23 Şubat 2025 Pazar

Yazılarımdan Kime Ne?

2015 yılından beri bu blogta çalakalem yazmaktayım.

Yazarken; ortam, sessizlik, masa, bilgisayar arayan biri değilim.

Kah otobüs kah dolmuşta giderken kah bir çay ocağında bir başıma çayımı yudumlarken kah evde uzun otururken başlarım yazmaya.

Yazarken de nasıl giriş yapayım, gelişme ve sonuç nasıl olsun diye bir planım olmaz.

Yazacağım konuda görüşümü serdederken sap gibi ortada kalır mıyım demem. İçimden geldiği gibi yazarım. Birileri beni kara listeye alırmış, beni dışlarmış demem. Çok da tın.

Bazen sayfayı doldurmada zorlanırım bazen de yazı uzar gider.

Tüm bunları cep telefonu marifetiyle yaparım.

Hemen hemen her konuda bazı konularda defalarca yazmışlığım ve kendimi tekrar etmişliğim var.

Bu yazımla birlikte 2015 yılının ikinci yarısından itibaren bugüne, 5181 olmuş bloğumda yazdığım yazı.

Bunları ne zaman yazıyorum? Yazı için ayrı bir vakit ayırmıyorum. İstirahat için ayırdığım vakitten feragat ederek yazıyorum.

Görevime de devam ediyorum. Yazı için görevimi aksatmam, ötelemem mümkün değil. Birini yaparken diğerini yıkmam. Her birinin yeri ve zamanı ayrı. Eğer bir tercihte bulunmam gerekirse, önceliğim her daim asli görevimdir. Yazdığım yazılar benim tali görevimdir.

Hem işimi yaparken hem de yazılarımı yazarken eşim ve dostuma da zaman ayırıyorum. Yürüyüşümü de yapıyorum. Evime de zaman ayırıyorum. Ataya da hizmet ediyorum.

Bir günde bazen hiç bazen 1 bazen 2 bazen 3-4-5-6 yazı yazdığım olur. Bir günde yazdığım fazla yazı, o günkü yürüyüşümü biraz engeller. Hepsi bu kadar. Günlük yürüyüşüm de 8-9 bin adımdan aşağı olmaz.

Yazdığım bu yazılardan dolayı herhangi bir ücret kazanmıyorum. Çünkü hobi olarak yapıyorum bunu. Yazdığım yazılardan seçtiklerimi gazete köşesinde yayınlansın diye hatır için gazeteye gönderiyorum.

Üç gün gazeteye gönderdiklerimi, diğer dört günde de blogta seçtiklerimi sosyal medyada ve durumumda paylaşıyorum.

Paylaşımlarımdan bazısı beğeni alırken bazıları almaz.

Paylaşımlarım beğeni alsa da almasa da blogtaki yazılarım okunsa da okunmasa da yazmaya devam ediyorum. Çünkü gündeme dair veya gündem dışı yazdığım bu yazılar içimi döktüğüm sayfalardır.

Yazılarımda mizah, hiciv ve üstü kapalılık eksik olmaz. Hafif hafif dokundururum. Yazılarımın çoğunda anılara yer verir, yazdığım yazıyla bağlantı kurarım.

Dokundurduğum yazılar bazılarının daha doğrusu büyük çoğunluğun pek hoşuna gitmese de yazmaya devam ediyorum.

Zaman zaman bu kadar yazı yazmak yerine, çoluk çocuğuna ve işine zaman ayır diyen de eksik olmaz. Gıyabımda konuşan da oluyormuş. İyi de hiçbirini ihmal etmeden yazmamın ne sakıncası var ne zararı var? Kimsenin vazifesi değil.

Eleştirili yazı yazınca, eline ne geçiyor, bir şeyler değişiyor mu diyen de eksik olmaz. Tek kelimeyle sana ne?

İyi şeyler oluyor, onları da gör ve yaz diyen de eksik olmaz. Akıl vereceğine, onu da sen yaz. 

Güneş Motel'in Yeni Müşterileri

Görüyorum ki bu ülkede kalite hiç tesadüf değil. Yeter ki yanlış zamanda yanlış yerde durmamak şartıyla.

Mesela bir partide vekilsin. Partinde durumun ve şartlar çok iyi. Ama partin gelecek vadetmiyor. Gelecek vadetmeyen bir yerde durmak ise intihar gibi bir şey. Çünkü bu imkanlar bir sonraki seçimde ayağını altından kayar gider.

Bu durumda ne yapmak lazım?

Her şeyden önce geleceğini düşünmek zorundasın.

Mevcut partinde dururken el altından başka görüşmeler yapacaksın. Göz kırpana göz kıracaksın. Gel diyene eyvallah diyeceksin. Gelirsem, ne var diyeceksin. Sayılanlar yabana atılır gibi değil.

Baktın ki bu vaatler olacaksa yaşadın demektir.

Bundan sonrası çorap söküğü gibi gelir.

Mevcut partine mesafe koyacaksın.

Memnuniyetsizliğini hissettireceksin.

Ardından partinden bir şekilde istifa edeceksin.

İstifa ederken bana şunlar vaat edildi gibi şeyler söylemeyeceksin. Prensiplerime ve dünya görüşüme partim yabancılaştı gibi şeyler söyleyeceksin. Prensibin yoksa lüzum üzerine partiden istifa ediyorum dersin.

Bağımsız olacaksın.

Ardından, gelecek vadeden, seni vaatlere boğan bir partiye geçiş yapacaksın.

Daha bismillah demeden o partinin merkez karar yönetim kurulu listesine adını yazdıracaksın.

MKYK deyip de geçme.

İlk seçimde vekilsin demektir.

Sonraki vekillikleri saymıyorum bile.

Tüm bu gösterdiğin efor ve çaba, seni intihardan kurtardığı gibi seni yeniden doğmuş gibi yapar, hayata bağlar. Böylece hayatını ve geleceğini garantiye almış olursun.

Birileri şöyle böyle dermiş. Hiç kulak verme. Şahsiyetime laf söyletmem. Hayatım boyunca onurum için yaşadım. Beni bilen bilir diyeceksin. Geçmişi unutanlara Güneş Motel'i hatırlayın. İşte ben oyum diyeceksin.

Senin bu durumunu yani yükselişini ve geleceğini garantiye alışını gören sana gıpta edecek. Belki arkandan onlar da gelecek.

Sakın ola, orada da vekildim. Burada da. Orada da el üstündeydim burada da. Ne anladım deme. Çünkü sen her yerde el üstünde tutulmaya layıksın. Çünkü kalite tesadüf değil. Bu kalite, bu dönüş sende olduğu müddetçe tüm kapılar sana ardına kadar açıktır.

Haydi göreyim seni, kim tutar bu durumda seni.

Oğlum Büyük Düşünmeye Başladı

Piyasanın durumu malum baba. Harçlığıma zam istiyorum.

Zam yaparım yapmaya evlat. Ama bu, memleketin hayrına olmaz.

Baba yapacağın zammın memleketin hayrı ile ne alakası var?

Öyle deme evlat. Sana yapacağım her zam memleketin geleceğini ilgilendirir.

Vazgeçtim zamdan. Boş ver şimdi zammı. Bana vereceğin zamla memleketin geleceği ne alaka? Bunu bana bir açıklar mısın?

Açıklarım açıklamaya ama bana kızmayacaksın. Çünkü bunun mimarı ben değilim. Akıl hocam bir başkası.

Söyle haydi kızmayacağım.

Şimdi sana ne kadar zam yaparsam yapayım. Sen gidip bir ay içinde onun hepsini harcayacaksın değil mi?

Evet. Adı üzerinde harçlık.

İşte bu olmadı.

Niye?

Sana ne kadar harçlık verirsem vereyim. Mesela normal harçlığına bin lira zam yaptım diyelim.

Evet.

Şimdi sen bu zammın hepsini harcarsan, birikmiş ihtiyaçlarını giderirsen, bir anlık mutluluk yaşarsın ama enflasyonu azdırmış olursun.

Ya ne yapmam lazım baba?

Bu zammın 3 yüz lirasını harcayıp 7 yüz lirasını tasarruf edeceksin. Böylece enflasyonu azdırmayacaksın ve memleketin hayrına bir şey yapmış olacaksın.

Baba, sabah sabah dalga geçmenin hiç zamanı değil. Şaka ise hiç kaldıramam.

Ama kızmayacağım demiştin.

Mantıklı bir şey söyle de kızmayayım.

Bende mantık ne gezer. Bu mantığı da akıl hocamdan aldım. Kızacaksan ona kız. Bana niye kızıyorsun?

Yahu baba, verdiğin harçlığı o kadar kısmama rağmen zaten yetmiyor. Buna bin lira zam ilave etsen ne işimi görecek? Vereceğin bin lira zam zaten dişimin kovuğunu doldurmaz.

Sen yine de tasarruf etmeye, her ihtiyacını gidermemeye bak. Çünkü piyasayı azdırırsan enflasyonla mücadele akim kalır. Bu da memleketin hayrına olmaz işte. Ben bu yüzden sana fazla zam vermek istemiyorum.

Tamam baba. Zam istemiyorum. Zam vermediğin için sana kızmayacağım. Zaten yetmiyordu. Vereceğin zam da işimi görmeyecekti. Daha önce nasıl parasız pulsuz, yarı aç çarşı pazar dolaşmışsam yine dolaşırım. Senden istediğim, bu akıl hocan kim? Bunu söyle.

İsim önemli değil evlat. Ben seni bu düşünceyle ileride iyi yerlerde görmek isterim.

Mesela?

Bu şekil harcamayarak memlekete yapacağın katkı ve ürettiğin katma değer sonucunda baş tacı edilirsin.

Yani?

Beş dönem milletvekili seçilebilirsin. Seçildiğin partinin kaç dönem grup başkan vekili olabilirsin. Meclis komisyonlarında başkan olabilirsin. Ekonomi yönetiminden dolayı ekonomi bakanı olursun. Partinin merkez karar yönetim kurulunda zaten banko olursun. Bu da bir sonraki dönemde de vekilliği garantilemen demektir.

Tüm bu makamlar bana, harcamayı kısıp tasarruf ettiğim zaman mı verilecek?

Ne sandın ya. Orta düzeyde İngilizce bilirsen, evlenip dört çocuk sahibi olursan daha iyi olur.

Yalnız ben iyi derecede İngilizce biliyorum. Zararı olur mu?

Bunu orta seviyeye indir. Fazlası zarar, ortası karar olur.

Evlilik?

Evlen. Dört çocuğun olsun. Beklemeye koyul. Arkası gelir. Bu arada üçüncü çocuk için beş yıl boyunca aylık beş bin alırsın. Bir de dördüncü geldi mi yaşadın demek. Çünkü daha fazla çocuk parası alırsın.

Beş yıldan sonra?

Beş yıldan sonra çocuğun masrafı olmaz. O yüzden beş bine de gerek yok. Çocuğun da tıpkı senin gibi tasarruf sahibi biri olur. O da sonunda senin gibi muradına erer.

Ben gidiyorum.

Nereye? Daha harçlığına zammı netleştirmedik.

Zam da istemiyorum. Daha önce verdiğin harçlığı da.

Ne yapmayı düşünüyorsun parasız pulsuz, aç ve susuz?

Oruca niyetlenmeye.

Oruç ne alaka evlat?

Beni bu ahvalden ancak yemezsem, içmezsem, hep oruç tutarsam, oruç adam olursam kurtarır.

Bak kafan çalışmaya başladı. Haydi göreyim seni. Yolun açık olsun evlat. Ölmez, sağ kalırsan bil ki yaşadın. Bu arada beni de çok rahatlattın. Bu arada gideceğin yere de yürüyerek gidersin.

İyi olur baba.

Böylece masrafsız biri olursun. Bu da memleketin hayrı demektir.