1 Ekim 2024 Salı

Etkisiz Elemanın Ardından

Makamından aldı gücünü.

Makamına bir şey katmadı. 

Devletin bütün imkanları elindeydi. 

Etrafa hep gülücükler dağıttı. 

Sessiz, sakin ve nazik bir görüntü verdi. 

Etkili ve yetkili kişilerin yanında el pençe durdu. Köylü Ahmet ağa profili gibi bir profil çizdi. 

Ne taşın altına elini koydu ne de yaralı parmağa işedi. 

Gözle görülür bir hizmete imza atmadı.

Aldığı emirleri yerine getirmekten ibaret oldu tüm hizmeti. 

Belki de tek hizmeti, gece 22.00 sularında açıklanan yeni mesai saatini, gece 00.00'da yayımladığı genelgeyle o günün sabahında uygulamak oldu. Bu yönüyle emsallerine büyük fark attı. Çünkü en yakın emsali bir gün sonra başlatabildi. Görevliler iş başına gidemez diye düşünmedi. Emir demiri keserdi çünkü. 

Hiç inisiyatif almadı. 

Dönemi sönüktü. II. Bayezid ve son Padişah Vahdettin dönemleri gibi. 

Herkese gülücük dağıtmayı, herkese şirin görünmeyi ve mütevazı bir görünümü iyi becerse de becerdiği en iyi şey, meslek dayanışması idi. Kendisi gibi aynı mesleği deruhte eden birinin yediği herze ve kırdığı yumurtalara rağmen meslektaşını korumayı iyi bildi. Oğlum, sen ne yaptın böyle demedi. Öyle ya körler, sağırlar birbirini ağırlardı. Onun suyunu bulandırana haddini bildirmek ve ceza vermek için çok uğraştı ve inisiyatifi elden bırakmadan üyelere baskı yaparak bunda başarılı da oldu. Bu yönüyle iyi bir kinci olduğunu ve mesleki dayanışmaya önem verdiğini gösterdi. Öyle ya kim yan bakabilirdi bunlara. Kimin haddineydi ayrıca. 

Belki gözü daha yukarılardaydı ama işgal ettiği koltuktan daha düşüğüne layık görüldü. Halbuki hep denileni yapmış uyumlu biri idi. Koruyup kolladığı meslektaşı da kendisi gibi aynı akıbete duçar oldu. Çünkü o da kendisinden önce esemesi okunmayan çok küçük bir koltuğa gitti. Orada o küçük koltuğu da beceremedi. Altından koltuğu çekildi. Kendisinin de altından koltuğun çekilmesi yakındır. 

Nazarımda hem kendisi hem de koruyup kolladığı meslektaşı iyi imaj vermedi. Her ikisi de hoş bir seda bırakmadı. 

Şu bir gerçek ki marifet bir yere gelmek, bir koltuğu işgal etmek, koltuktan güç almak değil, adam olmaktır. 

Hasılı gelişi sessizdi, gidişi de sessiz oldu. Ardından timsah gözyaşı döken bile olmadı. Şöyleydi, böyleydi diyen de olmadı. 

Etkisiz elemandı vesselam.

Çene Çene Çene

Bir insan hep mi konuşur?

Sadece çenesi mi çalışır?

Bu çene hiç mi yorulmaz?

Bu çene hiç mi  arızalanmaz?

Bu çenenin hiç mi pili bitmez?

Bu çene yoruldum, biraz dinleneyim de mi demez?  

Bu çenenin TV düğmesi gibi bir kapatma düğmesi olmaz mı? 

Bu çene, hiç mi benden bu kadar demez?

Bu çeneye destek veren organlar hiç mi yeter deyip isyan etmez? 

Bu çene hep mi boş konuşur? 

O ağızdan hiç mi faydalı bir şey çıkmaz? 

Bu çeneden boş, lüzumsuz ve gereksiz söz mü çıkar hep? 

Bu çenenin çene dövmekten başka bir işlevi yok mu? 

Hep mi çene dövecek bu çene? 

Bu çenenin tek işlevi kafa ütülemek mi hep? 

Bu çenenin hiç mi insafı yok? 

Bu çene, çenemin zekatı susmaktır, biraz da zekât vereyim demez. 

Bu çene, çene çalmaktan ziyade susmanın da bir nimet olduğunu niçin düşünmez? 

Bu çene ne yer ne içer de bu kadar yavan konuşur? 

Bu çene niçin susma orucuna niyetlenmez?

Bu çenenin niçin çenesi düşük böyle?

Çenenin açılmasına büyük destek veren iki dudak, bu çenenin emellerine alet olmaya daha be kadar devam edecek?

Belli ki bu çene de Allah korkusu yok. Kuldan utanma da mı yok?

Belli ki bu çenede maruz bıraktığına empati uygulama da yok.

İnsan yaşlanınca niçin çeneye verir böyle hep?

Yoksa çene yaşlıların ayakta kalan tek sermayesi, tek koltuk değneği midir? 

Ahilik ve Meslek Odaları

Geçmiş fütüvvet ve ahilik teşkilatından bahsederiz. Haftası geldiğinde ahilik teşkilatı üzerine etkinlikler ve programlar düzenlenir. Ahilik şöyleydi, böyleydi, esnaf ve zanaatkarlar için şu anlamı ifade ediyordu. Bunları şöyle eğitiyor, denetliyor, içlerindeki çürük çarıkları barındırmıyor, temizliyordu diyoruz. 

Okullarda ahilik haftası kutlanıyor, derslerde ahilikten bahsediyoruz. Seçmeli ders olarak ahilik okutuyoruz. 

Tüm bunlardan ahilik geçmişte önemli bir işlev gördüğünü anlıyoruz. Tüm bunlara eyvallah. Belli ki ahilik teşkilatının içerdiği ve yerine getirdiği işlevi bugün de görmek istiyoruz. 

Yalnız tüm bu anma, çaba, ders vs. ahiliğin bir zamanlar yerine getirdiği işlevi yerine getirmek için yeterli olur mu? Bence yeterli olmaz. 

Niçin derseniz? Ahiliği anmaya, ders olarak okutmaya, ahiliğin önemini anlatmaya devam edelim. 

Bunlara ilaveten esnaf ve zanaatkarı eğiten, onları denetleyen, sahte mal satan, insanları kandıran esnaf ve zanaatkara müeyyide uygulama yetkisine sahip etkili ve yetkili bir teşkilat kurmak gerek gerek. Bunun adına da pekala ahilik teşkilatı denebilir.

Aslında yeniden ahilik teşkilatını kurmaya gerek yok. Bunun yerine her meslek erbabının iş ve işleyişiyle ilgili her ilçe ve ilde kurulmuş meslek odaları var. Ahiliğin tüm işlevi bu meslek odalarına verilebilir. 

Bu meslek odaları, kendi içinde iç denetimi yaparken tüm meslek odalarını içine alan bir konfederasyon; meslek etiğine uymayan, hile ve hurda mal üreten ve satanlara caydırıcı cezalar teklif ederek devletin ilgili kurumunun ceza kesmesi, gerekirse meslekten men cezası verilmesi uygulanabilir. Ahilikte olduğu gibi meslek etiğini tüm meslek gruplarına uygulayabilir. 

Bu vesileyle üyelerden sadece üyelik aidatı alan başka da bir görevi olmayan odalara bir görev verilmiş olur. Her oda için söz konusu olmasa da odalar birilerinin koltuk doldurduğu ve saltanat sürdüğü yer olmaktan kurtulmuş olur. 

Odalar denetim yapma imkanına sahip olduğu gibi tüketiciden gelen şikayetleri de değerlendirir. 

Görevini layıkıyla yerine getirmeyen, savsaklayan, sadece formaliteyi yerine getiren, şikayetlerin üzerine gitmeyen, birilerini koruyup kollayan, hile hurdayı göz ardı veya sumen altı eden oda sorumluları olursa, kısaca görevini bihakkın yerine getirmeyen oda başkanı ve yönetim kurulu olursa, görevden uzaklaştırılmalı. 

Kısaca her meslek grubunu her yönüyle ciddi bir şekilde denetleyen, kurallara uymayanlara ağır ve caydırıcı yaptırımlar uygulamadıkça; sahteye, hileye, hurdaya, alavere ve dalavereye ses çıkarmadıkça, bu işler kişilerin vicdanına ve insafına bırakıldıkça, istediğimiz kadar ahiliği analım, anlatalım, kurumsallaşmak için bir arpa boyu yol alamayız.