31 Ocak 2024 Çarşamba

Yunmuş Yıkanmış Bir Fani

Konuştuğu zaman mangalda kül bırakmıyor. Ağzından bal damlıyor mübareğin. 

Öyle konuşuyor ki yaptıklarını bilmez isen dürüstlük abidesi der, 100 puanı yapıştırırsın.

Dünyalık işi yok, derviş gibi yaşıyor dersin. Çünkü iyilik onda, doğruluk onda, bütün iyi olanları toplamış üstünde.

Sanırsın ki dünyada bir iyi o var. Ondan başka iyi yok. 

Çalmayan, çırpmayan biri aynı zamanda.

Her dalda oynamasına, her naneyi yemesine, her dediği kendisinde olmasına rağmen kendinden olmayıp karşı cephede yer alan rakiplerine öyle şeyler söylüyor ki dinlerken küçük ve büyük dilinizi yutarsınız. Bunları ben mi yapıyorum yoksa sen mi neûzü billah dersin.

Kendisi yunmuş yıkanmış olunca haliyle mübarek ağzından başka türlü söz sadır olamaz zaten. 

Dil kalbin aynasıdır dedikleri, 

Ele verir telkini, kendi yutar salkımı dedikleri, 

Şecaat arz ederken merdikıpti sirkatin söyler dedikleri, 

Üzümü çifter çifter yerken muhatabına çifter yiyor dedikleri, 

Söz ve eylem çelişkisi dedikleri, 

"Niye yapmadığınız şeyleri söylüyorsunuz", bu ne yaman çelişki dedikleri, 

Üstüme iyilik sağlık, bir yaşına daha girdim dedikleri, 

Lâ ilâhe illallâh, Muhammed'ün rasûlullâh, ben Allah'tan korkarım dedikleri vs. böyle bir şey olsa gerek. 

Ama niye böyle konuşmasın?

Nasılsa meydan boş.

Kral çıplak diyen yok.

Bu söylediklerinin faili, bilfiil uygulayıcısı sensin diyen yok.

Aynaya bak diyen yok.

Dinlediğini sorgulayan yok.

Dediklerinin karşılığı var ise niye böyle konuşmasın, değil mi? 

Ben olsam ben de aynını yaparım. Ama böyle bir becerim yok.

Kıskançlığım da bundan olsa gerek. 

30 Ocak 2024 Salı

Yeni Bir Yaşa Daha Girmek İstemiyorsanız...

Ortaokulda dersime giren ve bana doğru bilgi öğrettiklerini sandığım sosyal bilgiler öğretmenlerim, beni hayal kırıklığına uğrattılar.

Yazık aldıkları maaşlara... 

Beynimi zehirlemişler maalesef.

O zehirli ve yanlış bilgilerle bu yaşa geldim.

Geldiğim yaş itibariyle yeni bir yaşıma daha girdim.

Şimdi o zehirli bilgilerini nereye koyayım?

Güya Anayasa Mahkemesi;

En son mercii,

En büyük mahkeme,

Verdiği kararlara aykırı hareket edilemez. Karar içimize sinse de sinmese de eleştirilir ama uygulanamamazlık edilemez,

Kararı uygulamamak anayasal suç...

Türünden, bir alay terane anlatıp durmuşlardı.

Koskoca öğretmenler yalan söyleyecek değildi ya. Ben de aval aval dinlemiştim onları ve doğru budur demiştim.

İşin garibi, aynı yanlış anlayış sosyal bilgiler ders kitaplarına da girmişti.

Yeni yaşım itibariyle tıpkı Berlin'de hakimler olduğu gibi yanı başım Ankara'da da hakimlerin olduğunu öğrenmiş bulunmaktayım.

Eski yanlış ezberlerimden hemen kurtulmam mümkün değil ise de artık uygulamada doğru bilginin şu olduğu su götürmez bir gerçektir:

Anayasa Mahkemesi nihai karar veren bir mahkeme olsa da en büyük mahkeme değildir. Büyük mahkemelerden biridir. Anayasa Mahkemesi de bir mahkemedir, Yargıtay da.

Diğer büyük mahkeme olan Yargıtay, Anayasa Mahkemesi'nin kararını ister uygular ister uygulamaz.

Yargıtay, Anayasa Mahkemesi'nin bozma kararına muhalefet edip direnebilir.

Tüm bu olup biten tartışmalar, yıllar önce bir okul müdürünün, okul müdürü mü büyük, okul-aile birliği başkanı mı sorusunu aklıma getirdi. O okul müdürü bu soruyu epey bir sorun etti. Sorunu nasıl çözdü, hala çözüm bekleyen bir sorun olarak mı görüyor, inanın bilmiyorum. Bildiğim, soruyu herkese sorduğuydu. Soruya önce gülüp ardından okul müdürü dedim ise de ona göre okul aile birliği başkanı daha büyüktü. Neyse bu da ayrı bir sorun ama şimdi sırası değil.

Biz gelelim esas sadede. Siz siz olun, her öğretmenin verdiği bilgileri doğru kabul etmeyin. Yoksa benim gibi bir zaman sonra biyolojik yaşınızın yanında yeni bir yaşa daha girmiş olursunuz da bu da sizi daha erken ihtiyarlatmaktan başka bir işe yaramaz. 

29 Ocak 2024 Pazartesi

Tek Seçim Niçin Düşünülmez? *

Beş yılda genel seçimler ve mahalli idareler olmak üzere seçmenin önüne iki sandık konurdu. 

Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmeye başlanmasıyla birlikte sandık sayısı üçe çıkmıştı.

Sistem değişikliğiyle birlikte Cumhurbaşkanı ve TBMM'nin yenilenmesi bir sandıkta yapılmasıyla birlikte üç olan sandık sayısı yeniden ikiye indi.

Biri Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimi diğeri de mahalli idareler olmak üzere halihazırda beş yılda iki defa sandığa gidiyoruz. Sandığı ikiye indirmiş olsak da bu sistemde Cumhurbaşkanı seçimi için sandıktan yüzde elli artı bir çıkmazsa Mayıs 2023 Cumhurbaşkanı seçiminde olduğu gibi bir on beş gün sonra yeniden sandık konuyor seçmenin önüne. Böylece sandık sayısı yeniden üçe çıkmış oldu.

Mayıs 2023 Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçiminin ardından 10 ay sonra Mart 2024 mahalli seçim sandığı konacak önümüze.

Bir on ay sonrası yeniden seçime gitmek hem siyasiye hem seçmene hem ülkeye yazık. Çünkü seçim demek, hükümet olanın çözüm bekleyen meseleleri seçim sonrasına ötelemesi demektir, maliyet demektir, zaman israfı demektir. 

Sandık demokrasinin gereği denebilir. Buna eyvallah ama ne kadar az seçim ne kadar az sandık ülkenin ve insanımızın menfaatine.

Bizde mahalli seçimlerin de genel seçimler havası içerisinde geçtiği göz önünde bulundurulursa hepsini birlikte yapmakta yarar vardır.

Mayıs 2023’te iki defa yaptığımız Cumhurbaşkanlığı seçiminde bu yana seçmen seçmenin fikir değiştirdiğini sanmıyorum. Belki birkaç şehrin belediye başkanı yer değiştirir, hepsi bu kadar. Bunun için koca bir seçime gitmenin, seçimle yatıp seçimle kalkmanın ne gereği var.

Burada siyasette bir gün bile uzundur sözünü yabana atmıyorum. Değil ki on ay sonrası siyaset birçok şeye gebe olmasın. Böyle de olsa ülke ekonomisi bu kadar seçimi kaldırmaz.

Bu yüzden 2024 mahalli seçimlerini ardından Türkiye ne yapıp ne edip tüm seçimleri tek sandıkta halletmenin yolunu bulması lazım. Bunun yolu da bir Anayasa değişikliğine bağlı. Cumhurbaşkanı, TBMM’nin yenilenmesi ve mahalli idareler seçimleri tek seçimde yeterince sandıkla beş yılda bir, aynı günde yapılır denmelidir.

Böylece Türkiye beş yılda bir defa sandığa gider. Vekilini, belediye başkanını, encümen üyelerini, muhtarlarını, milletvekillerini ve Cumhurbaşkanı’nı beş yıllığına seçer. Bir beş yıl erken seçim hariç seçim düşünmez.

Böyle yapıldığı takdirde ülke kazançlı çıkar. Zaman kaybı olmaz, seçmenler arasında gerilim ve kutuplaşma olmaz. Seçim masrafları asgariye iner. Hükümet olan çözüm bekleyen sorunlara radikal tedbirlerle eğilir, sorunlar ötelenmemiş olur. Ülke seçim ekonomisi uygulamaz.

*02/02/2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.