13 Ocak 2024 Cumartesi

Haklı mı Güçlü mü?

Haklı mı olmak istersin yoksa güçlü mü? Sorum bu. Ne cevap verirsiniz bilmem. Eğer cevabınız haklı olma yönünde ise hiçbir zaman galip gelemeyeceğiniz bu yolda size başarılar dilerim.

Bu soruya benim cevabım, güçlü olmak olacaktır. Çünkü güçlü olunca haklı da olsanız, haksız da olsanız istediğiniz zaten fazlasıyla sizindir.

Böyle bir yol varken haklı olmaya çalışmak, hakkın ve haklının yanında yer almak yel değirmenleriyle savaşa kalkışmak demektir. Bu savaşta da bugüne kadar kimse galip gelememiştir. Mevcut hak gelmediği gibi gerisin geriye gitmek ve eldekini de kaybetmek demektir. Hakkını alamadığı gibi üzerine huzursuzluk ve mutsuzluk da cabası. Felaket kısaca.

Huzur ve mutluluk her şeyin başıdır. Yoksa dünya senin olsa ne işe yarar. Huzurun gideceği, bu uğurda kimsenin yanında olmadığı bir dünyada değer mi üç günlük dünya için hak ve adalet demeye.

Halbuki güç olsan, beraberinde hakkı da getirir, hukuku da adaleti de. Bütün kapılar açılır sana. Karşında el pençe dururlar. İşte sana hak, hukuk. Var mı ötesi. Galip gelince duyduğun mutluluk ve aldığın haz da üzerine bonus olur. Üstelik bükemedikleri elini öpmek için sıraya girerler. Sayılmaz, sevilmez isen de şerrinden emin olmak, üzerine şiddetini çekmemek için kimse sana saygıda kusur etmez. Ama, fakat, lakin demez. Sen de işine bakarsın.

Tamam herkes güçlü olamayabilir. Suyun başını tutamayabilir. Kimse anasından güçlü doğmayabilir. Bu durumda ne yapacaksın? Suyun suyundan faydalanmak için bu durumda güçlünün yanında saf tutacaksın. Bu duruş yine sana bir bir zaferleri getirecektir. Kendin kazanmış gibi huzur ve mutluluk duyacaksın.

Yukarıda Allah var, ondan korkarım. Üstelik vicdanım el vermez buna demeyeceksin. Bu üç günlük dünyada kazanamayacağın savaşa girerek, güçsüz haklının yanında yer alarak huzursuz olmak daha mı iyi sanki. Unutma ki vicdan falan karın doyurmaz.

Hiçbir şey yapamıyorsan, haklının yanında yer almaktan, hakkı savunmaktan daha ehven olanı, olup bitene sessiz kalarak güçlüye destek vermektir. Haksızlıklara bigane kalmaktır. Bana ne demektir. Etliye, sütlüye karışmamak demektir. Şimşekleri üzerine çekmemek demektir. Dünyayı sen mi düzelteceksin, öyle değil mi?  Bu da sana huzur getirir, mutlu olursun.

Kısaca hak, hukuk, adalet; haklı, haksız türü şeylerden uzak dur. Güç devşir. Olamıyorsan, gücün yanında hizaya gir. Bunu da yapamıyorsan sessizliğe bürün.

Sakın ola yel değirmenleriyle savaşa girip olmayan ağzının tadını kaçırma. Ağzının tadı bir kaçtı mı etrafına pozitif enerji de vermezsin. Çevreni de huzursuz edersin. Değer mi bir hak için kendi huzurunu ve çevrenin huzurunu kaçırmaya.

Terörün Mesajı *

Terör acı ve vahşi yüzünü gösterdi. Öncesinde 8, şimdi de 9 olmak üzere şehit sayısı 17'ye yükseldi. Terör örgütü neyi amaçlıyor?

Terör örgütünün neyi amaçlaması bir tarafa terörün zamanlaması önemli.

Terörün her önemli seçim arifesinde azması düşündürücü. 

Yine bir mahalli seçimin ardından gelen bu kanı anlamak için bu terörün kimin işine yaracağını düşünmek lazım. 

Bu ülkede ne zaman şehit haberleri olsa seçmene aklınızı başınıza alın, safları sık tutun, maceraya girmeyin, statükoya devam edin mesajı verilir. 

Daha doğrusu milliyetçi oyların bir yerde toparlanması istenir. Çünkü milliyetçi oylar bu ülkede sonucu belirleyendir.

Sandığa gitmek istemeyenlere ya da oyunun rengini değiştirmek isteyenlere sakın ha demektir. 

Küçük partilerin adaylarına yönelmek isteyen seçmene, bölünürseniz terör sevicileri yönetime gelir. Kadrolarına teröristleri doldurur. İdarenin parasını teröre akıtır deniyor.

Güçlü destek verin. Statüko daha güçlü olsun ki terörle daha iyi mücadele edilsin. 

Başkasına vereceğiniz her oy terörü desteklemektir.

Teröre destek verenler ve terör yaptıranlar ise İsveç'in NATO üyeliğini savsaklamayın. Hemen Meclisten geçirin. Şayet öteler ve yanlış bir karar verirseniz, terörü yeniden başınıza bela ederiz deniyor.

Terör örgütünün seçim öncesi teröre kalkıp kan dökmesi, terörü başkası adına yaptığını gösterir. Terörü finanse ve senaryo eden adına verdikleri bir vekalet savaşıdır.

Seçim öncesi teröre kalkmak terör örgütünün bir başkasının oyuncağı, onların piyonu ve paralı askeri olduğunu gösterir.

Türkiye Cumhuriyetini yönetenlere dış politikada bizim sözümüz dışına çıkamazsınız. Yoksa gördüğünüz gibi terörü azdırırız. O yüzden size biçilen rol ne ise onu yerine getirin. Bu terör de dış politikada maceraya girmemeniz için bir uyarı olsa da bu terör milliyetçi oyları birleştirecek, oylar bir yere kanalize edilecek. Siz içeride kazanacaksın, biz ise uluslararası alanda. Bu kıyağımızı unutmayın demektir.

Şimdi bu şehit haberlerinden sonra bu şehitlerin kanları yerde kalmayacak denilecek. Operasyon üzerine operasyon düzenlenecek.

Terör biter mi? Bitmez. Ne zaman ki terörü besleyenler sizin işiniz tamam, göreviniz bitti. Haydi dağılın demeden bitmez. Bakmayın siz terörün bazen kabuğuna çekildiğine. Yetkililerin terörün kökünü kuruttuk dediğine. Terör bazen pasif olur bazen aktif. Uyuyan hücredir. Efendileri çekilin, yarın, rahatınıza bakın der. Terör durur. Uyuşuk herifler, yeter yattığınız. Haydi kan akıtın dediği zaman istenilen yerde terör yaparlar.

Bu ülkeye biçilen rol bu. Yani biz terörle yaşamaya devam edeceğiz. Terör yüzünden kutuplaşacağız. Terör daima gündemimiz olacak. Başka işlerle uğraşmayacağız.

Ne zaman terör durur? Her şeyiyle kendi kendimize yeten güçlü bir ülke olduğumuz zaman. İşte o zaman teröre destek veren, terörü besleyen devletler bizi karşılarına almak istemez. Bu da başta ekonomi olmak üzere her alanda güçlü olduğumuz zaman olur.

Kendi kendimize yeten bir ülke olabilir miyiz? Olamayız. Ne zaman ki bu ülke büyük düşünür, büyük projelere imza atar, her alanda gelişmeyi hedefler, pansuman tedbirleri bırakır, siyaseten içte kazanmayı ülke ülküsünün gerisine iter. İşte o zaman kendi kendimize yeten, büyük bir ülke oluruz. Değilse adımız, kendi kendine yetmeyen, gelişmekte olan ülke olarak kalır. Her şehit haberi geldikçe analar ağlamaya devam eder.

*15/01/2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.

Diploma Telafi Programına Not Girişi

Diploma Telafi Programı, ustalık belgesi almış insanımızın meslek lisesi diploması alabilmeleri için uygulanan bir programdır.

Mezuniyet için alınması gereken dersler, akşamları ve pazar günleri alınıyor. 

Her meslek ve her yaştan öğrencisi var bu telafi programının.

Öğrencileri normal örgün ve çıraklık öğrencilerine göre daha bir hevesli. Derse geldikleri gibi sınavlarda yanlarında kalem ve silgileri de var. Bu yaşta liseyi bitirince heveslenip üniversite sınavına girip alanıyla ilgili bölüm okuyanların sayısı da az değil.

Hasılı düşünülmüş ve uygulamaya konmuş yerinde bir program bu diploma telafi. Yalnız her şeyiyle mükemmel düşünülmüş bu programın bir eksiği var. O da sınav puanlarının e mesem sistemine girilmesi.

Bir önceki yazımda e mesem’e not girişi başlıklı bir yazı kaleme almıştım. E mesem sistemi içerisinde Diploma Telafi Programı notlarını girmek; e okula ve çıraklık öğrenci notlarını girmeye rahmet okutur. Ha deveye hendek atlatmışsın ha telafi notlarını girmişsin.

Abarttığımı sanmayın. O kadar da değil demeyin. Bir defa telafi programı notlarını sisteme girmek çarşaf liste yazmaktan daha zor. İsterseniz siz çarşaf listeyi yanınıza alın. Ben de e mesem’i açayım. Bir yarışma düzenleyelim. Bakalım hangimiz önce bitirecek?

Şifrenle e mesem’e giriş yapıyorsun. Öğrenci işlerinden Diploma Telafi Programını seçiyorsun. Sıradaki öğrenciyi seçiyorsun. Üst taraftan 1.dönem notları sütununu işaretliyorsun. Öğrencinin puanını giriyorsun. Sol üst taraftaki kaydet butonuna basacakken girdiğin nota takılıyor gözün. Çünkü yazdığın iki ya da üç haneli notun sadece bir rakamı gözüküyor serçe gözü kadar olan sütunda. Yazdığını silip bir daha giriyorsun. Yine aynı. Aman neyse ne deyip kaydet tuşuna basıyorsun. Karşına, öğrencinin puanını kaydetmek istiyor musun uyarısı geliyor. Herhalde yani. Biz ne yapıyoruz burada değil mi? Tamam deyince beklemeye koyuluyorsun. Çünkü verdiğimiz puanın kaydedilip kaydedilmediği  üst tarafta, “Yaptığınız değişiklik kaydedilmiştir” şeklinde yeşil renkte görünmesi lazım. Kaydetmek o kadar zor ki. Bekliyorsun bunu bir güzel. Dönüyor durmadan. Bazen birden kaydedip diğerine geçiyorsun. Bazen de dönmekten kafan dönüyor. Dön dön derken bir bakmışsın seni sistemden atıyor ya da başka bir işlem yaptırmayacak şekilde sistem kilitleniyor. Mecburen çıkıp yeniden girmeye kalkıyorsun. Sistem seni girdirmiyor. İnternette sıkıntı olmalı deyip ev İnternetinden paketine geçiyorsun. Yine nafile. Başka siteleri deniyorsun. İnternetin hızında sıkıntı yok. Sıkıntı e mesem’de. Belli ki sistem su koyuverdi ve güncelleme yapıyor. Bu durum bir değil, beş değil. Nice sonra sistem kendine geliyor. Daha önceki girdiğin puan kaydedilmiş mi diye bakıyorsun. Nerde... Sil baştan yeniden girip kaydediyorsun.

Olmayacak böyle deyip masaüstü bilgisayarı kapatıp cepten açıyorsun e mesem’i. Alta, üste, sola, sağa kaydır dur sayfayı. Serçe gözü büyüklüğündeki sütuna puanı yazıp üst tarafa geçip kaydet diyorsun. Onaylamak istiyor musun uyarısına da evet diyorsun. Kaydedip kaydetmediğini öğrenmek için sayfanın en üstüne geçip kaydedilmiştir yeşil sütununa bakıyorsun. Böyle böyle kah atarak kah girerek her bir öğrenciyi tek tek açarak notlarını girip bitiriyorsun. Üzerinden büyük bir yük kalkmış gibi kalkıp iki rekat şükür namazı kılarsın geliyor. Çünkü dünya kuruldu kurulalı böyle eziyet görmemiştir, böyle sistemi de.

Ardından bir empati yapıyorsun. Ben not gitmek için bu kadar uğraşıyorsam, bu sistemin mucidi bu sistemi kurmak için ne kadar uğraşmıştır. Emeğe saygı diyorsun. Rahmet ve hayırla anıyorsun bu mucidi.