10 Haziran 2023 Cumartesi

Mutluluğun Yolu

Bugün 60'ı devirip 61'den gün aldım. Acı tatlı günler geçirdim. Derlenip kederlendim. Zaman zaman zevkten dört köşe oldum. Düşe kalka bugüne geldim. Gördüm ki geçmez dediğim günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları kovalamış ve 60 yılı geride bırakmışım.

Her yeni gün dünün muhasebesini yapmak gerektiği gibi her geride bırakılan yılın da muhasebesini yapmak gerektiğini düşünüyorum. 

Geriye dönüp baktığımda yapmasaydım dediklerim, bugün olsa yine yaparım dediklerim gözümün önüne geliyor. Pişmanlıklarım var ve iyi ki yapmışım dediklerim var, bir de nötr kaldıklarım. Bir hayat mücadelesi içerisinde olası her şey var. İniş, çıkış, rutin hayat, sevinç, keder, hayattan zevk alma ve almama...

Hayatımın içinde slogan, hamaset ve İslamcılık dönemi var. İslam’la yattım. İslam’la kalktım. Referansım hep İslam, ayet, hadis, İslam tarihi oldu. Savunduklarımda samimi idim. Yeter ki attığım sloganlar ve ayaklarım yere basmadan yansıttığım hamaset; adalet dağıtacağına, huzur ve mutluluk getireceğine inandığım İslamcılık yeryüzüne hakim olsun, herkes görsün ve bilsin düşüncesini taşıdım.

Geldiğim nokta itibariyle teoride mükemmel görünen savunduklarımın uygulamada içi boş birer hamaset olduğunu yaşayarak, görerek öğrenmiş oldum. İslam diye bilip anlattıklarımın çoğunun hurafe ve öğretilmiş ezberler olduğunu gördüm. Nicedir lügatimde slogan ve hamasete yer yok. Her gördüğüm sakallıyı amcam görmüyorum artık.

Geldiğim nokta, toplumda ve çevremde karşılığı olmayan bir nokta. Ya ikna kabiliyetim yok ya geldiğim nokta yanlış ya da karşımda beni anlamayan koca bir duvar var. Buna da üzülmemek elde değil.

Bu geldiğim noktadan kurtulabilmek en büyük gayem. Ne zaman ki kurtulurum, işte o zaman mutluluğuma diyecek olmaz.

Başarabilirsem, geri kalan ömrümü mutlu olarak geçirmek isterim. İşte reçetesi:

Uydum imama der gibi uydum kalabalığa demek. Kalabalık derken her gördüğüm kalabalığa değil, güce dayanan ve sesi gür çıkan kalabalığa.

Kendi fikrim, zikrim ne varsa dışa yansıtmamak, içeride saklamaktır. Kahrolsun benim fikirsiz, ferasetsiz ve basiretsiz fikrim.

İtirazıma itirazım olacak.

Büyüklerimin, etkili ve yetkili kişilerin her yapıp ettiğinde ve dediğinde bir hikmet aramak.

Görmemek, işitmek ve tepki vermemek. Neyi, nasıl görmem gerektiğine dair üstatlarından ders almak. Bir nevi üç maymuna oynamak.

Eleştirinin yapıcı olanına dahil asla geçit vermemek.

Hikmetin sual olunmaz büyüklerim bir erkek deveye dişi diyorlarsa, o deveyi dişi kabul etmektir. (Bu erkek devenin dişi kabul edilmesi tek taraflı değildir. Her tarafın erkek devesi dişidir. Her iki kesimin de bu konuda piri Muaviye’dir.)

Hep hayal aleminde yaşamak ve ayaklarım yere basmamak.

Göreceksiniz gökte aradığım huzur ve mutluluk kendiliğinden tıpış tıpış ayağıma gelecektir.

9 Haziran 2023 Cuma

Milli Paramızın İtibarı

Bir milletin var olması için uğruna can verilecek vatan ne kadar önemli ise bağımsızlığın sembolü bayrak da o derece önemlidir. Ne vatansız yaşanır ne de bayraksız olunur.

Bağımsızlığın önemli bir diğer unsuru da ekonomik bağımsızlıktır. Maddi ve manevi gelişmişliktir. Kendi kendine yeten, üretim fazlasını ihraç ederek cari fazla oluşturan, borçla yaşamayan, peşin satan gibi oturan, borç alınacaksa da karşılığı olan ya da döndürülebilir bir borcu olan, borç alırken tefeci faiziyle borç almayan, gelir gider dengesini gözeten, insanına iş istihdamı üretebilen, insanının gözü dışarıda olmayan, insanına geçim sıkıntısı yaşatmayan, geçim derdi birinci önceliği olmayan, güne ve yarınlara güvenle bakabilen, önünü görebilen, piyasası güven veren, ekonomik krizlerde komaya girmeyecek, parası pul olmayacak bir gelişmişlik...

Ekonomik gelişmişliğini tamamlayamamış devletler için toprağı ve bayrağı olsa da tam bağımsızlığından söz edilemez. O ülkenin parası da ekonomisine paralel şekil alır. Güçlü bir ekonomisi varsa o ülke güçlü ve ağırlığı olan bir ülke olur. Cari açığı olmadığından parası da değerlidir. En azından değerini korur ya da küresel krizler karşısında parasının alım gücü fazla değer kaybetmez.

Para her şey değil ise de para -önemli- bir  şeydir. Çoğu kapıyı açar. Aynı zamanda bir devletin ve milletin namusudur. En azından milli parasıdır. Onun değerini korumak, alım gücünü düşürmemek devletin en önemli görevleri arasındadır. Çünkü milli para bu milletin itibarıdır.

Milli paramızın itibarını koruyup kollamada görevimizi yapıyor muyuz? Maalesef buna evet dememiz mümkün değil. Gelmiş geçmiş hiçbir hükümet, para politikasında ve paranın itibarını koruma konusunda başarılı olamamıştır. Paramız, zayıf hükümetler zamanında çıkan kriz dönemlerinde hep devalüasyona uğramıştır. En güçlü hükümetler zamanında ise kontrollü devalüasyona izin verilmektedir.

Devalüasyon demek paranın alım gücünün düşmesi, enflasyon ve hayat pahalılığı demektir. Gizli ve modern hırsızlık demektir.

İşin ilginci bu ülkede paranın değersizliği istenmemekle beraber paranın çok değerli olması da istenmiyor. Çünkü paranın çok değerli olması ihracatı düşürmektedir.

Geldiğimiz nokta itibariyle milli paramız kimseye güven vermiyor. Az parası olan parasının değerini korumak için döviz alma yoluna gidiyor. Binlerce insan parasını bankalarda döviz hesabında tutuyor. TL’nin daha da pul olmasını -geçici süre de olsa- duraklatmak amacıyla kur garantili mevduata bile geçildi. Bunun da kesin çözüm olmadığı, seçimden sonra dövizin yeniden yükselişe geçmesi göstermektedir.

Sonuç olarak gelir gider dengesini sağlayamamak, milli paranın en ufak bir dalgalanmada felç olması, sürekli enflasyonla yaşamamız, ya bu millete biçilen bir roldür. Eğer böyleyse rolümüzü iyi oynuyoruz. Ya coğrafyanın kader olduğu gibi bu para da bizim bir kaderimizdir ya da hükümetlerin uyguladığı para politikalarının iflas ettiğini, bu iflasa rağmen iflası önleyecek politikaların bilerek veya bilmeyerek geliştirilmediği ortadadır. En başarılı hükümetlerin ekonomi ve milli para konusunda gösterdikleri başarı karnesi, pansuman tedbirlere dayalı geçici sahte bahardan ibarettir.

Sonuçta milli paramızın aşırı değer kazanması da istenmiyor, aşırı düşmesi de. Ortasını bir türlü bulamadığımız milli paramız, iki ucu b.klu bir değnek gibidir. Olan da orta ve dar gelirli insanımıza oluyor. Özellikle hiper enflasyona maruz kaldığımız dönemlerde bu ülkenin öp öz insanı hayat pahalılığından dolayı geçim sıkıntısı yaşarken, yabancılar için bu ülke sudan ucuz oluyor.

Geçmişten günümüze bu sorunun çözülemeyip kangren olması bu ülkenin bir ayıbıdır. Bu ayıbın büyüğü de ülke yönetiminde söz sahibi olan gelmiş geçmiş yönetimlerdir.

Bu ülkeyi sevmek, bu ülkeye hizmet etmek bu ülkeyi kendi kendine yeten bir ekonomi haline getirmek, paramızı gurur duyacağımız seviyede tutmak, bunun için radikal tedbirler almak bu ülke yöneticilerinin en asli ve öncelikli görevidir. Bu görev ötelenemez. Zira bu, milli bir görevdir. Paramızın değerini korumak vatanseverliktir, gerçek milliyetçiliktir. Aksi kuru hamasettir.

7 Haziran 2023 Çarşamba

Umurumdaydı Sanki!

Türk lirası karşısında dolar 23 lirayı, Euro  25 lirayı geçti. Gram ram altın 1500 liraya doğru koşuyor. Ne dersin buna? 

Çok da umurumdaydı sanki. Ne dövizim ne de altınım. Bugüne kadar ne dövizle maaş aldım ne de altınla. TL dövize endeksli ise de TL hala geçer akçe bu ülkede. Tüm bunlarda bir gariplik görünmüyor. 

Bunda gariplik yoksa gariplik nerede? 

Esas gariplik dövizin 19 lira gibi yerde çakılıp durmasıydı zaten. Yerinde sayanı Allah da sevmez kulu da. Hareket olacak ki bereket olsun. Hazır seçim bitmişken işi gücü olmayana ve işi gücü dövizle olana da konuşacak gündem olmuş olur. Hem hareket etmeyip de ne yapacaktı. Seçimden nice önce baskı yapıldı. Sabit tutuldu. Seçim de geçtiğine, bir diğer seçime daha aylar olduğuna göre yükselecek elbet. 

Ciddi olamazsın? 

Hiç olmadığı kadar. 

Ama bu yükselişte sen de etkileneceksin. Çünkü TL'nin döviz karşısında düşmesi girdi maliyetlerine yansıması demektir. Bu sana hayat pahalılığı olarak geri dönecek. 

Dövizin koşar adım gitmesiyle bu durum fiyatlara yansırmış. Hayat pahalılığı artarmış. Milletin alım gücü azalır ve geçim sıkıntısı çekermiş. Çok da umurumdaydı sanki. Zaten alıştık fiyatların yükselmesine. 

Şaka yapıyorsun? 

Hiç bile değil. 

Nasıl umursamazsın. Böyle duyarlılık mı olur? 

Ne yapmamı istersin? Bir şeyler söyle. Olmaz falan de. 

Neye yarar. İpin ucu bende değil ki. 

Kimde ya? 

Söylemem. 

Niye? 

Ben aklımı peynir ekmekle yemedim. Bırak gittiği yere kadar gitsin. Başa ne gelecekse çekelim. Beni esas üzen, yaşlı bir amcanın durumu.

Ne varmış onda?

Bir kamu bankasında sıra bekliyorum. Benden önce yaşlı amcanın veznedar ile konuşmasına şahit oldum. Döviz hesabındaki parasının tamamını çekmeye gelmişti. Kasadaki görevli sebebini sordu. Siz faizi fazla vermiyorsunuz. Başka bankaya yatıracağım dedi. Parasını kuruşu kuruşuna alıp hesabını kapattırdı.

Ne var bunda?

Ne olacağı var mı? Amca dövizi TL olarak aldı. Diğer bankaya yatırıncaya kadar parası eridi...