24 Ocak 2025 Cuma

Basit Horlamaymış Bendeki (2)

Uzandım. İyi de 00.00'dan önce hiç yatağa uzanıp yatmayan ben 21.00 sularında nasıl yatıp nasıl uyuyacaktım.

Telefonda yazıp çizmemde bir sakınca olur muydu. İşte bunu sormadım. Gerçi teste dair hiçbir şey sormadım. O da söylemedi. Şuna, buna dikkat edeceksin demedi. Sadece su içme dedi.

Acaba, telefonla oynarsam, yazıp çizersem, testte telefonla oynadığım da görünür müydü? Raporu yazan, bu adam buraya uyku testine değil, telefonla oynamaya gelmiş yazar mıydı? Görevli numarasını da vermişti. Telefon açıp telefona girebilir miyim desem, amca yeri mi, zamanı mı, yat zıbar, burası uyuma yeri der mi derdi. Gerçi demezdi. Çünkü pek beyefendi biri idi.

Ortam da yazı yazmaya pek müsait idi.

Sonunda elime telefonu alıp bir on dakika birkaç mesaja cevap yazdım. Telefonu yanıma koyup uyumaya çalıştım.

Ne zaman uyudum bilmiyorum. Sırt üstü yatmıştım. Normalde sırt üstü yatmak hiç adetim değildir. Sağa veya sola yatsam, kafamın iki tarafı da kablo dolu idi. Nice sonra horlamama uyandım.

Horlayan horladığını bilmez. Horluyorsun diyenleri de pek kabul etmez. Ben horlamam der. Mesela rahmetli babam öldü gitti, horladığını hiç kabul etmedi. Ben horlamam derdi.

Horlamama uyanınca sağa dönüp yattım. Yattım ama üstüm açık uyumuştum. Hoş, örtecek olsam da üzerime örtecek bir şey yoktu. Yatarken klimanın sesi geliyordu ama bu klima beni üşütüyordu. Uyanınca yine üşüdüğümü hissettim. Hatta donuyorum. Uzanıp yattığımı gören görevli, amca soğuk olur, klimaya güvenme, üzerini ört de demedi. Ben de üşüyorum, böyle mi yatacağım demedim. Öyle ya erkekliğime halel gelirdi.

Sağıma dönüp uyumaya çalışırken ben bu uyku testini geçerim ama vücudumun her bir tarafı tutulur, günlerce ben bunu çekerim. Hastaneye sağlam geldim, hasta çıkarım ya hayırlısı dedim.

Yarı uyur yarı uyanık uyudum. Rüya da gördüm. Zaman zaman uyanıp gözlerimi açmadan uyumaya çalıştım. Hiç solu kullanmamıştım. Sola dönüp uyudum. Bir kez daha uyandım. Vakit ne olmuş diye kolumdaki saate baktım. Üçe çeyrek vardı. Daha vardı dörde bir saatten fazla. İyi de bu soğukta bu bir saat geçer miydi.

Kafamı hafifçe kaldırdım. Üzerime örtecek bir şey var mı diye. Ayaklarımın altında ince bir nevresim gördüm. Hemen bir ayağımı nevresimin altına uzatarak nevresimi kendine çektim. Bir elimle üzerimi örttüm. Oh be, dünya varmış dedim. O kadar ince nevresim bu kadar ısıtır mıydı. İliklerime kadar ısındım. Sonrasında bir güzel uyku çekmişim. Ne kablolar rahatsız etti beni ne klima sesi. Keşke ilk yatarken akıl etseymişim.

Bu yatışla sabahı bulurdum. Ama sabahın dördü on geçe görevlinin sesine uyandım. Gözlerimi açtım ama gözlerimden uyku akıyordu.

Gözlerim yarı açık yarı kapalı yatakta otururken, görevli üzerimdeki test malzemelerini tek tek çıkardı. Geçmiş olsun, gidebilirsin dedi. Burada yatmaya devam edebilir miyim dedim. İstediğin kadar dedi. Çıkışta size uğramam gerekir mi dedim. Hayır dedi.

Görevli gider gitmez kafaya koydum. Kafayı koyup yatacağım. Artık kaçta kalkarsam. İyi de benim gece kuşu oğlana mesaj yazmıştım akşamdan. O ne olacak dedim. Bir hızla telefona baktım. Oğlan almaya geliyormuş beni. Yolu da yarılamış üstelik.

Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkamak istedim. Aynaya baktım. Yüzüm, başım mantar tarlası gibiydi. Tıbbi adını bilmiyorum ama daire şeklindeki yapışkanlardan bolca vardı. Başıma yapıştırılanların yapışkanı saçıma da bulaşmıştı.

Oğlanı bekletmeyeyim diye bir hızla giyindim. Vücudumu yokladım. Üzerimden otobüs geçmiş gibi. Her yer kuluçlamış ama o soğukta, üstü açık yatmaya göre yine iyi. Bundan iyisi can sağlığı. Bunu çekeceğim ama kaç gün çekerim bakalım. (Devam edecek) 

Basit Horlamaymış Bendeki (1)

Burun ameliyatı öncesi konsültasyon için göğüs polikliniğine görünmem önerilmişti Haziran 2024'ün ortalarında.

Doktor muayene etti. Bir şikayetin görünmüyor. Var mı bir şikayetin dedi. Bildiğim bir şikayetim yok. Horladığım söylenir dedim. Aklımda kaldığı kadarıyla EKG, kan tahlili, akciğer filmi bir de SFT (Solunum Fonksiyon Testi) yaptırmamızı istemişti. Horlama için de 6.kat uyku ünitesinden randevu alın demişti.

SFT beni biraz uğraştırmıştı. Kaç defa uğraştı görevli. Şöyle böyle yapacaksın diye tane tane anlattı. Olmayınca olmamıştı. Sonunda olmuyor amca deyip beni göndermişti. Diğer istekleri yaptırdıktan sonra tekrar gidip bir kere daha deneyelim dedim. Bu sefer becerebilmiştim.

Göğüsün talep ettiği tahliller sonucuna göre konsültasyon hazırlanmıştı. Temmuzun 2.gününde burundan ameliyat olup rahatlamıştım.

2025 Ocak ayının ortası geçtikten sonra oğlan hatırlattı. Baba, 20'sinde uyku testin var, unutma dedi.

6 aydan fazla bekledim. Bari gidip şu testi yaptırayım dedim.

Belirtilen günün 20.30 sularında uyku ünitesine giriş yaptım.

Görevli kaydımı yaparken biraz lafladık. Hem işinin ehli hem de kültürlü biri idi.

21.00'i geçerekten beni yatağa oturtup her yerimi kablolar ile donatırken de sohbete devam ettik. Resmimi çekmedim ama bir nevi üzerine canlı bomba geçirilmiş biri gibi hissettim kendimi.

Öğretmen olduğumu, hala aktif çalıştığımı öğrenince babasının da öğretmen olduğunu, sınıf öğretmeni olarak görev yaptığını, emekli olalı çok olduğunu, babam emekli olduğunda emekli parasına bir ev ve bir araba aldıklarını, o zamanki emekli ile çalışanın arasında fazla fark olmadığını, şimdiki emekli parası ile ne araba ne de ev alındığını, çalışanla emekli arasında büyük uçurumun olduğunu söyledi.

Tüm bunları ve daha fazlasını hem anlattı hem de yapa yapa ezberlediği uykuya yatırma işlemini bir çırpıda bitirdi. Yani iki işi birden yaptı. Birini yaparken diğerini ihmal etmedi.

Horlamayı ölçmesi dışında bu taktığın aletin başka faydası var mı diye sordum. Her şeyi ölçer, kalp ve göğüs hastalıklarını erken teşhis eder, ne var ne yok ortaya çıkarır dedi.

Sarıp sarmalaması bittikten sonra uzan amca. Sağa, sola dönüp yatabilirsin. Bir ihtiyaç olursa şu numaradan beni ara. Sabah 04.00'de gelir, üzerindekileri çıkarırım. İster gider ister burada yatarsın deyip gitti. (Devam edecek) 

23 Ocak 2025 Perşembe

Doğu İnsanının Dünyası *

Bu dünyalı, anasından doğduğu andan itibaren kısa süreli yalancı baharlar dışında enflasyona maruz kalır, hayat pahalılığıyla mücadele eder.

Bu dünyalı da kendi içinde iki dünyalı olarak yaşar. Çünkü bu dünyada,

Sosyal adalet dengesi yoktur. Fakiri çok fakir, zengini de zengindir.

Fakiri enflasyona maruz kalarak hep iki ayağını bir pabuca sokar. Zengini de enflasyondan kazanır.

Adı konmamış bir kast sistemi vardır bu dünyada.

İşleyen ve oturmuş bir sistem yoktur. Kişilerin oluşturduğu sistem vardır.

Kişilerin yaşamı tesadüflere bağlıdır, ölümü de.
Ya dünyanın parasını vererek gittiği bir otelde yanarak can verir.

Ya dünyanın parasını vererek satın aldığı evi depremde yıkılarak evi kendisine mezarı olur.

Ya grizu patlamasında hayatını kaybeder.

Ya okusun, adam olsun diyerek verildiği yurtta tacize uğrayarak hayatı kararır ya da kaldığı öğrenci yurdunda yangın çıkarak yangında can verir.

Sel baskınında boğularak ölür.

Teröre ve canlı bombaya kurban gider.

Trafik kazasında ölür.

Düğün konvoyunda, bir maçta vs. bir maganda kurşunu isabet ederek kim vurduya gider.

Kısaca bu dünyalının yaşamı da ölümü de tesadüflere bağlı. Tesadüfen yaşar, tesadüfen ölür.

Vadesi yeterek yatağında ölenlerin haricindeki kahir ekseriyetin ölümü;

Yapıp ettiklerimizdir. İşimizi düzgün yapmamanın bir sonucudur. Rantımızın, tamahkarlık ve hırsımızın bir kurbanıdır. Bir şey olmaz aymazlığımızın rahatlığıdır.

Suçluyu, üzerine suç bulaşanlardan bulmasını istememizdir. Bulunan günah keçisiyle yetinmemizdir. Hesap sormayışımızdır.

Sessiz çoğunluk olmamızdandır. Günü kurtarmak istememizdendir.

Koruyup kollamamızdandır. Görmezden gelmemizdendir.

Gerçeklerle yüzleşmekten kaçınmamızdır.

Olgulardan ziyade algılarla yaşamamızdandır.

Hamaset ve slogana boynumuzun kıldan ince olmasındandır.

Bir türlü sadede gelmek istemeyişimizdendir.

Suç ve suçlu tespitinden ziyade tüm suçu kadere yüklememizdendir...

*27.01.2025 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.