Ana içeriğe atla

Birileri Dünyaya Yeniden Gelse *

—Babacığım, Kur'an'da geçen Ashabı Kehf konusunu bir türlü anlamadım. Yedi kişi nasıl olur da üç yüz yıldan fazla uyur, sonra uyanır, alışverişe giderler, paraları geçmez vs. 

—Anlamayacak ne var evlat. Allah onları uyutmuş veya vadeleri gelince vefat ettirmiş. Sonra onları yeniden diriltmiş. Tüm bunlar Allah için kolaydır. 

—Hikmeti ne ola ki? 

—Hikmetlerinden bir tanesi de yeniden dirilmeyi anlatır. İnsanların ahiret inancının pekişmesine yardımcı olur. 

—Başka? 

—Devirlerin değişmesiyle her şeyin değiştiğine bir örnektir. 

—Mesela?

—Giyim-kuşam değişir, yönetimler değişir; kötüler gider, iyiler gelir; iyiler gider, kötüler gelir; inançlar artar, azalır veya değişir; insanların yaşantısı değişir, paralar vs. değişir. 

—Paralar nasıl değişir? 

—Aynı topraklar üzerinde bir devlet yıkılır, yerine başka bir devlet kurulur. Yeni devletin ilk yaptığı şeylerden biri de parayı değiştirmek olur. Bazen para değişmez. Paranın alım gücü azalır veya artar. 

—Enflasyon ve hayat pahalılığı demek istiyorsun. 

—Aynen öyle. Mesela 2018 ve öncesi ölen biri Yedi Uyurlar gibi mezarından uyandırılsa ve dünyaya yeniden gönderilse, bu kişi evine gelip alışveriş için çarşı pazara çıksa ne der bu duruma? 

—Ne der? 

—Parasının alım gücüne bir bakacak. Her şeyin ateş pahası olduğunu, bıraktığı parasının değerinin düştüğünü görecek ve yanlış yere geldim diyecek. Tıpkı Ashabı Kehf gibi. Ayakları yere basınca da ne olmuş bu piyasaya, bu kadar kısa zamanda şu dünyanın geldiği hale bak, bu dünyayı yalnız bırakmaya gelmez diyecek. Belki de yaşanmaz bu dünya, yerin altı buradan iyi diyecek. 

—Sanki Ashabı Kehf’i biraz anlamaya başladım gibi. Tek fark, Ashabı Kehf’i yüzyıllar sonra dirilten, onları şaşırtan ve görenlere ibret mesajı veren Allah, 2018'den itibaren enflasyon ve hayat pahalılığına sebep olan ve piyasanın altını üstüne getiren ise yönetimlerdir. 

*29/07/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros Ulu adıyla yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde