Siyasetimizi takip edenler bilir, bizim siyasetimiz, birilerinin parti kurup haydi kozlarımızı paylaşalım, kim yenerse ülkeyi o yönetsin üzerine yürümüyor. Birileri oyun kurucu. Bunlara üst akıl diyebiliriz. Bunlar Türk siyasetine yön verirler. Pek az istisna hariç kurdukları senaryolar kurguladıkları şekilde sonuçlanır. Siyasetçilerimize ve seçmenlere de düşen bilerek veya bilmeyerek senaryonun amacına hizmet etmektir. Yani figüranlık ya da oluşturulan algıya gönüllü veya gönülsüz teslimiyettir.
Üst akıl, sonuçlara etki etmek için siyasetimizi dizayn eder. Bazen bir zamanlar dördüncü kuvvet kabul edilen basın ve medyayı bazen "Genç subaylar rahatsız" başlığı attırılarak askeri bazen sendika ve odaları bazen yargıyı bazen arşivdeki kasetleri devreye sokar. Bazen ülke ekonomik krize sürüklenir bazen de terörü azdırarak terörden medet beklenir. Korku ve ümitsizlik pompalanır. Tüm bunlar ve daha fazlası, kamuoyunu olumlu veya olumsuz şekilde etkilemek, siyasete soyunan kimselerin kimini gözden düşürmek kiminin de yıldızını parlatmak amacıyla yapılır. Yani amaç seçmenin çoğunluğunu bir yöne kanalize etmektir. Mağduriyet oluşturarak kahraman ve kurtarıcı bulmaktır. Bunun için de çok çaba sarf etmiyorlar. Nasılsa oluşan algı ile planları tıkır tıkır işliyor. Seçmen, oluşturulan algı üzerinden siyasi tercihini belirlerken bunlar da yine büyük bir iş yaptık diyerek perde gerisinde kıkır kıkır gülüyor.
Örnek mi istersiniz? Çok eskiye gitmeyeceğim. Buyurun: İstanbul Belediye Başkanı iken okuduğu şiir yüzünden Erdoğan'a mahkumiyet verilmesi ve siyasi yasaklı hale getirilmesi. Bu kararın sonucunda da Erdoğan'ın belediye başkanlığı düşürülmüştü. Biraz aklıselim düşünülse, başkasının yazdığı, okunması yasak olmayan bir şiiri okumasından dolayı bir kimseye ceza verilse buna kargalar bile güler. Kararı verenlerin niyeti Erdoğan'ın önünü kesmek, muhtar bile olmasının önünü kesmek ise de sonuçları itibariyle düşünüldüğünde, burada oluşturulan mağduriyet, Erdoğan'ın önünü açmıştır ve Sayın Erdoğan 20 yıldır bu ülkeyi tek başına yönetiyor.
Özetlersek, Erdoğan'ın uzun yıllar bu ülkede söz sahibi olmasında ve oylarını artırmasında; şiir yüzünden ceza alıp hapis yatması, ilaveten siyasi yasaklı kılınması, 28 Şubat süreci, 367 garabeti, 27 Mart dijital muhtırası gibi müdahalelerin katkısı büyüktür. Burada sormak lazım. Halihazırda önü kesilmek istenen Erdoğan mı mağdur, önü kesilsin diye ceza verelim diyenler mi?
Gelelim İstanbul Büyükşehir Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu. Başkana verilen hapis ve siyasi yasak cezası, nihai karar olmamasına rağmen verilen bu ceza, ister istemez Erdoğan'ın önünü kesme niyetini akla getiriyor. Dün Erdoğan'ı mağdur edenler bugün İmamoğlu'nu mağdur etmek istiyor. Süreç aynı, sadece aktörler farklı.
İmamoğlu Erdoğan olabilir mi? Bunu zaman gösterecek olsa da bu kararla, adaylığı dillendirilen Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanlığı adaylığının önü kesilmiş, İmamoğlu'nun ise adaylığının önü açılmış oldu. İmamoğlu aday olunca kazanır mı? Bunu da zaman gösterecek. Halihazırda görünen, yazılan bu senaryonun aynısını film olarak seyrettik biz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder