7 Mayıs 2024 Salı

Yusuf Selim Torun

01.01.2022 tarihinde üçüncü torun dünyaya geldi. 

Yeni yıl ile birlikte hayata merhaba diyerek yılın ilk gününde ben de varım dedi. 

Babası gibi cumartesi günü doğdu.

Güzel ahlak, iffet ve sabrın timsali olsun anlamında Yusuf mu olsun; "Kusuru olmayan, sağlam, doğru olan, tehlikesiz, zararsız, kurtulmuş, samimi, sakin, temiz" anlamlarına gelen Selim mi olsun derken, anne babası, ikisini de birden taşısın diyerek Yusuf Selim adını koydu. 

Dört torun arasında çift isim taşıyan tek torun unvanına sahip. 

İnsan ad aldığına çeker derler. Tüm anlamları üzerinde taşırsa örnek gösterilen dört dörtlük biri olur. Temennimiz ismiyle müsemma olması.

Yusuf Selim doğum tarihi bilinmediği için nüfus memurunun 1 Ocak yazdığı bildiğiniz binlerce çocuktan biri değil. Hem resmi hem de gerçek doğum tarihi 1 Ocak olduğu halde gerçek doğum günün mü sorusuna muhatap olacak. Ama olsun. Doğum tarihi belli. En azından aslında benim gerçek yaşım şu gün demeyecek. 

Her çocuk gibi oyunla büyüyor. Sevdiği oyuncağı gördü mü bıkıncaya kadar kendi halinde oynar. 

Başka akranında sevdiği bir oyuncak görürse bilin ki oyuncağın galibi Yusuf Selim'dir. Ne yapar ne eder. Onu alır ya da aldırır. Ardından, başkasının ağlayıp sızlamasına aldırmadan, elde ettiği zaferin keyfini çıkarır. 

Her şeyi anlamasına rağmen konuşmak için acele etmiyor. Nasılsa önümde koca bir ömür var. Şimdiden çenemi yormayayım. Zamanı gelince bir konuşurum, pir konuşurum düşüncesinde. Şimdilik dağarcığını kelimelerle doldurmakla meşgul.

İleride zaman ne gösterir bilmem. Halihazırdaki görüntüsü, rahatıma düşkün olup hayatın keyfini çıkaracağım der gibi. 

Evin dışında gittiği yerde yabancılık çeker. Hemen topa girmez. O değilden etrafı bir güzel süzer. Sonra yavaş yavaş ısınmaya başlar. 

Gördüğü kişilere ilk başta mesafelidir. Muhatap ilgi gösterse de pek tepki vermez. Ama kimdir, necidir, hırlı mıdır dercesine uzaktan izler. Karşısındaki bir adım atarsa sonraki adımları kendi atar. Elinden tutar götürür, seni oyuna dahil eder.

Memnuniyetini gülümsemesiyle ifade eder.

Haydi şunu getir dediğin zaman üşenmeden gidip alır gelir.

Sosyalleşme yönünden diğer kuzenlerine göre daha şanslı. Evde onunla birlikte oynayan, kendisini koruyup kollayan bir ağabeyi var. Diğer kuzenlerinin ve ağabeyinin böyle bir şansı yok.

İnşallah bahtı ve yolu açık olur.

Sağlıklı, huzurlu ve bereketli ömürler onun olsun.

 

 

 

6 Mayıs 2024 Pazartesi

Melih Torun

Tarihler 22.08.2022'in ilk iş günü pazartesiyi gösterdiğinde, 4. torun dünyaya gözlerini açtı. Babası da amcasıyla birlikte aynı gün doğmuştu. 

Anne babası; güzel, hoş, tatlı ve sevimli anlamına gelen Melih ismini daha doğmadan ona vermişti bile. Estetik ve güzelliği çağrıştıran bu ismi verirken pozitif bir etki bıraksın amacı güdülmüş olmalı. 

Ayak bastığı andan itibaren ailenin neşesi oldu. Her çocuğun büyüklere bıraktığı pozitif etkiyi çevresine vermeye başladı. Hem de fazlasıyla. 

Gittiği ve bulunduğu her yerde ilgi odağı olmayı başardı. 

Her çocuk farklı ve özeldi ama yaptıklarıyla ben daha farklıyım dedirtti. Emeklemesi bile diğer çocuklardan farklıydı. Komando sürünüşü gibi emekledi. Yeter ki ilgisini çeken bir şeyi görsün. Hemen başlıyor komando sürünmesine. İstediğini aldıktan sonra sırada onu test etmek vardı. Test yeri de ağızdı. Bunun için bir dönüşle sırt üstü yapar. Sonra elindekini ağzına götürüveriyor. Hedefine ulaşıp elde ettiğini teste tabi tutması, en büyük mutluluğu. 

Yürümeye başladıktan sonra yerinde durdurabilene aşk olsun. Bir orada bir burada. 

Odadan odaya geçerken dahi geride kalanlara hoşça kalın anlamında elini kaldırması, ağlarken bile bu prensibinden vazgeçmemesi, 

Bir şey yapılırken herkes yapıyor mu diye herkese tek tek göz gezdirmesi, 

Gittiği her yerde sıcaklığını hissettirmesi,

Uyum, anlayış ve söz dinleyişi, 

Gördüğünü ve işittiğini kapışı ve unutmayışı, 

Hayvanların taklidini yapması, 

Çay ve çaydanlık gibi tehlike arz eden şeyleri görünce parmağıyla gösterip cıs demesi,

Müzik ritmine kendini kaptırması, 

Elektrik düğmelerini yakıp söndürmesi, lambanın yanıp yanmadığını başını kaldırıp test etmesi, 

Dişlerini sıkışı, 

Zevkten dört köşe olduğunda katıla katıla gülmesi, 

Sıcakkanlılığı, sevecenliği ve bütün gözleri üzerinde toplaması görülmeye değer. 

Kısaca ailenin neşesi ve mutluluk kaynağı oldu.

Bahtı ve yolu açık, ömrü bereketli olsun. 

Günah Keçisi Hep Seçmen

"Anlamadınız değil, anlatamadım diyeceksiniz." (Süleyman Uğur) 

Yazımın başına Hocamızın bu sözünü almak istedim. Bu söz bir yemek esnasında Hocamızın bize verdiği bir hayat dersi benim için. Hem karnımızı doyurduk hem de hayat dersi aldık. 

Yazıyı siyasete getireceğim. Baştan söyleyeyim. Yazı siyasi yazı ama yazıda siyaset yok. Bir tespit benimkisi. Bir partiyi kötüleme ya da övme gibi bir niyetim hiç yok. Bu açıklamayı yapıyorum ki her seçim sonrası mağlubiyet yaşayan bazı parti taraftarlarının kulağına küpe olsun. Kapasiteleri varsa tabi. Hoş, her şeyden nem kapan, ezik yaşayan ve karnından konuşan savunmacı ve saldırgan kişiler siyasi yazı ile siyaseti pek ayırt edemez. 

Aynı zamanda bu yazı, bir gazete yazısındaki siyasi tespitleri "Siyasi partilerin lehine veya aleyhine bilfiil çalışmış olmak" maddesine girdiren sözüm ona muhakkiklere gelsin. Hoş, sipariş üzere gelen, kalemini üst makama satan kelle avcıları, bir yazının içinde parti isimlerine ve liderlerine yer verilmesinden, pekala önce siyasi içerik bulup ardından siyaset yapma sonucunu çıkarabiliyor. Böyle kelle avcılarından da başkası beklenmez zaten. Adı üzerinde kelle avcısı.

Neyse gelelim konumuza. 

Önce bir hakkı teslim edeyim. Seçimlerde mağlubiyet alan veya beklediği sonucu alamayan siyasi parti temsilcilerinden veya partilerin yetkili organlarından, seçim mağlubiyetini seçmene yıkıp seçmeni suçlayanı pek görmedim. Genelde mesajı aldık, gereğini yapacağız açıklamalarına şahit oldum. Seçmeni suçlayanlar arasında partilerin fanatikleri önemli bir yer kaplıyor. Bunlara göre seçim mağlubiyetinin sebebi hep seçmendir. Bu konuda parti ayrımı yapmıyorum. Yeter ki savunup destekledikleri parti seçim kaybetsin. Günah keçisi hep seçmendir onlara göre. Seçmeni günah keçisi ilan eden bu tip fanatiklerin partisi seçimde başarılı olursa seçmen sağduyulu karar vermiş olur ve seçmeni öve öve bitiremezler. 

Ne demek istediğim anlaşılsın diye hepimizin bildiği bazı örneklere yer vereceğim. 

Bir zamanlar destek verdikleri partilerini iktidara getirmeyen seçmene, "bidon kafalı", "örümcek kafalı", "geri kafalı", "sıkma baş", "cahil", "göbeğini kaşıyan adam", "yobaz" türünden hakaretler yapardı partilerin bazı fanatikleri. 

Seçmene böyle hakaret edince, seçmen bu fanatiklere, "Doğru söylüyorsunuz. Biz hata yaptık" deyip bir sonraki seçimde bu fanatiklerin partisine oy verip o partiyi iktidar yaptı mı? Hayır. Savundukları partiyi sittin sene iktidara taşımadı. Yani fanatiklerin zararı partilerine oldu. 

Gel zaman git zaman o partinin fanatikleri yanlış yaptıklarını anladı ve seçmeni suçlamayı ve hakaret etmeyi bıraktı. İçlerinde aynı düşünce varsa bile bunu alenen söylemiyorlar. Bu bile bir mesafe. Çünkü seçmen suçu kendinde değil de kendisini günah keçisi ilan edeni affetmez. 

Şimdi bu hakaretleri bir başka zihniyet satın aldı. Yıllardır hep destekledikleri ve peşi sıra defalarca iktidar olan partileri ilk defa seçim kaybedince kaybeden partinin yetkililerinde seçmeni suçlama yokken bu partinin fanatikleri, sosyal medya üzerinden seçmene hakaretler yağdırıyor. Hakaretleri akıl hocaları kadar çeşitli olmasa da oy vermeyen seçmene, "nankörler", "satılmışlar", "vatan hainleri" diyorlar. En çok da nankör diyorlar. Önce bir hizmeti yazıyorlar. Altına da bunu görmeyen nankörlere gelsin diyorlar. 

Merak ettiğim, bir zamanlar kendilerine yobaz, gerici, bidon kafalı dendiğinde kızıp köpüren bu insanlar, nasıl olur da düşünce hemen nankör damgası vuruveriyor yıllar yılı savundukları partiyi iktidara taşıyan seçmene? Ne ara önceki hakaret sahiplerini bu konuda hocaları kabul ettiler? Tek kelimeyle ayıptır. 

Bu tipler bilsinler ki seçmeni günah keçisi ilan edenler en büyük zararı savundukları partiye verirler. Hiç mi bu ülkenin geçmiş siyasi tarihinden ibret almazlar da hiç sevmedikleri zihniyetin fanatiklerinden akıl alırlar? Düşmeye görsün bu tipler. İçlerinde sakladıklarını bu şekilde boşaltıveriyorlar. 

Anladım ki seçmen kendilerine oy verdiği müddetçe bir numara. Desteğini çekince tu kaka. Seveyim sizin demokrasi ve sandık sevdanızı. Bu kafa ve bu akılla hiç demokrasi havariliğine soyunayım demeyin. Sizden zarardan başka hiçbir cacık olmaz. 

Yukarıda Hocamdan yaptığım alıntıya gelirsek, seçim kaybeden partilerin sempatizan ve fanatikleri, "Biz kendimizi anlatamadık, seçmeni anlayamadık, seçmeni okuyamadık, şu şu hataları yaptık" türünden bir tevazu örneği gösterseler, savundukları partiye en büyük iyiliği yapmış olurlar. Çünkü seçmeni suçlayıcı dil yarardan ziyade zarar verir. 

Unutmayalım ki ifade ettiğimiz kadarızdır. Kendimizi anlattığımız ve karşı tarafın anladığı kadarızdır. Ne olduğumuz değil, nasıl göründüğümüz ve ne şekil anlaşıldığımız önemli. Bunun yolu da suçlamak değil. Kendimizi anlatamadık demektir. Anlamadılar değil.