11 Ocak 2024 Perşembe

Gerçeklerin Halı Altına Süpürülmesi *

Fox TV'de pazartesi günleri Kızıl Goncalar isimli bir dizi yayıma başlamıştı. İkinci bölümü yayımlandı. Arkası gelmedi. Daha doğrusu ilgili kanal üçüncü bölümü yayımlayamadı. Çünkü kanal iki defa yayım durdurma cezası aldı. Üst sınırdan para cezası da yedi. Dizi çekimi için kiralanan yer ise yasak ve cezadan önce zaten iptal edilmişti. 

İsterdim ki bu dizi ceza almadan yayımlanmaya devam etsin. Öyle görünüyor ki dizinin arkası gelmeyecek ve yayından kaldırılacak. Çünkü tekrarında kanal daha büyük ceza alacak. Üçüncü de ise kanalın lisansı iptal ediliyor. Bu ağır cezaya kimsenin karşı koyması ve direnmesi mümkün değil.

Tarikat ve cemaat yapısını aynı zamanda seküler insanların dünyasını işleyen bu dizi, konusu yönünden daha önce yayımlanan dizilerden farklı idi. Kimsenin dillendirmediği hayatın içinden bir dizi idi. Bu ülkenin, bu farklı konusuyla bu diziye ihtiyacı vardı. Gel gör ki RTÜK cemaatlerin baskısına boyun eğdi. 

Kamuoyunda "tarikat cezası" olarak bilinse de RTÜK diziyle ilgili şu gerekçelerle ceza verdiğini açıkladı: Dizide geçen diyaloglarda, "İslam'a ve Müslümanlara yakışmayacak sıfatların dindar görünümlü karakterler için kullanıldığı", bazı sahnelerde, "Dini hassasiyetlere sahip toplum kesimlerinin aşağılandığı", bu şekilde 6112 sayılı Yasa'da geçen, "Yayın hizmetleri,….toplumun milli ve manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz" hükmünün ihlal edildiği, gerekçe gösterilmiş. Mahkeme de bu gerekçeleri yeterli görüp itirazı reddetmiş.

Görünen o ki bu dizi dakika bir, gol bir misali, baskın gücün bastırmasıyla izleyiciyle buluşmaya veda edecek.

Dizi bırakın cezalandırılmayı toplumsal bir gerçekliğe işaret etmesi dolayısıyla taltif alıp devam ettirilmeliydi. Hatta bu diziye başta cemaat ve tarikatlar sponsor olmalıydı. Çünkü dizi satır aralarında bu ülkede olup biten ama dillendirilmeyip  halının altına süpürülen hakikatlerden bahsediyordu. Maalesef bu hakikatlerin izhar edilmesi istenmedi. Çünkü fiili hakikatlerle birileri yüzleşmek istemedi. Halbuki yüzleşmek temize çıkma yönünden herkese lazım ise de yumuşak karnı olanlar ve gerçeklerle yüzleşmek istemeyenler, gücü de arkalarına alarak kafalarını kuma gömme yolunu tercih ettiler. Halbuki doğru yolda olan, bir amme hizmeti gören, yaptığı işe güvenenler eleştirilere açık olmak zorundalar. Çünkü her eleştiri muhatabını mükemmelliğe götürmek için yapılır. Kim eleştiriye gelmiyorsa, eleştirilerden aşırı alınganlık gösteriyorsa yolunda gitmeyen bir şeyleri gizlemek istiyor demektir. Bizi görmeyin demek isteniyor.

Dizi diyelim ki birilerinin ipliğini pazara çıkardığı için seslerini yükseltip soluğu RTÜK’te aldılar. RTÜK ve mahkemeye ne oluyor ki bu birilerinin istediği doğrultuda karar alabiliyor. İşin bir diğer üzücü yanı da bu.

Merak ettiğim, geçmiş Türk filmlerinde hoca rolünde oynayan nice karakterler “çember sakallı, göbekli, çıkarcı, üfürükçü...”gösterilmişti. Bu filmlerde neredeydi bu diziyi şikayet edenler? Niçin o zaman RTÜK’e ya da mahkemelere başvurmamışlardı? Başvuramazlardı. Çünkü güç ellerinde yoktu. Bir güce yaslanmamışlardı. Başvursalar, sonuç alamayacaklarını çok iyi biliyorlardı.

Sonuç olarak tarikat ve cemaatler ne zaman ki bir tarikat veya cemaate ait infiale sebebiyet veren toplumsal bir olay olduğunda, “Bunların amacı İslam’a saldırı. Bunlar İslam düşmanı” diyerek gizemli dünyalarında, gizli ajandalarıyla, siyaset ve güce yaslanarak yollarına devam edip babadan oğula saltanatlarını sürdürmeye devam etsinler. En ufak bir şeyde soluğu RTÜK’te alsınlar. Çünkü bu saltanat maazallah altlarından kayarsa sonra ne yaparlar, değil mi?

Ama unutmasınlar ki halının üstündeki kiri halı altına süpürmekle temizlik olmuyor. Sadece göz önünden saklanmış olur. Kokusu, halı üzerine her halükarda sirayet eder.

*17/01/2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.

10 Ocak 2024 Çarşamba

Hep Aynı Membadan Su İçmek

Adı su olsa da tadı, rengi, kokusu aynı olsa da her suyun kireçlilik oranı ve sertlik derecesi farklıdır.

Birinci sınıf su içsek bile içtiğimiz suda karar kılmak için zaman zaman farklı sulardan da tatmak gerekli. Değilse her daim içtiğimiz suyun kıymetini nereden anlayabiliriz.

Aynı durum düşünce, fikir ve görüşlerimiz için de geçerlidir. Kendi fikirlerimizin dışındaki düşüncelerden de haberdar olmalıyız. Değilse başka başka düşüncelerin ne olduğunu nereden bilebilir, kendi düşüncemizin sağlamlığını nereden test edebiliriz.

Başka düşüncelere kapalı olmak ya da o düşünceleri kulaktan dolma bilgilerle bilmek, ön yargıyı ve fanatikliği beraberinde getirir. Bu da ezber demektir. Bu ezberi bozmak ise atomu parçalamaktan zordur. Halbuki şeytanı tanımak için şeytanın kitabı varsa o kitabı okumak gerek.

Farklı düşüncelere kapalı olmayı koyun sürüsüne benzetebiliriz. Sürekli sürünün içinde yer alan, sürünün dışına çıkmayan bir koyun, dünyayı içinde bulunduğu sürüden ibaret görür. Başka sürüler ne yapıyor, ne ediyor. Bundan haberdar değildir. Araştırmadan, okumadan, okuduysa da farklı tez ve antitezleri okumadan ya da tüm fikri ve görüşü, girdiği bir kalabalıktan veya gruptan ibaret olan bir kişi, en doğru fikir ve görüşü, içinde bulunduğu grubun görüşünden ibaret görür. Diğer görüşleri ise absürt, saçma ve sapıkça görür. 

Bu durum hiç köyünden çıkmayan, başka yerleri görmeyen insanlar için de geçerlidir. Bu kimseye göre dünya kendi köyünden ibarettir.

Kendi köyünün dışına çıkıp diğer köy ve şehirleri gören, başka insanlarla oturup kalkan dünyanın köyünden ibaret olmadığını anlar. Görgüsü de artar.

Cemaat, tarikat ve tasavvufi hareketlerde aynı membadan su içmek vardır. Başka membanın suyu içilmez. O cemaate ait kitaplar okunur. Başka kitapların kapağı açılmaz. O cemaate ait kişiler dinlenir. Onlarla oturulur, onlarla kalkılır. Dünyası burasıdır artık. Hidayet üzeredir. Başkalarının hidayeti de bu cemaate girmeleriyle mümkündür. Allah kendisine bu hidayeti nasip etmiş. Başkasının hidayeti de ancak bu şekilde mümkün olur.

Farklı membadan haberi olmayıp tek dünyası öğretilen, telkin edilenden ibaret olanlar tartışmaya girmezler. Çünkü bilgileri tartışmaya yetmez. Zira altı dolu bilgiden yoksundur. En iyi yapacağı susmak ya da kalkıp gitmektir. Kazara cemaatini eleştirmeye kalkarsan, sana bir güzel mesafe koyar. Selamı sabahı keser.

9 Ocak 2024 Salı

Seçim Sathı Mailine Girilirken *

Türkiye 2024 Mart mahalli seçimlerine hazırlanıyor. Daha doğrusu siyasiler hazırlanıyor. 

Bir beş yıl şehrini seçecek adaylar açıklanmaya başlandı. Seçime üç aydan daha az bir süre kalmasına rağmen adayları belli olmayan şehirler var.

Seçim startı verilmediğinden midir yoksa seçmen pek önemsemediğinden midir ya da seçmenin seçimden önce başka dert ve öncelikleri olduğundan mıdır, piyasada bir seçim havası yok. Halihazırda eskiye oranla bir gerilim de söz konusu değil. 

Umulur ki;

Gerilimsiz, stresi yüksek olmayan bir seçim olur.

İddialar, iftiralar, algılar, töhmetler, belde aşağı vurmalar havada uçuşmaz.

Centilmence bir seçim olur.

Adaylar eşit şartlarda yarışır.

Seçim hayat memat meselesine getirilmez.

İdeolojik değil, hizmet anlayışlı ve şehir yönetiminin ön plana çıkarıldığı bir propaganda dönemi geçirilir.

Din, milliyetçilik, Atatürk seçim malzemesi yapılmaz.

Önceki seçimlerde olduğu gibi beka meselesine indirgenmez.

Seçmeni ikna edenin kazanacağı bir seçim olur.

Dün camiye gitmeyen siyasi, seçim sathı mailine girildiği zaman soluğu camide almaz. Cemaatle namaza başlamaz.

Rakiplerine karşı edebi ve nezaketi elden bırakmaz. 

Seçimi kazanmak için her yolu mubah görmez.

Hiçbir aday uçuk kaçık vaatlerde bulunmaz. Makul, ülkenin ve şehrin yararına vaatlerde bulunur.

Seçim ekonomisi uygulanmaz.

Korku siyaseti yapılmaz.

İyi olanın, şehrin hayrına olan adayın kazanması temenni edilir.

Memleket için elzem olan şeylerin yerine getirilmesi seçim dolayısıyla ötelenmez.

Seviyeli bir rekabet ortamı olur.

Kazanan ve kaybedenden ziyade şehrin ve şehir insanının kazanması temenni edilir.

Adaylar ve siyasiler birbirini düşman gibi görmez.

Seçmen kutuplaştırılmaz.

Herkes seçim sonucuna ve seçmenin sandıkta verdiği karar ve tercihe saygı duyar.

Az mitingle, gürültüsüz, trafiği kilitlemeyen, çevreyi kirletmeyen, az masraflı, insanımızı rahatsız etmeyen sessiz bir seçim dönemi geçirilir. Kimsenin huzuru bozulmaz.

Sonuçta kazanan şehir, şehir insanı ve ülke olur.

*12/01/2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.