23 Mayıs 2024 Perşembe

Haset ve Fesat Dünyası (2)

Faili meçhul cinayetler bu ülkelerde vakayıadiyedendir. Engel görülenleri temizlemede, kaza süsü vererek cinayet işlemede çok mahirdirler. Ağızları "Kim bir cana kıyarsa tüm insanlığı yok etmiş olur. Ebediyen cehennemlik", "Kim bir canı kurtarırsa, tüm insanlığı kurtarmış olur" der. Kafa yapıları, elleri, beyinleri, eylemleri ise gözünü kırpmadan öldürme eylemini gerçekleştirir. Ölen öldüğüyle kalır, kim vurduya gider. 

İnsanlığın "İ"si, değerlerin "D"si, "genel geçer kuralların "G" si bu ülkelere uğramaz. Hepsi değer verir göründükleri değerlerin içini boşaltmakla meşgul. 

Hepsi, Filistinlilere uyguladığı terör dolayısıyla İsrail'e düşman. Her birini toplasan bir İsrail yapmaz. İsrail tüm Filistinlileri yok etse, İsrail'den önce oh be Filistin belasından kurtulduk diye adeta zil takıp oynayacaklar. Çünkü Filistin hepsinin en büyük kamburudur. 

Devekuşu gibi kafalarını kuma gömüp kendilerini sütten çıkmış ak kaşık göstermede üstlerine yoktur. 

Dilleri alemin dürüstü olduklarını haykırır. Eylemleri ise yok öyle bir şey der. 

Olgularla değil, algılarla yaşarlar. 

Bir türlü sadede gelmezler. 

Ne Allah korkuları vardır ne de kuldan utanmaları. 

Savundukları değerler yönüyle bu dünya mı ahirete inanıyor yoksa doğru dürüst inancı olmayanlar mı diye düşünmeden edemiyor insan. 

Ahiretten önce birbirlerine had bildirme yönleri ağır basar. 

Kazara niçin başka ülkeler gibi işleyen, kurum ve kuralları oturmuş bir devlet yapımız, kurallara uyan halkımız yok desen, seni Batı hayranı olarak gösterirler. 

Haset, fesat, çekememezlik adına ne varsa bu ülkelerde var. Nerede bir kural tanımazlık varsa bu ülkelerde.

Aynı çukura doldurulsalar aynı kazanda kaynamazlar. 

Derdin ne bu kadar? İslam dünyası ile alıp veremediğin nedir diyebilirsiniz. İslam dünyasının hali pürmelali dolayısıyla dertliyim dertli olmasına. Zira İslam dünyası benim için bir hayal kırıklığıdır.

Aslında bu konuya başlarken fesat, Haset, İslam dünyasında gırla gidiyor deyip sadede gelecektim. Gördüğünüz gibi dolmuşum ki döşedim. Haset ve fesat dünyası dediğim İslam dünyasında diğerlerinden farklı ve istisna olan ülkeler vardır belki ama tepeden bakınca hiçbiri içimi açmadı. (Devam edecek) 

Haset ve Fesat Dünyası (1)

Adına ister İslam dünyası  ister Müslüman ister halkı Müslüman ülkeler diyelim, bu ülkelere İslam dünyasından ziyade haset ve fesat dünyası ya da yuvası diyesim geliyor.

Çünkü hiçbir İslam ülkesi birbirinin ne olmasını ne de onmasını ister.

Bu ülkeler birbirinin kuyusunu kazmaktan, ayağını kaydırmaktan başka bir işe yaramıyor.

Ne birbirleriyle doğru dürüst bir araya gelirler ne ortak hareket ederler ne de Batı'ya karşı tek vücut olurlar.

Her biri görünürde kendi başına buyruk ama her birinin ipi başkasının elinde. 

Başkalarına karşı süt dökmüş kedi gibi olurlar. Birbirlerine karşı aslan kesilirler. 

Ülkelerinin yeraltı kaynaklarını Batı'ya ve küresel güçlere peşkeş çekerler. 

Hiçbiri teknolojide, bilimde ve üretimde yok. 

Ellerindeki yeraltı ve yerüstü kaynaklarını adeta bir hayırsız evlat gibi  harman savurmada üstlerine yoktur. 

Birbirleriyle doğru dürüst alışverişleri bile yok. Varsa da zorunluluktan. Birbirlerinden daha uyguna almak ve ticareti geliştirmek varken gerekirse pahalı almak suretiyle bu dünyanın dışındaki ülkelerden alırlar. 

Utanmasalar birbirlerine selam vermeyecekler, selamı sabahı kesecekler. 

Ülkelerindeki yeraltı ve yerüstü kaynakları paylaşmada adaletten eser yoktur. Zengini Karun gibi zengin, fakiri de ekmeğe muhtaç. Sosyal devlet ve sosyal adalet yönünden her sene ikmale kalırlar. 

Çoğu babadan oğula geçen saltanat ile yönetilir. Aile devleti dense yeridir. Demokrasi bu ülkelere uğramaz. Kazara demokrasiye geçen varsa da onların yönetim anlayışı, yönetime gelişleri ve yönetimde istikrar abidesi olmaları yönüyle krallıktan başka bir şey değil. 

Ahlak ve etik değerler, özgürlük ve huzur bu ülkelerde hak getire. Kimin gücü kime yetiyorsa yok etmek için uğraşır. Mülkün temeli adalet bu ülkelerin semtine uğramaz. Her şeyi kılıfına uydurmada üstlerine yoktur. Zulüm, haksızlık, bedbahtlık, her türlü ahlaksızlık bu ülkelerin kaderi gibi bir şey. 

Hepsinde işleyen, kurum ve kurallarıyla oturmuş bir devlet yapısı yoktur. Kişiye özgü yönetim anlayışları vardır. Devleti ele geçiren mülkün sahibidir. 

Her biri İslam dünyasının liderliğine oynar. Kendisini ve ülkesini bulunmaz Hint kumaşı sanır. (Devam edecek) 

Bastığımız Zemin Ne Derece Sağlam?

Zaman zaman Türkiye'nin değişik yerlerinde obruk adı verilen büyük yarık, geniş ve derin çukurların oluştuğu gündeme gelse de Karapınar ilçesi, oluşan ve tehlike arz eden çok sayıda obruklarla hop oturup hop kalkıyor. Şimdi de bir zamanlar yüzeye yakın su çıkıyor denilen Çumra'da da büyük çukurlar oluşmaya başladı. 

Obruklar ekili arazilerde, sulama yapılan yerlerde ve meskûn mahallerde ortaya çıkıyor.

Birden ve beklenmeyen yerden ortaya çıkan obrukların büyüklüğü o kadar korkutuyor ki üzerinden araba geçse, kaç arabayı içine çekecek cinsten. İçine düşen eşya, mal, insan ve aracı çıkarmak mümkün değil. Çünkü görüntüler adeta dipsiz bir kuyuyu andırıyor. Ara ki bulasın. Ki böyle bir tehlike arz eden obruklarda arama ve kurtarma çalışması yapmak da mümkün değil. Çünkü ayağını bastığın toprağın da altının boşalma riski var.

Oluşan bu obruklar bir şekilde doldurulsa da başka yerlerde yine yeni obruklar oluşuyor.

Ne zaman, nerede ne büyüklük ve ne derinlikte bir çukurun açılacağı muamma olan, özellikle obruk riski olan mahallerde, çiftçi traktörüne binip nasıl tarlasını gönül rahatlığı içinde sürmeye kalksın. Oluşacak bir çukur maazallah traktörüyle birlikte çiftçiyi yutar. Bu durumda çiftçi ekin, harman ve çifte giderken kelle koltukta gidecektir.

Sadece ekili araziler değil, hiç ekilmeyen yerlerde de obruklar oluştuğuna göre insanımız özellikle obruk riski olan bölgelerde gönül rahatlığıyla nasıl gezip dolaşabilsin.

Meskûn mahallerde de çukurlar oluştuğuna göre oturduğumuz evler, üzerinden araçla geçtiğimiz yollar ne derece güvenilir? Böyle giderse ölümümüz belki de bir kör kuyu yüzünden olacak.

Hasılı ayağını sağlam zemine bas, yerden güç al, ayağını yerden kesme, denilen yer eskisi gibi güvenilir değil. Çünkü güven vermiyor. 

Küresel ısınma ile birlikte yeraltı suları çekildikçe, yerine yeterince yağış gelmedikçe, yeraltında oluşan su havzaları içme ve sulamada kullanıldıkça, su ile kaplı havzalar boşalacak. Biz de altında büyük çukurların oluştuğu ama üstü toprakla kaplı zeminlerde yürümeye ve yaşamaya devam edeceğiz.

Zemin etüdü yapılmadan, gerekli izin alınmadan zamanında su kuyusu açılan ve suyu biten yerler birinci derece tehlike arz ediyor.

Kendiliğinden oluşan obrukların etrafına güvenlik şeridi oluşturmanın ya da oluşan obruğu kapatmanın dışında yetkililerin de yaptığı bir şey yok. Yetkililerin elinde şuralarda obruk riski var şeklinde bir zemin etüdü yapılarak Türkiye'nin bir obruk haritası olduğunu da sanmıyorum. Varsa da bilmiyorum. Şayet obruk riski haritası yoksa yetkililerin bir eksikliği bu. İstenirse ve dert edinilirse böyle bir risk haritası ortaya konabilir. Yerin km’lerce altından geçen deprem fay hatlarını ortaya koyan bilim, obruk fay hattını da ortaya koyabilir. Vatandaşını bu konuda bilgilendirir. Vatandaş da elinden geldiği kadar bu konuda dikkatli olmaya çalışır. Özellikle bir zamanlar evinin altına ya da bahçesine su kuyusu vurdurup şebeke suyundan ziyade bu suyu kullanan apartmanlar ve mahaller belirlenip gerekirse boşaltılması yoluna gidilebilir. Aksi takdirde bu tür meskûn mahallerde açılacak büyük obruklar binalarla birlikte insanımızı içine çeker ve yutar.

Hasılı özellikle karasal iklimin hakim olduğu bölgelerde oturanlar için yer eskidi gibi sağlam ve güvenilir değil. Rabbim encamımızı hayreylesin.