14 Kasım 2022 Pazartesi

Lanet Olsun! *

Bir insanın, bir grubun, bir örgütün haklı ve haksız bir davası olabilir. Davasında nihai hedefe ulaşabilmek için önündeki engelleri kaldırmak isteyebilir. İsteklerini yerine getirmek için demokratik yolları kullanabilir. Haklı davasına taraftar bulmak ve haklılığını göstermek için kitlelere kendini anlatabilir. Yani şiddete ve baskıya başvurmadan davasını anlatmak için her yolu deneyebilir. Tüm bu mücadelesine kimsenin diyeceği olamaz.

Ama bu insan, bu grup, bu örgüt, nihai hedefine ulaşmak için korku, şiddet, cebir, baskı uyguluyor; terör estiriyor, pusu kuruyor, kan akıtıyor, gözünü kırpmadan bir cana ve canlara kıyıyor ve katliam yapıyorsa yani başkalarının huzurunu bozarak mutlu olmak istiyorsa, bilsin ki başkalarının huzurunu bozarak kimse huzur bulamaz. Zira bu dünya kimseye kalmaz ve eden bulur.

Diyelim ki birileri haklı davasını kabul etmiyor, sürekli mağdur ediliyor. Bu durumda vuruşma yolunu seçti. Mertçe çıkıp kozunu paylaşması gerekmez mi? Haklı davasına kim engel oluyorsa onu temizlenmeli değil mi? Mesela önündeki engel asker olabilir, polis olabilir, devletin diğer güvenlik güçleri olabilir. Tavsiye edilmez ama başka çaresi kalmadı. Bunları öldürme yoluna gitmesi gerekmez mi? Tüm bunlar bir yere kadar anlaşılabilir. Güvenlik güçleri hedefe ulaşmasını engelliyor. Bunlar da önlerindeki engelleri kaldırıyor dersin. 

Ama haklı davasını ikame etmek için elinde silahı olmayan, çarşı-pazar dolaşan, alışveriş yapan, cadde ve sokaklarda yürüyüş yapan insanların yani hiçbir şeyden haberi ve dahli olmayan sivillerin arasına dalarak canlı bomba olmanın, sivillerin içine girerek bomba atmanın, gelip geçeni taramanın hiçbir haklı ve masum izahı olamaz. Elinde silahı olmayan çoluk çocuğa, yaşlı ve gence hayatı zindan etmenin insanlıkla bir alakası yoktur. Bunun adı Ali'ye kızıp hıncını Veli'den almaktır. Güçlüye gücü yetmeyenin öcünü güçsüzden almasıdır. Korkaklıktır bunun adı. Bu yollara başvuranların hiçbir haklı davası olamaz. Bu tip örgütler kan akıtmanın, masum canlara kıymanın ötesinde hiçbir amaca hizmet edemez. 

Masum olduklarını bile bile sivillerin arasına dalıp bomba yağdırmak düpedüz acizliktir. Ne yaptığını bilmemektir. Birilerinin gönüllü taşeronluğuna soyunmaktır. Birileri adına vekalet savaşı yürütmektir. Kiralık katilliği meslek edinmiştir bunlar. Efendilerinin ağızlarına çaldığı bir parmak bal için dünyayı ateşe verirler. Efendilerinin gözüne girmek için gözlerini kırpmadan topluluklar içerisine dalarak katliam yaparlar. Ben ne yapıyorum sorgulaması yapmadan akıllarını kiraya veriyorlar. Bu yolun yolcusu olanlar, efendilerinin kendilerine vadettiği cennete asla ulaşamazlar. Kullanılıp kullanılıp bir kenara konurlar. Bir devlet de kuramazlar. Çünkü başkası adına vekalet savaşı verenlerin ve kiralık katil görevini üstlenenlerin devleti olamaz. Zorlama ile bir devletleri olsa bile o devleti yönetemezler. Ancak efendilerinin kulu, kölesi ve kuklası olabilirler. Bunu da şeref kabul ederler. Bunlar kimliksiz ve kişiliği oturmamış embesil kişilerdir.

Gel de tüm bunları anlat anlatabilirsen katiller sürüsü canilere. Davasına kan bulaştıranların davasına da kendilerine de lanet olsun.

*16/11/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

13 Kasım 2022 Pazar

İstiklal'e Bomba

İstanbul İstiklal Caddesinde pazar günü meydana gelen, 6 kişinin ölümüne, 81 kişinin yaralanmasına sebebiyet veren patlama neler oluyor, bu terör saldırısı neyin habercisi dedirtti bize. Patlamanın ardından yapılan açıklamada bir terör şüphesine işaret edilirken eylemi kim ya da kimlerin yaptığına dair bir açıklama yapılmamıştı. Patlamanın ertesi günü sabah saatlerinde İç İşleri Bakanı Sayın Soylu’nun verdiği bilgiye göre “Eylemi PKK’nin yaptığını, eylem emrinin Kobani’den verildiğine, eylemcinin Afrin’den geldiğine dair bir değerlendirmeleri olduğunu, bombayı bırakanın bir kadın olduğunu ve bu şüphelinin yakalandığını, öncesinde de 21 kişinin göz altına alındığını” açıkladı.

Nicedir unuttuğumuz bu tür bombalı eylemler, öyle zannediyorum, birilerinin düğmeye bastığının haberidir. Temenni etmiyorum ama 2023 seçimlerine giderken bu pazar İstanbul, bir başka günlerde başka vilayetlerde bu tür saldırılar devam edeceğe benziyor. Bu demektir ki Türkiye'yi kana bulayacaklar. Temennim, devletin soğukkanlı bir şekilde terör emrini veren iradeyi ve destekçilerini en kısa zamanda tespit eder ve gereğini yapar. Bundan sonra böyle menfur olayların olmaması için gerekli tedbiri alır.

Yine bu terör saldırısı su uyur ama düşman uyumaz sözünü bize bir kez daha hatırlattı. Nicedir bu tür eylemlerin olmaması, çoğumuzda terör bitti, terörü bitirdik dedirtmişti. Bu saldırı bu tespitin doğru olmadığının kanıtıdır.

Türkiye'nin terörle mücadelesini takdir etmekle beraber terörün bitmediğini, terör örgütünün güçlerinin çoğunu Suriye'ye kaydırdığını, ülkede terör yapmak isterse her il ve ilçede eylem yapacak bir potansiyele sahip olduğunu düşünenlerdim. Bu saldırı endişemi maalesef haklı çıkardı. İnşallah bu saldırı son saldırı olur. 

Olayın sıcaklığıyla saldırı üzerinde konuşmak ve yazmak yanıltıcı olabilirse de izninizle bu saldırının niçin yapıldığı üzerine beyin jimnastiği yapmak istiyorum. 

Saldırıyı duyar duymaz PKK’nin bildik eylemlerinden dedim. İç İşleri Bakanı’nın açıklamasıyla eylemi kanlı terör örgütünün yaptığı ortaya çıktı. Hoş, bu örgüt bu eylemi yapmasa da tıpkı diğer terör örgütleri reklam amaçlı böyle eylemleri üstlenir. Yine de başka terör örgütleri de bu eylemi yapmış olabilir mi diye yetkililerin düşünmesinde fayda var. Çünkü başka terör örgütleri de zaman zaman ülkemizde terör eylemine başvurabiliyor. Şu aşamada Türkiye’nin ne yapıp ne edip bu saldırının vermek istediği mesajı anlamaya çalışması gerekir. Çünkü her saldırının bir mesajı vardır. 

Saldırıyla verilmek istenen mesaj ne olabilir? Seçim atmosferine doğru giden Türkiye siyasetine birileri yön vermek istiyor olabilir. 

Anayasa değişikliğine destek aramak için AK Parti temsilcilerinin HDP'yi ziyaret etmesi. Saldırının mesajı bu ise iktidar ile HDP'nin yakınlaşması ve diyalog kurması istenmiyor olabilir. Aklınızı başınıza alın, sakın ha, siz bir araya gelmemelisiniz denmek isteniyor olabilir. 

Saldırıyla, seçim öncesi Türk-Kürt düşmanlığı tetiklenmek isteniyor olabilir. 

Birileri, bu terör saldırısıyla iç ve dış politikada kendine dikkat et. Ülkeni kana bulayarak panik ve korku ortamı oluştururum, bu ülke güvenli bir ülke değil havası veririm demiş olabilir. 

Birileri, yapmak istedikleri başka şeyleri gizlemek ve gündem saptırmak için terörü ön plana çıkarmış olabilir. 

Sebep her ne ise Türkiye yetkililerinin özellikle İç İşleri Bakanlığının yeni terör saldırıları olmaması için her türlü tedbiri alması gerekir. 

Bu vesileyle bu saldırıda can verenlere rahmet, yaralılara şifalar dilerim.

Ekmek *

Ekmek Üreticileri Sendikası Başkanı, ekmek maliyetleri üzerine açıklama yapması için çıktığı TV kanalında maliyetlerin nasıl düşürüleceği yerine, "Bu toplumun, ekmeği temel gıda maddesi saydığını halbuki ekmeğin temel gıda maddesi olmadığını, aptal toplumların temel gıda maddesi olduğunu, bunu kafasından konuşmadığını, bilimsel bir şey konuştuğunu, bu toplumun kişi başı ekmek tüketiminin 210 kilo; İsveç, Danimarka, Norveç, Japonya ve İngiltere gibi ülkelerde ise 45-50 kilo dolaylarında olduğunu, bizim toplum ekmekle doyduğu için yirmi sene başlarında böyle yöneticiler olduğunu" açıklamış. Açıklamanın ardından gelen tepkiler üzerine ilgili kişi tutuklanmış. 

Ekmek yiyenlerin aptal toplum olduğunu söyleyen bu kişinin yaptığı bu açıklama yersiz, gereksiz ve hadsiz bir açıklamadır. Sanırsınız ki "Ekmekle Mücadele Sendikası" başkanı konuşuyor. Baştan söyleyeyim bu kişi bulunduğu sendika başkanlığından istifa edip ekmekle mücadele sendikası kurarak başına geçmeli. İlla bir sendika başkanı kalacaksa ancak böyle bir başkanlık yakışır kendisine. Böyle yaparsa en azından halen yürüttüğü sendika başkanlığına tezat bir iş yapmamış olur. Çünkü başkanın yürüttüğü bu sendika, ekmek üretiminin nasıl maliyetini düşürürüz, halka nasıl ucuz ve kaliteli ekmek veririz üzerine bir politika yürütmesi gerekirdi. Çünkü vazifesi bu ve o sendikanın varlık sebebi bu.

Yine bu açıklamadan anladığım kadarıyla ilgili kişi siyaset yapıyor. Kendi zihniyetine oy verip iktidara getirmediği için de ekmek yemelerini bahane ederek halkı aptal yerine koyuyor. Bence halka aptal diyen aynada önce kendisine baksın. Nedense zihniyetini bu topraklara hakim kılamayanların ilk başvurduğu şey bu topluma hakaret etmektir. Buldukları gerekçe de bu toplumu aptal yerine koymaları. Buldukları bu gerekçeye kendileri inanıyorlarsa, daha çok beklerler iktidar olmayı. Ayrıca ekmek yiyenleri aptal gördüğü halde ekmek üreticileri sendikacılığı yapma işinin garabetini de okuyucuya bırakıyorum. Zira bu, içkiye karşı birisinin içki üretip satmasına benzer. Bu toplumda çelişkiye düşen nice etkili ve yetkililer bilirim de böylesine ancak pes derim. 

Diğer toplumlara göre daha fazla ekmek yeme meselesine gelince, bu tespit doğrudur. Gerçekten bu toplum fazla ekmek yiyor. Geçmişi yokluk olan bu milletin sofrasından ekmek eksik olmadı hala da öyle. Ekmeği ekmeğin içine katık yaparak yemiştir. Pilav yerken bile ekmekten vazgeçmiyor. Aslında yokluktu ekmeği yediren. Geçmişe oranla bugün de ekmeksiz yemek yememenin temelinde geçmiş alışkanlık yatıyor. Çünkü ekmeksiz kaşıklama ile doymayacağı anlayışı bize iyice işlemiş. 

Çok ekmek yememiz doğru mu? Geçmişte doğru idi. Çünkü bedenen çalışma daha yaygındı ve buğdayın GDO'su ile oynanmamıştı. Geçmişte yenen ekmeği, bedenen çalışmak suretiyle eritme imkanı vardı. Bugün masa başı çalışma ile yenen ekmeği eritmek mümkün değil. Toplum olarak ne yapıp ne edip ekmeği azaltmanın hatta tamamen terk etmenin yollarını aramamız gerekiyor. Çünkü tok tutar dediğimiz ekmek tamamen kilo yapıyor. Bu da obez olmanın baş sebeplerindendir. Bugün kilo sorunu olanların çoğu, ekmeği çok yiyen kesimdir. 

*18/11/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.