19 Şubat 2025 Çarşamba

Erkeğin Temizliği ile Kadının Temizliği

Koridordayım. Koridor güzelce yıkanmış. Bu yıkamadan koridorda bulunan iki sandalye ve masa da nasibini almış. Daha doğrusu üzerine su tutulmuş.

Sandalye ve masalar bir temiz bezle silinip kurulanmadığı için sandalyenin otura otura içine çöken kısmında biriken su, kuruduktan sonra lekeli kalmış.

Pek sandalyede oturmadığım için oturma ihtiyacı hissetmedim. Sandalyedeki toz lekesini de görmedim. Bir meslektaşım gösterdi. Göstermekle de kalmadı. "Erkeklerin temizliği böyle olur, temizlikleri de bir işe yarasa" dedi.

Alt kata inerek görevliye sandalyeleri bir kez daha silmesini istedim.

Silinmiş ama daha önce oluşan toz lekesi tam çıkmamış.
*
Fi tarihinde bir okulda yaz dönemi idarecilik yaptım. Okulda yaz dönemi Kur'an öğrenmek isteyen öğrenciler için kurs vardı.

İdareci ve personeli tanımaya çalışıyorum. Bir kadın dolaşıyor orta yerde. Kimsin diye sordum. Hizmetliyim dedi. Kadrolu musun dedim. Hayır dedi. Okul aile birliği aracılığıyla çalıştırılıyorum dedi. İyi de okul dönemi olsa ihtiyaç vardır. Olurdu. Yalnız yaz dönemi birlik aracılığıyla çalışman olmamış. Kaç paraya çalışıyorsun dedim. Söylediği miktarı hatırlamıyorum. Sigorta yapıldı mı dedim. Hayır. Sizden önceki müdürle sigortasız bu fiyata anlaştık dedi. Ben bu işe sıcak bakmıyorum. Daha sonra tekrar bu konuyu konuşuruz dedim.

Müdür yardımcısına, şurada oturan bir genç erkek var. Bu kim dedim. Okulun kadrolu hizmetlisi dedi. Bu kadrolu hizmetli varken ve yaz dönemi hizmetli ihtiyacını görebilirken bu kadının birlik üzerinden çalıştırılmasının hikmetini sordum. "O hizmetli, çocuk yuvasından yetişmiş, yurt çocuğu. İş yapmaz dedi. İyi dedim.

Sabahtan akşama boş boş oturan hizmetliyi çağırdım. Tanıştım. Sağdan soldan biraz konuştum.

Ardından, sen varken bu kadının yaz dönemi çalışması doğru mu dedim. "Doğru değil" dedi. Bu kadının sigortası yok. Okulun imkanları belli. Fazla iş yükü yok. Sen yapamaz mısın birkaç sınıf, koridor ve tuvalet temizliğini dedim. "Ben yaparım yapmaya ama ben iyi temizleyemem. Kadınlar daha iyi yapar" dedi. Elbette temizliği kadınlar daha iyi yapar. Erkeklerinki çok iyi olmayabilir. Ama olduğu kadar dedim. "O zaman olur, yaparım" dedi.

Az sonra kadını çağırdım. Her ne kadar benden önceki müdürle anlaşmış isen de benim gönlüm sigortasız çalışmana razı değil. Bunun riski de var. Okulun bütçesi de çok iyi değil. Ayrıca çalışanımız var. O varken sizin çalışmanız çok uygun değil. Okulun menfaatini düşünmem lazım. Bugüne kadar çalıştığını ödesem nasıl olur? Bana gönül koymazsın umarım dedim. "Siz bilirsiniz. Gönül koymam" dedi.

Yedi gün çalışmış. Anlaşılan maaşın yedi günlüğünü ödemek suretiyle kadın işi bırakmış, birlikten de para çıkmamış oldu.

Çalışmaz. Çünkü bu yurt çocuğu dedikleri genç hizmetli, her gün okulu erkenden açtı. Temizliği de yaptı. Okulun ufak tefek tadilatı için cumartesi, pazar günleri okulu açmak istediğimizde, "Hocam, ben gelir açarım. Ustanın işi bitinceye kadar da yanında beklerim" dedi. Dediğini de yaptı çocuk.

Başka bir gün kısa faslı bir konuşma arasında "Hocam, ben buraya falan ilçeden geldim. O okulda iş yapmadım. Buraya nakil geldim. Sizden önceki müdürü sevdim. Çalışmaya başladım. Sizi de sevdim. Çalışıyorum" dedi. Ayrılıncaya kadar hem mesaiye riayetinden hem de temizliğinden memnun kaldım.

Bu iki anekdotun ardından şimdi geleyim sadede. İlk anekdotta meslektaşımın "Erkeklerin temizliği de temizlik olsa, bir işe yarasa" sözüne.

Erkeklere göre kadınların temizliği daha iyidir. Genel kanaat ve görüntü böyle. Şu var ki her kadın böyle değil. Çünkü kadınlar içerisinde paspal olanlar, sayıları az olsa da var. Tıpkı erkeklerin büyük çoğunluğunun temizlik konusunda özensiz olduğu gibi. Şu hakkı da teslim edeyim. Öyle erkek hizmetlilerle çalıştım ki temizliği kadından daha iyi yaptığını gördüm.

Kadın ve erkeğin temizliği konusunda ilaveten şunu söyleyebilirim. Kaba temizlikte erkekler daha iyiyken ince temizlikte kadınlar daha iyidir.

Eskiden kadının yaptığı, erkeğin yaptığı işleri sınırları belli idi. Hatta kamuya eleman alımında bile şartlar arasında erkek olmak ya da kadın olmak var idi. Son yıllarda bu şartlar kalktığı gibi erkeğin kabul edilen işlerini kadınların, kadının kabul edilen işlerin de erkekler tarafından yapıldığı bir gerçek.

Günümüzde her ne kadar herkes her işi yapsa da bir hakkı teslim etmek gerek. Erkeğin temizliği başka kadınınki başka. Daha doğrusu iki cinsiyet arasında temizlik konusunda anlayış farkı var: Kadınlar daha özenli ve titiz iken erkekler özensizdir. Erkeklerin bu özensiz olmasında kadınların temizliğini anlamaması, gereksiz ve abartı olduğunu düşünmesidir.

Tamam erkeklerin temizliği bir işe yaramasa da kadınların temizliği de bezdiren türdendir. O kadar titiz olmaya gerek yok. Çünkü çoğu kadının temizlik konusunda hastalık derecesinde temizlik hastası olduğu aşikar.

Böyle temizlik hastası kadınları görünce, varsın keşke paspal olsaydı diyorsun. Çünkü bu temizlik hastalığı hayatı zindan eden türden. Muhatabına hayatı zindan etmeye değer mi? Eğer böyle olacaksa varsın erkeğin temizliği gibi olsun temizlik.

18 Şubat 2025 Salı

Her Şey Adaletin Tesisi İçin

Etkili ve yetkili bir makamın keyfine diyecek olmaz. İmkanlara kavuşuyorsun, şöhret sahibi oluyorsun. Emrinde çok sayıda çalışan olur. Yaptıracağın işi emrediyorsun, yapılıyor. Bir dediğin iki edilmiyor.
Etkili ve yetkili bir makamda her şey yolunda giderken makam olur bir kebap.
Yalnız bu makamın bir de sorumluluğu var. Ah şu sorumluluğu olmasa makamlara doyum olmaz.
Mesela diyarı Dicle'de kurdun kaptığı koyundan sorumlusun. İşte bu sorumluluk ağzının tadını bozar.
Etkili ve yetkili makam sayesinde kimse bir şey diyemese de homurdanmalar sinir bozucu olur. Nerede adalet demeye kısık sesle başlanır.
Bu durumda adaleti tesis etmek vacip olur. Bunun için;
En ufak bir ses çıkaranı susturacaksın.
Adaleti dile getireni söylediğine, söyleyeceğine pişman edeceksin.
Sesini yükselteceksin. Göreceksin gününü diyeceksin.
Bu zaten şöyle deyip itibar suikastına maruz bırakacaksın.
Hedef göstereceksin.
Ağzının payını verdikten sonra bununla yetinmeyip soruşturma açtıracaksın. Hatta gözaltına aldıracaksın.
Bu kimsenin maruz kaldığını gören sesini kesecek. Ben de sesimi çıkarırsam, bunun başına gelen benim de gelir diyecek. Ortalık sütliman olacak.
Kısaca aykırı seslere göz açtırmayacaksın.
Herkes sesini kestikten sonra ortada sorun kalmayacağı için adaleti bu şekilde sağlamış olursun.

17 Şubat 2025 Pazartesi

Adaleti Yabancıdan Beklemek *

Dünyanın, özellikle bir İslam dünyasının herhangi bir yerinde, bir iç karışıklık veya savaş olur.

İç karışıklığı veya savaşı durdurmayı süper güçlerden, özellikle ABD'den bekleriz.

"Burada petrol yok da ondan müdahale etmiyor. Ölenler nasılsa Müslüman. Müslüman'ın Müslüman'dan başka dostu yoktur" gibi serzenişlerimiz olur.

Kendi sağlayamadığımız barışı bitimi kadar sevmediğimiz ABD'den bekliyoruz.

Süper Lig kulüplerimiz hemen hemen her maçında, hakemler tarafından korunup kollanmasına rağmen takımlarının aleyhine bir düdük çalsa, o hakemi yerin dibine batırıyorlar. İstenmeyen kişi ilan ediyorlar.

Büyük kulüplerden özellikle GS ve FB kendi maçlarındaki pozisyonlardan ziyade ezeli rakibinin pozisyonlarını masaya yatırıyor. "Yok penaltı idi, değildi, öncesinde faul vardı. Pozisyon sarı kart idi, göstermedi, kırmızı karttan atılmalıydı. İkinci sarıyı veremedi. Bu hakemlerle olmaz. Bu lig bitmez. Biz kendi lehimize bir şey istemiyoruz. Sadece adalet istiyoruz" gibi açıklamalar yapıyorlar.

Sonunda olmayacak bu hakemlerle deyip yabancı VAR'da karar kıldılar.

Bunun ardından orta hakemler de yabancı olsun şeklinde şimdiden dillendirmeye başladılar.
Bu ağlama, sızlama böyle devam ederse büyük ihtimalle orta hakemler de yabancı olur.

Kendi hakemlerimizle sağlayamadığımız adaleti yabancı hakemlerden bekliyoruz.

Kendi futbolcularımızı beğenmiyoruz. Beğendiklerimize de fazla para vermiyoruz. Futbol hayatının son demlerini yaşayan yabancı futbolculara dünya kadar para vererek bunlarla maç kazanmayı, şampiyon olmayı, takımı kurtarmayı bekliyoruz.

Aynı şekilde çoğu kulüplerin teknik heyeti de yabancı.

İster futbolcu ister futbolcu olsun bu yabancılar öyle bir sözleşme yapıyorlar ki iyi oynasalar da kötü oynasalar da son kuruşuna kadar paralarını alıp öyle gidiyorlar.

Verdiğim örneklerden anlaşılacağı gibi barış için ABD'den, adalet için yabancı hakemden, iyi futbol için yine yabancıdan, aynı şekilde iyi oyun oynatmadı ve şampiyon yapması için yabancı teknik direktörden medet bekliyoruz.

ABD kaostan besleniyorsa niye akan kanı durdursun?

Kendi hakeminle sağlayamadığın adaleti, yabancı hakem niye ve nasıl sağlasın?

Kendi futbolcundan ve teknik heyetinden alamadığın verimi, yabancı futbolcu ve teknik heyet niyet versin?

Burada el elin eşeğini türkü çağırarak arar sözünü tam hatırlamanın zamanı.

Bizim bir defa bu kafa yapısından kurtulmamız gerekir.

Bir diğer husus, bizim bu her şeyi başkasından bekleme, onları kurtarıcı görme durumumuz şuna benzer: Görücü usulü evlenmenin yaygın olduğu eski zamanlarda, oğluna gelin arayan anne, mahallesindeki komşu kızını beğenmez, burun kıvırır. Oğluna uzak mahallelerden kız arar ve bulur. Bu annenin niyeti halis. İstedi ki ailemize ve oğlumuza yakışan bir gelin olsun. Uyum ve geçim olursa ne âlâ. Şayet olmazsa, annenin ömrü pişmanlıkla geçer. Mahallemdeki gül gibi kızı kaçırdım diye. Teşbih oldu veya olmadı. Ama şu var ki biz her şeyi uzaktan, yaban ellerden ve yabancılardan bekliyoruz. Şu var ki kendi ülkesinde kendi insanıyla adaleti sağlayamayan, başkasıyla özellikle yabancıyla asla sağlayamaz.

Sözü uzatmadan, adalet arayan bizler gerçekten adaleti istiyor muyuz? İstediğimizi sanmıyorum. İstesek şu âna kadar sağlardık. İstemiyoruz ki beklenen adalet bir türlü gelmiyor. Biz ne istiyoruz? Bizi koruyup kollayan, istediğimizin gerçekleşeceği kendi adaletimizi istiyoruz. Buna da adalet denmez zaten.

*21.02.2025 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.