ki yetenekli ve eli yönet biri. Bir mesleği olan böyle eli yönet kişilerin piyasadan ekmek yememesi mümkün değil.

Tekrar panjurla gelirsem, cebime sıkışan iki bin lira tamirciye gitti. Nereden bakarsan bir ev temizliği parası. Değişen bu makara ne kadar gidecek, bunu da zaman gösterecek. Yalnız bir makara, üçlü panjuru kaldırmak zorunda olduğu için ip kullana kullana yine deforme olacak. Panjuru yapan usta ben olsaydım, üç panjuru bir makaraya bağlamazdım.

Yazıyı yazarken değişen makaranın fiyatına İnternetten baktım. Beheri 180 lira yazıyor. Tamircinin aldığı 2000 liranın 360 lirası malzeme parası. Gerisi işçilik.

Giden iki bin liradan geçtim. Piyasanın oturmamışlığı beni üzdü. Öyle ya fiyat 1500 ila 3000 arası değişiyor. Bu da bizdeki ahlak sorununun derinliğini gösteriyor.

Hasılı panjurun mu var, derdin var vesselam.

Panjurun Avantaj ve Dezavantajları

Evinizin pencerelerinde panjur varsa yaşadınız demektir.

Çünkü yağmur yağışta pencereler batmayacak, güneşte evi yakmayacak, soğuk havalarda dışarıdan soğuğun girmesini önleyecek diye akşam sabah panjuru perde gibi indirip kaldıracaksınız.

Pencereler batmasın diye panjuru kapatınca, evde körebe ve saklambaç bile oynayabilir, hoşça vakit geçirebilirsiniz.

Pencereleriniz de yağmur ve yağışta kirlenmediği için belirli periyotlarla cam temizliği yapmanıza ya da temizlikçi çağırıp temizlikçiye para vermenize gerek yok.

Her sabah panjuru açarak kendisini uykuya vermiş komşunuzu da panjur sesiyle uyandırmış, akşam da panjuru indirerek komşunuza akşamın olduğunu haber vermiş olursunuz.

Evinizi tarif eden evinizi tarifte zorlanmaz. Panjurlu ev der. Hatta kendi evini tarif ederken panjurlu evin karşısındaki ev der.

Bu arada panjurlu ev aynı zamanda o evin değerini artırır. Satarken panjuru da dahil edebilirsiniz.

Panjurlu evin havasının bir başka olduğunu söylememe gerek yok.

Panjurunuz yoksa tüm bu saydığım imkan ve nimetlerden mahrum kalacağınızı da zaten biliyorsunuz.

Tüm bu avantajlarına rağmen panjursuz evin de avantajlarının olduğunu söylemeliyim.

Evin tüm pencerelerini panjurla kapatarak panjurcuya dünyanın parasını vermemiş olursunuz. Çuval dolusu paranız cebinizde kalır.

Hele camlar batmasın diye yağan yağmurda panjuru indirerek güzel rahmeti izlemekten mahrum kalmazsınız. Gündüz gözüyle ışık yakacak seviyede evde karanlıkta oturmazsınız.

Camlarınız kirlenirse silersiniz ya da ev temizliğine gelene temizlik ücreti verirsiniz. Yıllarca kaç temizlikçi çağırırsanız çağırın, verdiğiniz para panjurla verdiğiniz para kadar değil.

Akşam sabah perde gibi panjur indirip kaldırma diye bir derdiniz hiç olmaz.

Tüm bu avantaj ve dezavantajlarına rağmen panjurlu evi mi tercih edersin ya da panjursuz olanı mı derseniz, tercihim panjursuz ev olur.

Gerçi eşten dosttan; panjurlar çok iyi. Yaptırmanızı isterim, panjur sizin kurtuluşunuz tavsiyesini, beyninizi uyuştururcasına ısrarla her karşılaşmada işittiniz ise eliniz mahkum panjur yaptırmaya. Öyle ya başkası yaptırmışsa sizin neyiniz eksik.

Sonunda dışarıya atılacak paranızı panjurcuya verdiniz.

Siz de böyle bir öneri sonucunda mı yaptırdınız demeyin. Aldığım ev panjurlu. Satın aldığım yaptırmış. Kısaca biz alüminyum panjurlu eve hazıra konduk.

Oturduğumuz zaman bakmaya doyamadık panjurlara. Öyle güzel görünüyordu ki bize evi beğendiren evden ziyade panjurmuş. Parayı eve değil panjurlara vermişiz sanki. Son model kumandalı değil ama olsun.

Yalnız tüm mesele panjur yaptırmaktan ibaret değilmiş. Bunun bir de tamir boyutu var. Bunu da bir başka yazımda ele alayım.

24 Şubat 2025 Pazartesi

Mütemadiyen Reisim

1988 yılında evlendim. Evde iki kişi olduk. Haliyle iki kişi olunca karı koca olsak da içimizden biri reis olmalıydı. Başkan gibi bir şey.

Seçimle reis seçilmedim. Teamül gereği aile reisi oldum. Çünkü erkek egemen bir toplumda yaşadığım için hep hanımın dediği olsa da doğal olarak reis kabul edildim.

İki kişiyken 89'da üç, 91'de beş, 2002'de 6 kişi olduk. Çekirdek aile olsak da büyük aile sayılırız.

Hanede sayı arttıkça yine benim aile reisliğim değişmedi. Eşim ve çocuklarımdan bir tanesi çıkıp da yapamıyorsun. Aile reisliğine talibim demedi. Sağ olsunlar. Zaten görevimi yapınca niye rakip çıksın karşına değil mi?

Normalde hakları var ama sayarlar ve severler. Özellikle sevince bu sevginin karşısında kim durabilir. Çiğ tavuk bile yerler benim için.

Bir hakkı teslim edeyim. Çoğu zaman kırıp döksem de umulmaz yaralar açsam da telafisi mümkün olmayan zararlar versem de yine karşıma hiçbiri dikilmedi. Evimizin direği reisimizin bir bildiği var dendi. Bu anlayış içerisindeki hane halkımı, ekmeğini kısıp aç bıraksam, yine de şükrü eksik etmediler. Hep iyi ki varsın. Sen olmasan biz ne yapardık bir başına düşüncesindeler. Hoşuma gidiyor elbette bu anlayış.

Böyle giderse, benim aile reisliği mezara kadar gideceğe benziyor. Çünkü yerimde kimsenin gözü yok. Kazara biri karşıma çıkıp ben reis olacağım dese, ailemin diğer fertleri nankör deyip çiğ çiğ yer onu.

Reisliğim, bir makam bir mevki bir koltuk değilse de bana sonsuz imkanlar sunmasa da aile reisliği hoşuma gidiyor. 88'den bu yana bir istikrar abidesi olarak aile reisliğim devam ediyor.

Benim için bir getirisi olmasa da mezara kadar her daim baş olmam hoşuma gitse de zaman zaman patladığım, aslan gibi kükrediğim, ardından zikzak çizdiğim, U dönüşü yaptığım, yediğim büyük lokmayı yuttuğum oluyor. Şöyle ki; hanımın bazı isteklerine aniden parlıyorum. Olmaz. Bu can bu tende olduğu müddetçe o istediğin bu eve girmeyecek diyorum. Ciddiyet ve kararlılığımı gören hanım, suspus oluyor. Yuttu galiba diyorum. Öyle ya bu haykırış karşısında kim ne diyebilir? İyi, hep böyle davranayım diyorum. Ertesi gün sofraya pırasa, ıspanak türünden yemek konunca, esas hapı yutanın ben olduğumu anlıyorum. Zaman geçmeden tamam sensin deyip istediğini yerine getiriyorum. Bana biraz pahalıya patlıyor ama olsun. Zaten giden para onların parası. Bu da uyum sahibi olduğuma bir örnek. Yok efendim, ben prensip sahibiyim. Sözümden dönmem demek siyaset bilmemek demektir. Geçim ehli olmanın, reisliğimde tutunmamın yolu budur. Değilse hayatım zindan olur, aile reisliğim de tartışmaya açılır. Neme lazım.

Aile reisliğimin 37.yılında düşünmeye başladım. Kendi kendime dedim ki Ramazan! İyi, hoş, güzel de seçimsiz, sandıksız olmaz bu işler. Bundan sonra her dört yılda bir, aile efradının oy vereceği, reisliğimin resmen tescil edileceği seçimli olağan kongre yapayım diyorum. Aile bireyleri de ecellerine susamadıysa demokrasinin gereği olarak elbette karşıma aday olarak çıkabilirler. Gerçi her ne yaparsam yapayım, sağ olsunlar, saygıda kusur etmediler ve karşıma aday olarak çıkmadılar.

Hiç aday çıkmasa da tüm aile fertlerinin oyları çantada keklik olsa da bundan sonra her dört yılda bir, seçimi sevdim. Böylece genç demokrasimizin yerleşmesine de katkı sunmuş oluruz. Seçimle aile reisi seçilince, sandığın evet dediğine kim ne diyebilir? Sandığın karşısına çıkabilir? Çünkü aile reisliğim için sandık her şeydir. Eğer aile reisi iseniz, sizler de seçimli kurultay yapabilirsiniz. Unutmayın ki demokrasi, evde ve ailede başlar.

Bu arada zaten aile reisisin. Karşında zaten aday yok. Boşu boşuna niye sandık koyacaksın. Ölünceye kadar reisisin desinler bitsin diyebilirsiniz. Buna cevabım, evet ölünceye kadar reis olsam da tek aday olarak sandıktan çıkmanın zevki bir başka. Ancak yaşayan bilir bunu.