12 Aralık 2023 Salı

Camiler Ticarethane mi?

Hafta sektirmeden her cuma namazı sonrası camilerde sergi açık para toplamak değişmez adetlerimizden oldu.

Eskiden şu cami, bu cami derken yardım toplamanın adı "Muhtelif cami ve Kur'an kursları" oldu. Kazara bir hafta boş geçse, caminin görevlisi "Bu hafta kendi camimizin ihtiyaçları için yardım toplayacağız" duyurusu yapıyor.

Arada bir de Kur'an kurslarında okumakta olan öğrencilerin ihtiyaçları için toplanıyor.

Olağanüstü afet durumları için toplanan yardımları saymıyorum.

Görünen o ki yardımsız cuma yok. 

Vatandaş camiye ibadet için mi geliyor yoksa sergiye para atmaya mı anlayamadım gitti. 

Cami ve Kur'an kurslarının ihtiyaçlarını karşılamak için yetkililerin aklına başka bir şey gelmiyor mu? Her hafta yardım istetip görevlinin bir, vermeyenin iki yüzünü karartmaktan ne zaman vaz geçeceğiz?

Camiye cuma için gelen cemaat, cemaatten ziyade bir müşteri olarak mı görülüyor? Ne koparırsak kar mantığı mı güdülüyor?

Diyanet bu görüntüsüyle cami önlerinde her cuma dilenen, camiden çıkan cemaate avuç açan müdavim dilencilerden ne farkı var? Ha biri gayri resmi dilenci, Diyanet ve müftülükler ise resmi dilenci. Hiçbir farkı yok.

Diyanet bu yardım dilenciliğiyle milletin sabrını mı ölçüyor?  Buraları rant kapısı mı görüyor? Milletimizdeki yardımseverlik duygusunu istismar mı ediyor? Bir hafta toplamazsak milletteki yardım etme duygusu körelir diye mi düşünüyor? İnan, sebep her ne ise bilmiyorum. Bildiğim, yardımın cılkını çıkardığıdır ve insan psikolojisini anlamadığıdır. Cami dendi mi din hizmetinden ziyade Diyanetin dininin, imanının para olduğudur.

Diyanet bu görüntüsüyle, dini hizmetlerini yerine getirmekten ziyade cami ve Kur’an kursu inşaat işleriyle uğraşıyor. Böyle yapmaya devam edecekse Diyanet’in adı “Yardım Toplama Derneği” ya da “Camileri Yapma ve Yaşatma Derneği” olarak değiştirilsin.

Diyanet ne yapıp ne edip cemaatin cebine göz dikmekten vazgeçmelidir. Asli görevine dönmelidir.

Cami ve Kur’an kursu ihtiyaçlarını gidermek için kaynak bulma ve üretme yoluna gitmelidir. Mesela;

Zengin vakıflarımızdan olan Diyanet Vakfı’nın gelirlerinden belli bir oranı, cami ve kurs yapımına ve buraların giderini karşılamaya ayırabilir.

Tüm cami lojmanları tek çatı altında toplanabilir. Lojmanlardan kira alınır. Kira fiyatları muhitinin piyasasına göre belirlenir. Buradan gelen kaynak başta cami ihtiyaçlarına ve cami inşaatlarında kullanılabilir.

Çoğu caminin eskiden kalma vakfiyeleri var. Bu vakfiyelerin gelirlerinden bir kısmı camiye, bir kısmı da hala imama verilmektedir. Yeni bir fetva ile bu caminin gelirlerinin hepsi başta bu cami olmak üzere fonda toplanmalı ve camilerin ihtiyaçları için harcanmalı.

Gayrimenkulü ve geliri bol camilerin vakfiyeleri tek elde toplanmalı. Fazlası ihtiyaç olan camilerde kullanılmalı.

Hac ve umre organizasyonundan elde edilen gelirin belli bir yüzdesi Diyanet fonuna aktarılmalı.

Her caminin ve kursun bir akarı olsun parolasıyla, muhitin zengin hayırseverlerinin gelir getiren gayrimenkul bağışlaması teşvik edilebilir. Burada her caminin kendi kendine yeten olması amaçlanmalıdır.

Yeni muhtelif cami ve kurs yapımına bir sınırlandırma ve kriter getirmelidir. Her arsa bağışlanan yere cami kondurulmamalıdır.

Mahalle veya cemaate devam edenlerden gönüllülük esasına dayalı olarak aidat alınabilir.

Cami ve Kur’an kursu ihtiyaçları için Diyanet’te görev yapan görevlilerin maaşlarından belli bir yüzde kesinti yapılmalıdır.

Şartlı Dindarlık

İnanan bir insanın dindar olması kadar doğal bir şey yoktur. Ki ondan da inandığını yaşaması beklenir. Söz ve eylem birlikteliği de bunu gerektirir. 

Kişi dindar olabilir, kindar olmamak şartıyla.  Çünkü dindarlık ile kindarlık aynı kaba girmez. İkisi birlikte bir kalpte taşınmaz. İkisini bir arada götürenin dindarlığı sahtedir.

Kişi dindar olabilir, dini dar olmamak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, dinin ticaretini yapmamak, dini emellerine alet etmemek şartıyla.

Kişi dindar olabilir, kaba ham softa olmamak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, dindarlıktan önce insan olmak şartıyla. Çünkü insan olmadan hiçbir şey, özellikle dindar olunamaz. Olursa da o biçim olur.

Kişi dindar olabilir, dinci olmamak şartıyla. 

Kişi dindar olabilir, fikrini ve zikrini başkasına dayatmamak şartıyla. 

Kişi dindar olabilir, söz ve eylem çelişkisi yaşamamak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, çevresine güven vermek şartıyla.

Kişi dindar olabilir, ahlakıyla örnek olmak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, çevresine eliyle ve diliyle zarar vermemek şartıyla.

Kişi dindar olabilir, karıncayı bile incitmemek şartıyla.

Kişi dindar olabilir, makam ve mevkilere yapışıp kalmamak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, nazik ve kibar olmak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, adabımuaşerete riayet etmek şartıyla.

Kişi dindar olabilir, kabalık yanına uğramamak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, güce yaslanmamak  ve güçten beslenmemek şartıyla.

Kişi dindar olabilir, çağı okumak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, insan psikolojisini bilmek şartıyla.

Kişi dindar olabilir, zamanın ruhuna uygun yaşamak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, çağa uygun davranmak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, haksızlık karşısında dilsiz şeytan olmamak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, güçsüzün yanında yer almak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, yaptıklarıyla dinini insanlara nefret ettirmemek şartıyla.

Kişi dindar olabilir, ezikliğinin hıncını başkasından çıkarmamak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, etrafına huzur ve selamet vermek şartıyla.

Kişi dindar olabilir, kafasını kuma gömmemek şartıyla.

Kişi dindar olabilir, muhafazakar olmamak ve modern olmak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, yaşadığı çağda yaşamak şartıyla...

Bu şartları yerine getiremiyorsan, Allah rızası için dindar olma.

11 Aralık 2023 Pazartesi

Mehmet GÖRMEZ'den Notlar

Bu yazımda, kendisinde farklı bir devlet ve din adamı kimliği gördüğüm, hadis alanında uzmanlaşmış, entelektüel birikime sahip, görüşlerine değer verdiğim, naif mi naif Mehmet Görmez’den alıntılara yer vereceğim:

Pakistan’da bir hadis enstitüsünü ziyaret ettim. Binlerce öğrenci Ebû Davud’dan taharet (temizlik) konulu hadis ezberliyor, sular seller gibi okuyor. Lakin enstitüde abdest alacak temiz bir yer bulamadım.

Abdest alınan yerin tavanında misvaklar sallanıyordu. Dehşete düştüm.

Hac sırasında, kızımın fotoğrafını çekerken birkaç polis geldi, makineyi aldı, filmi çıkarıp attı. Neden yaptınız, dedim. Haram dedi, hadis var, dedi. Her resim haram mı, dedim; evet dedi. Cebimden riyal çıkardım Kral Fahd’ın resmini gösterdim. “O başka” dedi.

Hadis ve sünnet bir taklit ve kopyalama değildir. Peygambere tâbi olma meselesidir. Şekli olarak taklit etmenin bir kıymeti yoktur.

Hadis ve sünneti bir külliyat olarak değerlendirecek vasıfta olmayanların değerlendirmeleri, ilmen muteber değildir. 

Bilgiye ulaşmanın kolaylaşmasıyla ve dijital imkanların etkisiyle, bir sokak fıkhı oluştu. Akademisyenler bile artık sokak baskısı altında yorum ve değerlendirme yapıyor.

Risaleti rivayetle, Resulü râvi ile bir tutmamak lazım.

İncili çoğalınca, Hristiyanlığın başına gelenler, oryantalistler için ilham kaynağı oldu. Hadis ve sünnet işine girdiler. Bu mevzudan ümmet içinde ihtilaflar yeşertmeyi planladılar. İngiliz şirketleri Hindistan’da hadis kitabı basmaya ciddi para aktardı.

Hadisler, 3 asırlık hafızasıdır İslam tarihinin. Peygamberi, ashabı, tabiini; olayları, mekanları, toplumsal faaliyetleri bulursun orada. Bu, muazzam bir birikimdir. Hadisi devre dışı bırakınca, hafızamızdan da oluruz.

Hadis usulü öğrenmeden hadisleri değerlendirmek sakıncalı bir durumdur. Ciddi bir “usul” sorunu var.

• IŞİD, fiten hadislerinden ortaya çıkmıştır.

Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ