16 Aralık 2022 Cuma

Mağduriyetten Ekmek Yiyenler

Kimse mağduriyet yaşamak istemez. Çünkü her mağduriyet bir sıkıntıdır. Bu sıkıntı bir anlık olabileceği gibi bazen yıllar yılı da sürebiliyor. Hatta yaşanan mağduriyet kişinin belleğinde yer edinebiliyor ve kişi, hayatı boyunca bunun etkisinde kalabiliyor. Özellikle hak etmeden maruz kalınan mağduriyetler kişide derin izler bırakabilir. Çoğu zaman da dengeli hareket edebilmesinin önüne geçebiliyor. Bu, içe kapanma şeklinde olabildiği gibi fırsat eline geçtiği zaman öç alma duygusunu da tetikleyebiliyor.

Bazı mağduriyetler kişinin geleceğini etkileyip ikbalini yok etse de bazıları vardır ki yürü ya kulum cinsindendir yani kişinin önünü açan mağduriyetlerdir. Özellikle siyaseten yaşatılan mağduriyetler, inanç ve fikir özgürlüğü yönünden yaşatılan mağduriyetler, anlaşılması zor ve kamuoyunun ikna olamadığı uyduruk disiplin ve hapis cezaları örnek olarak verilebilir. Hepsi aynı kefeye konmasa da yaşattırılan mağduriyet dolayısıyla bu mağduriyetten uzun yıllar hatta hayatı boyunca ekmek yiyen, yemeye devam eden ve devam edecek olanlara bazı örneklere burada yer vermek istiyorum:

80 ihtilali sonrasında hapis yatan nice kişiler, yaşadıkları bu sürecin ardından uzun yıllar TBMM'de vekil olabilmişlerdir. Aşağı yukarı her partide var böyleleri. 

İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı iken okuduğu bir şiir yüzünden Erdoğan'ın dört ay hapis yatması, bir süre siyasi yasaklı olması belki de önünü açan ve 20 yıldır siyasette sözü geçen biri olmasında en önemli faktördür. 

Ak Partide kaç dönem vekillik yapan aynı zamanda parti genel başkanlığı görevini yürüten Konya milletvekili ve aynı zamanda İnsan Hakları Komisyonu Başkanı olan Leyla Şahin Usta, başörtülü olarak tıp fakültesini bu ülkede bitiremeyip öğrenimini yurtdışında tamamlayan mağdurlardan biri. 

Halen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Ekrem İmamoğlu'nun kesinleşme süreci tamamlamayan aldığı hapis ve siyasi yasak cezası, Erdoğan'ın siyasette söz sahibi olmasına benziyor. Bu konuda son sözü İstinaf ve Yargıtay söyleyecek. Çok anormal bir gelişme olmazsa İmamoğlu hakkındaki yargının kesin kararı 2023 seçim sonrasına kalacak. Ceza onanır veya kaldırılır ama bilelim ki bu ara karar seçim boyunca konuşulacak. Önü kesilmeye çalışıldı denecek. Belki de bu karar, adayını açıklamakta zorlanan Altılı Masaya, bu işin lamı cimi yok. Adayınız İmamoğlu mesajı veriyor. İmamoğlu aday yapılır mı, yapılırsa Cumhurbaşkanı seçilir mi, bunu zaman gösterecek ama haklı veya haksız alınan veya verilen bu ceza, İmamoğlu'nu kahraman yapmaya ve önünü açmaya yönelik bir hamledir. Bunun izlerini karar açıklanır açıklanmaz İmamoğlu cephesindeki sevinç gösterilerinden görebiliriz. Normal şartlarda alınan ya da verilen bir cezaya ağır olsun, hafif olsun üzülünür. Sahi, kim ya da kimler aldığı 2 yıl 7 ay, 15 günlük hapis cezasına bu şekil sevinebilir? Kim, ne derse desin, mağdur rolüne bürünmüş bu sevinç gösterisi İmamoğlu'nu kahraman yapmaya yönelik önemli bir hamledir. Tutar veya tutmaz ama görünen o ki Ekrem İmamoğlu da bu mağduriyetten ekmek yiyecek. 

15 Aralık 2022 Perşembe

Ya Tutarsa Siyaseti

Siyasetimizi takip edenler bilir, bizim siyasetimiz, birilerinin parti kurup haydi kozlarımızı paylaşalım, kim yenerse ülkeyi o yönetsin üzerine yürümüyor. Birileri oyun kurucu. Bunlara üst akıl diyebiliriz. Bunlar Türk siyasetine yön verirler. Pek az istisna hariç kurdukları senaryolar kurguladıkları şekilde sonuçlanır. Siyasetçilerimize ve seçmenlere de düşen bilerek veya bilmeyerek senaryonun amacına hizmet etmektir. Yani figüranlık ya da oluşturulan algıya gönüllü veya gönülsüz teslimiyettir.

Üst akıl, sonuçlara etki etmek için siyasetimizi dizayn eder. Bazen bir zamanlar dördüncü kuvvet kabul edilen basın ve medyayı bazen "Genç subaylar rahatsız" başlığı attırılarak askeri bazen sendika ve odaları bazen yargıyı bazen arşivdeki kasetleri devreye sokar. Bazen ülke ekonomik krize sürüklenir bazen de terörü azdırarak terörden medet beklenir. Korku ve ümitsizlik pompalanır. Tüm bunlar ve daha fazlası, kamuoyunu olumlu veya olumsuz şekilde etkilemek, siyasete soyunan kimselerin kimini gözden düşürmek kiminin de yıldızını parlatmak amacıyla yapılır. Yani amaç seçmenin çoğunluğunu bir yöne kanalize etmektir. Mağduriyet oluşturarak kahraman ve kurtarıcı bulmaktır. Bunun için de çok çaba sarf etmiyorlar. Nasılsa oluşan algı ile planları tıkır tıkır işliyor. Seçmen, oluşturulan algı üzerinden siyasi tercihini belirlerken bunlar da yine büyük bir iş yaptık diyerek perde gerisinde kıkır kıkır gülüyor.

Örnek mi istersiniz? Çok eskiye gitmeyeceğim. Buyurun: İstanbul Belediye Başkanı iken okuduğu şiir yüzünden Erdoğan'a mahkumiyet verilmesi ve siyasi yasaklı hale getirilmesi. Bu kararın sonucunda da Erdoğan'ın belediye başkanlığı düşürülmüştü. Biraz aklıselim düşünülse, başkasının yazdığı, okunması yasak olmayan bir şiiri okumasından dolayı bir kimseye ceza verilse buna kargalar bile güler. Kararı verenlerin niyeti Erdoğan'ın önünü kesmek, muhtar bile olmasının önünü kesmek ise de sonuçları itibariyle düşünüldüğünde, burada oluşturulan mağduriyet, Erdoğan'ın önünü açmıştır ve Sayın Erdoğan 20 yıldır bu ülkeyi tek başına yönetiyor. 

Özetlersek, Erdoğan'ın uzun yıllar bu ülkede söz sahibi olmasında ve oylarını artırmasında; şiir yüzünden ceza alıp hapis yatması, ilaveten siyasi yasaklı kılınması, 28 Şubat süreci, 367 garabeti, 27 Mart dijital muhtırası gibi müdahalelerin katkısı büyüktür. Burada sormak lazım. Halihazırda önü kesilmek istenen Erdoğan mı mağdur, önü kesilsin diye ceza verelim diyenler mi? 

Gelelim İstanbul Büyükşehir Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu. Başkana verilen hapis ve siyasi yasak cezası, nihai karar olmamasına rağmen verilen bu ceza, ister istemez Erdoğan'ın önünü kesme niyetini akla getiriyor. Dün Erdoğan'ı mağdur edenler bugün İmamoğlu'nu mağdur etmek istiyor. Süreç aynı, sadece aktörler farklı. 

İmamoğlu Erdoğan olabilir mi? Bunu zaman gösterecek olsa da bu kararla, adaylığı dillendirilen Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanlığı adaylığının önü kesilmiş, İmamoğlu'nun ise adaylığının önü açılmış oldu. İmamoğlu aday olunca kazanır mı? Bunu da zaman gösterecek. Halihazırda görünen, yazılan bu senaryonun aynısını film olarak seyrettik biz. 

Harçlıklarda Gidişat

Vay efendim, harçlığını bundan sonra döviz olarak istiyormuş. Sebebi de ben harçlığını kendisine ulaştırmadan harçlığı eriyormuş. Bir de iyilik lutfeder gibi ister dolar ister EURO olarak verebilirmişim.

Şaka yapıyor olmalı diye yüzüne baktım. Seni kerata seni diyerek güldüm. Hiç olmadığı kadar ciddiyim dedi.

Yahu ben dövizle mi alıyorum da benden döviz istiyorsun dedim. Hayatın acı gerçeği bu. Maalesef gerçekler acıdır. Kendimi düşünmek zorundayım dedi.

İyi oğlum, bu gerçekliğin suçlusu ben miyim dedim. O da ben miyim dedi. Evde suçlu bulamadık. Hoş, dışarıda da yok. Suç orta yerde sahibini arayıp duruyor. Çok bekler daha. Zira suçun sahibi olur mu?

Neyse uzatmayalım, aynı yastığa baş koyduğum annesi de oğlan haklı demez mi? Yeni bir aile faciasına sebebiyet vermemek için dediğiniz gibi olsun. Yalnız harçlığın ederi ne ise döviz cinsinden TL olarak vereyim dedim. Ona da yanaşmadı. Anlatamadım galiba. Harçlığım erir dedi tekrar. Burnumdan soluyorum dedim. Hakkımı istemek ne zamandan burundan soluma sebebi dedi. O zaman hesabından bir döviz hesabı açtır. Gönderdiğimi dövize çevir dedim. Ben sanal dövizi ne yapayım? Döviz dediğin cebimde olmalı. Haydi bundan da geçtim. Bir OHAL'den bahsediliyor. Parama el konabilir dedi. Oğlum, aslı yokmuş. Yetkili ağız açıkladı dedim. Şu aşamadan sonra kendim dahil kimseye güvenmiyorum. Zira kime güvendi isem, beni yarı yolda bıraktı. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Zira güvendiğim dağlara hep karlar yağdı. O yüzden nakit istiyorum dedi. O zaman TL vereyim, döviz bürosundan kendin al dedim. Yav baba, bana TL deme. Dövizciye giderim gitmeye ama ya ben döviz alırken gören biri, ulen ahlaksız, TL varken döviz alınır mı? Bu yaşadıklarımız senin yüzünden derse ne yapacağım? Ölür müsün, öldürür müsün bu durumda. Oğlum, abartıyorsun dedim. Tamam, döviz almaya giderim ama gidinceye kadar kur değişirse farkını alırım tamam mı dedi. Tamam, ulen, dediğin gibi olsun dedim.

Hasılı bir aile faciasına sebebiyet vermeden bu işi şimdilik hallettik. Birileri yüksek kur politikası izlese de ben kurun düşmesini dört gözle bekleyeceğim. Eşeğin aklına karpuz kabuğu getirme derseniz, benim oğlanın sosyal medyası yok. Siz düşünün derim. 

Not: Yazının gerçeklikle bir alakası yoktur. 15.12.2021