Ne zaman bu ülkede
yürekleri dağlayan bir olay vuku bulsa, bu olay enine boyuna değerlendirilmez.
Olayın ne olduğu bile
anlaşılmadan savunmacı tipler hemen devreye girer.
Bir yerde savunmacı tip
varsa haliyle saldıran tip de vardır.
Biri savunmaya geçer, diğeri
saldırmaya.
Devran döner, savunmacı
rolünde olan saldırıya, saldırgan rolündeki de savunmaya geçer.
İkisi birbirinden
beslenir.
Bu puslu havadan da
hiçbir gerçek ortaya çıkmaz.
Niye çıkmaz? Çünkü
hiçbir olay bireysel olarak değerlendirilmez.
Bu bireysel olaydan
hareketle genelleme yoluna gideriz:
Bunlar böyledir zaten.
Daha önce de sicilleri iyi değildir. Şunu daha unutmadık deriz.
Neyin ne olduğu ortaya
çıkmadan algılarla yaşamaya devam ederiz.
Olayın aslı, sıcağı
sıcağına ortaya çıkmadığı gibi yıllar geçse de çıkmaz.
Her kesim yeri geldiği
zaman kullanır durur.
Herkesin yaptığı da
algıdan ibarettir.
Bir yerde algı varsa
algının tarafları da vardır.
Bunlar aidiyet
duygusuyla hareket ederler. Buna sürü psikolojisi de diyebiliriz.
Gerçek ve gerçekle yüzleşmek
değildir dertleri.
Algıdır onları yaşatan
ve hayata bağlayan.
Bu algılar bu şekil algılana
algılana bu algılar olur birer olgu ve biz bunları gerçek olarak kabul ederiz.
Karşı taraf istersen, böyle
değil diye yemin etsin.
Gerekirse ellerinde mahkemeden
berat alsın. Çünkü çamur atılmıştır bir kere. Bu çamurun izi onlara yeter de artar
bile.
Sonra onların kim olduğu
değil önemli olan. Bizim onları ne, nasıl gördüğümüzdür.
Hasılı bu kafa yapısı bu
anlayış bu niyet okuyuculuğu bu önyargı bu kapasite bu çap bu tarafgirlik, bu başkasının
dümen suyuna girme bu didişme bu aklı kiraya verme bu sevgi bu nefret bu övgü ve
sövgü bu savunma ve saldırı psikolojisi bizde olduğu müddetçe neyin gerçek neyin
doğru neyin yanlış olduğu bu dünyada ortaya çıkmaz. Ancak ahirette öğrenilir. Çünkü
ak koyun, kara koyun orada ortaya çıkacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder