Ana içeriğe atla

Güle Oynaya

Arkadaşların bisikleti var. Ben de istiyorum.

Tamam, alalım.

Ne zaman alıyoruz?

Ben almayacağım. Sen alacaksın.

Nasıl? Benim param yok ki.

Her şey para mı? Sen yeter ki iste. Parayı boş ver sen. Sen bisiklet istiyor musun?

Evet. 

O zaman senin için bir kampanyaya başvuruyorum. Gerisi sana kalmış. 

Ne yapacağım?

Aha cami. 

Gördüm camiyi. Cami ne alaka? Bisiklet istedim, sen bana camiyi gösteriyorsun. 

Bisikleti buradan alacaksın. 

Nasıl yani? Cami bisiklet mi satıyor? 

Hayır evlat. 40 gün buraya geleceksin. Karşılığında bir kuruş vermeden bir bisikletin olacak. 

Beş vakit mi? 

Hayır bir vakit. 

Hangisi? Öğle ya da ikindi olaydı bari. 

Hayır, hiçbirisi. Sabah namazına gideceksin. 

Nasıl gideceğim?

Güle oynaya.

Öğle, ikindi olsa tamam. Sabah namazı güle güle oynaya?

Kampanyanın adı bu.

Uyku? 

O kadar da fedakarlık yap. Artık sorumluluğunu almalısın. Şunun şurasında askerliğine ne kaldı. Namazdan gelince uyursun. Uyku kaçacak değil ya.

Daha ben 8-9 yaşındayım.

Bisiklete sahip olman için ideal yaş.

40 gün çok değil mi?

Her şeyin bir bedeli var. O kadar da olsun.

Peki, bir başıma sabahın karanlığında nasıl giderim?

Seni bu konuda yalnız bırakmayacağım. Zira senin bu fedakarlığına baban olarak ben de fedakarlık yapacağım. Sana eşlik edeceğim. Yeter ki bu işi bedavaya getir.

Eksik olma baba. Sonra?

Sonrası bisiklet.

40 günün sonunda bisikleti aldıktan sonra camiye gitmezsem bisikletimi geri alırlar mı?

Almazlar. Senin tapulu malındır artık.

Ama ayıp olmaz mı?

Ayıbı boş ver. Zaten bu kampanyaya katılanlar 40 gün sonra firar ediyor. Yine de devam etmenin önünde bir engel yok. İsteğe bağlı olarak gidebilirsin.

İkinci kırk günde ikinci bir bisiklet daha veriyorlar mı?

Ne yapacaksın ikinciyi. Sen önce şu birinciyi bir hallet.

Tamam, ben varım bu işe.

O zaman şimdiden hayırlı olsun bisikletin.

40 gün boyunca namaza gitmemin dışında başka sorumluluğum olacak mı?

Abdest alacaksın camiye gitmeden önce. Bir de namazdan sonra görevliye ben buradayım yoklaması vermeyi unutma. Gerisini merak etme.

Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Mükafatsız dini (vecibe) teamül yoktur.
    Sağlık, sıhhat ve afiyetler dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. merhabalar. mükafat olsun olmaya da biraz da bu mükafatı kurumlardan ziyade biraz da veliler versin diyorum.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde