Küçüklüğümden
beri bir idealim vardı.
Referansım
da Kur'an ve sünnetti.
İnanç
ve düşüncelerimi özgürce yaşamalıydım.
Yaşarken
aynı zamanda dünyaya dair sözüm de olmalıydı. Çünkü dünyada haksızlık ve
kötülük almış başını gitmişti.
Aynı
zamanda bu haksızlık ve kötülüğün de önüne geçmeliydik.
Bunun
için inandığım değerlerin iktidar olması gerekiyordu.
Bu
değerler iktidar olursa at sahibine göre kişneyecek, yönetenler de benimle aynı
idealleri paylaşanlardan olacağı için ülkeye; huzur, güven ve hakça paylaşım
gelecek, kimse inancından ve savunduğu değerlerden dolayı zulme uğramayacaktı.
Herkes
işini yapacaktı. Çünkü adama iş değil, işe adam alacaktık.
Ahbap
çavuş ilişkisi sona erecek, herkes liyakate göre atanacaktı.
Tüm
bunları yaparken tevazuu da elden bırakmayacaktık.
Hasılı
her alanda ülkeye huzur gelecek, iki günümüzü eşit kılmayacak, durmadan çalışacaktık.
Bizi
gören işte şu ya. Şu ana kadar bunlar neredeydi? Daha önce biz yaşamıyormuşuz
da haberimiz yokmuş diyecekti.
Bütün
bu idealleri yerine getirmenin yolu siyasetten geçiyordu. Çünkü bu ülkede bir şeyin
olması için iktidara gelmek gerekiyordu.
Düşünceme
yakın partiler fazla varlık gösteremeden kapatıldı. Zaman zaman koalisyon hükümetlerinde
yer aldı ama gücü olmadığı için ideallerimizi yerine getirmesine izin verilmedi.
Üzerimizdeki
gömleği çıkarırsak belki bu mimli görüntüden kurtulabilirdik. Çıkarıp denedik, oldu.
Bir keyif bir keyif.
İktidar
olup muktedir olamadığımız zamanlarda iyi çalıştık. Bunun sonucu mesafeli olanlar
da bize sempatiyle bakmaya başladı. Bunlar bu işi becerecek dedi. Bir de muktedir
olsak, bizi kim tutar dedik.
Allah
da alın bir de muktedir olun, hiçbir mazeretiniz kalmasın dedi ve nicedir, tam muktediriz.
Bekara
avrat boşamak kolaymış meğer. Ne zaman tam muktedir olduk işler umduğum gibi gitmez
oldu. Sempatiyle bakanlar bunu esirger oldu. Çünkü ulaşılmaz güç bizi zehirledi.
Güç zehirlenmesi yaşadık. Bu gücümüze kim, ne diyebilirdi ki.
Uzatmayalım, geldiğimiz nokta itibariyle dünyayı kurtarmaktan, Türkiye’yi düze çıkarmaktan vazgeçmiş bulunuyorum. Kendimi kurtarsam kâfi noktasına geldim. Çünkü hayal aleminden uyandım ve havadaki ayaklarım yere basmaya başladı. Çünkü dünyaya dair söyleyecek bir şeyimiz olmadığı gibi bizim de diğerlerinden bir farkımız yokmuş dedim ve gerçekle yüzleştim. Maalesef geldiğimiz nokta itibariyle her maceranın sonu nasıl ki hüsransa, bizimki de öyle oldu. Bu şoku hâlâ atamamış bir haletiruhiye içerisindeyim ve hayal kırıklığı yaşıyorum. Bu serüvenin en büyük faydası da bu oldu. En azından ne olduğumuzu öğrenmiş oldum. Ama neye yarar? Zira ben uyandım ama hala bu uykudan uyanmayan milyonlar var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder