15 Aralık 2024 Pazar

GSM Operatörlerini Nasıl Bilirsiniz? *

GSM operatörleri bir, iki yıllık paket açıklıyor. Bir tanesine giriyorsun. Taahhüt süresi olduğu için memnun olmasan da operatörden ayrılamıyorsun. Şayet ayrılmaya kalkarsan yüklü para ödemek durumunda kalıyorsun.

Bu yazdıklarımı bilmeyenimiz yok.

Yine GSM operatörlerinin ellerindeki müşterisini tutmaktan ziyade yeni müşteri arayışına girdiklerini, halen devam eden müşterisini kampanyadan yararlandırmayarak güle güle dediklerini, başka operatörlerden gelecek olanlara cazip kampanyalar düzenlediklerini de biliyoruz. Müşteri, biz sizin eski müşteriniz. Bu kampanyanızdan biz de yararlanalım dese de faydası yok.

Bundandır ki çoğu kimse sürekli üç GSM operatörü arasında hat değiştirip duruyor.

Hakkını yemeyelim her operatör taahhüt sürenin bitimine doğru o değilden arıyor. Kullandığınız paketin yeni fiyatı şu. Biz sizi şu kadar indirimli fiyattan devam ettirmek istiyoruz diyor ama söylenen rakam uçuk kaçık olunca müşteri yeni arayışlara giriyor.

Bu sene GSM operatörleri, sanırım yeni müşteri kazanamaz oldular ki işi baştan sıkı tutuyor. Mevcudu bari tutalım istiyor. Bundandır ki daha taahhüdün bitmesine 6 aydan fazla bir süre olmasına rağmen arayıp "Bu kullandığınız pakete 5 GB İnternet fazla olacak şekilde şu yeni kampanyamızdan yararlanmanızı istiyoruz. Paketin normal ücreti 2 bin küsur. Size özel 1400 indirimle şu kadar ücret ödeyeceksiniz" türünden izahat yapıyor. Bir de "biliyorsunuz ücretler sürekli artıyor. Sizin sürenizin bitimine daha var ama bu paketler yeni yıldan sonra daha da artacak" diyor. Yani aklın varsa gir yoksa gününü götürdün dercesine aba altından sopa gösteriyor.

Anlamadığım, bir yıllık taahhüdün bitmesine daha 6 aydan fazla bir zaman olmasına rağmen bu arama niye?

Müsaade edin de vatandaş taahhüt edilen süresini tepe tepe kullansın.

Haydi aradılar diyelim. Sahtekar esnafın, satacağı ürünün fiyatını müşteriye çok yüksek söyleyip sonra anormal bir şekilde fiyat düşürmesi gibi bu GSM operatörleri de 2 bin küsurluk fiyatları 300-400'e indiriyor.

Bu GSM operatörlerinin hepsi mi böyle yoksa benim hattını kullandığım operatör mü böyle?
GSM operatörleri şunu bilsin ki fiyatı yüksek çekip sonra iyice düşüren esnafı bizim insanımız hiç sevmez. Zira onları sahtekar olarak görür. Genelde kurumsallaşmamış esnaf bunu yapar.

Bildiğim kadarıyla üç GSM operatöründen ikisi halihazırda devletin elinde. Merak ediyorum, bunlar da mı küçük ve kurumsallaşmamış esnafın yolundan gidiyor ya da biz bize benzeriz. Tencere kapak gibiyiz. Yok aslında birbirimizden farkımız mı diyorlar? Eğer böyle ise yandık demektir.

Bu durum sadece GSM'lerde değil, ev internetlerinde de böyle. 50 megabit hızınızı şu kadar farkla 75 megabite çıkaralım telefonu açılıyor. 50 megabit hızınızdan memnun değilim. Önce 50 megabit taahhüdünüzü yerine getirin. Çünkü randıman alamıyorum. Sonra 75 megabite geçeyim diyorum. Efendim, bunun için çalışıyoruz diyor. İyi de İnterneti açmaya gelen servis elemanınız, "50 megabiti bu hat zor çeker. Yükseltelim denirse kabul etmeyin. Boşa para verirsiniz" sözünü nereye koyacağız? Bari elemanlarınıza sıkı sıkı tembih edin de bu şekil çelişkiye düşmeyin. 

Sanırım GSM ve ev İnternet sağlayıcıları bizimle dalga geçiyor. 

*23.12.2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır. 

Alışverişleriniz Hep Toptan Olsun! *

Dul bir kadının çok güzel bir kızı varmış.

Kıza herkes talip ancak annesi kızı için 50 milyar mihr istiyormuş, daha aşağı inmiyormuş.

Kıza aşık bir oğlan varmış. Çalışıp didinmiş. Ancak 3 milyar biriktirebilmiş.

Babası oğlanın bu durumuna bigane kalmaz. Getir bakalım şu parayı. Gidip kızı isteyelim der.

Oğlan parayı getirir ama umutsuzdur. Çünkü elde avuçta üç milyar var. 3 milyar bere, 50 milyar nere. Arada dağlar kadar fark var.

Kızın evine varırlar.

Baba kızın annesine, "Söyleyeceklerim bitmeden sözümü kesme. Kızını oğluma istiyorum. Aha bu da mihr olarak 1 milyar" der.

Kadının suratı asılır. Adam aldırmadan devam eder: "Seni de kendime istiyorum. Bu bir milyar da senin" deyince,

Kızın annesinin yüzüne bir tebessüm yerleşir ve

"Allah mübarek kılsın, hayırlı olsun" der. Böylece işlem tamamlanır.

Buna bir anlam veremeyen komşuları, “Hani 50 milyardan bir kuruş inmem diyordun” diyerek kadını sıkıştırırlar.

Kadın der ki:

"Toptan satışla perakende satış fiyatı her zaman değişir".

Yolda oğlu babasına sorar: “Kalan bir milyarı ne yaptın baba" diye.

Babası, "İkinci evliliğe razı olması için onu da anana verdim” cevabını verir.

Fıkra ya da hikaye bu kadar. Sakın ikinci evlilik caiz mi demeyin. Onu başkasının üzerine kuma gidecek kadın ile üzerine kuma gelecek kadına sormak lazım. İstenen 50 milyardan 1 milyara git olur mu demeyin. Adı üzerinde fıkra. Ayrıca Dul kadının dediği gibi tüm mesele, toptan satış ile perakende satıştan ibarettir. Öyle ya perakende daima yüksek olurken toptan da hep tenzilat olur.

Bu fıkrayı okuyunca Adıyaman’da 2000 öncesi çocuklarımı sünnet ettirmem aklıma geldi. Sadece oğlan babası değil, ben de böyle bir toptan sünnet yaptırmıştım da semeresini görmüştüm.

Şöyle ki:

Çocukları sünnet ediversin diye Kahta’da ün yapmış bir sünnetçi bulmuştum. Kaça sünnet yaptığını sordum. 2,5 milyona dedi. İndirim yapar mısın dedim. Hayır dedi. Bu fiyata tavdım. O değilden toptan olursa ne olur dedim. Toptan derken dedi. Üç çocuk var. Sünnet olacak dedim. O zaman beherini 2 milyondan yaparım dedi. 7,5 milyonu gözden çıkarmışken böylece 1,5 milyon cebimde kalmıştı.

Yine bu fıkra krizi iyi yönetmeye uygun bir fıkra olarak da anlatılabilir. Burada ilk baba krizi iyi yönetmiş. İkinci baba toptan indiriminden faydalanmış.

*25.12.2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır. 

Etiket Hastalığımız *

Bazen vermek istediğin mesajın anlaşılması için yerinde ve zamanında anlatılan bir kıssa cuk oturur ve fazla söze hacet olmaz. Çünkü kıssadan maksat hisse almaktır.

Ne yazık ki kutuplaşma, aşırı sevgi ve nefret, önyargı, bağnazlık ve fanatiklik, kıssalardan hisse alma dönemini geride bıraktı. Çünkü söylenen sözden ziyade kimin söylediğine bakar olduk.

Her ne kadar söylenen sözden ziyade söyleyene ve onun etiketine bakar olsak da sağduyusunu, basiretini ve ferasetini elden bırakmayanlar ve aklını kiraya vermeyenler için geldiğimiz noktayı ortaya koyan bir hikayeye burada yer vermek isterim:

Adamın biri yolda seyrederken bir kuyunun başında dinlenmekte olan ihtiyar bir bedeviye rastlar. Biraz su içmek ve dinlenmek için bedevinin yanına oturur. Selam kelamdan sonra bedevinin merkebinin sırtında duran yükün bir hayli ağır olduğu dikkatini çeker. Sırtına yüklenmiş aşırı ağırlıktan, hayvancağız neredeyse yere çökmek üzere olduğunu görür. Yükün ne olduğunu anlamak için ihtiyar bedeviye sorar:

“Bey amca, nedir bu hayvanın sırtına vurduğun yük? İhtiyar: O yükün bir tarafında ev ihtiyaçlarım olan gıdalar, diğer tarafta da onları dengeleyen toprak var” der.

Adam: “Peki amcacığım, o bir tarafa doldurduğun toprağı boşaltıp gıda maddelerini ikiye bölüp o şekil dengelesen daha iyi olmaz mı? Böyle yapınca hayvanın yükünü hafifletecek ve daha çabuk yol alacaksın. Yani yük yarı yarıya hafiflemiş olacak. Bu nedenle merkebin de rahatlayacak tabi.” şeklinde açıklama yaparak adama akıl verir.

İhtiyar bedevi: “İhtiyarlık işte bunu düşünememişim. Güzel ve doğru bir öneri. Öyle yapayım.” der.

Adam, ihtiyara önerdiğini gerçekleştirmek için biraz da yardım ettikten sonra “haydi uğurlar ola” deyip gitmek istediği istikamete doğru yürümeye başlar.

İhtiyar bedevi, adamın arkasından seslenir:

—Sen bir kabile başkanı mıydın?

—Hayır.

—Öyleyse bir din bilginisin demek?

—Yok. Ben ne kabile reisiyim ne de bir din bilgini. Halktan fakir biriyim deyince,

Morali bozulan ihtiyar bedevi, kendisine doğruyu öneren adama şöyle bağırır:

“Allah cezanı versin. Ben de seni bir şey sanmıştım. Bir halt değilsen bana nasıl yol yordam gösterme cüretinde bulunursun? Seni bir adam sandım ve merkebimin yükünü de bozup değiştirdim” diyerek az önce akıl verene veryansın eder. ve hayvancağızın yükünü tekrar eski haline çevirir.

Hikaye burada son bulur. Sakın bu hikaye bir bedevi ile fakir biri arasında geçmiş ve geçmişte olmuş diye düşünmeyelim. Asırlar geçse de ne saçma diyebileceğimiz bu yaklaşım tarzı günümüz bilişim ve teknoloji çağında da devam ediyor. Çoğu da tahsilli, makam ve mevki sahibi.
Gerçek şu ki insanların çoğunu fikirler değil, şahısların etiketi ilgilendiriyor. Halbuki söyleyene değil, söylenene bakmak gerek.

Not: Hikaye ve yer yer açıklamaları için Mehmet Cömert’e teşekkürler.

*21.05.2025 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.