30 Ocak 2023 Pazartesi

El Pençe Divan Durmuş Bir Prof.

Yarışma programı yapılan bir kanalda sunucunun yanında sorular soran, bazen ipuçları veren, sorulan soruyla ilgili konunun uzmanı sıfatıyla konu hakkında açıklamalarda bulunan, bazen yarışmacıya destek olmak amacıyla seçeneklerden birini eleyen, programın bir parçası olan Prof. ünvanlı bir akademisyen de yer alıyor. 

Aynı zamanda bilgilendirici özelliği olan bu yarışma programına, kanalları çevirirken denk geldikçe bakmıştım. Program hala devam ediyor mu bilmiyorum. Zaten konum da yarışma değil. Bu yarışmada bir bilen olarak yer alan akademisyeni ele alacağım. 

Tatlı dili, anlatım şekli itibariyle hoşuma giden bu akademisyeni bir TV programında bir siyasinin programında onun yanı başında otururken gördüm. Siyasiye dönük konuştuğu için yüzünü tam göremedim. Ama sesi yabancı değildi. Bugün o programı Youtube'dan bulup soru soran kişinin konuştuğu bölümü buldum. Dikkatli baktım. O Prof'dan başkası değildi. Programın sonlarına doğru da ayakta gördüm. 

Şimdi gelelim bu akademisyenin garibime giden hal ve hareketlerine. Güya akademisyen soru soruyor ama sorudan ziyade övgü ve taltifte bulunuyor. Oturduğu sandalyede önüne eğilmiş bir vaziyette Cumhuriyet dönemiyle günümüzdeki geldiğimiz noktayı kıyaslıyor. Aklı sıra nereden nereye geldik diyor. Verdiği istatistiki bilgiler güncel olmadığı için ilgili sorumluları düzeltme yapma ihtiyacı hissetti. Hatta bir cümlesi var ki 1950'ye kadar bu ülkede diş hekimi bile yoktu dedi. Videonun sonlarındaki ayaktaki hali de dikkatimden kaçmadı. Ceketi ilikli, kravatlı bu kişiyi, ellerini de ceket düğmesinin önünde üst üste koymuş görünce, bu kadar da olmaz dedim. Zira bana vıcık vıcık geldi. 

Bu kişi acaba ilgili partinin yetkili organlarında siyasetin içerisinde mi diye hayatına baktım. Partide bir görevi yoktu. Yani TV programlarında konusunun uzmanı diye kendisine görev verilmiş, üniversitede ders veren bir akademisyen olmanın dışında bir görevi yok.

Partinin icraatlarını öven ve ayakta elleri önde el pençe duruşuna ne denir diye TDK'ye bir baktım. Karşıma "El pençe divan durmak" deyimi çıktı. Bu duruşa ne denirmiş bir bakalım. "Saygı gösterilen kimse karşısında el kavuşturup ayakta durmak" demekmiş. TDK, bir iyilik daha yapıyor. Deyimi cümle içerisinde kullanıyor. İlkokulda iken öğretmenlerimiz de parçada bulup altını çizdiğimiz anlamını bilmediğimiz kelimeleri bu şekil cümle içerisinde kurdururdu. H. Taner'den bir cümle: "Demokraside el pençe divan durup boyun kesmek yoktur, dalkavukluk yoktur." Bir cümle de Peyami Safa'dan: "Doğruldu, el pençe divan durdu, başını önüne eğdi."

Akademisyenin duruşunun ne anlama geldiğini bu vesileyle öğrenmiş oldum. Dalkavuklukmuş yaptığı. Bir de dalkavuğu hatırlayalım: "Kendisine çıkar ve yarar sağlayacak olanlara aşırı bir saygı ve hayranlık göstererek yaranmak isteyen kimse, şaklaban." Madem dalkavukluğu öğreniyoruz. Örnek cümle içerisinde kullanılışına da yer verelim:

"Cahiller, dalkavuklar, mürailer rahat rahat yaşıyor." - P. Safa

"Bunları yaparken hiçbir zaman kendini dalkavuk vaziyetine, düşürmez." - R. N. Güntekin

Dalkavuğun ikinci bir anlamı varmış. O da: “Saraylarda devlet büyüklerini nükteli sözlerle eğlendiren kimse” demekmiş.

Nükteli sözler yoktu konuşmasında ama övgüleriyle vıcık vıcık dalkavukluk yapıyordu.

Siz nasıl karşıladınız bilmiyorum bu akademisyenin yaptığını. Doğrusu ben garipsedim. Konuşmasını, övgüsünü ve ayakta duruşunu bir profesöre yakıştıramadım. Çünkü ben bu ünvanlıları alim olarak görürüm. Alime yakışan da övgü değil, tespittir, öneri sunmaktır. Partinin yetkili organlarında bir görevli değilse, kendisi siyasinin ayağına değil, siyasiler onun ayağına gelmelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder