28 Ekim 2023 Cumartesi

Siyasal İslamcılık Bir Proje Olabilir mi? (1)

İslam ansiklopedisinin İslamcılık maddesinde İslamcılık;

"XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde ortaya çıkan dinî-siyasî ideoloji."

"XIX. yüzyılın ikinci yarısında özellikle II. Abdülhamid döneminde Müslümanlar arasında birlik sağlayarak sömürgeciliğe karşı koymayı amaçlayan siyaset için kullanılan tabir." 

"Farklı unsurları Osmanlı kimliğinde birleştirmeyi amaçlayan siyasî düşünce." şeklinde tanımlanmış. 

Bu tanımlardan, İslamcılığı 2.Abdülhamit dönemine kadar götürebiliriz.

O günün İslamcılığıyla, bünyesinde çok ulusu barındıran Osmanlının, İttihadı İslam adı altında Müslüman birliğini sağlayarak sömürgeciliğe karşı koymayı amaçladığı anlaşılmaktadır. Bunu da başaramamıştır.

İslamcılığın öncüleri arasında Mevdudi, Seyyit Kutup, Hasan el Benna, Muhammed Abduh, Reşit Rıza, Cemalettin Afgani vb. kişileri saymak mümkün. 

Çıkış noktası Müslüman birliği olsa da İslamcılık dendiği zaman devlet yönetiminin İslami hükümlere göre olması gerektiğini savunan görüş dense yanlış olmaz. Buna siyasal İslam da denebilir.

İslam toplumlarında dini hassasiyeti yüksek çoğu kimse; geri kalmışlığın, adaletsizlik vb. durumların, ekonomik, siyasal ve toplumsal sorunların temelinde, İslam’ı yaşamadığımızın yattığı, İslam şeriatı yürürlükte olsa bu sıkıntıların olmayacağı kanaati yaygın. Kısaca dindar ve mütedeyyin insanlar arasında İslami devlet hayal, ideal ve özlem az veya çok hep var. 

Böylelerine İslami hükümetin uygulandığı bir dönem var mı dediğinde, dört halife ve sahabe dönemini örnek gösterirler. Bir de Emeviler zamanında kısa süre halifelik yapmış Ömer b. Abdülaziz dönemini sayarlar. Osmanlı'yı saymayı da ihmal etmezler. Hele Osmanlı, dünyaya adaletten başka bir şey dağıtmamış derler. Başka da yok. 

Yazımı sağa sola çekmeden Müslümanların devlet olma, yönetimin İslam ahkamına göre şekillenmesi gerektiği serüvenine bir göz atalım:

Dört halife dönemini ele alalım. Hz Ebu Bekir iç isyanlarla uğraşmış, diğer üç halife şehit edilmiş. Hz Osman'ın şehadetinden sonra Müslümanlar arasında iç savaş çıkmış. Cemel, Sıffin, Haricilerle Hz Ali'nin mücadelesi, Hz Hüseyin'in Kerbela'da şehit edilmesi, Emevi ve Abbasilerin Hz Ali ailesi ile uğraşması, Hz. Ali soyundan gelenlerin isyanları, İslam dünyasının Şii ve Sünni şeklinde bölünmesi... Bu mücadelelerde hep Müslüman kanı akmış. Müslümanlar birbirlerini öldürmüştür. 

Osmanlı, İslami bir devlet olmamasına rağmen bir kesim, Osmanlının 6 asır adalet dağıttığına inanır. Osmanlının yıkılma sebebini de dünyayı sömürmemesine bağlar. Osmanlının ne kadar adalet dağıttığı savı da üzerinde konuşulmaya değer. Ayrıca Osmanlının yıkılmasının temelinde çağı okuyamaması ve çağa uygun hareket edememesinin yattığını unutmamak lazım. (Devam edecek) 

26 Ekim 2023 Perşembe

Hamas Kime Hizmet Ediyor?

İsrail-Filistin arasında bir savaş yok. 

Bir devletin; köşeye sıkıştırılmış, yıllardır yokluğa terk edilmiş, ablukaya alınmış bir milletin yok edilmesi olayı var.

Çoluk çocuk, kadın, ihtiyar demeden tüm sivillerin üzerine günlerdir bomba yağdırılıyor.

Hastane, kilise, camiler bombalanıyor. 

Dile kolay, 19 günde 350 km karelik Gazze’ye 12 bin ton bomba yağdırılmış.

Kullanımı yasak fosfor bombası kullanıldığı söyleniyor.

Bu orantısız saldırılar karşısında dünya sessiz, 

İslam dünyası hem sessiz hem çaresiz, 

Hep aciz hep silik siyaset izleyen Araplar bildiğiniz gibi.

Batı ise her zamanki çifte standardını oynuyor.

Rusya-Ukrayna savaşı gündemden düştüğü için Rusya hiç olmadığı kadar memnun.

ABD'yi söylemeye gerek yok. İsrail'e arkandayım. Destekse destek diyerek yangına körükle gidiyor.

Dünya her zamanki sessizliğine bürünüp ABD de sonsuz destek verince, İsrail de Gazze'yi yok etmek, taş üstünde taş bırakmamak, bu sefer bu işi kökten çözmek için elinden geleni ardına koymuyor.

İsrail'in uyguladığı bu orantısız teröre tepki gösteren, Filistinlilerin mağdur olduğunu ifade eden, Filistinlilere destek açıklaması yapan kim varsa, adeta yokluğa terk ediliyor. Futbolcu ise kadro dışı veya sözleşmesi feshediliyor. Müzisyen ise programları iptal ediliyor. Sosyal medya üzerinden İsrail aleyhine yazılan yazılar ve videolar kaldırılıyor. 

Hasılı ateşkese yanaşmayan İsrail, Arzımevud projesini bir adım daha ileriye taşımak için yoluna devam ediyor. Yani İsrail ne yaptığını biliyor. Ne yaptığını bilmeyen kesim ise İslam dünyası.

Türkiye de ne yaptığını bilmeyenlerden. Bu problemin başında taraflara suhulet telkin ederek bir denge siyaseti güderken yapılan son konuşmayla denge siyasetini terk etti.

Türkiye halkı adet olduğu üzere İsrail ürünlerine boykot yapmakla meşgul. Bu tür boykotların işe yaramadığını hatta reklamın kötüsü olmaz sadedinde onların ürünlerinin reklamının yapıldığını maalesef göz ardı ediyoruz.

7 Ekimde İsrail içlerine girerek 200 kadar rehineyi alarak kayıplara karışan Hamas, arkası gelmeyecek, İsrail ile başa baş bir savaş yapamayacak bu tek taraflı savaşı niçin başlattı? Hamas’ı anlamak zor. Attığı taş, ürküttüğü kurbağaya değseydi, hiç gam yemeyecektim. Çünkü geldiğimiz nokta itibariyle Gazze diye bir yer kalmadı. Çoğunluğu çocuk ve kadın sivillerin sayısı altı bine yaklaştı. Her geçen gün ölen sayısı artıyor. Yaralı sayısı ise 16 binin üzerinde. Değer miydi bu kadar insanın ölümüne sebebiyet vermeye. Kazanamayacağı bir savaşta ne işi var Hamas’ın? Bu işe kalkışılırken karşıdaki muhatabın İsrail olduğu, acımasız olduğu hiç akıldan çıkarılmamalıydı. Saldırı ilk önce İsrail’den gelse, Hamas mecbur kaldı dersin.

Burada “Gazze zaten işgal altındaydı... “ türünden bir savunmayı yeterli görmüyorum. Hamas gerçekten Filistinlilerin yanında ise bunun için kurulmuşsa, birinci önceliği Filistin halkının hakkını korumak olmalıydı. Birinci önceliği insanını şu ya da bu şekilde yaşatmak olmalıydı.

Şimdi Hamas’ı sorgulamanın zamanı değil. İsrail’e bir şey söyle diyebilirsiniz. İsrail’e çok şey söylenir. Hep beraber kızalım. Ne fayda? Zira laftan, sözden anlamayan, devletten anladığı terör örgütlerinin yaptığı olan bir devletten insaf bekliyoruz. Bu görüntüsüyle İsrail’i ancak güç durdurur. Bu güç de bugünden yarına bizde olmadığına göre yok yere İsrail’in suyunu bulandırmaya gerek yok. Birinci önceliğimiz birlik ve güç devşirmek olmalı. O zamana kadar da diplomatik yolları sonuna kadar denemeli.

Resmi adı İslami Direniş Hareketi olan Hamas’tan beklenen peygamberin yolu idi. Çünkü adından belli. Peygamber Mekke döneminde sahabesiyle birlikte az mı işkence gördü. Abluka ve boykot yaşamadı mı, açlıkla boğuşmadı mı, dışlanmadı mı, şehitler vermedi mi, alay ve hakaretin alasını görmedi mi? Tüm bunlara peygamber sabretmedi mi? Biz de bunlara karşı mücadele edelim diyen arkadaşlarını teskin etmedi mi? Sonunda hicret yolunu seçip bir devlet kurmadı mı? Devlet olduktan ve bir güç oluşturduktan sonra savunma amaçlı bir savaşa girişmedi mi? Sonuçta kazanan peygamber ve Müslümanlar olmadı mı?

Yazımı şu soruyla bitireyim: Hamas kime hizmet ediyor bu görüntüsüyle?

19 Ekim 2023 Perşembe

Öldürmeyi Emreden Din Olur mu? *

Tarihte yurt edindikleri memleketleri iki defa baskına uğramış, memleketlerinde taş üstünde taş bırakılmamış, yurtlarından sürülmüş, memleket memleket dolaşmış, kolay kolay hiçbir ülke kabul etmemiş, hep horlanmış, itilmiş, kakılmış bir millet. 

Bu millet azınlık psikolojisi içerisinde birbirlerine kenetlenmiş, ölüm kalım savaşı vermiş, gittikleri ülkelerde bilim ve ticaretle uğraşmış. Hem buluş hem de üretim yönünden kendilerini ispatlamış. 

Farklı ülkelerde yaşamalarına rağmen lobicilik faaliyetlerine de önem vermişler. Bir zaman sonra bulundukları ülkelerde etkin konuma gelmişler. Para onlarda, şöhret onlarda, güç onlarda. Bunlara rağmen aleyhlerine karar almak mümkün değil.

Bir elleri yağda, bir elleri balda, her ülkenin etkili ve yetkili kişileri iken inandıkları dine göre kendilerine vadedilmiş toprakların verildiğini, orada bir devlet kurmaları gerektiğini hiç akıllarından çıkarmadılar.

Osmanlı'nın tarih sahnesinden silinmesiyle birlikte bunlara gün doğdu. Önce İngilizlerin sonraları ABD'nin desteğiyle Ortadoğu'da Filistinlilerin yaşadığı bölgede dünyaya ve yerli halk Filistinlilere rağmen silah zoruyla bir devlet kurdular.

1948 yılından bu yana devlet olmaya çalışıyorlar ama bir türlü devlet olamadılar. Ne kendilerinin yüzü güldü ne de işgal ettikleri insanların yüzünü güldürebildiler. Her türlü imkan olmasına rağmen yüzleri gülemez. Çünkü zulmettikleri insanların bir gün güçlenip kendilerini yok edeceği korkusunu yaşıyorlar. Öyle ya zulümlerinden dolayı kim abat olmuş ki bunlar abat olsun. Böyle bir son ile karşılaşmamak için dağdan gelen bayırdakini kovar misali, son kalan Filistinliyi yok edinceye kadar terör estirmeye devam ediyorlar.

1948 yılından beri İsrail'in uyguladığı devlet terörünü anlatmaya gerek yok. Çünkü 7 Ekimden bu yana Gazze'ye yaptığı, bu ülkenin geçmişi hakkında bize bilgi verir. 

Halihazırda Gazze ve Ortadoğu, İsrail ve en büyük destekçisi dünya kabadayısı ABD’nin insafına terk edilmiş durumda. Tüm dünya bunlardan akan kanı durdurmasını bekliyor. İsrail’den ve destekçisinden insaf beklemek safdillik olur. Çünkü hastaneyi bombalayacak kadar gözü dönmüş, siviller bomba yağdıran bir devletten böyle bir şey beklenemez.

Şu bir gerçek ki dünyanın Gazze’deki katliama seyirci kalması dünyanın bir ayıbıdır. Bu seyirciliğimiz bizimle beraber insanlığımızın da kalmadığının bir göstergesidir.

İsrail’in, dünyanın tepkisine rağmen eşit şartlarda olmayan bu orantısız güç kullanmasına ne kadar kızsak da İsrail bu terörün kaynağını inandıkları kutsal kitaplarından alıyor. Çünkü kitaplarında “En büyük düşmanınız Amalikalılardır” yazmaktadır. Amalikalılardan kasıt Araplardır, Filistinlilerdir. Çünkü Yahudiler Musa peygamberin öncülüğünde Mısır’dan çıktıklarında, geldikleri Filistin bölgesinde Filistinliler ve Araplar vardı. İlahi bir dinin kitabında vurun, kırın, öldürün, yok edin yazar mı? Maalesef ellerindeki tahrif edilmiş kitaplarında yazıyor.

Her şeyden geçtim. Yahudiler tarih boyunca horlanmış, itilmiş, kakılmış. Bugün başkalarının kendilerine yaptığını fazlasıyla Filistinlilere yapıyor. Halbuki eşekten düşen halden anlar denir. Yahudilerden beklenen, biz başkasından çektik, biz bari başkasına yapmayalım demeleri gerekirken görüyoruz ki başkalarının yaptığının hıncını zayıf Filistinlilerden alıyor İsrail. Tek kelimeyle yazıklar olsun!

Burada şunu da söylemek isterim. İster Yahudilik ister Hristiyanlık ister İslam ister diğer dinler, yaşatmayı değil de öldürmeyi emrediyorsa, böyle dinler olmaz olsun. Çünkü din dediğin, insana dünyada ve ahirette huzur ve mutluluk vermesi gerekir. Çünkü dinlerin amacı budur. Görüyorum ki teoride huzur ve mutluluk vadeden dinler inananları eliyle pratikte din adına kan kusturuyor. Veyl olsun böyle dinin inananlarına!

*23/10/2023 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır