23 Aralık 2022 Cuma

Kız Çocuklarının Başörtüsü ile İmtihanı (4)

Bir önceki yazımda başı örtülü iken sonraki yıllarda başını açan kız çocuklarıyla ilgili iki anekdota yer vermiştim. Bu yaşanmış hikayeler başı açmanın ipuçlarını vermiş olsa da bu yazımda bu konuyu biraz açmak istiyorum.

Din bir inanma, gönül verme ve tercih meselesidir. Kulun inanıp inanmama hürriyetini de Allah insanoğluna irade olarak vermiştir. İnanan, kulluğunun ilk adımını yerine getirmiş, inanmayan ise bu iradeyi kullanarak küfretmiş olur. 

Bir inançta gönülden inanma yoksa burada sağlam ve sahih bir imandan bahsedilemez. İçten inanmadığı halde değişik saiklerle dıştan inanmış görünen insanlar nezdinde Müslüman muamelesi görse de Allah katında bu inanç nifak barındırdığı için bu tiplere de münafık denir. Cehennemin en alt tabakasında bu inanç sahiplerinin olacağı ifade edilir. Anlatmak istediğim, baskı ve cebirin olduğu yerde inançtan bahsedilemez.

Coğrafya kader diye bir söz vardır. Yaşadığımız coğrafya inancımızın şekillenmesinde önemli bir faktördür. Çoğunluğun Müslüman olduğu yerde Müslüman, çoğunluğun Hristiyan olduğu yerde Hristiyan olma ihtimalimiz yüksektir. Diğer dinler için de hakeza. Pek az istisna hariç Müslüman olmamızda kendi irade ve arayışımız değil, çevre ve ailenin etkisi büyüktür. Yani anadan babadan doğma Müslümanız. Pekala Budistlerin yoğun yaşadığı yerde belki de Budist olacaktık ve Budizm'i savunacaktık. Anlatmak istediğim, kahir ekseriyetimiz inandığımız bu dini araştırarak seçmedik.

Buradan yaşantımıza gelmek istiyorum. Yaşantımızda da yaşadığımız muhit ve çevrenin etkisi büyüktür. Din diye yaşadığımız çoğu şey örfün gereğini yerine getirmekten ibarettir. Giyim ve kuşam konusunda her ne kadar başörtüsü Allah'ın bir emri olduğunu kabul etsek de yine pek azımız hariç toplumsal anlayış ve baskıya göre hareket ederiz. El ne der, başkası ne der, toplum ne der, mahalle, eş-dost ne der sözlerini çoğu zaman çevremizde duyarız. Bu da yaşantımızda çevrenin etkisinin büyük olduğuna işarettir.

Başörtüsüne girmeden konuyu biraz dağıttım. Ama değinmek istediğim konuyla ilgili olduğunu belirtmek isterim. Geç de olsa konuya gireyim.

Giyim ve kuşam konusu tıpkı din gibi baskıya gelmez. Aile, okul ve çevrenin; bu yaşa geldin, örtün artık baskısı, kız çocuklarının çoğunun en büyük handikabı. Kız çocuğu daha çocukluk evresini geçirmeden, neyin iyi neyin kötü olduğunu tam kavrayamadan, başörtüsünün gerekliliğini vücudunda ve içinde özümsemeden, hal ve hareketleriyle Müslüman olmadan, kızım sen bu konuda ne dersin demeden küçük yaşta kız çocuklarının başına örtü geçirmek bu çağın çoğu çocukları için bir kabustur. Kız bu baskıyla çevresindeki arkadaşlarının giyim kuşamlarına özenti duyarak toplum içinde yaşamaya devam ediyor. Yaşıyor ama gelin bu durumu bir de bu küçük kızlara sorun. Hepsinin olmasa da çoğu, beyninden aşağıya sıcak su dökülmüş hisseder. Bu durum çocuğun psikolojisinin sağlıklı gelişmesini engellemektedir.

Bu haletiruhiye içerisinde kızımız sağına soluna özenti duyarak büyürken ilk fırsatta başımdaki bu örtüden kurtulacağım duygusunu içinde taşıyor. 

Maddi ve manevi baskıyla başını örttüğümüz bu kız çocuğu, çoğu zaman örtündüğü örtünün ağırlığını, neyi temsil ettiğini kavrayamadığı için örtü dışındaki giyim ve kuşamda, üzerindeki örtüyle bağdaşmayacak şekilde giyinme yoluna gidebiliyor. Örtüyle birlikte makyaj yapıyor. Aslında çoğunluğu tenzih ederim ama bu görüntüsüyle, bakmayın benim başımın örtülü olduğuna, ben de sizin gibi modern biriyim demeye getiriyor. Alt giyimleri, hal ve hareketleri başörtüsüyle uyumlu olmayan nicelerine, çevresi bir de başörtülü olacak. Yakışıyor mu sana dediğini en azından duymuşsunuzdur.

Yazımı uzatmadan, başka sebeplere değinmeden kısaca şunu söyleyeyim: Tıpkı inanma konusunda olduğu gibi giyim kuşam konusunda baskı yapmak iyi niyete rağmen müspet sonuç doğurmuyor. Kızımız fırsatını bulunca başında hissettiği ağırlığı atıyor. Bu tip çocukları ayıplayacağımıza, bak bak, başını açmış diyeceğimize, biz büyükler nerede hata yapıyoruz ki bu çocuklar şimdi isyana uğruyor sorusunu kendi kendimize sormamız, en azından üslubumuzu ve davranışımızı değiştirmek zorundayız. Unutmayalım ki başı örtmek de tıpkı din gibi bir gönül ve irade işidir. Din sevgidir, din iknadır. Sevgisini veremediğimiz din, dinden başka her şeye benzer. İkna edemediğimiz doğru, doğru değildir. Çocuklarımızı ikna etmek, bu konuda sabırlı olmak ve zamana bırakmak en uygun olanıdır diye düşünüyorum. Bu çocuklarımızın başına verdiğimiz önemi; ahlakına, hal ve hareketlerine verelim. Çocuklarımızın önce vücutları Müslüman olsun, inanın arkası gelir. Bilelim ki ki iyi bir iş yapacağız, çevrem bizi ayıplayacak diye kurduğumuz baskıdan dolayı çocuklarımızı tamamen kaybedebiliriz. Biz sadece telkin ve tavsiyede bulunalım, ikna etmeye çalışalım. Nuh peygamberin bile oğlunun hidayetini sağlayamadığını hatırımızdan çıkarmayalım. Oğlu kafir olarak dünyasını değiştirmiştir. Lütfen dinin sevgisini ihmal etmeyelim. Bir an için o çocukların yerine kendimizi koyup empati yapalım. Onlarla baba kız, anne kız olarak arkadaş gibi konuşmayı deneyelim. Zira konuşmanın ötesinde yapacağımız bir şey yok. Onları dinleyip anlamaya çalışalım. Tüm bunları yaparken onların yaşadığı psikolojiyi anlamayı ihmal etmeyelim. 

Kız Çocuklarının Başörtüsü ile İmtihanı (3)

Başörtüsüne bu toplum yabancı olmamasına rağmen başı kapatmak da başı açmak da dikkat çeker. Yazımın bu bölümünde bir zamanlar başı örtülü iken sonradan başını açanlardan iki örnek vermek istiyorum.

Lisede görev yaparken kayıt zamanı bir kız çocuğu annesiyle birlikte okul hakkında bilgi almak için yanıma geldi. Anne birkaç şey sorduktan sonra kızı, bir şey sorabilir miyim dedi. Buyur kızım dedim. Bu okulda başı örtmek zorunlu mu dedi. Kendisine, olur mu öyle şey? İsteyen başını örter isteyen örtmez. Başı açık kızlarımız var. Sen de istemezsen örtmezsin. İleride kendi rızan ile örtüneceğini umuyorum dedim. Bu cevabım kızı rahatlattı. Ama annesi rahat durmadı. Koluyla kızını dürterek örteceksin örteceksin. Buna mecbursun dedi. Rahatlayan kızın morali bozuldu. Anneye, hanımefendi, bizde baskı yok, lütfen siz de baskı yapmayın çocuğunuza dedim. 

Pazartesi okullar açıldı. Bu okuldan tayinim çıktığı için yerime bakacak yöneticiye, konuşmayı yapmasını istedim. Tüm öğrenciler  ilk gün tören alanında sıraya girmişlerdi. Veliler de en arka tarafta bekleşiyor. Müdürlüğe vekalet eden arkadaş aldı eline mikrofonu. Eğitim ve öğretim yılının hayırlı olmasını temenni ettikten ve okul hakkında bilgi verdikten sonra şu sözleriyle son noktayı koydu: Aranızda 10 kadar başı açık görüyorum. Tüm başlar hemen kapatılacak. Bundan sonra başı açık kimseyi görmeyeceğim. Bu size son uyarım dedi. Hayda dedim içimden.

Bu kız bu okula devam etti mi, devam etti ise başı açık mı okudu, kapattı ise okul bittikten sonra hala başı kapalı mı bilmiyorum. Çünkü o okuldan ayrıldım. 

*

Tanıdığım bir aile var. Çocuklarını ilkokuldan sonra önce imam hatip ortaokuluna sonra da İHL'ye yazdırdılar. Kız bu okulları bitirdi. Halen açıktan üniversite okuyor. 

Aile bir gün yardım istedi benden. Kalktım gittim. Önce aileyle görüştüm. Kızları başını açacakmış. Açacağım diye tutturmuş kız. Biz ikna edemedik. Bir de sen konuş dediler. Açarsa açsın, delikanlı kıza ne diyebilirsiniz ki. Baskı yapmayın. Kendi haline bırakın dedim. Biz bunu kaldıramayız. Sen de böyle dersen, başkasına ne diyelim? Babası imam. Gören ne der? Hocanın kızı başını açmış demezler mi? Açsın da bir göreyim dedi kızın annesi. Yarın evlendikten sona başını açarsa ne yapabilirsiniz dedim. Bir şey diyemeyiz ama burada açmayacak dedi. Sonra babasıyla görüştüm. Açsın da bir göreyim dedi.

Ardından başını açacak kızla görüşmeyi denedim. İlk görüşmeyi psikolojik durumum iyi değil diye kabul etmedi. Başka zaman konuşur musun dedim. Olur dedi. Bir başka gün için randevulaştık.

Anlat bakalım, niye açacaksın. Ki sen okuduğun okulda bu örtünün ne olduğunu, niçin örtünülmesi gerektiği bilgisini aldın dedim. “İlkokulu bitirir bitirmez 5.sınıftan beri başını örteceksin baskısı uyguladılar. Başımı örtmem dediğim için ağabeyim beni dövdü. Bu zamana kadar istemeyerek başımı örttüm” dedi. Kendisine, ailen baskı yaparak yanlış yapmış, en büyük ayıbı da ağabeyin yapmış. Ben ailenle tekrar görüşürüm. Açıp açmamak kendi tercihin. Yalnız aileni ikna edebilmem için bu kararını biraz ertele. Çünkü burası küçük bir yer. Seni dışarıda gören, başını açmış. Bir de hocanın kızı. Üstelik imam hatipli demeyecek mi dedim. Der ama olsun dedi. İyi de sen ve ailen her söyleyene cevap vermek, belki de tartışmak zorunda kalacaksın. Ailenin düştüğü durumu gözümün önüne bir getir dedim. Benim hayatımdan başkasına ne? Ailem etkilenecek diye hayatımı bu şekilde sürdüremem dedi. Elbette hayat senin, tercihler de senin. Sonuçlarına katlanabilmeyi göze almalısın. Zira moral bozanlar, dudak bükenler çıkacaktır. Bence bu muhitten gidinceye kadar bu kararını ertelemende fayda var. Unutma ki zaman her şeyin ilacı dedim. Tamam dedi.

Şimdilik orta yolu bulup ayrıldık. Sonrası bir daha bu konuda konuşmadık. Açıldığını veya kapalı durduğunu bilmiyorum. Ama anlattıklarından gördüğüm kadarıyla kızımız yaşadığı süreçten etkilenmiş, baskıyla örtünmüş olmasına rağmen örtü kendisine bir şey vermemiş. Okuduğu okul ve arkadaş çevresi de. Başında her örtüyü gördüğünde belki de yediği dayak gözünün önüne geliyordur. Açarak içindeki özlemi giderecek, kendini baskıdan kurtulmuş hissedecek, kendince özgürlüğe kavuşacak. 

Bu konuyu bu yazı ile bitirmek istiyordum. Gördüğünüz gibi bitiremedim. Başını açanların örtüyü atma sebepleri üzerinde duracağım bir yazı daha yazacağım. 

22 Aralık 2022 Perşembe

Kız Çocuklarının Başörtüsü ile İmtihanı (2)

Başörtüsü çözülmeye çözüldü. Kız çocukları istediği yerde okuyabiliyor istediği yerde çalışabiliyor. Ama geçmiş tahrifat, birçoklarında derin izler bıraktı. Bu yazımda da bunun üzerinde durmaya çalışacağım. 

Kimi okurken başını açtı. Bir daha başını kapatmadı.

Açanların bir kısmı psikolojik sorun yaşadı. İlaç tedavisi gördü. Belki hala ilaç almaya devam ediyor.

Başını açmayıp görevinden atılanların bir kısmı travma yaşadı. Belki hala yaşıyor.

Okulunu yarım bırakanlar bu muameleyi hiçbir zaman kabullenmedi. (Bunda da haksız sayılmazlar.)

Yarım kalan eğitimini yurtdışında tanamlayanların ne tür sıkıntılar çektiklerini bir Allah bir aileleri bir de kendileri bilir. Ki bir kısmı da yabancı dil sorununu çözemediği için yurtdışındaki okulunu da bitiremedi.

Mağdur olanların hepsinin mağduriyeti giderilmese de kimi mağdurlar ön plana çıkarıldı. Bu mağduriyetlerinin karşılığını fazlasıyla gördü.

Başörtüsü ile birlikte katsayı kararı işin tuzu biberi oldu. Yüksek puanına rağmen birçok öğrenci, istediği bölümde okuyamadı. Katsayı konusunda erkek öğrenciler de aynı mağduriyeti yaşadı. Çoğu, hayallerindeki meslek dışında başka alanlarla yetinmek zorunda kaldı.

Başörtüsünün, bir kesim tarafından sürekli gündemde tutulması, bazılarında "Bu Müslümanların başörtüsünden başka derdi yok mu?" serzenişlerini dile getirmelerini beraberinde getirdi.

Başörtüsü mağduriyetinden dolayı kendisini itilmiş ve ötekileştirmiş hisseden bazı kız öğrenciler sonradan görev alabilseler de yaşadıkları süreç dolayısıyla çok sağlıklı görev yapamadı ve verimli olamadı.

Başörtüsü mücadelesine katılan, destek veren niceleri, bazı başı örtülülerin başörtüsü dışındaki giyim ve kuşamlarını, hal ve hareketlerini beğenmeyerek "Biz bunun için mi mücadele verdik?" dediklerine şahit olanlarınız vardır. (Buna başörtüsü dün sorundu, bugün de sorun denebilir. Kimsenin örtünüp açılmasında değilim. Kimsenin ne şekilde giyinmesine de karışacak durumum yok. Zaten karışmaya kalkanlara da bazı kadınlar” Siz ne karışırsınız? Çekin ellerinizi üzerimizden” deyiveriyor. Ne derlerse desinler ama başörtüsü bir simge bir duruş bir zihniyeti temsil ediyor. Kadın ve kızlar kızsa da toplum başörtülüden başta giyimde özen ister. Çünkü başörtüsünün bir ağırlığı bir misyonu var. Öyle başını örtmüşler var ki keşke açık olsa diyesi geliyor insanın. Öyle bir görüntü veriyor ki bakmayın başımın kapalı olduğuna. Şekil A da göründüğü gibiyim diyenler, bu örtünün ağırlığını hafiflettiğini düşünüyorum.)

Zamanında başörtüsü mücadelesi vermiş, açmam diye direnmiş bazı kız öğrenciler hiçbir baskı olmamasına rağmen sonradan kendi isteğiyle başını açmıştır.

Bugün İHL okumuş bazı kız öğrenciler, okul bittikten sonra başını açma yoluna gitmiştir. Sayısının çok az olduğunu söyleyemem.

İHL okumamasına rağmen aile ve toplumun telkiniyle ya da başkası ne der endişesiyle başlarını örten niceleri baş örtüsünü atmaya başladı.

Diğer yazımda da bir zaman başörtülü iken sonradan başını açanlar üzerine yazmaya çalışacağım.