Ana içeriğe atla

Diploma Telafi Programına Not Girişi

Diploma Telafi Programı, ustalık belgesi almış insanımızın meslek lisesi diploması alabilmeleri için uygulanan bir programdır.

Mezuniyet için alınması gereken dersler, akşamları ve pazar günleri alınıyor. 

Her meslek ve her yaştan öğrencisi var bu telafi programının.

Öğrencileri normal örgün ve çıraklık öğrencilerine göre daha bir hevesli. Derse geldikleri gibi sınavlarda yanlarında kalem ve silgileri de var. Bu yaşta liseyi bitirince heveslenip üniversite sınavına girip alanıyla ilgili bölüm okuyanların sayısı da az değil.

Hasılı düşünülmüş ve uygulamaya konmuş yerinde bir program bu diploma telafi. Yalnız her şeyiyle mükemmel düşünülmüş bu programın bir eksiği var. O da sınav puanlarının e mesem sistemine girilmesi.

Bir önceki yazımda e mesem’e not girişi başlıklı bir yazı kaleme almıştım. E mesem sistemi içerisinde Diploma Telafi Programı notlarını girmek; e okula ve çıraklık öğrenci notlarını girmeye rahmet okutur. Ha deveye hendek atlatmışsın ha telafi notlarını girmişsin.

Abarttığımı sanmayın. O kadar da değil demeyin. Bir defa telafi programı notlarını sisteme girmek çarşaf liste yazmaktan daha zor. İsterseniz siz çarşaf listeyi yanınıza alın. Ben de e mesem’i açayım. Bir yarışma düzenleyelim. Bakalım hangimiz önce bitirecek?

Şifrenle e mesem’e giriş yapıyorsun. Öğrenci işlerinden Diploma Telafi Programını seçiyorsun. Sıradaki öğrenciyi seçiyorsun. Üst taraftan 1.dönem notları sütununu işaretliyorsun. Öğrencinin puanını giriyorsun. Sol üst taraftaki kaydet butonuna basacakken girdiğin nota takılıyor gözün. Çünkü yazdığın iki ya da üç haneli notun sadece bir rakamı gözüküyor serçe gözü kadar olan sütunda. Yazdığını silip bir daha giriyorsun. Yine aynı. Aman neyse ne deyip kaydet tuşuna basıyorsun. Karşına, öğrencinin puanını kaydetmek istiyor musun uyarısı geliyor. Herhalde yani. Biz ne yapıyoruz burada değil mi? Tamam deyince beklemeye koyuluyorsun. Çünkü verdiğimiz puanın kaydedilip kaydedilmediği  üst tarafta, “Yaptığınız değişiklik kaydedilmiştir” şeklinde yeşil renkte görünmesi lazım. Kaydetmek o kadar zor ki. Bekliyorsun bunu bir güzel. Dönüyor durmadan. Bazen birden kaydedip diğerine geçiyorsun. Bazen de dönmekten kafan dönüyor. Dön dön derken bir bakmışsın seni sistemden atıyor ya da başka bir işlem yaptırmayacak şekilde sistem kilitleniyor. Mecburen çıkıp yeniden girmeye kalkıyorsun. Sistem seni girdirmiyor. İnternette sıkıntı olmalı deyip ev İnternetinden paketine geçiyorsun. Yine nafile. Başka siteleri deniyorsun. İnternetin hızında sıkıntı yok. Sıkıntı e mesem’de. Belli ki sistem su koyuverdi ve güncelleme yapıyor. Bu durum bir değil, beş değil. Nice sonra sistem kendine geliyor. Daha önceki girdiğin puan kaydedilmiş mi diye bakıyorsun. Nerde... Sil baştan yeniden girip kaydediyorsun.

Olmayacak böyle deyip masaüstü bilgisayarı kapatıp cepten açıyorsun e mesem’i. Alta, üste, sola, sağa kaydır dur sayfayı. Serçe gözü büyüklüğündeki sütuna puanı yazıp üst tarafa geçip kaydet diyorsun. Onaylamak istiyor musun uyarısına da evet diyorsun. Kaydedip kaydetmediğini öğrenmek için sayfanın en üstüne geçip kaydedilmiştir yeşil sütununa bakıyorsun. Böyle böyle kah atarak kah girerek her bir öğrenciyi tek tek açarak notlarını girip bitiriyorsun. Üzerinden büyük bir yük kalkmış gibi kalkıp iki rekat şükür namazı kılarsın geliyor. Çünkü dünya kuruldu kurulalı böyle eziyet görmemiştir, böyle sistemi de.

Ardından bir empati yapıyorsun. Ben not gitmek için bu kadar uğraşıyorsam, bu sistemin mucidi bu sistemi kurmak için ne kadar uğraşmıştır. Emeğe saygı diyorsun. Rahmet ve hayırla anıyorsun bu mucidi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde