21 Aralık 2023 Perşembe

Orta ve Uzun Vadeli Hedef

Şimşek, "Orta vadeli program ile enflasyonu kalıcı olarak düşüreceklerini,

2026 yılında tek haneye düşürmeyi hedeflediklerini, işsizliğin tek haneye düştüğünü,

2023 yılında yüzde 4 büyüme hedeflerinin olduğunu,

bir diğer hedeflerinin de cari açığı kalıcı olarak aşağıya çekmek olduğunu" belirtti.

Hedefler tutar veya tutmaz ama hedef hedeftir. Önemli olan hedef koyabilmek, mücadele azmi ortaya koymak ve büyük düşünmektir.

Tutmadı mı?

Dünyanın sonu değil ki.

Bir sonraki orta vadeli programda yeni tek hane hedefi konur. Hayat devam eder. Sonunda ölüm yok ya.

Bir tanıdığımın oğlu daha küçükken bir arkadaş ona sormuştu, büyüyünce ne olacaksın diye. Çocuk hiç düşünmeden Cumhurbaşkanı demişti.

Arkadaş, bir ülkede bir tane Cumhurbaşkanı olur. O kadar kişi var. Hedefin biraz büyük değil mi? Bu kadar kişi arasında nasıl Cumhurbaşkanı olacaksın demişti de olsun, ben olacağım demişti.

Ve ben bu çocuktaki özgüvene, büyük hedefine ve zora talip oluşuna hayran kalmıştım.

Gel zaman git zaman çocuk liseyi bitirdi. Daha ötesini okuyamadı ya da okumadı.

Bir gıda sektörüne girdi. Tezgahtar olarak çalıştı.

Biraz tecrübe kazandıktan sonra babasının sayesinde küçük bir dükkan açarak kendi işletmesinin tek sahibi oldu.

Halen bu sektörde çalışıyor.

Çoluğa çocuğa karıştı.

Gördüğüm kadarıyla işi de iyi. Morali de düzgün.

Cumhurbaşkanı hedefim tutmadı diye köşesine çekilip karalar bağlamadı.

Hedefim tutmadı diye bir pişmanlığı da yok. Hayatına devam ediyor. Mutlu mu mutlu üstelik. Hem de hedef koyarken de mutluydu, şimdi de.

Oğlum Cumhurbaşkanı olamadı, koyduğu hedefi tutturamadı diye babası üzülmeye üzülmüştür ama o kadar da olsun. Herkes mutlu olacak diye bir şey yoktur.

Küçük çocuğun hedefi tutturamamasında, çocuğun daha küçükken büyük ve uzun vadeli bir hedef seçmesiydi belki de. Öyle ya kolay mı uzun vadeyi tutturmak.

Keşke uzun vade bir hedef yerine orta vade bir hedef koysaydı, belki tutardı.

20 Aralık 2023 Çarşamba

Battı Çıktı ve M. Sıdkı Bilgin *

Konya'nın ilk alt geçidinin neresi olduğu sorulsa çoğu, özellikle yeni nesil bilmez. Bunu bilse bilse eskiler bilir. Eski nesil de burayı alt geçit olarak bilmez. Çünkü bu alt geçide Konyalı Battı Çıktı adını vermiştir. Verilen anlam da uygun. Çünkü arabayla batıyorsun sonra çıkıyorsun. 

Arabaların inip çıkmasından dolayı buraya başka anlam yükleyip söylerken gülenler de var ama biz bu anlamı onlarla baş başa bırakalım.

Ne zamandır Meram Yeniyol üzerindeki Battı Çıktı adı verilen bu köprüyü yazı konusu edinmek istiyordum. Biz Battı Çıktı desek de köprünün bir resmi adı vardır. 

Bir gün o köprünün altından geçtim. Birkaç fotoğraf çektim. Köprünün bir tarafında küçük puntolarla yazılı M. Sıdkı Bilgin Alt Geçidi ismini gördüm. 

Doğrusu M. Sıdkı Bilgin ismini ilk defa duydum. O kadar da çok geçmiştim altından halbuki. Hem araçla hem de yürüyerek. 

Adı verildiğine göre eski belediye başkanlarından biri olmalı dedim. İnternet üzerinden ismi aradım. Memleket gazetesinin 2007 yılında M. Sıdkı Bilgin ile yaptığı uzun röportaj önüme düştü. Uğur Özteke’nin hazırladığı bu röportaja göre Konya’nın bu ilk alt geçidini yaptırmak bugün adını sanını bilmediğimiz M. Sıdkı Bilgin'e nasip olmuş. 

Kimdir M. Sıdkı Bilgin? 15 Mayıs 1923 doğumlu Bilgin ilkokulu Hakimiyet-i Milliye’de, ortaokulu Karma’da, liseyi Kabataş Lisesinde okuduktan sonra hukuk okumaya karar verir. İstanbul Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra bir süre hakimlik yapar. Ardından istifa ederek Konya’da avukatlık yapar.

1955 yılında siyasete girer. Yapılan mahalli genel seçimlerde Belediye Meclis üyeliğine seçilir. 1958 yılına kadar encümen üyesi ve belediye başkan vekili olarak görev yapar. Belediye başkanının milletvekili seçilmesiyle birlikte 1958 yılında belediye başkanlığına seçilir.

100 bin nüfuslu Konya’da o zamanlar şehir içi toplu ulaşım yoktur. Kamyondan çevirme arabalar vardır. Yollar bozuk. Asfalt yoktur. Dere’de elektrik santrali var. Göksu yeni yapılıyor.

35 yaşında iken belediye başkanı seçilen Bilgin Demokrat Partili vekilleri yanına alarak Başvekil Adnan Menderes’in huzuruna çıkar. Nereden buldunuz bu genç adamı dediği Bilgin’i iki saat imtihan eder. Ardından Konya’yla ilgili bir brifing alır.

Sayın Bilgin Başvekil’den Konya için 10 otobüs ister. Elektrik ve Göksu işini söyler. Menderes yanındakilere gidebilirsiniz. Yalnız sen bu işleri halledince kadar burada kal, Konya’ya gitme der.

İki üç gün sonra Menderes belediye başkanını yanına çağırır: “Reis bey 10 tane otobüsünüz için Maliye Bakanlığı’na döviz emri verildi. Elektrik işi için tekrar görüşüldü, ikmal ve dağıtım işi için İller Bankası’na kredi verilmesi konusunda emir verildi.  Yolların asfalt yapılması için asfalt verilmesine de emir verildi.” der.

Konyalı Mercedes otobüslerle o zaman tanışır.

Göksu hidroelektrik santralinin ikmalini ve şehir elektrik şebekesinin tevzi ve ıslahı, şehir içi asfalt yollarına yenilerinin ilavesi, şehrin imar planına geçişinin yaptırılması ve uzun yıllar gerçekleştirilmemiş olan Ankara-Konya giriş yolunun istimlâki gibi yararlı hizmetlere imza atar. Şehir aydınlatılır, yollar asfaltlanır.

60 ihtilali ile birlikte Yassıada’da 5 ay 20 gün yatar. Suçu da Başvekil’i Konya’ya davet etmek ve Başvekil’e methiyeler düzmek.

Sıtkı Bilgin 1961 yılı yerel genel seçimlerinde bu defa Adalet Partisi’nden Belediye Meclis üyeliğine ve Belediye Başkan vekilliğine seçilir. 1977 tarihine kadar yapılan genel seçimlerde yine aynı görevlere seçilmek suretiyle takriben 20 yıl süre ile Konya Belediyesine hizmette bulunur.

Konyalının Battı Çıktı adını verdiği ilk alt geçidin inşaatı o günün imkânsızlıklarıyla bir yıl sürer. Yapımında Devlet Demir Yollarından ve Karayollarından destek alır. Buradan çıkan toprak Alaeddin Tepesine dökülür.

Daha sonraki belediye başkanları zamanında Konya’nın bu ilk alt geçidine Bilgin’in adı verilir.

Sıdkı Bilgin Konya Cemiyeti Hayriye Vakfı, Türk Anadolu Vakfı ve Büyük Koyuncu Hizmet Vakfı gibi vakıfların kuruluşunda bulunmuş, binlerce aileye para ve mal yardım yapılması ve öğrenci yetiştirmesi ve huzurevinin yaptırılması gibi çalışmalarına fahri olarak yardımcı olmuş. Aynı zamanda Selçuk Üniversitesini kurma ve Yaşatma Derneği kurucularındandır.

Konya’ya birçok hizmeti dokunan M. Sıdkı Bilgin 3 Mart 2011 tarihinde vefat eder. Allah rahmet eylesin.

*22/12/2023 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır

17 Aralık 2023 Pazar

Sıra Onun Nasılsa

ATM'ye bir kişi para yatırıyor. Arkasında da kimsecikler yok. Üstelik de genç. Bir dakikada işini halleder, sıra bana gelir. Bir sevindim bir sevindim. Çünkü beklemeyeceğim. Bitirdi bitirecek. İnternet nesli ne de olsa. Onun için çocuk oyuncağı. 

Bitirmedi nedense. Ne yapıyor diye göz ucuyla baktım. Bir 200 lira para yatırıyor. Her denemesinde parayı geri verdi. Her defasında da önce ters çevirdi. ATM bir türlü parayı kabul etmedi. Para buldu da bunuyor ATM. Üstelik günün en büyük parası. 

Sonra kıvırdı, düzeltti. Tekrar tekrar denedi. ATM ant içmişti bu gençten para almamaya. 

Bir taraftan denerken bir taraftan da hafif bana dönerek bir 200 lira yok mu dedi. Ses vermedim. Şükür ki benden haberi varmış.

Birkaç defa denedi. Sonunda ATM değil, genç pes etti. Kartını alıp çekildi. Buna da şükür.

Para sahte miydi neydi bilmiyorum. Hoş sahte olmasa da bazen ATM'ler bunu yapardı ama genç beni mahcup etti. 

Ama gence hayran kaldım. Arkada biri bekliyormuş. Benim iş olmayacak, amca işini halletsin. Ben az sonra biraz daha denerim demedi. Daha doğrusu gençten bunu bekledim. Çünkü arkada bekleyen oldu mu, baktım işim uzayacak, işlemi iptal eder, arkamdakine veririm sırayı. Başkaları da gelmişse en arkaya geçer, sıraya girerim. Gençten bunu beklemek beyhude çaba.

Benim bu yaptığım garibinize gitti değil mi? Güya çok ince düşünüyorum size göre ve gencin yaptığı doğru. Çünkü sıra onun. Gerekirse sabahtan akşama sırayı kimseye vermeden bankamatiğin önünde durur. 

Aman neyse ne. Ben böylelerine kendine Müslüman derim. Bana Müslüman olmuyorsa kendine bari olsun. 

*

Normal bir hızla trafik akıyor. Ben de Alıntıya uygun hareket ediyorum. Önümde biri durdu. Çünkü bir arabanın gireceği kadar bir boşluk görmüş önümdeki sürücü. Belli ki aracını buraya park etmeyi gözüne koymuş. Zaten belliydi ağır ağır gitmesinden. 

Öndeki aracın hizasına kadar gidip duruyor. Sonra geri vitese atıyor. Arka arkaya gelmeye başlıyor. Bir denedi olmadı. Sonra tekrar öne çıktı tekrar denedi. Haydi bir daha derken bu sefer oldu. Bir defa da geri parkına girmek sadece ehliyet sınavlarında geçerliydi nasılsa. Girdi ya sen ona bak. 

Arkadaki ben ve benim ardımdaki araçlar mı? Hep beraber bekledik beyefendinin park etmesini. İşimiz neydi zaten. Önemli olan öndekinin işinin görülmesiydi. 

Beyefendi de çok rahattı. Arkada araçlar dizilmiş, bekliyormuş... Hiç umursamadı. Zaten böyle de olmalıydı. Çünkü strese girerse aracı park edemezdi. Üstelik yol onundu. O ne yaparsa biz bekleyecektik. Önemli olan onun işinin görülmesiydi. Zira kendine Müslümanlık da bunu gerektirir. 

Böyle durumda ben ne yapardım? Bir defa o iki aracın arasına park yapmaya hiç yeltenmezdim. Çünkü akan trafiği durdurur, trafiği felç ederdim. Arkadakiler ya sabır çekerdi. Hem benim park edeceğim yer en az 50-100 metre önden, bir o kadar da arkadan boşluk olacak ki hiç öne ve arkaya gitmeden hemen sağa kırıp park yapabileyim. Hiçbir sürücü bana böyle park yeri bırakmadığı için boş yer yok diye gider de giderim. Nihayet öyle yerler olur ki tam benlik park. Gideceğim yere epey uzak ama olsun. Park yapıp geldiğim yolu yürüyerek geri teperim. Bu ayaklar niçin var, değil mi?