Bazı insanlar iyi satıcıdır.
Alttan girer, üstten çıkar, müşteriye yakın ilgi gösterir.
Tatlı diliyle müşteriyi kendine bağlar.
Alıcı olmasa bile o değilden fiyat sormaya gelen müşteriye
satış yapar.
Satarken de ucuz satmaz.
Diyelim ki bu işletme giyim üzerine iş yapan bir iş yeri
olsun.
Bir ürün beğendiniz.
Ama beğendiğiniz bu ürün bütçenizi zorlayacak bir ürün.
Müşteri olarak daha uygun olanı yok mu diye sordunuz.
Var efendim, olmaz olur mu, bizde çeşit bol, her bütçeye
uygun ürün vardır.
Ama size bunu öneririm. Üzerinize çok yakıştı. Bunun giyimi
de kolay.
Bak şu ürünün fiyatı uygun.
İstersen bunu al ama hiç tavsiye etmem. Çünkü bu ürün dosta
gitmez.
Benim için fark etmez. Hangisini alırsan al. İkisi de
satılık der.
Sürekli vitrine ya da dışarı kapının önüne koyduğu rengi
atmış ve kirlenmiş ürünü gösterir.
Fiyatı uygun olan bu ürünü siz olsanız, alır mısınız?
Almazsınız. Çünkü kim alır ıskartaya çıkmış ürünü.
Bu durumda pahalı ve bütçenizi zorlayacak ürünü alır
gidersiniz.
Satıcının dediği ve istediği oldu mu şimdi?
Aslında satıcının hangisini alırsan al demesine bakmamak
lazım. Belki de o ürünü satmak için değil, müşteriye pahalısını satmak için
durduruluyor sürekli.
Birileri iyi satıcıdır, paraya para demez. Birileri de bunu
beceremez, sinek avlar.
Hayatımızın diğer alanları da buna benzer.
Siyasetimiz de böyle.
Birileri allanıp pullanır, yaptıkları anlatılır. Efsaneye
dönüşür.
Buna karşılık karşısına doğru dürüst rakip çıkmaz ya da
çıkarılmaz.
Çıkmak isteyen de daha kendini anlatmadan ya boğulur ya da
bazı vaatlerle bir şekil yanına çekilir.
Bir şekil çıkanların da acziyeti yüzünden okunur.
Seçmen de sandığa giderken düşünür, hangisine vereyim diye.
Bir bakar ki birinin kendine hayrı yok ki bana olsun, bu
bari kötünün iyisi deyip oyunu verir.
Bu durum tezgahındaki kötü ürünü gösterip pahalı ürünü
satan esnafa benzer.
Öyle ya kötü ürünü kim alır.
Böylece piyasa, sadece birilerinin at koşturduğu, borusunu öttürdüğü bir saha olarak kalır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder