2015 yılından beri bu blogta çalakalem yazmaktayım.
Yazarken; ortam, sessizlik, masa, bilgisayar arayan biri değilim.
Kah otobüs kah dolmuşta giderken kah bir çay ocağında bir başıma çayımı yudumlarken kah evde uzun otururken başlarım yazmaya.
Yazarken de nasıl giriş yapayım, gelişme ve sonuç nasıl olsun diye bir planım olmaz.
Yazacağım konuda görüşümü serdederken sap gibi ortada kalır mıyım demem. İçimden geldiği gibi yazarım. Birileri beni kara listeye alırmış, beni dışlarmış demem. Çok da tın.
Bazen sayfayı doldurmada zorlanırım bazen de yazı uzar gider.
Tüm bunları cep telefonu marifetiyle yaparım.
Hemen hemen her konuda bazı konularda defalarca yazmışlığım ve kendimi tekrar etmişliğim var.
Bu yazımla birlikte 2015 yılının ikinci yarısından itibaren bugüne, 5181 olmuş bloğumda yazdığım yazı.
Bunları ne zaman yazıyorum? Yazı için ayrı bir vakit ayırmıyorum. İstirahat için ayırdığım vakitten feragat ederek yazıyorum.
Görevime de devam ediyorum. Yazı için görevimi aksatmam, ötelemem mümkün değil. Birini yaparken diğerini yıkmam. Her birinin yeri ve zamanı ayrı. Eğer bir tercihte bulunmam gerekirse, önceliğim her daim asli görevimdir. Yazdığım yazılar benim tali görevimdir.
Hem işimi yaparken hem de yazılarımı yazarken eşim ve dostuma da zaman ayırıyorum. Yürüyüşümü de yapıyorum. Evime de zaman ayırıyorum. Ataya da hizmet ediyorum.
Bir günde bazen hiç bazen 1 bazen 2 bazen 3-4-5-6 yazı yazdığım olur. Bir günde yazdığım fazla yazı, o günkü yürüyüşümü biraz engeller. Hepsi bu kadar. Günlük yürüyüşüm de 8-9 bin adımdan aşağı olmaz.
Yazdığım bu yazılardan dolayı herhangi bir ücret kazanmıyorum. Çünkü hobi olarak yapıyorum bunu. Yazdığım yazılardan seçtiklerimi gazete köşesinde yayınlansın diye hatır için gazeteye gönderiyorum.
Üç gün gazeteye gönderdiklerimi, diğer dört günde de blogta seçtiklerimi sosyal medyada ve durumumda paylaşıyorum.
Paylaşımlarımdan bazısı beğeni alırken bazıları almaz.
Paylaşımlarım beğeni alsa da almasa da blogtaki yazılarım okunsa da okunmasa da yazmaya devam ediyorum. Çünkü gündeme dair veya gündem dışı yazdığım bu yazılar içimi döktüğüm sayfalardır.
Yazılarımda mizah, hiciv ve üstü kapalılık eksik olmaz. Hafif hafif dokundururum. Yazılarımın çoğunda anılara yer verir, yazdığım yazıyla bağlantı kurarım.
Dokundurduğum yazılar bazılarının daha doğrusu büyük çoğunluğun pek hoşuna gitmese de yazmaya devam ediyorum.
Zaman zaman bu kadar yazı yazmak yerine, çoluk çocuğuna ve işine zaman ayır diyen de eksik olmaz. Gıyabımda konuşan da oluyormuş. İyi de hiçbirini ihmal etmeden yazmamın ne sakıncası var ne zararı var? Kimsenin vazifesi değil.
Eleştirili yazı yazınca, eline ne geçiyor, bir şeyler değişiyor mu diyen de eksik olmaz. Tek kelimeyle sana ne?
İyi şeyler oluyor, onları da gör ve yaz diyen de eksik olmaz. Akıl vereceğine, onu da sen yaz.
Merhabalar Ramazan Hocam.
YanıtlaSilBu yazınızı da, pek bir beğendim doğrusu... "...Akıl vereceğine, onu da sen yaz!" İşte bu kadar...
Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
Selam ve saygılarımla.
Merhabalar, as. Recep Kardeşim. Çok teşekkür ediyorum. Güzel yorumlarınızla, aynı duyguları, aynı hissiyatları paylaşmanın, fikirdaş olmanın tadını veriyorsunuz. Çok sağ olun katkıları için.
YanıtlaSil