Ana içeriğe atla

Tek Seçim Niçin Düşünülmez?

Beş yılda genel seçimler ve mahalli idareler olmak üzere seçmenin önüne iki sandık konurdu. 

Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmeye başlanmasıyla birlikte sandık sayısı üçe çıkmıştı.

Sistem değişikliğiyle birlikte Cumhurbaşkanı ve TBMM'nin yenilenmesi bir sandıkta yapılmasıyla birlikte üç olan sandık sayısı yeniden ikiye indi.

Biri Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimi diğeri de mahalli idareler olmak üzere halihazırda beş yılda iki defa sandığa gidiyoruz. Sandığı ikiye indirmiş olsak da bu sistemde Cumhurbaşkanı seçimi için sandıktan yüzde elli artı bir çıkmazsa Mayıs 2023 Cumhurbaşkanı seçiminde olduğu gibi bir on beş gün sonra yeniden sandık konuyor seçmenin önüne. Böylece sandık sayısı yeniden üçe çıkmış oldu.

Mayıs 2023 Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçiminin ardından 10 ay sonra Mart 2024 mahalli seçim sandığı konacak önümüze.

Bir on ay sonrası yeniden seçime gitmek hem siyasiye hem seçmene hem ülkeye yazık. Çünkü seçim demek, hükümet olanın çözüm bekleyen meseleleri seçim sonrasına ötelemesi demektir, maliyet demektir, zaman israfı demektir. 

Sandık demokrasinin gereği denebilir. Buna eyvallah ama ne kadar az seçim ne kadar az sandık ülkenin ve insanımızın menfaatine.

Bizde mahalli seçimlerin de genel seçimler havası içerisinde geçtiği göz önünde bulundurulursa hepsini birlikte yapmakta yarar vardır.

Mayıs 2023’te iki defa yaptığımız Cumhurbaşkanlığı seçiminde bu yana seçmen seçmenin fikir değiştirdiğini sanmıyorum. Belki birkaç şehrin belediye başkanı yer değiştirir, hepsi bu kadar. Bunun için koca bir seçime gitmenin, seçimle yatıp seçimle kalkmanın ne gereği var.

Burada siyasette bir gün bile uzundur sözünü yabana atmıyorum. Değil ki on ay sonrası siyaset birçok şeye gebe olmasın. Böyle de olsa ülke ekonomisi bu kadar seçimi kaldırmaz.

Bu yüzden 2024 mahalli seçimlerini ardından Türkiye ne yapıp ne edip tüm seçimleri tek sandıkta halletmenin yolunu bulması lazım. Bunun yolu da bir Anayasa değişikliğine bağlı. Cumhurbaşkanı, TBMM’nin yenilenmesi ve mahalli idareler seçimleri tek seçimde yeterince sandıkla beş yılda bir, aynı günde yapılır denmelidir.

Böylece Türkiye beş yılda bir defa sandığa gider. Vekilini, belediye başkanını, encümen üyelerini, muhtarlarını, milletvekillerini ve Cumhurbaşkanı’nı beş yıllığına seçer. Bir beş yıl erken seçim hariç seçim düşünmez.

Böyle yapıldığı takdirde ülke kazançlı çıkar. Zaman kaybı olmaz, seçmenler arasında gerilim ve kutuplaşma olmaz. Seçim masrafları asgariye iner. Hükümet olan çözüm bekleyen sorunlara radikal tedbirlerle eğilir, sorunlar ötelenmemiş olur. Ülke seçim ekonomisi uygulamaz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde