6 Temmuz 2022 Çarşamba

İktidar Olmanın/Kalmanın Yolu *

—Üstadım, piyasada baya piştim. Bundan sonra bana ne önerirsin? 

—Siyasete gir. 

—Piştim dedimse o kadar değil. Siyaset zor iş. Vizyon, misyon, plan, program, irade vs. ister. 

—O kadar zor değil. Yaparsın. Zira ülkenin yapılacakları bellidir. Onları bir plan dahilinde halledersin. 

—Haydi bunu yaptık. Ekip işini nasıl halledeceğim? 

—Ağzın laf yapıyorsa, bir de gelecek vadediyorsan bu da kolay. Ekibinde yer almak için çoğu sıraya girer. 

—Ekibi nasıl idare edeceğim? Zira içlerinde sivri dilli olanlar çıkar. 

—Bu en kolayı. Siyasette bir nebze de olsa yer almak isteyen, seni karşısına almaz. Kuzu gibi olur. Her dediğine eyvallah der. Yeter ki emir verme iradesi göster. Seni dinlemeyen, yaramaz çocuğa oynayan çıkar mı? Çıkar. Bu durumda yüksek disiplin kurulunu çalıştır. Kurul üyelerine tek diyeceğin, bunu ihraç edin demektir. Zaten bir kişiyi atsan, gerisi kuzu gibi olur. 

—Diyelim ki yapacaklarımı yaptım. İşler bir müddet tıkırında gitti. Bu durumda ne yapacağım?

—Yürü, seni kim tutar bu durumda? Durmadan yaptıklarını anlatacaksın. Bir de istatistik ilminden azami derecede faydalanacaksın. Senden önceki dönemlerle kendi dönemini kıyaslayacaksın ve o dönemlerin faillerini yerden yere vuracaksın, onları ayıplayacaksın.

—İstatistik ilmi bir müddet sonra aleyhime dönmeye başlar, benden önceki dönemleri aratacak bir durum ortaya çıkarsa o zaman ne yapayım?

—Bu durumda yapacağın şey, bir zamanlar hiç ağzından düşürmediğin istatistik ilmini ağzına almayacak ve önceki dönemleri kıyaslamayı bırakacaksın.

—Ayıplamazlar mı?

—Bir alay mazeret öne sürerek işi pişkinliğe vereceksin. Efendim daha önce şöyle demiştiniz diyenlere haddini bildirecek ve ağzını bozacaksın. Onlara yüksek perdeden konuşacaksın. Ayıplama işine gelince, varsın ayıplasınlar. Bunda gocunacak bir durum yok. Zira bu vesileyle ölümlü olduğunu cümle aleme duyurmuş olursun. Çünkü ayıpladığı başına gelmeden ölmezmiş insan. Ayıplanmak zoruna giderse, evet öyle ama benim dönemim daha iyi diyeceksin.

—Bunu nasıl izah edeceksin?

—Bunu bir anekdotla anlatayım. Burada hisseni al. 200 kişinin alınacağı bir sınava girmiştim. Asaleten kazanamadım. Yedekler arasında 159. sıradayım. Bu süreçte aynı sınava giren bir arkadaşımla karşılaştım. Sonucumu sordu. Sıralamamı söyleyince bir sevindi bir sevindi. Hayırdır, seni bu kadar sevindiren nedir dediğimde, iyi ya ben senden daha iyiymişim dedi. Senin sonuç nasıl, asaleten mi kazandın yoksa dedim. Hayır, ben de yedeklerdeyim ama benimki 155.yedek dedi. Hasılı karşındakilerle, senden önce bu ülkeyi yönetenler arasında bir farkınız yok. Zira hepiniz Osmanlı Bankasısınız.

—Tüm bu dediğin siyaseti izledim. Başka ne yapayım? Zira seçimi alınca ilanihaye ülkeyi yönetmiyorsun. Göz açıp kapayıncaya kadar gelir. 5 yıl dediğin ne ki. Dün beni seçen seçmen, alternatif arayışa girerse ne yapayım?

—Alternatifinin olmadığını ispatlayacaksın.

—Bunu nasıl yapacağım?

—Alternatif olma ihtimali olan bir partiyi seçeceksin. Onu topa tutacaksın. O partinin cemaziyelevvelini ortaya dökeceksin. Geçmişte o parti neler yapmışsa hepsini bir bir ortaya çıkaracaksın. Şunu yaptılar, bunu yaptılar. Ülkeyi ne hale getirdiler. Bunlar böyle iken iktidara bir gelirlerse o zaman görün gününüzü diyerek seçmene aba altından sopa göstereceksin. Yani seçmeni alternatif gibi görünen parti ile korkutacaksın.

—Faydası olur mu bunun?

—Nedin sen. % yüz hem de. Bunu da şöyle bir anekdotla anlatayım. Öğretmen olduğumun ilk yıllarında bir büyüğüm geldi, bana “Burada tecrübe konuşuyor. Dediğim formülü uygularsan sınıfta yıl boyu rahat edersin dedi. Ardından konuşmaya devam etti: Bir sınıfa girdin. Selam verdin, ders defterini doldururken sınıfın gürültü yapmasına izin ver. Sen yazarken bırak onlar konuşsunlar. Ara ara öğrencilere göz at. İçlerinden güç yetirebileceğin bir öğrencinin konuşmasını kolla. O çocuk konuşur konuşmaz, o kadar kişi arasından o çocuğu tahtaya çıkar. Niye konuştun diye onu tahtada evire çevire bir döv. Bunu gören tüm sınıf süt dökmüş kediye döner. Böylece sene sonuna kadar rahat edersin” dedi. Sen de rahatça yenebileceğin bir partiyi seç, onu durmadan eleştir, halkı bu partiyle korkut. Seni dinleyen halk, beterin beteri varmış diyecek ve sana tıpış tıpış oy verecek.

—Hay aklınla bin yaşa e mi?

*12/09/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

4 Temmuz 2022 Pazartesi

Nasılsak Öyle mi Yönetiliriz? (2) *

“Nasılsanız öyle yönetilirsiniz” cümlesinin kaynağı üzerine bir önceki yazımda bilgiler vermiş, halk arasında hadis diye bilinen bu sözün senet ve metin yönünden zayıf kabul edildiğine işaret etmeye çalışmış, zayıf hadisle amel edilebileceğini, inkarı halinde küfrü gerektirmediğini, bu yazımda da sözün içeriği üzerine değerlendirmede bulunacağımı ifade etmiştim.

Bu hadisle ilgili değerlendirmeye geçmeden önce bu hadisle uyumlu ya da birbirlerini tamamlayan iki ayet mealine yer vermek istiyorum: “Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez...” (Rad 11). Diğeri, “Bu, bir topluluk iyi gidişini değiştirmedikçe Allah'ın da verdiği nimeti değiştirmeyeceğinden ve Allah'ın işiten, bilen olmasındandır.” (Enfal 53)

Bu iki ayet değişmez toplumsal iki yasadır. Toplum veya insanlar bir şey elde etmek istiyorlarsa o konuda yapılması gerekeni yapacaklar. Yani sebeplere sarılacaklar ve sebep-sonuç çerçevesinde sebepleri yerine getireceklerdir. Bunun için mevcut yaptıklarını revize etmeleri veya değiştirmeleri gerekecek ki Allah da onları değiştirmiş yani istediklerini vermiş olsun. Eğer insanlar bu elde ettiklerini devam ettirmek istiyorlarsa mevcut durumlarını değiştirmeleri gerekiyor. Değilse Allah verdiklerini bir şekilde alır.

Şimdi “Nasılsanız öyle yönetilirsiniz” hadisinin içeriğine gelelim. Bu hadisten anlaşılan, siz kimseniz, sizi öyle biri yönetir. İyi iseniz iyi biri, kötü iseniz, kötü biri yönetir. Bu anlayış bir yere kadar doğru ise de derinlemesine düşününce, yöneticilerin sorumluluğunun halka yıkıldığını anlayabiliriz. Çünkü bu hadisi bilen ve baz alan bir yöneticiyi, yaptıklarından dolayı eleştirmeye kalkınca, o yöneticinin bize söyleyeceği, “Siz iyi biri misiniz ki benden iyi şeyler bekliyorsunuz? Siz buna müstahaksınız. Siz iyi olursanız, ben de iyi olurum” diyecektir. Bu ise yanlış kader anlayışına benzer. Kaderiye’nin doğuşu yanlış kader anlayışına dayanır. Çünkü Emeviler döneminde bazı idareciler, yaptıkları yanlış tasarrufları “takdiri ilahi” demek suretiyle kendilerini temize çıkarmaya ve suçu kadere atmaya çalışmışlardır. Bu yanlış anlayışa tepki olarak “İnsan hür iradesiyle yaptıklarından sorumludur” diyebileceğimiz Kaderiye doğmuştur.

Bir an için iyi insanların başına iyi insanlar, kötü insanların başına kötü insanlar geçer diyelim. Bunu da toplum aynı toplum olmasına rağmen o toplumun başına bazen iyi bazen de kötü idareciler gelebileceğini söylersek, bu hadisi nereye koyacağız?

Burada sorgulanması gereken bir başka husus, değişim aşağıdan yukarıya mı olmalı ya da yukarıdan aşağıya mı olmalı? Her ikisi ile de değişim olabilir. Yalnız aşağıdan yukarıya yani herkes iyi olacak, başa iyiler gelecek anlayışının pratikte bir anlamı olmaz. En kolayı, sonuç alıcı olanı ve pratikte karşılığı olanı, değişimin yukarıdan aşağıya olmasıdır. At sahibine göre kişner sözünü bu çerçevede hatırlayabiliriz. Burada bir başka soru daha soralım. Peygamberler iyi toplumlara mı gelmiş yoksa kötü toplumlara mı? Tarihen ve dinen sabittir ki tüm peygamberler Allah tarafından seçilmiş iyi kimselerden oluşur. Yine biliriz ki tüm peygamberler kötülükte aşırı giden toplumlara gelmiştir. Her bir peygamber, toplumu düzeltmek için çaba sarf etmiştir ve her biri değişimin ve dönüşümün öncüleri olmuştur. Kimi başarılı olmuş, kimi ise başarısız. Bu ayrı bir konudur.

Burada hadisi şerifi içerik yönünden tekrar ele alırsak, bu hadise göre peygamberler iyi toplumlara gelmeliydi. Çünkü peygamberler iyi kimselerdir. Ama biliriz ki tüm peygamberler haddi aşan toplumlara gelmiştir. Yani peygamberler iyi, toplumlar kötüdür.

Hülasa, toplum düzgün olacak ki başa iyi idareciler gelsin sözünün pratikte bir karşılığı olamaz. Zaten herkes iyi ise yöneticiye ne gerek var, öyle değil mi? Kimse kusura bakmasın, bu anlayış topu taca atmaktır. Yönetici planlayıp uygulayacak, makul şeylere imza atacak. İmzasının arkasında olacak, bunun takipçisi olacak. Halk da bunlara uyacaktır. Uymayanlara ise gereken yapılacaktır. Bu konuda en son şunu söyleyeyim. Bu hadisle, iyi kimselerden olmaları için halka sorumluluk yüklemek anlamını çıkarmak en uygunu diye düşünüyorum. Çünkü halk iyi olursa yöneticilerin yönetim işi daha kolaylaşacaktır.

*16/07/2022 tarihinde Barbaros Ulu adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır. 

Nasılsak Öyle mi Yönetiliriz? (1) *

“Nasılsanız, öyle idare olunursunuz” cümlesi halk arasında sıkça dile getirilen ve hadis diye ifade edilen bir söz. Bu söz hadis mi değil mi, bunu üzerinde durmak istiyorum: Bu “söz ana hadis kitaplarında (Kütübü Sitte denen altı hadis kitabında ve Kütübü Tis’a denen ilave üç hadis kitabında) yer almamakta, tali derecedeki hadis kaynaklarında1 geçmektedir.

“Şevkâni Fevâidu’l-Mecmûa adlı eserinde bu rivayetin senedinde hadis uyduran biri olduğunu ve ayrıca senette kopukluk olduğunu belirterek rivayetin zayıflığına işaret etmiştir. (Şevkani, Fevâidu’l-Mecmûa, s. 210, hadis no: 624)”

“Son dönem hadis âlimlerinden Nâsıruddîn el-Albâni bu hadisin senet açısından “zayıf” olduğunu belirttikten sonra şu açıklamaları yapmıştır”:

“Bu hadisi Deylemi, İbn Cemi ve Kadai “merfû”2 olarak zikrederlerken Beyhakî ise bu hadisi “mürsel”3 olarak kabul etmiş ve hadisin ravilerinden biri olan Yahya b. Hişâm’ın hadis uyduran kişiler arasında olduğunu zikretmiştir. İbn Tâhir, İbn Hacer de hadisi Mübarek b. Fudâle’den rivayet eden kişinin “meçhul”4 olduğunu söylemiştir.”

“Albânî bu açıklamalardan sonra kendisi bu hadisin mana açısından da sahih olmadığını belirterek şunları söylemiştir”:

“Zaten vakıa da bunu yalanlamaktadır. Halk aynı halk olduğu halde, yani hiç değişmedikleri halde bazen iyi yöneticiler bazen de kötü yöneticiler başa geçebilmektedir.” (Bkz: Albâni, Silsiletü Ehâdîsi’d-Daîfe ve’l-Mevdûa, c: 1, 320, s. 491-492)

Albânî’nin bu tespiti bizce de oldukça makuldür.

Sonuç olarak bu bilgiler ışığında hadise baktığımızda hadisin hem senet hem de metin açısından zayıf olduğu anlaşılmaktadır”. (fetva.net)

Fetva.net sitesinden alıntıladığım bu sözle ilgili bilgileri özetlersek;

-Halk arasında hadis diye bilinen bu söz meşhur ve ana hadis kitaplarında geçmiyor.

-Sözün kaynağıyla ilgili merfu, mürsel ve meçhul denmesi sebebiyle hadisin hem senet hem de metin yönünden zayıf kabul edilmektedir.

-Hadisi sahih kabul etsek bile Albani’nin işaret ettiği gibi “halk aynı halk olmasına rağmen bazen iyi bazen de kötü idarecilerin yönetime geldiği” yönündeki tespitini de yabana atmamak gerek.

Zayıf hadisle amel edilse de inkarı küfrü gerektirmez.

Yıllardır her ortamda söylene söylene iyice belleğimize yerleşen bu söz, içerdiği anlam itibariyle kamuoyu tarafından doğruluğu kabul edilse de anlamı üzerinde biraz kafa yormak isterim. Bunu da diğer yazımızda ele alalım.

1.Rivayetin geçtiği yerler için bkz: Aclûni, Keşfu’l-Hafâ, c: 2, s. 126-127, hadis no: 1997; Münâvî, Feyzu’l-Kadîr, c: 5, s. 47, hadis no: 6407; Albâni, Silsiletü Ehâdîsi’d-Daîfe ve’l-Mevdûa, c: 1, 320, s. 491

2.Merfu: Senedi Resûlullâh’a dayandırılan rivayet.

3.Mürsel: Tabîinden birinin sahabeyi zikretmeksizin doğrudan doğruya Resûlullâh’ın adını anarak rivayet ettiği hadis.

4.Meçhul: Hadis literatüründe, hadisle fazla meşgul olmadığı için muhaddisler arasında bilinmeyen kimse.

*15/07/2022 tarihinde Barbaros Ulu adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.