17 Haziran 2023 Cumartesi

Güle Oynaya

Arkadaşların bisikleti var. Ben de istiyorum.

Tamam, alalım.

Ne zaman alıyoruz?

Ben almayacağım. Sen alacaksın.

Nasıl? Benim param yok ki.

Her şey para mı? Sen yeter ki iste. Parayı boş ver sen. Sen bisiklet istiyor musun?

Evet. 

O zaman senin için bir kampanyaya başvuruyorum. Gerisi sana kalmış. 

Ne yapacağım?

Aha cami. 

Gördüm camiyi. Cami ne alaka? Bisiklet istedim, sen bana camiyi gösteriyorsun. 

Bisikleti buradan alacaksın. 

Nasıl yani? Cami bisiklet mi satıyor? 

Hayır evlat. 40 gün buraya geleceksin. Karşılığında bir kuruş vermeden bir bisikletin olacak. 

Beş vakit mi? 

Hayır bir vakit. 

Hangisi? Öğle ya da ikindi olaydı bari. 

Hayır, hiçbirisi. Sabah namazına gideceksin. 

Nasıl gideceğim?

Güle oynaya.

Öğle, ikindi olsa tamam. Sabah namazı güle güle oynaya?

Kampanyanın adı bu.

Uyku? 

O kadar da fedakarlık yap. Artık sorumluluğunu almalısın. Şunun şurasında askerliğine ne kaldı. Namazdan gelince uyursun. Uyku kaçacak değil ya.

Daha ben 8-9 yaşındayım.

Bisiklete sahip olman için ideal yaş.

40 gün çok değil mi?

Her şeyin bir bedeli var. O kadar da olsun.

Peki, bir başıma sabahın karanlığında nasıl giderim?

Seni bu konuda yalnız bırakmayacağım. Zira senin bu fedakarlığına baban olarak ben de fedakarlık yapacağım. Sana eşlik edeceğim. Yeter ki bu işi bedavaya getir.

Eksik olma baba. Sonra?

Sonrası bisiklet.

40 günün sonunda bisikleti aldıktan sonra camiye gitmezsem bisikletimi geri alırlar mı?

Almazlar. Senin tapulu malındır artık.

Ama ayıp olmaz mı?

Ayıbı boş ver. Zaten bu kampanyaya katılanlar 40 gün sonra firar ediyor. Yine de devam etmenin önünde bir engel yok. İsteğe bağlı olarak gidebilirsin.

İkinci kırk günde ikinci bir bisiklet daha veriyorlar mı?

Ne yapacaksın ikinciyi. Sen önce şu birinciyi bir hallet.

Tamam, ben varım bu işe.

O zaman şimdiden hayırlı olsun bisikletin.

40 gün boyunca namaza gitmemin dışında başka sorumluluğum olacak mı?

Abdest alacaksın camiye gitmeden önce. Bir de namazdan sonra görevliye ben buradayım yoklaması vermeyi unutma. Gerisini merak etme.

15 Haziran 2023 Perşembe

Bir Ülkenin Değeri

Bir ülkenin maddi ve manevi varlıkları o ülkenin değeridir. Bir ülke değerleriyle değerlidir veya değildir. Bir ülke ederi kadar değerlidir. 

Bir ülkenin ne kadar değerli veya değersiz olduğunun objektif kıstasları elimizde olmasa da bazı fiili durumlar o ülkenin değeri hakkında bize bir bilgi verebilir. Aynı şekilde bir ülke insanının kendisini ne ve nasıl görmesinden ziyade dışarıda nasıl göründüğü de bir kanaat verir.

Ekonomik kalkınmışlık, gelir gider durumu, fert başına düşen milli geliri, kendi kendine yetmesi, parasının değeri ve alım gücü, üretimi, ekonomik krizler ülkesi olmaması, halkının ekonomik sıkıntı çekmemesi, enflasyon, hayat pahalılığı ve devalüasyon yoluyla parasının pul olmaması,

Üretilenlerin marka değeri olması, bu markaların dünyaya pazarlanması, ülkeye ait ürün ve firmaların başka ülkelerde var olması, oralarda tutunması, aranan ve tercih edilen olması...

Ürünlerinde fiyat istikrarı, herkesin önünü görmesi, mali dengesi,

Ülke insanının ülke parasıyla veya ülkedeki kazancıyla zorlanmadan tatilini başka ülkelerde yapabilmesi,

Yurtdışına çıkarken vize sorununun çıkarılmaması, rahat bir şekilde vize alabilmesi, başka ülkelere vizesiz kabul edilmesi, başka ülke insanının o ülkeye vize ile giriş yapması, o ülkeye elini kolunu sallayarak girmemesi,

Etik kuralların yerleşmesi, işleyen ve yerleşmiş bir sisteminin ve her alanda oturmuş kurallarının olması,

Başka ülke insanının o ülke parasını yatırım aracı görmesi, başka ülke parasına bir çuval para vermemesi, o ülkenin ekonomik yönden yabancıya pahalı, kendi insanına makul olması, turist çeken kelepir bir ülke yerine turist gönderen bir ülke olması, 

Ülkeye beyin göçünün gelmesi, başka ülkeye beyin göçü vermemesi,

Başka ülke insanının o ülkede yaşamak için can atması,

Dilinin, parasının başka ülkelerde geçerliliği,

Dünya kültür ve medeniyetine katkısı, ağırlığını hissettirmesi,

Adalet, güven, nezaket, özgürlük vb. hususlarda elle gösterilen örnek ülke olması,

Diplomaside diplomatik dil kullanma, devleti devlet kültürü ve devlet adamı ciddiyetiyle uluslararası alanda temsil etme,

Sorumluluk ve yetkiyi birbirinden bağımsız kurumları arasında paylaştırma, kişilerin değil, kurumların kural ve teamüllerle öne çıkması, birbiriyle eşgüdüm içinde çalışan aynı zamanda birbirini denetleyen kurumların olması, kişilerin kurumlara yön vermesinden ziyade kurumların kişilere yön vermesi,

Devletin içte halkına, dışta başka ülkelere güven vermesi,

Devletin etkili ve yetkili yöneticilerinin, ülkeyi içte ve dışta zora sokan, vatandaşa ve ülkeye telafisi güç zararlar veren söz, davranış, üslup ve tasarrufları ortaya çıktığında istifa mekanizmasının işlemesi, bağımsız mahkemeler aracılığıyla hesap sorulması, etkili ve yetkili kişiler hakkında çıkan en küçük bir şayianın dahi ciddi bir şekilde araştırılıp soruşturulması, siyasilerinin sandık dışında da bedel ödemesi...

Bankamatikte Bir Yaşlı

Yolum üzeri bankamatikten biraz harçlık çekeyim dedim. Üç kişi vardı bankamatiğin başında. İkisi gençten biri yaşlı. Sıraya geçer geçmez iki genç bankamatikle uğraşan yaşlıya bir şeyler söyleyip gittiler. Belli ki gençler teyzeye yardım için oradaydılar. Giderlerken telefonunla çekseydin önerilerine, ah öyle çekmesini bilsem dediğini duydum teyzenin. Belli ki teyzeye yardımcı olamamışlar. 

Her neyse bankamatikte bir kişinin kalması hoşuma gitti. Aptal ıslatan yağmuru da yağmaya devam ediyor bu arada.

Teyzenin işi bitmedi bir türlü. Beklediğim yer kaldırım üzeri. İşlek bir caddenin yaya yönünden de işlek bir yeri. Çok geniş de değil. Hem gelip geçen rahat geçsin hem de şu teyze darphanede para mı basıyor diyerekten merak edip yan tarafa geçtim.

O da ne! Gördüklerime inanamadım. Bir an için salgın devam ediyor da benim mi haberim yok dedim.

Teyze, marketlerin manav reyonlarında bolca gördüğümüz, alıp kullanılması ücretsiz olan şeffaf beyaz poşetlerden birini sağ eline geçirmiş. Tuşlara da bu elinin parmaklarıyla basıyor. Bir an için mikrop sağ elinden geçmeyecekti belki ama eğer bir mikrop varsa sol elinden geçecek dedim. Çünkü poşet geçirilmiş sağ eliyle tuşları kullanırken sol ekranda dokunması gereken yerlere de poşetsiz sol eliyle kaç defa dokundu. 

Öncesinde ne kadardır burada bilmiyorum teyzenin. Benim istediğimi vermiyor, kendisi miktar öneriyor dedi. İptale basıp kartını aldı. Sonra çantasını açtı. İçinden para cüzdanına benzer bir el çantası çıkardı. Fermuarını açtı. Kartı koyduktan sonra fermuarı kapattı. Büyük çantanın içine koydu. Çantanın fermuarını çekti.

Tüm bunları bankamatiğin önünde yapıyor. Kenara çekilmeyince de bekliyorum.

Son fermuarı da kapattı. Şükür gidiyor derken teyze fikir değiştirdi. Tekrar çantasına davrandı. Kartı almak için az önceki işlemleri tek tek yeniden yaptı. Kartı bankamatiğe girdirdi. Poşetli eliyle şifresini yazdı. Poşetsiz sol eliyle sol ekrandan istediği meblağı işaretledi. İstediğimi vermiyor dedi tekrar. Ardından biraz para çekti. Kartı aldı. Kenara çekilmeden büyük çantanın içindeki küçük çantanın fermuarını açtı, kartı koydu, fermuarı kapattı. Çantanın içine koydu. O çantanın da fermuarını çekti.

Bitti mi? Keşke bitse. Aynı usulle tüm işlem basamaklarını tersinden tek tek yaparak kartı çıkardı ve bankamatiğe bir kez daha taktı. Şifresini yazıp istediğimi niye vermiyor da başka miktar öneriyor dedi. Ekrana baktı baktı baktı. Ben ne mi yaptım. Onun bakmasına baktım ekranı görmeden.

Sonra kartı çıkardı. Tüm işlemleri işlem sırasına göre tekrar yaptı bankamatiğin önünde. Tekrar takar mı demeye kalmadan şükür ki ayrıldı.

Ardından gençlerin telefonla halletseydin önerisini ben uyguladım. Paramı çekip teyze daha kaldırımdan ayrılmadan uzaklaştım.

Sonrasında teyze nereye gitti, elindeki poşeti çıkardı mı, çıkardı ise çöpe attı mı yoksa sonra kullanırım diye poşeti dürüp çantasına mı koydu? Tüm bunları göremedim.

Yaşını, başını almış bu teyze, daha ne kadar yaşar bilmiyorum. Ömrünü Allah bilse de bu şekil ağır canlıların ve kendine Müslüman olanların çok uzun yaşadıklarına dair içimde bir hissiyat var. Yine arkasında bankamatik sırası bekleyenler de ondan önce gider diye düşünüyorum.

Uzun yaşama ihtimali olan bu teyzenin ölüm gerekçesi ne olur bilmem ama mikrop kapmaktan bu kadar korktuğuna göre ölümü belki mikropsuzluktan olur, eğer buna korunma yöntemi denirse tabi. Mikrop kaparsa da sağ elinden ziyade poşetsiz sol elinden mikrop kapar. Çünkü o elini de bankamatiğe değdirdi hem de kaç defa. Ama mikrop kapmasa da mikrop kaparım korkusu onu bir gün götürür.

Tüm bu gördüklerimi niye anlattığımı merak ederseniz, bankamatikten nasıl para çekeceğinizi bilmiyorsanız, öğrenin diyedir. Siz de arkada bekleyenleri saç baş yoldurmak isterseniz, teyzeyi örnek alın ve bu iyiliğimi de unutmayın.