28 Mayıs 2024 Salı

2023-2024 Süper Liginin Düşündürdükleri

Efendim, bu sezon Süper Lig tarihinde görülmemiş ilkleri yaşadık.

Ne gibi?

99 gol ve 99 puan alan FB, lig tarihinin rekorunu kırmasına rağmen şampiyon olamadı. Rakibi ise üç haneli puanlara geçerek 102 puanla şampiyonluğa uzandı. Bugüne kadar bu kadar gol ve bu kadar puan toplayan olmadı. Her iki ezeli rakip, kırılmayacak bir rekora imza attı. Bu sezon niye böyle oldu?

Ekonomiyle yani enflasyonla alakası olmasın?

Ne alaka?

Enflasyonla birlikte hayat pahalılığı aldı başını gitti. Fiyatlar uçtu. Düşük değerde bir ürün kalmadı. Haliyle enflasyona orantılı olarak takımlarımız buna uyum sağladı. Çift hanenin sonunu hatta üç haneyi buldu. Yani paramız gibi puan bolluğu oldu.

Enflasyon hep çift hanede kaldı. Hiç üç haneyi bulmadı. Attın ama tutmadı. 

Doğru. TÜİk'e göre çift hanedeyiz. Ama ENAG'a göre üç haneli enflasyon hayatı yaşıyoruz.

Ligin altındaki düşük puanlı takımlarla şampiyonluğa oynayan iki takım arasındaki uçuruma ne dersin?

Sosyal adalet dengesizliğine tipik bir örnek. Bu enflasyonlu hayatta zenginle fakir arasında uçurum oluştu. İlk iki takım, zenginler kulübünü temsil ediyor. Ki sayıları azdır. Aşağıdaki takımlar da fakirleri temsil ediyor. Ki sayıları çoktur. Açlık sınırının altında kalanlar ligden düştü. Yoksulluk sınırında olanlar ipten döndü. Yukarıdaki takımları, aldıkları yüksek puanla yüksek gelir sahibi kişilere benzetebiliriz. Alttakileri ise en düşük emekli maaşı alan kişilere hatta yaşlılık ve dul maaşı alanlara benzetebiliriz. Bunların çoğu sosyal yardımla ayakta kalıyor. Kendi kendine yetmeyince haliyle destek lazım. Takımlardan bir tanesi de mesela Konyaspor sosyal yardımla ayakta kaldı. Aradaki takımlar ise sayıları fazla olmasa da orta direği temsil ettiler bu sezon. Bunlar da asgari ücretle ya da hafif üstü bir ücrete talim ettiler denebilir.

Başkent ekibine de yazık oldu. Ankaragücü’nün suçu neydi? Ona niye sosyal yardım yapmadı Trabzonspor?

Ankaragücü’nün suçu forması. Formadan kaybetti. Bir de teknik direktöründen. Maç öncesi formayı değiştirseydi, değiştirmese bile “senin düşman bellediğin takımın formasıyla sadece renk benzerliğimiz var. Biz o takımla ve zamanında o takımda top koşturan, şimdilerde bizde teknik direktörlük yapan kişiyle organik ve inorganik bağımız yok. Biz onlardan değiliz, onlar da bizden değil” deseydi, belki de Trabzonspor’dan sosyal desteği bu takım alacaktı. Böyle dedilerse bile Trabzonspor formayı görünce sahasında dört-üç yenildiği Fenerbahçe maçını hatırladı. Ana len Fener forması. Bize üç atmışlardı. Biz Fenere atamadık. Bari renktaşından alalım rövanşı deyip yediğinin bir fazlası olan dört gol birden attı. Aslında bu goller Ankaragücü’ne değil, Fener’eydi anlayacağın. Hasılı Ankaragücü Fener formasının kurbanı oldu.

Fener’in bu sene şampiyon olamamasının ve 10 yıldır şampiyonluk yüzü görmemesinin sebebi ne olabilir?

Fener’in bazı yöneticileri ayak oyunu olan futbolu ayak ve beyinleriyle oynayacakları yerde akıl ve beyni bir tarafa bırakıp tamamen ayak oyunlarına yöneldi. Saha dışı işlerle uğraştı. Başkanları eliyle gelene çattı, gidene çattı. Topla oynayacağı yerde ayak oyununa yönelince şampiyonluk elden gitti. Zaten başkanları da benim başkanı olduğum kulübü şampiyon yapmazlar dedi. Nitekim şampiyon olamadı.

O zaman niye kulübün başında? Fener’e yazık değil mi?

Buna rağmen yine adaylığını açıkladı. Bir üç sene daha istiyor.

Amacı ne?

Kılıçdaroğlu’nun kırılamayan rekorunu yakalamak.

Ne alaka?

Kılıçdaroğlu da onca genel başkanlığı döneminde, ezeli rakibine karşı hiç başarılı olamadı. Buna rağmen tekrar tekrar genel başkan adayı oldu. Seçimleri kaybetse de genel başkanlığı hep kazandı. Son kaybettiği seçimin ardından yine aday oldu ama bu sefer delegesi yeter artık dedi. O hesap, Ali Koç da altı yıllık başkanlığı döneminde şampiyonluk yüzü görmedi. Yeniden aday olarak kulübün bir üç yıl daha şampiyon olmamasına katkı sağlamak istiyor anlaşılan. Kısaca ne kendisinin yüzü güldü ne kulübün ne de taraftarının.

Ali Koç çok seviyor ama kulübünü.

Rakibine karşı hep kaybeden sabık genel başkan da çok seviyordu partisini. Sevgi tek başına karın doyurmuyor şekil A da görüldüğü gibi.

Bu sene ve gelecek sezon olmak üzere iki sene Fener şampiyon diyen müneccim Meral’e de bel bağlamış çoğu Fenerli. Bu konuda ne dersin?

Şampiyonluk böyle gelmiyor. Belki bir umut deyip astroloğa  bel bağlamış olmalılar. Düşmeye gör. İnsan nelere umut bağlar böyle. Bu tip Fenerliler belki gelecek sezona umut bağlarlar. Çünkü iki yıl demişti astrolog. Bu sene tutmasa da belki seneye tutar.

Onu bilmem. Kimse de bilemez. Yalnız Fener taraftarının sabrı kalmadı. Şimdilik GS’yi yenerek tatmin oluyor. Sence Fener ne zaman şampiyon olur?

Onu ben de bilemem. Yalnız ezeli rakibine karşı her seçimi kaybeden genel başkan gidince partisi son seçimleri kazandı. Fener’de de demirbaş ve zengin başkanlar dönemi sona ererse neden olmasın. Yani başkanlar değil, kulüp ön plana çıkarsa neden olmasın.

27 Mayıs 2024 Pazartesi

Daha Ne Yapsın İsmail Kartal?

Hac görevini yapmasının ardından, büyük ve köklü kulübün teknik direktörlüğüne getirildi.

FB ilk defa bir hacı teknik direktör tarafından çalıştırıldı. 

İlk ikiden hiç aşağıya düşmedi. Kah birinci kah ikinci oldu. 

FB, başka güçler tarafından şampiyonluğu elinden alınarak ligi ikinci tamamladı ama teknik direktörleri, maçın yanında milli ve manevi değerleri de ihmal etmedi: 

99 puan aldı. 

99 gol attı. 

Sakın 99 puan ve 99 gol tesadüf demeyin. Zira tabiatta tesadüflere yer yoktur. Hactan gelip takımın başına tek yetkili olarak geçen Hacı İsmail'in mutlaka bir bildiği var. 

Bir defa 99, Allah'ın 99 ismidir. Aynı şekilde namazlardan sonra 33 sübhanallah, 33 elhamdülillah, 33 de Allahü ekber demek için tespihlerde 99 sayısı gerekli.

Ayrıca rakibinin attığı 92 golün ve topladığı 102 puanın herhangi bir mübarekliği yoktur. Okan ne bilsin haccı ne bilsin mübarek sayıları. Daha hacca bile gitmiş değil belki. Namazda gözü yok ki 99'lu tespihten haberi olsun. Var gör, Allah’ın 99 isminden de haberi yoktur.

Bu durumda İsmail, bilerek 99 puanı, 99 golle süsledi. Şayet 102 puanın herhangi bir anlamı olsaydı, İsmail puanını mutlaka 102'ye çıkarırdı. Öyle ya 99’u alan ve atan daha fazla puan alır ve gol atardı.

Ne edersin ki İsmail şeytan taşlamaktan futbola pek zaman ayıramadı. Taşlaya taşlaya bitiremedi.

Bunca olumsuzluğa rağmen Hacı İsmail Hoca tevazuu hiç elden bırakmadı. Belki ligi ikinci tamamladı ama istatistikler gerçek şampiyonun kendisi olduğunu gösteriyor:

Çünkü puan üstünlüğü, güzel oyun, psikolojik üstünlük ve fikstür üstünlüğü FB’den yanaydı. Astrolog Meral Hanım’ın kartları da İsmail’in şampiyonluğunu gösteriyordu ayrıca. Ama gel gör ki Meral Hanım’daki bu inanç, eski başkan Aziz Yıldırım’da yoktu. Ligin bitmesine iki hafta kala Mourinho'yu getirmeye kalktı.

Üstelik şampiyonluğun en büyük adayı ezeli rakibini, güzel bir oyunla, sahasında bir eksikle evire, çevire yenerek gerçek şampiyonluğun kim olduğunu cümle aleme göstermişti. Hem hırsızlara hem şerefsizlere rağmen üstelik.

Rakipleri, Hatayspor’a yenilmiş ama kendileri yenilmemişti. Trabzonspor’u ve BJK’yi deplasmanda yenmişlerdi.

Buna rağmen mevcut Başkanı “Ben bu kulübün başında olduğum müddetçe FB’yi şampiyon yapmazlar” diyerek İsmail’in önüne taş koydu. Eski Başkan kendisine hiç inanmadı ve kazanırsa teknik direktör arayışına gireceğini açıkladı.

Attığı gollerden sonra asker selamıyla ün yapmış eski futbolcuları Bülent, Sivas’ta kendilerine takoz oldu.

Ne olursan gel diyen Konya sağ gösterip sol vurdu. Halbuki Konya’nın hamisi ezeli ve ebedi hasımları Trabzon vardı. Ne diye kendilerine takoz oldu, anlaşılır gibi değil.

Hasılı içte ve dışta başka güçlerle uğraştı İsmail. Buna rağmen 99 puanı 99 golle süslemeyi bildi. Bu kadar puan ve golü bularak lig tarihine geçti. Kırılmadık rekor bırakmadı. Gel gör ki şampiyon yapmadılar.

Bu durumda şerefli ikincilik ve gönüllerin şampiyonluğu kalıyor İsmail’e. Önemli olan da bu değil mi?

Hasılı İsmail daha ne yapacaktı? Bence İsmail’i birileri emellerine alet ederek onu kurban seçti.

Merkez Camiine Haksızlık Yapmışım

Konya Millet Bahçesinin köşesine yapımı devam etmekte olan Merkez Camii ve Kur'an Kursunun hem ihtiyaç olmadığına hem konan ismine hem de büyüklüğüne oranla, kondurulan küçük kubbeyi estetik yönden eleştiren "Büyük Camiye Küçük Kubbe" başlıklı bir yazı kaleme alıp paylaşmıştım. 

Yazıyı okuyan bir arkadaş "Ne var bunda? Sen bir de İstanbul Esenler Otogar Camii ve minaresinin mimarisine bak, haline şükret" şeklinde bir yorum yazmış. İlaveten bu Camii ve minaresinin resmini göndermiş. Cami ve minaresinin
Gönderilen bu cami ve minaresinin görünce, küçük kubbesinden dolayı Konya Merkez Camiine haksızlık yaptığımı anladım. Çünkü Konya Merkez Camii, Esenler Otogar Camiine göre bir şaheser. Esenler Camii ise minaresi ile birlikte ucube bir görüntü veriyor. Tek başına minaresi ise minareden ziyade sanki füze görüntüsünü andırıyor. 
Bir de Afyon Üniversitesi Kampüs Camiinin görüntüsüne yer vereyim. 
Türkiye'de bu şekil ucube daha ne kadar mabet var, kim bilir? 
Merak ediyorum, mimarımız mı yok? Ki çok sayıda var. Mimarlarımız kendilerini yetiştirememiş mi ya da biz yetiştiremiyor muyuz? İyi mimarlarımız var da biz onlara bu camilerin projelerini vermiyor muyuz? Yerlerine, ahbap çavuş ilişkisi içerisinde ehil olmayanlara mı veriyoruz? Mimarlarımız şaheser bir esere imza atmaktansa garip ve ucube bir proje çizerek bu şekil mi hayırla yad edilmek ve hatırda kalmak istiyorlar? 
Haydi mimarlar macera peşinde. Bu projeyi çizdirenler niçin bu ne biçim proje, biz bu projeyi kabul etmiyoruz demezle? Devletin ilgili yetkilileri böyle ucube mimari örneklerine niçin sessiz kalırlar da müdahale etmezler? Diyanet İşleri Başkanlığı bu tür kötü mimari örnekleri için niçin bir şey demez? 
Hasılı çok sayıda camimiz var ama çoğu estetikten ve zarafetten yoksun. 21.asırda hala örnek ve bize özgü bir mimarimiz yok. Her alanda olduğu gibi maalesef cami mimarisinde de yokuz. Bu duruma da üzülmemek elde değil.