Tüm mesele evin pencerelerini panjur yaptırmaktan ibaret değil. Çünkü kullanmaya bağlı olarak panjurun ipi zamanla deforme olabiliyor, makarnanın ipi kopma noktasına gelebiliyor.
Mutfağın ve diğer bir odanın makara ipi koptu kopacak.
Koparsa işimiz var. Başımıza daha büyük iş açacağız demektir.
İyi de kime yaptıracağız bu panjur işini. Tanıdığımız bir panjurcu da yok. Birkaç arkadaşa sordum, tanıdık panjurcu var mı diye. Hiçbiri yardımcı olmadı bana. Öyle ya evinde panjuru olmayanın tanıdık panjurcusu olur muydu hiç.
Sadece bir esnaf, senin akraban falan bu işi yapıyor. Sağda solda başkasını niye aran. Numarası yoksa al vereyim dedi. Kalsın, ihtiyaç olursa isterim dedim. Akrabayı aramadım. Çünkü akraba ile pazarlık yapmazsın. Yap dersin. İş bitince ne vereceğim dediğinde, istediği fiyatı vermek zorundasın. Fiyatı yüksek çekerse işin ucunda akrabadan olmak da vardı.
Oğlanlara sordum. Bereket onların tanıdık panjurcusu varmış. Hele bir tanesinin iki tane birden varmış. Bir diğeri de birine yakın iş yaptırmış.
Büyük oğlan değişecek iki pencerenin panjur makarasının fotoğrafını çekerek WhatsApp aracılığıyla teklif aldı büyük oğlan.
Bir tanesi üç bine, ikincisi iki bine yaparım dedi. Üçüncü telefon açtığı cevap verinceye kadar 2 bin lira teklifi verene gel yap dedim. Sonradan dönüş yapan üçüncüsü bin beş yüz liraya yaparım demiş.
Her üç teklifin verdiği fiyat yüksekti. Çünkü toru topu iki tane pencere panjurunun ipi değişecek. Demek ki bu işin piyasası bu.
Yalnız bir gariplik vardı orta yerde. Çünkü en uygun teklifi verenle en yüksek teklifi veren arasında yüzde yüz fark vardı. Olacak şey değildi. Çünkü fiyat farkı olur da arada bu kadar uçurum olmaz. Öyle görünüyor ki bu işin oturmuş bir piyasası yok. Millet tutturabildiğine fiyat veriyor.
En son 1500 lira fiyatı verenin teklifi en makul olanı. Yalnız 2000 vereni aradığım için sonradan arayıp kalsın diyemedim.
Pazar günü 11.00-11.30 arası anlaştık.
Zamanında gelmedi. Herhalde gelmeyecek. Varsın gelmesin. Ben de en düşük teklifi vereni ararım dedim.
13.00 sularında geliyorum diye telefon açtı. Gelme de diyemedim. Bekliyorum dedim.
İki saate yakın uğraştı usta. Oğluyla geldi. Sadece ip ve makarasının değişmesinden ibaret değilmiş bu iş. Aşağı yukarı panjurun tüm aksamını indirdi. İnce bir iş yaptığı. Ben ve oğlum da destek verdik bu işe.
Eli de yönetmiş ustanın. Ne yaptığını biliyor. Güzelce de yaptı. Ellerine sağlık.
İş bittikten sonra balkon kapısının üst tarafında hafif açıklık vardı. Orayı da gösterdim. Bir çırpıda yaptı.
İşin ardından kapıdan borcumuz var mı dedim. Yok dedi. Anlaştığımız iki bin lirayı takdim ettim. Demlediğim çayın yanına atıştırmalık bir şeyler koydum.
Çayı içip kalktılar.
Seyyar çalışıyormuş. Kartını uzattı. Var bizde dedim. Kartta yazdığına göre anlamadığı yok. Birçok işi yapıyor. Demek ki yetenekli ve eli yönet biri. Bir mesleği olan böyle eli yönet kişilerin piyasadan ekmek yememesi mümkün değil.
Tekrar panjurla gelirsem, cebime sıkışan iki bin lira tamirciye gitti. Nereden bakarsan bir ev temizliği parası. Değişen bu makara ne kadar gidecek, bunu da zaman gösterecek. Yalnız bir makara, üçlü panjuru kaldırmak zorunda olduğu için ip kullana kullana yine deforme olacak. Panjuru yapan usta ben olsaydım, üç panjuru bir makaraya bağlamazdım.
Yazıyı yazarken değişen makaranın fiyatına İnternetten baktım. Beheri 180 lira yazıyor. Tamircinin aldığı 2000 liranın 360 lirası malzeme parası. Gerisi işçilik.Giden iki bin liradan geçtim. Piyasanın oturmamışlığı beni üzdü. Öyle ya fiyat 1500 ila 3000 arası değişiyor. Bu da bizdeki ahlak sorununun derinliğini gösteriyor.
Hasılı panjurun mu var, derdin var vesselam.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder