Ana içeriğe atla

Mağduriyetten Ekmek Yiyenler

Kimse mağduriyet yaşamak istemez. Çünkü her mağduriyet bir sıkıntıdır. Bu sıkıntı bir anlık olabileceği gibi bazen yıllar yılı da sürebiliyor. Hatta yaşanan mağduriyet kişinin belleğinde yer edinebiliyor ve kişi, hayatı boyunca bunun etkisinde kalabiliyor. Özellikle hak etmeden maruz kalınan mağduriyetler kişide derin izler bırakabilir. Çoğu zaman da dengeli hareket edebilmesinin önüne geçebiliyor. Bu, içe kapanma şeklinde olabildiği gibi fırsat eline geçtiği zaman öç alma duygusunu da tetikleyebiliyor.

Bazı mağduriyetler kişinin geleceğini etkileyip ikbalini yok etse de bazıları vardır ki yürü ya kulum cinsindendir yani kişinin önünü açan mağduriyetlerdir. Özellikle siyaseten yaşatılan mağduriyetler, inanç ve fikir özgürlüğü yönünden yaşatılan mağduriyetler, anlaşılması zor ve kamuoyunun ikna olamadığı uyduruk disiplin ve hapis cezaları örnek olarak verilebilir. Hepsi aynı kefeye konmasa da yaşattırılan mağduriyet dolayısıyla bu mağduriyetten uzun yıllar hatta hayatı boyunca ekmek yiyen, yemeye devam eden ve devam edecek olanlara bazı örneklere burada yer vermek istiyorum:

80 ihtilali sonrasında hapis yatan nice kişiler, yaşadıkları bu sürecin ardından uzun yıllar TBMM'de vekil olabilmişlerdir. Aşağı yukarı her partide var böyleleri. 

İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı iken okuduğu bir şiir yüzünden Erdoğan'ın dört ay hapis yatması, bir süre siyasi yasaklı olması belki de önünü açan ve 20 yıldır siyasette sözü geçen biri olmasında en önemli faktördür. 

Ak Partide kaç dönem vekillik yapan aynı zamanda parti genel başkanlığı görevini yürüten Konya milletvekili ve aynı zamanda İnsan Hakları Komisyonu Başkanı olan Leyla Şahin Usta, başörtülü olarak tıp fakültesini bu ülkede bitiremeyip öğrenimini yurtdışında tamamlayan mağdurlardan biri. 

Halen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Ekrem İmamoğlu'nun kesinleşme süreci tamamlamayan aldığı hapis ve siyasi yasak cezası, Erdoğan'ın siyasette söz sahibi olmasına benziyor. Bu konuda son sözü İstinaf ve Yargıtay söyleyecek. Çok anormal bir gelişme olmazsa İmamoğlu hakkındaki yargının kesin kararı 2023 seçim sonrasına kalacak. Ceza onanır veya kaldırılır ama bilelim ki bu ara karar seçim boyunca konuşulacak. Önü kesilmeye çalışıldı denecek. Belki de bu karar, adayını açıklamakta zorlanan Altılı Masaya, bu işin lamı cimi yok. Adayınız İmamoğlu mesajı veriyor. İmamoğlu aday yapılır mı, yapılırsa Cumhurbaşkanı seçilir mi, bunu zaman gösterecek ama haklı veya haksız alınan veya verilen bu ceza, İmamoğlu'nu kahraman yapmaya ve önünü açmaya yönelik bir hamledir. Bunun izlerini karar açıklanır açıklanmaz İmamoğlu cephesindeki sevinç gösterilerinden görebiliriz. Normal şartlarda alınan ya da verilen bir cezaya ağır olsun, hafif olsun üzülünür. Sahi, kim ya da kimler aldığı 2 yıl 7 ay, 15 günlük hapis cezasına bu şekil sevinebilir? Kim, ne derse desin, mağdur rolüne bürünmüş bu sevinç gösterisi İmamoğlu'nu kahraman yapmaya yönelik önemli bir hamledir. Tutar veya tutmaz ama görünen o ki Ekrem İmamoğlu da bu mağduriyetten ekmek yiyecek. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde