26 Haziran 2022 Pazar

Hepsi Oturduğum Yerden *

Ev değiştirdim bugünlerde. Ev değiştirdin mi elektrik, doğal gaz ve su aboneliği de değişecek. Eski evin abonelikleri kapatılacak, yeni evinkiler açtırılacak. İnternetin varsa nakil başvurusunda bulunacaksın. 

Yeni taşınacağım evi temizlerken oğlan geldi. Baba, abonelikler e devletten yapılıyormuş, haydi müracaat yapalım dedi. Oturup boşaltacağım evin aboneliklerini e devletten feshettim. 

Sıra geldi yeni evin aboneliğine. Eski oturanın abonelikleri fesih edilmeyince abone olamadım. Hangisi fesih olduysa eşyam taşınırken bir çırpıda abone oldum. 

Eski evin abonelikleri kapandıkça "Suyunuz kapatılmıştır, elektriğiniz kesilmiştir, doğal aboneliğiniz sona erdirilmiştir" mesajları geldi cebime. 

Aboneliği açılan elektrik ve sudan açıldı mesajı geldi. Sadece doğal gaz firması şu gün şu saat kontrol için gelinecek mesajı gönderdi. Belirlenen gün ve saatte görevli geldi. Kontrolünü yaptı. Gazınız açılmıştır dedi gitti. 

Suyun açılması gün içerisinde biraz zamanımı aldı. Bu su niye kesik dedim durdum. Nice sonra öğrendim ki suyum açılmış ama “tedbir amaçlı vananız kapalı tutulmaktadır” mesajını okumadığım için akşama kadar suyum açık olduğu halde susuzluk çektim. 

İnternet nakli için ilgili firmayı 444'lü bir numaradan pazartesi aradım. En erken çarşamba günü için randevu oluşturuldu. Evi temizlerken firmanın elemanı aynı gün içerisinde nakli yapıp gitti. 

Elektrik, su ve doğal gaz daha açılmadan İnternetin jet hızıyla bağlanması, eşimin dikkatini çekmiş. Elektriğimiz yok, suyumuz yok, doğal gazımız yok ama İnternetimiz var dedi. 

Başka nakil ve aboneliğim kaldı mı derken adres değişikliği geldi aklıma. Bunu da alışverişten sonra nüfusa gidip sıcağı sıcağına halledeyim. Hem böylece yürüyüşümü de yapmış olurum dedim. Dönüşte yolum üzerinde muhtarlık ofisini gördüm. Muhtara adres kaydı için aynı ilçenin nüfusuna mı gitmem gerekiyor dedim. Gitmene gerek yok, e devletten yapabilirsin dedi. Eve geldikten sonra kendim ve hane halkımın adres değişikliğini de e devletten hallettim. 

Hasılı herhangi bir firma ve kuruma gitmeden e devletten yaptığım fesih ve abonelikler makul sürede feshedildi ve bağlandı. Adres değişikliği hakeza. Sadece İnternet naklini telefonla çözdüm. Hepsi oturduğum yerden oldu. Kısaca her işim e devlette başladı, e devlette bitti.

Oh be dünya varmış, ağır hasar bırakan salgının belki de tek faydası bu dedim. Bu durumu, ister istemez eskiyle kıyasladım. Çünkü eskiden fesih ve abonelik işlemleri bir nevi işkence idi. Her gün bir tane fesih ve abonelik yapsan gemisini kurtaran kaptan idin. Aboneliğe giderken yanında ev sahibi olduğuna dair belge, kiracı isen kira kontratı, abone numarası, adres, elektrik-su ve doğal gaz faturası, son endeksin kaç olduğu, abone olacağın evin ödenmemiş eski borcu varsa öncelikle bunun kapatılması gerektiği, DASK numarası vs. evrak veya bilgiler istenirdi. Bunlardan biri eksik ise tamamlamak için geri giderdin. Dönüşte yeniden sıra alman gerekirdi. Öndeki sıranın sana gelmesini beklerdin. Sıra beklerken sık sık saatine bakardın. Ön ve arkandaki ile laflardın. Devlet yıkıp devlet kurar, görevlilere kızardın ve durmadan homurdanırdın. Görevli yazıp çizer. İstediği parayı verirdin. Sana upuzun bir sözleşme uzatılır, okumadan imzalardın vs. Tüm bunlar bittikten sonra aboneliklerin ne zaman kapanıp ne zaman açılacağını hacı yolu bekler gibi beklerdin. Daha az beklemek için firma ya da kurumun içinden bir tanıdığını bulma yoluna giderdin. Firmalardan ayrılıp eve geldiğinde ayakta dura dura ayaklarına kara sular indiğini oturunca anlar, yattığın yeri beğenirdin. 

Evet, üç aşağı beş yukarı durum böyle idi fesih ve abonelikler. Nereden nereye. Dün dolaşmaktan, mesai içinde işini halletmek için oradan oraya koşturup tüm günü firma önlerinde tüketmekten; şimdi terlemeden, kimseyle muhatap olmadan, herhangi bir belge ibraz etmeden oturduğun yerden e devlet sayesinde hallediyorsun bunları. Bu vesileyle e devletin işlevini ve önemini kavradım. Kim sebep olmuş, kim düşünmüş, kim yürürlüğe koymuş, kim bu işleri kolaylaştırmış ise helal olsun. 

Her şeyi bir çırpıda hallettikten sonra geriye kalan zamanda ben ne iş yapacağım? Beni tek düşündüren de bu.  Kendimi bir an için boşlukta hissettim ve aklıma bir Çin fıkrası geldi. Çin'in bir şehrinden diğerine tren yolu döşemek için görevliler fizibilite çalışması yapıyormuş. Hummalı çalışmayı gören köylüler, burada ne iş yapıyorsunuz diye sormuşlar. Yetkililer, tren yolu döşeyeceğiz demişler. Köylü bu. Ne işe yarayacak demiş. Yetkililer de bu tren yolu sayesinde 40 günde gidip geldiğiniz falan şehre 4 günde gidip geleceksiniz müjdesini vermiş. Köylüler bu duruma sevineceği yerde, iyi de geriye kalan 36 günde biz ne iş yapacağız demişler. 

Benimki de o hesap. Tüm abonelikleri az bir süre içerisinde e devlet marifetiyle halledince, geriye kalan zamanda ben ne iş yapacağım diye düşünmeden edemedim. 

*29/06/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

Birileri Dünyaya Yeniden Gelse *

—Babacığım, Kur'an'da geçen Ashabı Kehf konusunu bir türlü anlamadım. Yedi kişi nasıl olur da üç yüz yıldan fazla uyur, sonra uyanır, alışverişe giderler, paraları geçmez vs. 

—Anlamayacak ne var evlat. Allah onları uyutmuş veya vadeleri gelince vefat ettirmiş. Sonra onları yeniden diriltmiş. Tüm bunlar Allah için kolaydır. 

—Hikmeti ne ola ki? 

—Hikmetlerinden bir tanesi de yeniden dirilmeyi anlatır. İnsanların ahiret inancının pekişmesine yardımcı olur. 

—Başka? 

—Devirlerin değişmesiyle her şeyin değiştiğine bir örnektir. 

—Mesela?

—Giyim-kuşam değişir, yönetimler değişir; kötüler gider, iyiler gelir; iyiler gider, kötüler gelir; inançlar artar, azalır veya değişir; insanların yaşantısı değişir, paralar vs. değişir. 

—Paralar nasıl değişir? 

—Aynı topraklar üzerinde bir devlet yıkılır, yerine başka bir devlet kurulur. Yeni devletin ilk yaptığı şeylerden biri de parayı değiştirmek olur. Bazen para değişmez. Paranın alım gücü azalır veya artar. 

—Enflasyon ve hayat pahalılığı demek istiyorsun. 

—Aynen öyle. Mesela 2018 ve öncesi ölen biri Yedi Uyurlar gibi mezarından uyandırılsa ve dünyaya yeniden gönderilse, bu kişi evine gelip alışveriş için çarşı pazara çıksa ne der bu duruma? 

—Ne der? 

—Parasının alım gücüne bir bakacak. Her şeyin ateş pahası olduğunu, bıraktığı parasının değerinin düştüğünü görecek ve yanlış yere geldim diyecek. Tıpkı Ashabı Kehf gibi. Ayakları yere basınca da ne olmuş bu piyasaya, bu kadar kısa zamanda şu dünyanın geldiği hale bak, bu dünyayı yalnız bırakmaya gelmez diyecek. Belki de yaşanmaz bu dünya, yerin altı buradan iyi diyecek. 

—Sanki Ashabı Kehf’i biraz anlamaya başladım gibi. Tek fark, Ashabı Kehf’i yüzyıllar sonra dirilten, onları şaşırtan ve görenlere ibret mesajı veren Allah, 2018'den itibaren enflasyon ve hayat pahalılığına sebep olan ve piyasanın altını üstüne getiren ise yönetimlerdir. 

*29/07/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros Ulu adıyla yayımlanmıştır.

Eleştiride Ben

—Üstadım, eleştiri konusunda ne dersin? 

—Severim eleştiriyi. O kadar kötülüğün ve kötülerin olduğu yerde eleştiri mutlaka olmalı. Zira hata ve yanlışları birileri söylemeli ki insanlar kendilerine çekidüzen verebilsin. Değilse yapanın yanına kar kalır ve bu dünya yaşanmaz olur. 

—Aklın yolu bir. Zira ben de aynı düşünüyorum. Peki, eleştiri sana yapılırsa da mı böyle düşünürsün? 

—Ne münasebet! Benim hata ve yanlışım mı var ki eleştirileceğim. Buna asla gelemem ve duymamış olayım. Zira hakaret kabul ederim. 

—Farz edelim ki tasarruflarını biri beğenmedi ve sizi eleştirdi. Bu durumda ne yaparsın? 

—Bunu şimdiden kestirmem mümkün değil. Ama hoşlanmayacağıma kalıbımı basarım. 

—Sadece bu kadar mı? 

—Ağzının payını veririm. Bununla da yetinmem. Hakaret davası açarım. Sevenlerimi tahrik eder, onun üzerine salarım. Onun hata ve yanlışlarını gündeme getirir ve her türlü hakareti ona yaparım. Kısaca düşman bellerim. 

— Adam seni eleştirmiş. Gerçi sen bunu hakaret kabul ediyorsun ya neyse. Senin de ona hakaret etmen doğru mu? 

—Benimki hakaret değil, hepsi birer tespittir. Ağzının payını böylece veriyorum. 

—Seninki şiddete karşı olan ama her işini şiddetle çözenlere benziyor. 

—Olsun, beni karşısına almayacaktı. 

—Bu kadarla yetinirsin herhalde. 

—Ne yetinmesi! Daha bu başlangıç. 

—Başka ne yapabilirsin ki? 

—Neler yapmam. Bugüne kadar yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır. 

—Mesela? 

—Pozisyonuna göre değişir. Anasından doğduğuna pişman ederim. İtibar suikastına maruz bırakırım. Etrafını boşaltır, onu yalnızlaştırırım. Gazetede yazıyorsa yazmasına zaten gazete engel olur. TV'lere çıkmasına sahibi izin vermez. 

—İzin verirse ne olur? 

—Bunu onlar iyi bilir. Onlara verdiğim reklamı keserim. Reklamı kesilen, ilan ve destek vermediğim hiçbir gazete ve TV ayakta kalamaz. 

—Şuna kısaca ekmeğini keserim desene. 

—İyi bildin. Tüm bunları yaparım. 

—O zaman aykırı ses olmaz ve tek seslilik olur. 

—Benim de istediğim bu zaten. Herkes benim dediğimi paylaşacak. Her nerede isem, bana canlı bağlanacak. Herkes beni konuşacak. 

—Konuşacak derken içine sinmeyeni de mi? 

—Lehimde tabi. Aleyhimde konuşan kendi arasında veya karnından konuşacak. Buna bir mani yok. Kalabalıklar içerisine girdiğinde ve basın karşısına çıktığında her şeyi güllük gülistanlık gösterecek. İnan çok şey istemiyorum. Tek istediğim bu. 

—Sen, insanlardan ikili davranmasını istiyorsun.

—Öyle de denebilir.

—Ama münafıklık pek tasvip edilmez.

—Olsun, ben böyle istiyorum. Kimse lafımın üzerine laf söyleyemez.

—Bende mi?

—Evet, sende.

—Çok sağ olun efendim. İyi ki varsınız.