4 Haziran 2022 Cumartesi

TÜİK İlmini Öğrenme Zamanı *

Ne İş evlat, bu hazırlık niye ya da kime?

Özel hoca gelecek baba, bilmiyor musun?

Ne bileyim evlat. Akıl mı kaldı. Ben sadece özel hocaya döktüğüm parayı biliyorum. Bu hiç aklımdan çıkmıyor. Hangi ders bu arada?

Matematik.

Be evlat, kaç senedir matematikten ders alıyorsun bu arada? 

Ben de unuttum baba. 

İşe yarıyor mu bari. Döktüğümüz paraya değiyor mu? 

Ben de bilmiyorum. Öylesine ders alıyorum, sırf başkası alıyor diye.

Anladım. Özel hocaya kayıt dışı katkıda bulunuyoruz. Bu arada senin öğrenmeye çalıştığın, hala da öğrenemediğin bu matematiğin sosyal hayatta karşılığı var mı?

Ne gibi?

Mesela, TÜİK ilmi.

TÜİK ne alaka?

Sen TÜİK ilmini de bilmiyorsun anlaşılan. Uğruna para döktüğüm senin bu hoca sana hiç istatistikten bahsetmedi mi?

Bahsetse ne olacak?

En azından TÜİK'in özene bezene, ölçüp biçerek, bölerek ve çıkararak her ay çıkardığı TÜFE ve TEFE'nin nasıl ortaya çıktığını bilmiş oluruz. Ne de çok uğraşıyorlar. Yazık adamlara. Herkes bu TÜİK ilmini öğrense TÜİK'e iş düşmeyecek. İstenilen doğru sonucu bulamadıkları için de işinden olmayacaklar.

Baba, hoca ne bilsin bu ilmi. Çünkü bu ilim devlet sırrı gibi saklanıyor. Bu ilmi ne Tales biliyor ne Pisagor ne de Harezmi. 

Şimdi sen ne yap biliyor musun? Hocan bugün geldiğinde ona, hocam bugünden sonra esas ihtiyacım, TÜFE ve TEFE bilgisi. Bu konuda varsa bir hünerin, bana bunu anlat. Yoksa ders almayı bırakıyorum. Bugüne kadar babamın size döktüğü de helali hoş olsun. Ben senin bu attığın temelin ardından TÜİK'in istatistik ilmini öğreneceğim, de. Hocan buna üzülecek ama biz de önümüze bakacağız ve kendimizi düşüneceğiz. 

Ne düşünüyorsun baba? 

TÜİK'ten birilerine ulaşmaya çalışacağım. Kabul ederlerse bir çaylarını içeceğim. Kuruma kabul etmezlerse, bu ciddi kurumda çalışan biri ile kurum dışında görüşmeye çalışacağım. 

Ne görüşeceksin? 

Sana TÜİK istatistik ilmi için onlardan özel ders talep edeceğim. 

Ne işe yarayacak da?

Öyle deme evlat. Bence TÜİK geleceğin ilmi. Yakın bir zamanda herkes bu yeni ilmi öğrenmek için yarışacak. Harezmi, Tales ve Pisagor yaşasaydı, biz matematiği bildiğimizi sanıyorduk, TÜİK'i görünce bu ilmi bilmediğimizi öğrenmiş olduk deyip öğrenmek için onların önünde diz çökerlerdi. 

Tamam, ayarladın. Ben de bu ilmi öğrendim. Nerede kullanacağım? 

Hala kafan basmadı evlat. Geleceğin iş sahası TÜİK. İkmale kaldığı için o kurumla ilişiği kesilen çok kişi oldu. Kalanlar da sarı öküzün ardından kendilerine sıranın ne zaman geleceğini kara kara düşünüyorlar. 

Eee? 

Eeesi, af talepleri kabul edile edile TÜİK’te devamlı yeni çalışanlara ihtiyaç olacak. Oraya vasıfsız eleman alınamayacağına ve sen de bu ilmi öğrendiğine göre aranan eleman olacaksın. Ondan sonra gelsin paralar. Uğruna döktüğümüz özel ders paralarını da böyle çıkaracağız. 

Ya ben de ikmale kalırsam? 

Bu ilmi öğrenirken ilmi siyaseti de öğreneceksin. Çünkü tek başına TÜİK istatistik bilgisi yeterli gelmez. 

İlmi siyaset derken? 

Kısaca Çavuşesku Termometresi diyelim. 

Biraz kapalı kalmadı mı? 

Oğlum, sözün fazlası ahmağa söylenir. Anla artık. 

Anladıysam, harap olayım. 

Senden önce ben harap oldum evlat. Açtık madem, arkasını getirelim. 

Lütfen. 

Seni oraya yani TÜİK'e atayanlarla aranı iyi tut. Onların sözünü dinle. Uslu çocuk ol. Bir dediklerini iki etme. Onların beklentileri ne yönde, bunu öğrenmeye çalış ve beklentilerini gerçekleştir. Beklentilere cevap verdin mi senden iyisi yok ve kalıcı olursun. Senin için yükselmenin ve mukarrabünden olmanın sınırı da yok. 

Anladım. Diğer öğütlerinde olduğu gibi bu sefer dürüstlükten ayrılma demedin. 

Doğru, demedim. Zira burada amirlerine uyacaksın. Çünkü memur amirinin talimatına göre hareket eder. Yok, içine sinmedi, bordro mahkumunun hukukunu çiğneyemem dersen, oraya girmenle çıkman bir olur. Yani yeni bir sarı öküz olarak istatistiklere geçersin. Yanında da kimseyi göremezsin. 

Tamam, baba anladım. Alacağım maaşımı, sallayacağım başımı. Yalnız maaşı enflasyona göre belirlenen sabit gelirli bana gönül koymayacak mı, onların vebalini nasıl alırım? 

Zaman gönül alma ve vebal düşünme zamanı değil evlat. Paçayı ve kelleyi kurtarma zamanı. Sana bugüne kadar doğruluk adına ne demişsem, at onları kafandan. Önemli olan senin gönlünün olması. Bunun yolu da yukarıdakilerin gönlünü yapmaktan geçer. Onların gönlü olsun ki sen de gönüllenesin. Sırtını onlara ver ki hem onların gücüne güç katasın hem de sen güçlenesin. Yani ayakta tutunasın. Sabit gelirliden yana tavır alarak ayakta kalamazsın. Olmayalardı bordro mahkumu. Ben mi dedim onlara işçi, memur ve emekli olun diye. Bırak ne halleri varsa görsünler.

Biraz insafsızca olmadı mı?

Oğlum, insaf zamanı değil. Sen aşağıya insaf edersen, yukarıdan insaf bekleme. Gözünü yum, işini yap. Aşağıdakinin ve enflasyondan ezilenin canı çıksın. 

 *06/06/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

2 Haziran 2022 Perşembe

Allah Beni Affetsin *

—Efendim, hayatta hiç hata ve yanlış yaptığınız oldu mu?

—Ne münasebet!

—Efendim olur ya.

—Olmuştur olmaya.

—Bu durumlarda ne yaptın?

—Ne yaptın derken?

—Yani hatadan vazgeçip pişmanlık duydun mu?

—Benim kitabımda geri adım yoktur. Pişmanlık asla. Bu can, bu tende durduğu müddetçe bu böyle.

—Çok iddialı bir söz ve büyük lokma değil mi?

—Beni hayata bağlayan ve yaşatan da iddialarımdır. Büyük lokmayı da severim.

—Ya iddiaların yanlış ise?

—Allah beni affetsin der, yoluma devam ederim.

—Sadece bu mu? 

—Evet bu.

—Ne bileyim. Bir bedel ödemek gerekmiyor mu?

—Ne bedeli? Benim lügatimde bedel ödemek yoktur.

—Ya bu yanlış çıkan iddialar, birilerine bedel ödetiyorsa? Ki mağduriyet yaşayanlar eksik olmuyor.

—Benim için No problem. Zira bu onların meselesi.

—Ciddi misin?

—Hem de hiç olmadığı kadar.

—Benden dolayı oldu diye zaman zaman vicdanen rahatsızlık duyduğun oluyor mu?

—Niye duyayım ki. Herkes kendi ceremesini çeker. Ayrıca Allah beni affetsin diyorum ya. Yetmez mi bu?

—Yetmez mi efendim. Büyük lütuf bunu söylemen. Bu arada mağdur ettiklerin de senin gibi Allah affetsin dese yeterli olur mu?

—Tek başına yeterli olmaz.

—Niçin?

—Çünkü benimki ile onlarınki farklı. Ben içten söylüyorum, onlar ise korkularından böyle diyor. Bu yüzden bedel ödemeleri gerekiyor.

—Ne biliyorsun samimi olmadıklarını? İçlerini mi okuyorsun?

—Ben bilirim. Zira ben kaçın kurrasıyım.

*03/10/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

1 Haziran 2022 Çarşamba

Sıradaki Zam Gelsin

—Üstat, ürünlerin günbegün değişen fiyatları sana neyi hatırlatıyor?

—Neyi hatırlatıyor ki. 

—Mesela? 

—Sor ben söyleyeyim. 

—De bir tane. 

—Tilkiyi hatırlatıyor efendim. 

—Ne alaka tilki? 

—Alakası şu: Tilkinin yüz planı, bu yüz planından 99’u, horozu haklamak üzerine olurmuş. Yani aklı fikri horozmuş. Ne yapıp ne eder de günlük nasıl horoz yerim üzerineymiş. 

—Yüzde 1'i ne imiş? 

—Orasını bilmiyorum. Sanırım değişkendir. Ama önemli olan 99 planı. 

—Yani?

—Yanisi, birileri tilkiden mülhem, bu planı yüzde yüze çıkardı.

—Ne demek istiyorsun?

—Efendim, tilki horoz piyasasına yüzde bir de olsa bazen yaşama şansı verirmiş. Yani az da olsa merhameti varmış ya da her gün her öğünde horoz yemekten bıkıp usanıyor olmalı. Ama güne gün zam yapanlar zamma doymuyor. Zam da zam diyorlar. Maşallah, zam yapmaktan bıkıp usanmıyorlar. Her zamma, yetmez ama şimdilik evet, arkası yarın. Yeter ki bizi izlemeye devam edin. Zira yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır diyorlar. 

—Başka neyi hatırlatıyor?

—Acizliği ve tükenmişliği. 

—Başka? 

—Sıfırı tükettim. Çarkı döndürmek için bunu yapmaya mecburum demektir.

—Başka?

—Her zam bana, "bu daha iyi günlerin", turpun büyüğü heybede diyor. 

—"Bu daha iyi günlerin", başkasına yani birine söylenmemiş miydi? 

—Ben de öyle sanıyordum ama değilmiş. Hepimize imiş. Maalesef her zamanki gibi jetonum geç düştü. 

—Başka? 

—Dün bu günümden, bugünüm yarınımdan daha iyiydi dedirtiyor. 

—Başka? 

—Ümitsizlik. 

—Başka? 

—Çaresizlik. 

—Başka? 

—Bana ümit bağlamayın zira benim adım Hıdır, elimden gelen budur, başınızın çaresine bakın demektir. 

—Başka? 

Şu fıkrayı hatırlatıyor: "Olumsuz hava muhalefetine rağmen bir dağcı, arkadaşlarıyla birlikte dağa tırmanır. Ayaklarının kaymasıyla birlikte beraber tırmandığı tüm arkadaşları bir bir düşer ve ölür. Kalan son dağcı, kayarak yuvarlanırken ince bir dala tutunur. Dal kırıldı kırılacak. Ölümü burnunda hisseden dağcı, avazı çıktığı kadar bağırır: "Kisme yok mu? Kisme yok mu? Kisme yok mu?" diye.

Gaipten: "Ver kulum elini" şeklinde bir ses gelir. Daha da sesini yükselten dağcı: "Başka kisme yok mu? Başka kisme yok mu" diye var gücüyle bağırmaya devam eder.

Başka? 

Umutsuz vaka. 

Başka? 

Yok mu bu uğursuz gecenin sabahı. 

Başka? 

Empati yoksunluğu. 

Başka? 

Ağustos böceği. 

Yine cıvıttın. Ağustos böceği ne alaka? 

Öngörü ve tedbir eksikliği yani. Atalarımız sakla samanı gelir zamanı sözünü boşa söylememişler. Gelmesi muhtemel tehlikelere karşı tedbirini zamanında almazsan, ağustos böceği misali, kara kışta aç be aç kalırsın ve karıncadan bile yardım istersin. Bilirsin ama yine de bu fablı anlatmak isterim: "Karınca yaz boyunca çalışır, kışlık hazırlığını yapar, evini ve yiyeceklerini hazır eder. Ağustos böceği ise yaz boyunca gününü gün eder, yan gelir yan yatar. Hummalı bir şekilde çalışan karınca ile de dalga geçer. Günler, aylar böyle geçerken kış bastırır. Yazın biriktirmediği için yiyeceksiz kalan ağustos böceği, yiyecek istemek üzere karıncanın kapısını çalar ama yazın kendisiyle alay eden ağustos böceğini eli boş döndürür. Ağustos böceği amansız kışı nasıl geçirdi bilmiyoruz. Çünkü fabl burada bitiyor. Ama kışı iyi geçirmediği kesindir. 

Başka? 

Uykusuzluğu. 

Yani? 

Her zam gözleri fal taşı gibi açıyor. 

Başka? 

Mırıldanma, serzeniş, içe kapanma, dertlenme, dertlere gark olma vs. 

Başka? 

Verin elinizde ve avucunuzda ne varsa. Zira bunları sayemizde edinmiştiniz. Şimdi devran döndü. Almadan vermek Allah'a mahsustur. Verme sırası şimdi sizde. Hiç ağlayıp sızlamayın, size şemsiye hikayesini hatırlatırım demektir. Ömer Seyfettin'in diyetini hatırlatıyor. 

Şemsiye hikayesini hatırlayamadım. 

Hani biri hocaya, yağmur yağarken ıslanma diye şemsiye vermiş ya. Hoca, yağmurda bu şemsiyeyi kullanmış. Yağmur kesilince teşekkür ederek adama şemsiyesini vermiş. Bu yardım bir teşekkürle bitmemiş. Adam hocanın olduğu her ortamda benim şemsiye olmasaydı, o gün halin nice olurdu der dururmuş. Hoca her hatırlatmada, bu iyiliğe tekrar tekrar teşekkür eder. Yine bir gün bir havuz başında eşraftan birileriyle otururlarken adam yine şemsiye konusunu açmış ve şemsiyem olmasaydı, halin nice olurdu demiş. Hoca, kabak tadı veren bu bezdirici muhabbete daha fazla dayanamaz ve elbisesini çıkarmadan içi dolu havuza atlar ve sırılsıklam ıslanır. İşte böyle olurdum, bir daha da hatırlatma der. 

Başka? 

Bordro mahkumunu iyice ezeceğim demektir. 

Başka? 

Fakirden alıp zengine vereceğim demektir. 

Başka? 

Cebindeki paranın alım gücünü düşürmektir. Buna, modern hırsızlık da diyebiliriz. 

Başka? 

Sürünseler de hala yaşamaya devam ediyorlar. Hala bir şeyler alabildiklerine göre daha bunlarda var bir şeyler. Kaşıkla verdiğimi kazanla alayım ki beter olsunlar ve sürüm sürüm sürünsünler demektir. 

Başka? 

Yabancı paraya, enflasyon canavarına boyun eğmek ve teslim bayrağını çekmek, atacak kurşunu kalmamak demektir. 

Başka? 

Başka başka başka... Sen, zam gibi başka başka başka demekten başka elinde başka bir şey yok mu? Mübarek, zammı sordun. Zamdan fazla başka diyorsun. Milletçe sıfırı tükettiğimiz gibi kelime kıtlığı da mı çekiyoruz?

Tamam, başka demeyeceğim. Zira ne benim başka sözüm bitecek ne de zamlar bitecek. O zaman şöyle söyleyeyim. Millette para var ve çılgınlar gibi alışveriş yapıyor. Geçen yıla göre trafiğe çıkan araç sayısında yüzde 20 artış olmuş. Bu da millette para ve alım gücü olduğunu gösteriyor. 

Piyasada para yok değil. Orta ve dar gelirli gerisin geriye giderken belli bir zümre paraya para demiyor ve alıyor. Enflasyonlu hayat sosyal dengenin bozulması, aradaki uçurumun artması, zengin lehine dönmesi demektir. Ayrıca bir yerde veya bazı alanlarda alışveriş yapılması, tüm Türkiye'nin alışveriş yaptığı anlamına gelmez. Olaya böyle yani herkes lüksünden ödün vermeden çılgınlar gibi alışveriş yapıyor dersen, istersen bir de hastanenin yolunu tut. Orada da tıklım tıklım hasta görürsün. Sanki herkes hasta zehabına kapılırsın. Halbuki herkes hasta değil. Unutma ki bu ülke 84 milyondur. Tüm hayat, senin gördüğünden ibaret değil. Ateş düştüğü yeri yakar. 

Son sözün? 

Son sözüm olamaz. Zira sözün bittiği yerdeyiz. Milletçe, hep birlikte bindik bir alamete. Gidiyoruz kıyamete. Hoş, belki kıyamet kurtuluşumuz olur. Zira kalırsak, bu enflasyon canavarı, freni patlamış kamyon gibi herkese çarparak, emin adımlarla bir hızla yoluna devam ediyor. Kamyon kendinden emin ama kamyonun kadrajına takılanlar olup bitenden emin değiller. Hepsi kendilerini nasıl bir mukadderatın beklediğine dair endişeli bir bekleyiş içerisinde. Zamları bilmem ama bu tedirgin bekleyiş insanımızı ölmekten beter eder. Allah encamımızı hayreylesin. Yöneticilerimize feraset, basiret ve empati versin. 

Amin.