31 Ocak 2023 Salı

İyi Satıcı

Bazı insanlar iyi satıcıdır.

Alttan girer, üstten çıkar, müşteriye yakın ilgi gösterir.

Tatlı diliyle müşteriyi kendine bağlar.

Alıcı olmasa bile o değilden fiyat sormaya gelen müşteriye satış yapar.

Satarken de ucuz satmaz.

Diyelim ki bu işletme giyim üzerine iş yapan bir iş yeri olsun.

Bir ürün beğendiniz.

Ama beğendiğiniz bu ürün bütçenizi zorlayacak bir ürün.

Müşteri olarak daha uygun olanı yok mu diye sordunuz.

Var efendim, olmaz olur mu, bizde çeşit bol, her bütçeye uygun ürün vardır.

Ama size bunu öneririm. Üzerinize çok yakıştı. Bunun giyimi de kolay.

Bak şu ürünün fiyatı uygun.

İstersen bunu al ama hiç tavsiye etmem. Çünkü bu ürün dosta gitmez.

Benim için fark etmez. Hangisini alırsan al. İkisi de satılık der.

Sürekli vitrine ya da dışarı kapının önüne koyduğu rengi atmış ve kirlenmiş ürünü gösterir.

Fiyatı uygun olan bu ürünü siz olsanız, alır mısınız?

Almazsınız. Çünkü kim alır ıskartaya çıkmış ürünü.

Bu durumda pahalı ve bütçenizi zorlayacak ürünü alır gidersiniz.

Satıcının dediği ve istediği oldu mu şimdi?

Aslında satıcının hangisini alırsan al demesine bakmamak lazım. Belki de o ürünü satmak için değil, müşteriye pahalısını satmak için durduruluyor sürekli. 

Birileri iyi satıcıdır, paraya para demez. Birileri de bunu beceremez, sinek avlar.

Hayatımızın diğer alanları da buna benzer.

Siyasetimiz de böyle.

Birileri allanıp pullanır, yaptıkları anlatılır. Efsaneye dönüşür.

Buna karşılık karşısına doğru dürüst rakip çıkmaz ya da çıkarılmaz.

Çıkmak isteyen de daha kendini anlatmadan ya boğulur ya da bazı vaatlerle bir şekil yanına çekilir.

Bir şekil çıkanların da acziyeti yüzünden okunur.

Seçmen de sandığa giderken düşünür, hangisine vereyim diye.

Bir bakar ki birinin kendine hayrı yok ki bana olsun, bu bari kötünün iyisi deyip oyunu verir.

Bu durum tezgahındaki kötü ürünü gösterip pahalı ürünü satan esnafa benzer.

Öyle ya kötü ürünü kim alır.

Böylece piyasa, sadece birilerinin at koşturduğu, borusunu öttürdüğü bir saha olarak kalır.

30 Ocak 2023 Pazartesi

Olgular Ne Zaman Netleşir

Ne zaman bu ülkede yürekleri dağlayan bir olay vuku bulsa, bu olay enine boyuna değerlendirilmez.

Olayın ne olduğu bile anlaşılmadan savunmacı tipler hemen devreye girer.

Bir yerde savunmacı tip varsa haliyle saldıran tip de vardır.

Biri savunmaya geçer, diğeri saldırmaya.

Devran döner, savunmacı rolünde olan saldırıya, saldırgan rolündeki de savunmaya geçer.

İkisi birbirinden beslenir.

Bu puslu havadan da hiçbir gerçek ortaya çıkmaz.

Niye çıkmaz? Çünkü hiçbir olay bireysel olarak değerlendirilmez.

Bu bireysel olaydan hareketle genelleme yoluna gideriz:

Bunlar böyledir zaten. Daha önce de sicilleri iyi değildir. Şunu daha unutmadık deriz.

Neyin ne olduğu ortaya çıkmadan algılarla yaşamaya devam ederiz. 

Olayın aslı, sıcağı sıcağına ortaya çıkmadığı gibi yıllar geçse de çıkmaz.

Her kesim yeri geldiği zaman kullanır durur.

Herkesin yaptığı da algıdan ibarettir.

Bir yerde algı varsa algının tarafları da vardır.

Bunlar aidiyet duygusuyla hareket ederler. Buna sürü psikolojisi de diyebiliriz.  

Gerçek ve gerçekle yüzleşmek değildir dertleri.

Algıdır onları yaşatan ve hayata bağlayan.

Bu algılar bu şekil algılana algılana bu algılar olur birer olgu ve biz bunları gerçek olarak kabul ederiz.

Karşı taraf istersen, böyle değil diye yemin etsin.

Gerekirse ellerinde mahkemeden berat alsın. Çünkü çamur atılmıştır bir kere. Bu çamurun izi onlara yeter de artar bile.

Sonra onların kim olduğu değil önemli olan. Bizim onları ne, nasıl gördüğümüzdür.

Hasılı bu kafa yapısı bu anlayış bu niyet okuyuculuğu bu önyargı bu kapasite bu çap bu tarafgirlik, bu başkasının dümen suyuna girme bu didişme bu aklı kiraya verme bu sevgi bu nefret bu övgü ve sövgü bu savunma ve saldırı psikolojisi bizde olduğu müddetçe neyin gerçek neyin doğru neyin yanlış olduğu bu dünyada ortaya çıkmaz. Ancak ahirette öğrenilir. Çünkü ak koyun, kara koyun orada ortaya çıkacak. 

İdeallerden Hüsrana

Küçüklüğümden beri bir idealim vardı.

Referansım da Kur'an ve sünnetti.

İnanç ve düşüncelerimi özgürce yaşamalıydım.

Yaşarken aynı zamanda dünyaya dair sözüm de olmalıydı. Çünkü dünyada haksızlık ve kötülük almış başını gitmişti.

Aynı zamanda bu haksızlık ve kötülüğün de önüne geçmeliydik.

Bunun için inandığım değerlerin iktidar olması gerekiyordu.

Bu değerler iktidar olursa at sahibine göre kişneyecek, yönetenler de benimle aynı idealleri paylaşanlardan olacağı için ülkeye; huzur, güven ve hakça paylaşım gelecek, kimse inancından ve savunduğu değerlerden dolayı zulme uğramayacaktı.

Herkes işini yapacaktı. Çünkü adama iş değil, işe adam alacaktık.

Ahbap çavuş ilişkisi sona erecek, herkes liyakate göre atanacaktı.

Tüm bunları yaparken tevazuu da elden bırakmayacaktık.

Hasılı her alanda ülkeye huzur gelecek, iki günümüzü eşit kılmayacak, durmadan çalışacaktık.

Bizi gören işte şu ya. Şu ana kadar bunlar neredeydi? Daha önce biz yaşamıyormuşuz da haberimiz yokmuş diyecekti.

Bütün bu idealleri yerine getirmenin yolu siyasetten geçiyordu. Çünkü bu ülkede bir şeyin olması için iktidara gelmek gerekiyordu.

Düşünceme yakın partiler fazla varlık gösteremeden kapatıldı. Zaman zaman koalisyon hükümetlerinde yer aldı ama gücü olmadığı için ideallerimizi yerine getirmesine izin verilmedi.

Üzerimizdeki gömleği çıkarırsak belki bu mimli görüntüden kurtulabilirdik. Çıkarıp denedik, oldu. Bir keyif bir keyif.

İktidar olup muktedir olamadığımız zamanlarda iyi çalıştık. Bunun sonucu mesafeli olanlar da bize sempatiyle bakmaya başladı. Bunlar bu işi becerecek dedi. Bir de muktedir olsak, bizi kim tutar dedik.

Allah da alın bir de muktedir olun, hiçbir mazeretiniz kalmasın dedi ve nicedir, tam muktediriz.

Bekara avrat boşamak kolaymış meğer. Ne zaman tam muktedir olduk işler umduğum gibi gitmez oldu. Sempatiyle bakanlar bunu esirger oldu. Çünkü ulaşılmaz güç bizi zehirledi. Güç zehirlenmesi yaşadık. Bu gücümüze kim, ne diyebilirdi ki.

Uzatmayalım, geldiğimiz nokta itibariyle dünyayı kurtarmaktan, Türkiye’yi düze çıkarmaktan vazgeçmiş bulunuyorum. Kendimi kurtarsam kâfi noktasına geldim. Çünkü hayal aleminden uyandım ve havadaki ayaklarım yere basmaya başladı. Çünkü dünyaya dair söyleyecek bir şeyimiz olmadığı gibi bizim de diğerlerinden bir farkımız yokmuş dedim ve gerçekle yüzleştim. Maalesef geldiğimiz nokta itibariyle her maceranın sonu nasıl ki hüsransa, bizimki de öyle oldu. Bu şoku hâlâ atamamış bir haletiruhiye içerisindeyim ve hayal kırıklığı yaşıyorum. Bu serüvenin en büyük faydası da bu oldu. En azından ne olduğumuzu öğrenmiş oldum. Ama neye yarar? Zira ben uyandım ama hala bu uykudan uyanmayan milyonlar var.