18 Haziran 2022 Cumartesi

Hayaller de Hayal Oldu *

Başka ülke insanını bilmem ama bu ülke insanını az buçuk bilirim. Her anne babanın ve sorumluluğunu almış her gencin hayalinde iş-güç sahibi olmak, dişinden-tırnağından artırdığını kenara atmak, başını sokacak ev-bark sahibi olmak suretiyle kiradan kurtulmak, at-araba almak, çocuğuna en iyi imkanları sunmak, onları okutmak ve baş-göz etmek vs. ideal ve hayali vardır. Bunları elde edince insanın isteği veya derdi biter mi? Bitmez bitmeye de en azından bir mesafe kat etmiş olur. Bu çaba ve uğraşı içerisinde düşe kalka ve borçlanarak çokları muradına erer. Asli ihtiyaçlarını karşılaması tek başına huzur getirmese de tüm çaba, namerde muhtaç olmama ve daha iyi imkanlarda yaşama çabasıdır. 

Günümüzde durum nedir? Yani plan, program, idealler ve hedefler ne alemde? Dün olmaz denilenler er veya geç olurken yarınını göremediğimiz bugünlerde ise ev sahibi olmak hayal olduğu gibi kirada oturmak da hayal oldu. Çünkü ev fiyatları uçtuğu gibi kiralar da uçtu. Doğru dürüst ne satılacak ev bulunabiliyor ne de kiralık ev. Yeni evlenecekler ya da evden çıkması gerekenler akşam sabah günlerce kiralık ev arıyor. 5 bin liranın telaffuz edildiği kiralık evleri tek maaşlı ve asgari ücretli bir aile nasıl tutabilir ve oturabilir.

Şöyle modellisinden bir araç sahibi olmak da hayal oldu. Aracı olanların çoğu da nasıl binerim diyerek yakıt hesabı yapıyor. Hız bile yapamaz oldu araç sahipleri.

Ailelerin belini büken bir başka husus da evlilik çağına gelmiş çocuklarını baş göz etme çabasıdır. Bugün gelir durumu iyi olmayan aileler düğün masraflarının altından nasıl kalkabilsin. Düğüne kalktı diyelim, kaç düğün sahibi yemek verebiliyor. Yemek vermezsek olmaz, en azından yakınlara verelim hesabı yapanlar ya yemekli veya yemeksiz iki ayrı kart bastırıyor ya da davetiyede yemek yazmamasına rağmen yemeğe çağıracağı kişileri sözlü çağırıyor. Düğünden sonra ayrılma, yemeğimiz var deniyor. Davetlilerin yemekli-yemeksiz şeklinde ayrılması hoş olmasa da düğün sahibinin eli mahkum. Başka türlü altından kalkamıyor. Çünkü bir kişinin yemek maliyeti 60-80 lira arasında dolaşıyor. Bazılarının yemeğe çağrılması düğünde veya düğün sonrasında yemek söylenmeyenler tarafından duyuluyor. Bu da kırgınlığa sebebiyet verebiliyor.

Örnekleri çoğaltabiliriz ama gerek yok. Anlatmak istediğim, halihazırda yaşamış olduğumuz ekonomik kriz bugünden yarına geçeceğe benzemiyor. Bu da geçmişte her ailenin güç bela gerçekleştirebileceği ev ve araba sahibi olmayı, düğün yapabilmeyi zora sokacaktır. En azından önünü görünceye kadar öteleyecek ve bir başka bahara denecektir. Fazla abartılmazsa düğünler belki yapılabilir, son model olmasa da belki araba da alınabilir ama ev almak hayalden öte oldu. Zira ev alacak bir serveti gözden çıkarması gerekir. Buna da bu toplumda kaç kişi nail olabilir. Bu yüzden buna ben hayaller de hayal oldu diyorum.

*27/06/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

17 Haziran 2022 Cuma

Jim Collins’in Yönetim Felsefesi Kitabından *

1.Başarıdan Doğan Hubris. Yunan mitolojisine ait bir kavram olan Hubris, “Tanrı pozu takınmak” demektir. Türkçeye “Küçük dağları yaratmak” şeklinde çevrilebilir belki. Collins’in kısa açıklaması şu: Başarı, büyük işletmeleri ortamdan yalıtır; yöneticileri mağrur ve duyarsız hale getirir. Liderler kendilerini başarıya götüren faktörleri unutuverir ve her şeyi kendi güçlerine hamlederler. Akıl ve kabiliyetlerinin etkisini abartırlar.

2.Disiplinsiz Daha Yok mu Arayışı. Başarının yol açtığı gurur, yöneticileri “girecekleri her işi mutlaka başaracakları yanılgısına” sürükler. Böylece esasta anlamadıkları ve başaramayacakları alanlara disiplinsiz dalışlar yaparlar. “Bir organizasyon, anahtar koltuklarını doğru insanlarla doldurma kabiliyetinin ötesinde büyüdüğü zaman, uçurumun eşiğine gelmiştir. Devlerin düşüşünü en iyi özetleyen kelime, hadsiz genişlemedir. (overreaching).”

3.Risk ve Felaketin İnkarı. İşletmeler bu evreye girdiklerini çoğu zaman fark etmez, ortaya çıkan sorunları “geçici”, “o kadar da kötü değil”, “çevrimsel (bütün dünya yaşıyor)” ve en kötüsü “temelde yanlış olan bir şey yok” gibi ifadelerle geçiştirirler. Liderler olumsuz verileri hafifser, olumlu birkaç veriyi şişirir ve “sorumluluğu üstlenmek yerine dış güçleri suçlarlar”.

4.Kurtuluş İpine Sarılmak. Üçüncü aşamadaki sorunların geçici değil de ciddi olduğu kısa zamanda görülmeye başlar. “Bu aşamada kritik soru şudur: Yöneticiler kısa vadeli hızlı çözüm peşine mi düşecek; yoksa onları başarıya götürmüş olan disiplinlere mi dönecekler?” Kısa yolu tercih edenler karizmatik liderlere, oyunun kurallarını değiştirebilecek büyük çaplı bir alım ve ittifaklara veya bunlara benzer sihirli değneklere bel bağlar. Ancak hiçbir kalıcı başarı sağlayamazlar.

5.Eller Yukarı (Çaptan Düşüş yahut Ölüme Teslim Olmak). Şirket dördüncü evrede ne kadar uzun süre kalır ve şipşak sonuç vereceği sanılan sihirli değnekleri denerse, aşağı düşüşü o kadar şiddetli olur. "Pahalı yanlış girişimler hem finans hem de moral gücünü o kadar aşındırır ki yöneticiler geleceğe dair bütün umutlarını yitirirler." 

*18/06/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

15 Haziran 2022 Çarşamba

Çocuğunuz Yazın Ne Yapacak? *

İlk, orta ve lise öğrencileri uzun bir yaz tatiline hazırlanıyor. Çocuklar oh be okul bitiyor, uzun bir tatil beni bekliyor diye sevine dursun. Anne ve babalar şimdiden çocuğuna yer ve iş arayışına girdi. Çoğu da çocuğu için yerini ayarladı bile.

Aile yapısına göre ve bölgeler arasında değişiklik göstermekle beraber genelde aileler, çocuğum yazı boş geçirmesin istiyor. Bunun için kimi Kur’an öğrensin diye Diyanet’e bağlı kurslara kimi vakıf ve cemaat kurslarına yazdırıyor. Kimi de yüzme başta olmak üzere diğer sportif faaliyetlere yazdırıyor. LGS veya YKS’ye hazırlanmak için etüt merkezlerine ve kurs merkezlerine yazdırılanlar da var. Pek azı da biraz zanaat öğrensin diye sanayiye veriliyor. Bir kısmı da açılsın, biraz görgü öğrensin diye bir esnafın yanında getir götür işlerine veya tezgahtarlık gibi işlerde değerlendiriliyor. Kimi de hiçbir yere gitmeyip şu sokak senin, bu sokak benim diyerek üç beş arkadaş mahalleyi arşınlıyor. Özellikle yazı evinde geçiren çocuklarla annelerin pek anlaşabildiğini düşünmüyorum. Çocuk her eve geldiğinde anneden; hep geziyorsun, hiçbir iş yapmıyorsun, derslerine bakmıyorsun, kitap okumuyorsun gibi lafları aşağı yukarı her gün işitir.

Anne babalar yazı değerlendirsin diye her ne yapıyorlarsa çocuğunun iyiliği için yapıyorlar. Bunda şüphe yok. Çocuk kendilerinin. Her neye karar verirlerse kendileri bilir. Çocuk da tüm bir yaz dönemini başıboş geçirmesin. Dozajını ayarlamak suretiyle vaktini bir şeylerle değerlendirsin. Yalnız tüm bunları yaparken çocuğun psikolojisini göz ardı etmemek gerektiğini düşünüyorum. İzninizle bu konuda yazmak isterim.

Eğitim ve öğretimi beğenelim veya beğenmeyelim, çocuğumuz 8-9 ay boyunca her gün okula gitti geldi. Akşam eve gelince zaman zaman ödevini yaptı, okul sınavlarına çalıştı. Okul derslerini değerlendirdi veya değerlendirmedi. Bilelim ki sabahtan akşama sınıf ortamında ders dinlemek zihin yorgunluğuna sebebiyet verir. Bu zihnin yeni bilgi alması için boşalması gerekiyor. Bunun yolu da tatil ve istirahattir. Yani çocuğunuzun iyi bir dinlenmeye ihtiyacı vardır. Okullarımızda zaten eğitim yapılmıyor, yapılan da öğretimden ibaret. Bunu da çok iyi yapamıyoruz. Eğitim ve öğretim sezonunda bilgi, yazın bilgi, dolu beynin üzerine bilgi yüklemek gibidir. Nasıl ki tok insan, tokluğun üzerine yediği zaman yediğinden içtiğinden haz almıyorsa dolu beyin de bilgi almada zorlanır. Çünkü boş ya da boşalan beyin de aç mide gibidir. Bırakalım çocuğumuz gezerek, dolaşarak, sportif faaliyetlere giderek zihnini biraz boşaltsın. Hele ilkokul ve ortaokulun ilk iki sınıf seviyesi çocuklar için oyun dönemidir. Bu yaştaki çocukların bilgiden ziyade oyun oynamaya ihtiyacı vardır. Çocuk oyunla büyüsün, oyuna doysun. Gerekli ve gereksiz bilgilerle çocuklarımıza küçük yaşta iken gücünün üzerinde yük yüklemeyelim. Bugünün dünyasının en büyük eksiği bilgi değildir. Aynı zamanda bilgiye ulaşım eskisi gibi zor da değildir. Çocuk ne zaman ihtiyaç hissederse bilgi eksikliğini giderir.

Küçük yaştaki çocuklara özellikle anasınıfı, ilkokul ve ortaokul seviyesindeki çocuklara bu yaş seviyelerinde verilebilecek en güzel sorumluluk davranış olmalıdır. Onlara bu yaşta iken akranlarıyla birlikte yaşamayı, paylaşmayı, çevreyi kirletmemeyi, çevreye ve eşyalara zarar vermemeyi, arkadaşlarıyla iyi geçinmeyi, nazik konuşmayı, görgü kurallarını vs. bilincini aşılamak lazım. Ağaç yaş iken eğilir sözü de bunu açıklıyor. Lütfen öğrenime verdiğimiz önemin daha fazlasını davranışa verelim.

*17/06/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.