Bir milletin var olması
için uğruna can verilecek vatan ne kadar önemli ise bağımsızlığın sembolü
bayrak da o derece önemlidir. Ne vatansız yaşanır ne de bayraksız olunur.
Bağımsızlığın önemli bir
diğer unsuru da ekonomik bağımsızlıktır. Maddi ve manevi gelişmişliktir. Kendi
kendine yeten, üretim fazlasını ihraç ederek cari fazla oluşturan, borçla
yaşamayan, peşin satan gibi oturan, borç alınacaksa da karşılığı olan ya da döndürülebilir
bir borcu olan, borç alırken tefeci faiziyle borç almayan, gelir gider
dengesini gözeten, insanına iş istihdamı üretebilen, insanının gözü dışarıda
olmayan, insanına geçim sıkıntısı yaşatmayan, geçim derdi birinci önceliği
olmayan, güne ve yarınlara güvenle bakabilen, önünü görebilen, piyasası güven
veren, ekonomik krizlerde komaya girmeyecek, parası pul olmayacak bir
gelişmişlik...
Ekonomik gelişmişliğini
tamamlayamamış devletler için toprağı ve bayrağı olsa da tam bağımsızlığından
söz edilemez. O ülkenin parası da ekonomisine paralel şekil alır. Güçlü bir ekonomisi
varsa o ülke güçlü ve ağırlığı olan bir ülke olur. Cari açığı olmadığından parası
da değerlidir. En azından değerini korur ya da küresel krizler karşısında parasının
alım gücü fazla değer kaybetmez.
Para her şey değil ise
de para -önemli- bir şeydir. Çoğu kapıyı
açar. Aynı zamanda bir devletin ve milletin namusudur. En azından milli parasıdır.
Onun değerini korumak, alım gücünü düşürmemek devletin en önemli görevleri arasındadır.
Çünkü milli para bu milletin itibarıdır.
Milli paramızın itibarını
koruyup kollamada görevimizi yapıyor muyuz? Maalesef buna evet dememiz mümkün değil.
Gelmiş geçmiş hiçbir hükümet, para politikasında ve paranın itibarını koruma konusunda
başarılı olamamıştır. Paramız, zayıf hükümetler zamanında çıkan kriz dönemlerinde
hep devalüasyona uğramıştır. En güçlü hükümetler zamanında ise kontrollü devalüasyona
izin verilmektedir.
Devalüasyon demek paranın
alım gücünün düşmesi, enflasyon ve hayat pahalılığı demektir. Gizli ve modern hırsızlık
demektir.
İşin ilginci bu ülkede paranın
değersizliği istenmemekle beraber paranın çok değerli olması da istenmiyor. Çünkü
paranın çok değerli olması ihracatı düşürmektedir.
Geldiğimiz nokta itibariyle
milli paramız kimseye güven vermiyor. Az parası olan parasının değerini korumak
için döviz alma yoluna gidiyor. Binlerce insan parasını bankalarda döviz hesabında
tutuyor. TL’nin daha da pul olmasını -geçici süre de olsa- duraklatmak amacıyla
kur garantili mevduata bile geçildi. Bunun da kesin çözüm olmadığı, seçimden sonra
dövizin yeniden yükselişe geçmesi göstermektedir.
Sonuç olarak gelir gider
dengesini sağlayamamak, milli paranın en ufak bir dalgalanmada felç olması, sürekli
enflasyonla yaşamamız, ya bu millete biçilen bir roldür. Eğer böyleyse rolümüzü
iyi oynuyoruz. Ya coğrafyanın kader olduğu gibi bu para da bizim bir kaderimizdir
ya da hükümetlerin uyguladığı para politikalarının iflas ettiğini, bu iflasa rağmen
iflası önleyecek politikaların bilerek veya bilmeyerek geliştirilmediği ortadadır.
En başarılı hükümetlerin ekonomi ve milli para konusunda gösterdikleri başarı karnesi,
pansuman tedbirlere dayalı geçici sahte bahardan ibarettir.
Sonuçta milli paramızın aşırı
değer kazanması da istenmiyor, aşırı düşmesi de. Ortasını bir türlü bulamadığımız
milli paramız, iki ucu b.klu bir değnek gibidir. Olan da orta ve dar gelirli insanımıza
oluyor. Özellikle hiper enflasyona maruz kaldığımız dönemlerde bu ülkenin öp öz
insanı hayat pahalılığından dolayı geçim sıkıntısı yaşarken, yabancılar için bu
ülke sudan ucuz oluyor.
Geçmişten günümüze bu sorunun
çözülemeyip kangren olması bu ülkenin bir ayıbıdır. Bu ayıbın büyüğü de ülke yönetiminde
söz sahibi olan gelmiş geçmiş yönetimlerdir.
Bu ülkeyi sevmek, bu ülkeye hizmet etmek bu ülkeyi kendi kendine yeten bir ekonomi haline getirmek, paramızı gurur duyacağımız seviyede tutmak, bunun için radikal tedbirler almak bu ülke yöneticilerinin en asli ve öncelikli görevidir. Bu görev ötelenemez. Zira bu, milli bir görevdir. Paramızın değerini korumak vatanseverliktir, gerçek milliyetçiliktir. Aksi kuru hamasettir.
Yorumlar
Yorum Gönder