2 Ocak 2023 Pazartesi

Kim Kazanır?

Yazıma, bir konuda hep kimin dediği olur diye bir soruyla başlamak istiyorum. Kimin olduğunu söylemeyeceğim. Sadece örneklere yer vereceğim. Örneklerden sizler bulacaksınız. Zira size tarif gerekmez. 

Küçük çocuklarıyla beraber markete giden bir aile düşünün. Anne baba alışveriş yaparken ihtiyaç olmayan ve evde olan bir şeyi çocuk istediğinde önce aile çocuklarını evde var, sonra alırız, şimdi müsait değiliz, paramız yeterli değil şeklinde ikna etmeye çalışır. Bazı çocuklar bununla ikna olsa da bazıları vardır ki basar çığlığı. Gerekirse yuvarlanır. Markettekiler ne oluyor diye bakışmaya başlar. Burada kazan kim olur? 

Evde küçük çocuğunuz veya kardeşiniz varsa, evdeki bir şeyi yeter ki istesin. İstediğiniz kadar olmaz deyin. Sonunda kimin dediği olur, bir düşünün. 

Bizim akran bir tanıdığım vardı. Mızıkçı biri idi. Epilepsi hastasıydı. Her oyunun üzerine gelir. Kimse onu oyuna almak istemese de bağırarak çağırarak oyunu bozarım diyerek istemeye istemeye oyuna dahil edilir. Oyuna almakla kalsa, yenildiği zaman kıyameti koparır, ağzından köpükler çıkararak oyunu bozar. Şunu yaparım, bunu yaparım, evimizin camını kırarım tehditleri yapar. Ki dediklerinin şakası da olmazdı. Kaç evin camını kırmıştır. Böyle bir oyunu kim kazanır? 

Bir başka akranımız daha vardı. O da futbol oyununun üzerine gelir. Girmedin, giremezdin tartışması fazla sürmez. Çünkü koşarak topu alır, ta uzaklara vurur. İstenmeyen kişi olmasına rağmen oyuna alınır. Oyun da centilmence sona ermez. İyi oynayan kazanmaz. Burada kim kazanır? 

Tilkinin yüz planı olurmuş, bu planın doksan dokuzu horozu haklamak üzerine olduğunu hepimiz bilirsiniz. Tilki akşam sabah horozun zaafını kollar. Çünkü işi bu. Bugün olmazsa yarın mutlaka bir gedik bulur. Burada da kim kazanır? 

Üst daima haklıdır, bilhassa haklı olduğu anlarda sözü gereğince bu müsabakayı kim kazanır? 

Küçükler böyle. Adı üzerinde küçük. Mızıkçılık yapmada, bencil davranmada, dünyayı kendilerine ait görmede üstlerine yoktur. Bu yola çıkarken de en büyük silahları ağlamaktır. Ağlamanın açamayacağı kapı yoktur. 

Tilkiyi söylemeye gerek yok. Adı üzerinde tilki. Bir şey elde etmek için hile, hurda, desise ne ararsanız, var onda. 

Ast üst ilişkisi olan iki kişi arasında bir niza varsa, üst karşısında astın hiç şansının olmadığını söylemeye gerek yok. 

Küçükler böyle de ta büyükler nasıl? Büyükler de küçüklerin vücutça büyümüş şeklidir. Fiziken ne kadar büyüse de ruhen küçükten farklı değiller. Herkes için aynı şeyi söyleyemem ama bazıları nedense hiç büyümüyor. Her alanda hep kazanmaya alışmıştır. Küçücük bir kayba tahammülü olamaz ve bu yenilgiyi hazmedemez. Tüm hesapları kaybettiğini elde etme üzerine kurar. Bunun için her türlü planı yapar, her imkanı değerlendirir. Plan yapmada tilki gibidir. Ne yapıp ne edecek, kaybettiğini yeniden elde edecek. Bunun için en büyük silahı her yolu mubah görmesidir. Bu konuda en büyük yardımcısı da sessiz yığınların sessizliğidir. 

Evlilik Sözleşmesi

Kız isteme, söz kesme, nişan, kına, düğün ve nikah yapmak suretiyle evliliklerimizi birleştiriyor.  

Başlıklar halinde saydığım bu evlilik aşamalarında tatlı yorgunluğun ötesinde düğünler, ağırlığını erkek tarafı çekmek suretiyle taraflara büyük maddi külfet getirmektedir. Bu külfet dolayısıyla aileler haydi deyince düğüne kalkışamıyor. 

Düğün ve evlilikler büyük maddi külfet getiriyorsa da burada düğünlerden ve düğünlerin getirdiği maliyetleri işlemeyeceğim. Taraflar zorlansa da düğünler bir şekil olup gidiyor. Ya düğün sonrası? Hep cicim ayları şeklinde mi devam ediyor? Buna kimse evet diyemez. Çünkü bazı evlilikler başlar başlamaz, bazısı evliliğin üç beş yılında bitiyor bazısı da uzatmalarla bir süre devam ediyor. Anlatmak istediğim değişik gerekçelerle boşanmaların arttığı. 

Evlilik kadar tasvip edilmese de boşanmalar da haktır. Geçinemiyorlarsa, elbette yollarını ayıracaklar. Yalnız en ufak bir anlaşmazlıkta ayrılmak için mahkeme kapısına başvurmak da doğru değildir. Çünkü her boşanma çoğu insanın bir ömür boyu yaşayacağı, psikolojisinden kurtulamayacağı şekilde onulmaz yaralar açabiliyor. Hele bir de arada çocuk varsa, en büyük sıkıntıyı da çocuk çekmektedir. Bu yüzden evlilikleri birden bitirmemek gerekir diye düşünüyorum. 

Evlilikleri birden bitirmemek için de evlilik aşamasında nikahtan önce veya nikahla birlikte hayatını birleştirecek eşlerin aralarında bir evlilik sözleşmesi yapmalarında fayda var. Bu sözleşme, eşler arasında bir sorun ortaya çıktığı zaman soruna nasıl yaklaşacaklarına dair bir yol haritası olacaktır. Evliliği sağlam temeller üzerine kurmak için eş adaylarının bir araya gelerek inceden inceye düşünmek suretiyle bir sözleşmeye imza atamalarında fayda var. Burada eşlere ufuk açıcı olması için sözleşmeye dair bazı örneklere yer vermek istiyorum:

1.Alacağımız kararları birbirimizle istişare ederek alacağımıza, ortak karar olmadan bir şeyi almaya kalkmayacağıma,

2.Konuştuğumuz konuda hemfikir olmadan tek başına karar vermeyeceğimize,

3.Konuşurken bağırmadan, çağırmadan, şiddete başvurmadan nazik ve kibar bir şekilde saygı ve sevgi çerçevesinde davranacağımıza,

4. Yanımızda bir başkası ve çocuk varken sesimizi yükselterek konuşmayacağımıza,

5. Bir isteğimizin olması için dayatma yapmayacağımıza, isteğimizi sık sık tekrarlamayacağımıza, 

6. Birbirimizin ailesine gereken ilgi, alaka ve saygıyı göstereceğimize, 

7. Ailelerimizi kıyaslamayacağımıza,

8. Bir konuyu konuşmak için uygun ortamı bekleyeceğimize, birimiz sinirli ve gergin olduğunda konuyu başka bir zaman görüşmek üzere erteleyeceğimize,

9. Ev ortamında aramızda olup bitenleri başta ailelerimiz olmak üzere kimseyle paylaşmayacağımıza,

10.Sorunlarımızı kimseye duyurmadan kendi aramızda zamana yayarak çözmeye çalışacağımıza, sorun çözülemediği takdirde aileleri çağırarak sorunumuzu masaya yatıracağımıza, 

11. Birbirimizin kalbini kırdığımız ve üzdüğümüz zaman özür dileyeceğimize,

12. Birbirimizin kırmızıçizgisine saygı göstereceğimize,

13.İyi ve kötü günde sırt sırta vereceğimize, problemin üstesinden birlikte geleceğimize,

14. Birbirimizle hiçbir zaman iletişim ve diyaloğu kesmeyeceğimize... vs.

İşbu sözleşme şahitler huzurunda taraflarca imza altına alınmıştır.

1 Ocak 2023 Pazar

Acınası İnsanlar

Bazı insanlar vardır ki kızıyorum. Sonra kızdığıma kızıyorum. Kızmak yerine bunlara ancak acınır diyorum. Evet acınasılar. Çünkü acınası olduklarını bilmekten de acizler. Hallerini, kapasite ve çaplarını bilmeden her konuda söz söylemekten de geri kalmazlar ve başkasını ayıplarlar. Güçleri yeterse ayıplamakla kalmazlar. Bir kaşık suda boğarlar. Çünkü bunlar;

Hayata tek gözlükle ve başkasının penceresinden bakarlar. 

Kendilerine ait bir duruşları yoktur. Aidiyet duygusuyla güce yaslanarak kimlik sahibi olduklarını sanırlar.

Görüş ve düşünceleri varsa bu fikirlerini değiştirmeden hep aynı düşündüklerini övüne övüne söylerler. 

Dini yaşantıları nasıl bilmiyorum ama kendilerini din konusunda uzman görürler. Hayata hep bu gözle bakarlar. Savundukları din de toplumda kabul görmüş örfe dayalı bir dindir. Geçmişte yazılıp çizilenler günümüzde geçerliliği olmasa dahi bunlar için yol haritası niteliğindedir. Üzerine toz kondurmazlar. Kondurmaya kalkana karşı ağızlarını bozarlar. Bir din dışına atmadıkları kalır. Körler ve sağırlar olarak birbirlerini ağırlarlar. Kendileri gibi düşünmeyene iyi gözle bakmazlar. Dini kendi tekellerinde görürler. 

Kendilerini yenilemeyi zül addederler. 

Okumazlar ve araştırmazlar. Tüm okudukları, sınıf geçmek için okudukları ders kitaplarıdır. Üzerine hiçbir şey koymadan bir ömür boyu satmaya çalışırlar.

Elleri kolay kolay cebe gitmez. Boş mezar bulurlarsa hayır demezler. 

Çoğu sabah akşam siyaset yapar. Kendileri gibi düşünmeyenler nankördür, satılmıştır, yabancıların uşağıdır. Ülkenin tek sahibi ve yerli unsuru olarak görürler kendilerini.

Hayatlarını başkasından korkarak geçirirler. 

Slogan ve hamaset diz boyu.

Konuştuklarıyla, yaptıklarıyla, hal ve hareketleriyle kendi gibi düşünmeyen insanların içerisinde gülünç duruma düştüklerinin de farkında değiller.

Sevdiklerinin gözündeki çöpü görmezken başkasının gözündeki merteği görürler.

Aşırı saldırgan ve savunmacıdırlar.

Ne çağı okuyabiliyorlar ne yeni neslin ne istediğinden haberdarlar.

Ne yazık ki dünyaya ve dünyanın gittiği yöne doğru söyleyebilecekleri bir şeyleri yoktur.