6 Şubat 2023 Pazartesi

Milletimizin Duyarlılığı

Merkez üssü Pazarcık olan 7.7 şiddetindeki 10 ilimizi vuran yıkıcı depremin ardından devletiyle, milletiyle bir seferberlik halini yaşıyoruz. Devlet tüm imkanlarını alana gönderirken deprem bölgesinde olmayan vatandaşlar da neye güçleri yetiyorsa onu yapıyor. 

Bir oğlum, hekim olarak görev yapmak için gönüllü olarak il sağlık müdürlüğüne başvurarak deprem bölgesine hareket etti. 

Bir oğlum kan vermek için Kızılay kan merkezinde soluğu aldı. Ona ben de eşlik ettim.

Eskiden rutin bağışçılarından kan alan kan merkezi tıklım tıklımdı. Depremi duyan vatandaş, kan verebilirim diyerek Zafer kan merkezine koşmuş. Form doldurmaları ve sıra beklemeleri için gelen bağışçıları görevliler yemekhaneye yönlendiriyorlar. Biz de girdik oraya. Koca yemekhanede boş sandalye yoktu.

Formunu dolduranlara sıra verilmiş.

Form doldurmak isteyenler de uzunca bir kuyruk oluşturmuş.

Form geldi gelecek denirken beklenen form bir türlü gelmedi. Meğer form kalmamış.

Nereden getireceklerse az sonra gelecek dendi. 

Öğle sularıydı gittiğimiz. 18'e kadar kan alımı devam edecekmiş. Öğleye kadar otuz kişi kan verebilmiş. Bizim çocuk 129.sırayı alabildi. Akşama kadar kan sırasının gelmesi ve kan verebilmesi mümkün değil. 

Görünen o ki bir doktor, 2-3 hemşire, 3-4 yatak ile bu yoğunluğun eritilmesi mümkün değil.

Belli ki kan merkezi de bu yoğunluğa hazırlıksız yakalanmış. 

Eve geldikten sonra TV haberine göre sabahtan itibaren insanımız kan merkezlerine koşmuş. 15 sularına kadar tüm Türkiye'de 10 bin ünite kan verilmiş. Yetkililer bir bu kadar daha olursa daha iyi olur diyor. 

Kan merkezindeki kan verme yoğunluğunu görünce, insanımızın duyarlılığını bir kez daha takdir ettim. Bu manzaraya duygulanmamak mümkün değil. İnşallah verilen ve toplanan kanlar, yaralılarımıza nefes olur.

Maddi destek konusunda da insanımız aynı şekilde duyarlılığa sahip. 

İnşallah gördüğümüz göreceğimiz en son deprem bu deprem olur.

Duam bu şekilde ama depremler yine olmaya devam edecek. Çünkü depremler bir doğa olayı.

Ülkemiz de büyük fayların geçtiği bir deprem ülkesi olduğuna göre depremler olacak.

İnşallah bu son büyük depremden ibret alırız da alacağımız tedbirlerle bir daha ne binamız çöker ne de insanımızı kaybederiz.

Temennimiz odur ki bir kişinin dahi burnu kanamasın. 

Depremle İmtihanımız

Zaman zaman depremleri işin uzmanları hatırlatır. Bilmem kaç şiddetinde beklenen depreme hazırlıklı olmamız uyarısı yapılır. Bu şekil hatırlatıcıları dinlesek de uyarılarını kulak ardı ederiz. Çoğu zaman da ne olacak, felaket tellalı deriz. 

Nihayet uyarılar deprem ansızın genellikle derin uykuda iken kapımızı çalar. Ardından devletiyle milletiyle depreme odaklanırız. 

Devlet tüm imkanları seferber eder. 

AFAD en çabuk şekilde deprem yerine ulaşır. Çöken ve yıkılan binalarda iğne ile kuyu kazarcasına canlı çıkarmaya koyulur.

Her canlı çıkarılana sevinirken ölü çıkarılanlara üzülüyoruz. 

Kızılay kan, battaniye, çadır, ısıtıcı vb. yardımlarla deprem bölgesine ulaşarak depremzedelerin yaralarını sarmaya çalışır. 

Yardım kuruluşları da harekete geçer. 

Ülkenin her bir yerinden yaralıları tedavi için doktor ve hemşire sevki yapılır. 

Deprem bölgesinde olmayanlar maddi yardım için ilgili kuruluşlara nakdi yardım yapar. 

Kan ihtiyacını karşılamak için vatandaş Kızılay Kan merkezlerine koşar. 

Tüm koşuşturma ve hızlı harekete rağmen geriye büyük hasar kalır:  Yıkılan binlerce ev, hasar görmüş binalar, ölen ve yaralanan binlerce insan. 

Ölenler geriye gelmez ama geride kalanların yaraları hızlı bir şekilde sarılır. 

Geriye depremde ölmemiş ama depremi derinden yaşamış kişilerin psikolojisi kalıyor. Bu psikoloji de bugünden yarına birden geçmez. Belki de bu etkiyi yıllar yılı yaşıyor olacaklar. 

Genelde soğuk ve kışın bastırdığı zamanlarda kapımızı çalan depremler, coğrafya kaderdir misali maalesef bu ülkeyi birkaç yılda bir yoklar. 

Deprem öncesi uyarılara kulak vermediğimizi yazının başında belirttim. Deprem esnasında bu yıkımlar niçin denmiyor. Çünkü sıcağı sıcağına arama ve kurtarma çalışmaları yapılıyor. 

Bir müddet yaraları bu şekil sarmaya devam ederiz. Sonra kaldığımız yerden gündelik hayatımıza devam ederiz. Bir daha da depremi hatırlamayız. 

Ne zaman hatırlarız? Yeni bir deprem olunca. O zaman yine aynı koşuşturma ve sahneler...

Hayatımız maalesef bu şekil devam edip gidiyor. 

Ve biz ve bizi yönetenler tedbir almadan yolumuza devam edeceğiz.

Bir türlü depremle yaşamayı öğrenemeyeceğiz.

Pazarcık merkez üssü deprem de maalesef son depremimiz olmayacak.

Ve biz depremlerden ibret almadan, gereğini yapmadan, yıkılan ve çöken binaları yapanlardan, denetleyenlerden hesap sormadan yaşamaya devam edeceğiz. Maalesef durumumuz bu.

Yine Deprem

99 Gölcük depreminde Türkiye 7.4 şiddetinde bir depremle sarsılıp yıkılmıştı. Etkisi birçok ili vurmuştu.

Yıl 2023, günlerden 6 Şubat. Türkiye, merkez üssü Kahramanmaraş Pazarcık ilçesi olan yine 7.4 şiddetinde bir depremle sarsıldı. Sarsıntı Kahramanmaraş, Malatya, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Osmaniye, Hatay ve Adana'yı etkiledi. Suriye de etkilendi.

Bölgeye kurtarma ekipleri gönderilerek çalışmalara başlandı. AFAD yetkililerinin gönüllülere birlikte hummalı çalışmaları devam ediyor. Devlet de deprem bölgesinde. 

İlk açıklamaya göre halihazırda 284 vefat, 2323 yaralı ile depremin hasarının büyük olacağını gösteriyor. Çok büyük bir bölgeyi vuran ve şiddeti büyük depremin hasarı ilerleyen vakitlerde daha net ortaya çıkacak. Milletimize büyük geçmiş olsun. Ölenlere rahmet, yaralılara acil şifalar, deprem bölgelerinde artçı sarsıntılar dolayısıyla evlerine giremeyip soğuk ve karda günün ilk vakitlerini dışarıda geçiren depremzedelere de büyük sabırlar diliyorum. 

Deprem bölgesinde olmayan bizler de elimizden bir şey gelmeden  tüm bu olup bitenleri endişeli gözlerle takip ediyoruz. Büyük bir afatın getirdiği yıkıma karşı acizliğimiz bir kez daha ortaya çıktı. 

Teknoloji ve bilim ne kadar ilerlerse de hala depremi önceden kestiremiyor ve bilemiyoruz. Tek bildiğimiz, zaman zaman deprem uzmanlarının şu bölgelerde şu şiddette bir depreme hazırlıklı olmamız gerektiğiyle ilgili uyarıları. Bu uyarıların da uyarıldığı ile kaldığı ve tedbir almadığımız. 

Hoş, deprem saatini günler öncesinden bilsek neye yarar? Bu deprem de gösterdiği gibi çoğu binalarımız çöktü, kağıt gibi oldu. Yine bildik sahnelere şahit oluyoruz. Bu da deprem bölgesinde olmamıza rağmen binaları sağlamlaştırmaya yönelik yeterince tedbir almadığımızı gösteriyor. Depremleri önceden bilmiş olsak, en azından binaları o vakitte boşaltıp can kaybını önleyebiliriz.

Depremler geçmişten beri olmuş, oluyor ve olmaya da devam edecektir. Bundan kaçış yok. Çünkü depremler bir doğa olayı ve kanunudur. Zamanı gelince ortaya çıkıyor. Ki depremler kıyamet sahnesinin küçük bir provasıdır. Aynı zamanda bu tür depremlere, dünya kendi kendini bu şekilde rektifiye ediyor. Belki de dünyanın ömrünü uzatıyor. 

Burada sorun tüm uyarı ve yıkımlara rağmen adam gibi depreme dayanıklı binalar yapmayışımız. Aynı ada içerisinde aynı katlı bina yerle bir olurken diğerlerinin ayakta, sapasağlam durması, sıkı deprem yönetmeliğine rağmen malzemeden kaçırmaya devam ettiğimizin bir göstergesidir.  

Nedense yerle bir olmuş, altında insanların kaldığı bu tür yıkım ve göçük sahneleri bizde ve Doğu toplumlarında oluyor. Kendisi de uzak doğu ülkesi olan Japonya gibi ülkelerde bu yıkım görülmüyor. Çünkü Japonya da bir deprem ülkesi olmasına rağmen depremle yaşamayı öğrenmiş ve depreme dayanıklı binalar yapmış. Depremde ne binaları yıkılıyor ne de insanı ölüyor. Depremin ardından olan tsunami dolayısıyla ölüm oluyorsa oluyor. Japonya gibi ülkelerle tek farkımız, onlar deprem anını kameraya alıyor ve normal hayatlarına devam ederken biz de enkaz altından ceset çıkarmakla uğraşıyoruz. İnançlarına rağmen Japonya, sünnetullaha uygun hayatını dizayn ederken sünnetullaha inanan bir inanca sahip olmamıza rağmen biz yerle bir oluyoruz. 

Hasılı devletiyle, milletiyle yıkıcı etkisine ve geliyorum demesine rağmen yeterince tedbir almayan bu ülke, bir kez daha göz göre göre intihar etti.

Depremin sıcaklığıyla böyle bir yazının yeri mi dediniz. Evet, belki yeri değil belki. Ama acı gerçeğimiz bu.