11 Kasım 2021 Perşembe

Doğu Toplumlarının Özellikleri *

Geri kalmış, gelişmekte olan, iki ayağı üzerinde duramayan, kendi kendine yetmeyen, küresel ve bölgesel çapta güç olma hayali kuran ama bir türlü güç olamayan millet, ulus ve toplulukların genel karakteristik özellikleri:

·    Çok önemli bir millet olduklarına kendilerini inandırmışlardır. Daima geçmişle övünürler. Övme ve yerme tutkunudurlar. Gelmiş ve geçmiş kişilerle yaşarlar. Onlarla yatar, onlarla kalkarlar. Övgüleri aşk, yergileri nefret mesabesindedir. Övdüklerini ölümüne severler, sevmediklerinden de ölümüne nefret ederler. Övdükleri bir nevi mehdi, yerdikleri ise deccaldır. Ülkelerinde iyi bir şey olmuşsa sevdiklerinin eseridir. Onlar olmasaydı, bugün böyle olunmazdı anlayışı hâkimdir. Ülkelerinde bir kötülük, geri kalmışlık olmuşsa bunun müsebbibi de yerdikleri kişilerdir. Övdüklerini durmadan ve her yıl dönümünde anarlar, referanslarını onlardan alırlar. Kendileri durmadan övdüğü gibi başkalarının da övmelerini beklerler. Yerdikleri ise yılanın başıdır. Onlar hiç iyilik yapmamış, onlarla ve onları savunanlarla mücadele etmek gerekir.

·    Soğukkanlılık, basiret, feraset vs. hak getire. Yangına körükle gidilir. Duygular aklın ve mantığın önüne geçer. Slogan ve hamaset onların şah damarlarıdır. Bunlarla yaşarlar, bunlarla ölürler. Ayakları bir türlü yere basmaz.

·   Kutuplaşma had safhadadır. Her kutbun da kendilerini kurtaracak idolleri vardır. Bir daha gelmeyecek bu idoller onlara Allah tarafından bahşedilmiş bir lütuftur ve bunlar aşılamaz. Yani bunlar bir numara ise ardından kim gelirse gelsin ancak ikinci sıraya yerleşir. Asla boynuz kulağı geçmez.

·     Bol konuşma ve gevezelik hâkimdir. Konuşmaya gelince varlar ama icraatta yoklar. İcraatı hep başkasından beklerler.

·    Cari açıkları had safhadadır. Kendi kendilerine yetmez. Üretici değil, tüketicidirler. Başkaları üretecek, yeni icatlara imza atacak. Bunlar da bastırıp parayı o üretilenleri kullanacak. Hep borçla yaşarlar. Bu marifetleriyle gelecek nesilleri borç batağının içine sokarlar.

·        Kendilerinden başka kimseyi de beğenmezler. Değilse çatlar ölürler.

·       Her biri iyi bir niyet okuyucusudur. Senin ne dediğin değil, onların ne anladığıdır önemli olan. Ön yargı kendilerinden ayrılmaz bir parçadır. Seni, kafalarında oluşturdukları şablonla değerlendirirler.

·   Mazeret, gerekçe ve bahane üretmede üstlerine yoktur. Gerçeklerle yüzleşmezler, algılarla yaşarlar. Kendileriyle asla yüzleşmezler. Geri kalmışlıklarının müsebbibi hep başkasıdır. Özellikle dış güçlerdir. Başkaları bunlara hep düşmandır. Kendilerinden başka dostları yoktur. Bizim bizden başka dostumuz yok diyenler de kendi kendileri ile geçinemezler.

·   Demokratlıkları, fikir ve vicdan özgürlüğüne hayranlıkları gücü ellerine geçirinceye kadardır. Her birinin gönlünde ve mayasında şiddet vardır.

·         Ağızlarından adalet, ehliyet, liyakat gibi kavramları düşürmezler ama her biri öyle kadrolaşır ki şeytan bile parmak ısırır.

·         Kurum kültürü, ekip ruhu yoktur. Kurumlar kişiye endekslidir. Kişiyle doğar, kişiyle büyür, kişiyle ölür.

·         Hiçbir şeyleri şeffaf değildir. Şeffaf görünümlü kılıfına uydurma yolu izlenir vs.

*27/11/2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

10 Kasım 2021 Çarşamba

Saygı Duruşu

Babacığım, bugün aklıma ne geldi biliyor musun?

—Ne geldi oğlum?

—Hani öleceğiz ya.

—Evet.

—Kimin ne zaman öleceği bilinmez ama olur ya önce vefat edersen ne yapalım?

—Nasıl, ne yapacaksın?

—Tören falan.

—Ne töreni? Ömrünü tamamlayana ne yapılıyorsa onu yapacaksın.

—Biliyorum da bir farklılık yapabilir miyiz?

—Mesela?

—Saygı duruşu gibi.

—Yanlış anlamadıysam cenazeme gelenleri saygı duruşunda bulunmaya mı çağıracaksın?

—Aynen öyle.

—İşin yok mu senin? Sabah sabah aklına bu mu geldi? Sonra daha nefes alıyorum. Görüyorum ki gözlerimi yummamı bekliyorsun. Miras bırakacak olsam da böyle bir beklentiye girsen hiç gam yemeyeceğim.

—Nasılsa öleceğiz hepimiz.

Öyle tabi. Yine de ölümünün ardından bir şeyler yapmak isteriz evladın olarak.

—Git, sabah sabah dalganın zamanı değil. Hele bu soğukta hiç çekemem.

—Hiç olmadığı kadar ciddiyim.

—Peki, ne yapmayı düşünüyorsun?

Mesela, ölünce kaç dakika saygı duruşunda bulunalım? Bunu merak ettim. 5 dakika yeter mi? 

—Yetmez oğlum, beş dakika neye yeter. Gelenler yorgunluktan yıkılıncaya kadar dursunlar. Sonra cümle alem benim cenazemi konuşsun. Bulduk başa belayı, sen ölmedin, biz öldük desin. Git Allah aşkına şuradan. Sabah sabah dert ettiğin şeye bak. Rüyanda mı gördüm ölümü mü yoksa? Sonra ben öldükten sonra saygı duruşunda bulunsan ne olur, bulunmasan ne olur. Saygı duyacaksan, içinden gelerek sağlığımda saygı duy.

Baba ciddiyim ben.

Ben de ciddiyim evlat. Hem de hiç olmadığı kadar senin ciddi olduğun gibi.

Yani?

Sen cenazeme gel yeter. Başka da bir şey istemem.

Anladım. Peki, her ölüm yıl dönümünde seni analım mı?

Anmayın evlat. Şayet cenazeme gelirseniz benim için üç gününüzü ayırın. Çünkü taziye üç gündür. Ardından işinize gücünüze bakın. Sonra sen sağ, ben selamet. 

—Peki, 40.gününde bir şey yapmamızı ister misin?

Abartma evlat. Bırakıver artık. Her fani gibi öleceğim. Beni mezarımda rahat bırakın. Siz de rahatlayın. Eş dost da rahat etsin. Kabak tadı verdi bu muhabbetin. 

Yani seni anmayalım mı? Yoksa unutulur gidersin.

Varsın unutulup gideyim evlat. Beni unutmayıp da turşumu mu kuracaksınız?

Kızma babam. Evladın olarak yanında olduğumuzu göstermek istiyoruz. Ama görüyorum ki istemiyorsun. Madem hiçbir şey yapmamızı istemiyorsun. Bari, sosyal medyada seni her yıl dönümünde unutulmaz yapalım. 

—Ne olacak böyle yapınca?

—Sevenlerin bana bu alemde başsağlığı dileyecek.

—Tövbe ya Rabbi. Evlat, taziye üç gün dedim. Bu taziye her yıl tekrarlanmaz. Bana bir iyilik yapmak ister misin?

—Tabi, emrindeyim baba.

—Beni rahat bırak. Kapıyı da dışarıdan ört. Bir daha da her aklına eseni benimle paylaşma. Bu dediklerini de ne sen söylemiş ol ne de ben duymuş olayım. Bunu da kimseye söyleme. Gülünç duruma düşersin. Bunu uygulamaya kalksan da kendin de bezersin, başkasını da bezdirirsin.

8 Kasım 2021 Pazartesi

Oyum Kime? *

Siyasilerin söz ve eylem çelişkileri, u dönüşleri, kendi süfli emelleri uğruna kendileri bedel ödemeden ülkeye ve millete ödettikleri bedeller, sonu hep karakış olan sundukları yalancı baharlar, kendi aralarında yaptıkları kayıkçı kavgaları, kullandıkları dil, ülke kaynaklarını mirasyedi evlat gibi hoyratça kullanmaları ve daha nice yaptıkları ve yapamadıkları, ister istemez beni siyasetten soğuttu. Bundan sonra sandığa gider, herhangi bir partiye oy verir miyim bilmiyorum. Ancak şu vaatlerde bulunan bir siyasi parti ve lideri olursa, bilin ki oyum onadır. Biri derse ki iktidarımda;

—Emanet, ehliyet ve liyakat hak getire. En önemli, gözde ve para akan yerlere yapacağım atamalarda, ailemin selameti açısından aile fotoğrafına öncelik vereceğim. Damadım varsa ilk önce damadımı, kızımı, oğlumu, yeğenimi, kalırsa bana oy veren partililerimi önemli makamlara getireceğim. Onlara gül gibi imkanlar sunacağım. Yani tepeden tırnağa kadrolaşacağım. Çünkü seçimle gelmek demek budur.

—Enflasyonla mücadele eder gibi görünmeyeceğim. Piyasayı kendi haline bırakacağım. Vatandaş bugün aldığını yarın aynı fiyattan alamayacak. Tek yapacağım, her ayın üçünde, TÜİK'in açıklayacağı enflasyon rakamlarına müdahale etmek olacaktır. Direnen görevli olursa, bir af talebinde bulunmadan onu görevden alacağım. 

—Ülkede bilgim dışında kuş uçmayacak, yaprak kıpırdamayacak. 

—Her türlü iyi, güzel şeyler şahsımın, kötü şeyler muhalefet ve dış güçlerin eseri olacaktır. 

—Diplomasi, miblomasi gibi bu dilden anlamam. İstediğim devletle ilişkileri iyi tutar, istediğim ile bozuşurum. Kime ne? İster bozuşurum ister dost olurum. Gerekirse bozduğum ilişkileri bir ara düzeltmeye çalışırım.

—Memur, işçi vs. bordro mahkumları ile yapacağım toplu sözleşmelerde “Onları enflasyona ezdirmeyeceğim ya da ezdirmedik” gibi beylik ve boyumdan büyük laflar etmeyeceğim. Onları enflasyona ezdireceğim. Olmayalardı memur. Ben mi zorladım onları memur olun diye. Bu demek değildir ki istedikleri hiçbir şeyi yerine getirmeyeceğim. Yıllardır istedikleri 3600’ü onlara vereceğim. Ama bu, bekledikleri 3600 olmayacak. Hepsi 3600 lira maaş alacak. Beğenmeyen için istifa haklarına saygı duyacağım. Aman nere giden, dur demeyeceğim. Çünkü hiçbiri benim gibi bulunmaz Hint kumaşı değildir. Beğenmeyen ayrılacak. Yerlerine bekleşenlerden atama yapacağım. Devrimde hiç olmadığı kadar istifa ve bir o kadar alım olacaktır. Her aldığımı da bir müddet test edinceye kadar geçici göreve alacağım. İktidarımda kimsenin yeri garanti olmayacak. Başı ayak, ayağı baş yaparım. Çünkü başkasını bilmem ama ben sandıktan çıktım.

—İhaleler için şeffaf olacağım, en uygun teklifi veren alır gibi reel hayatta karşılığı olmayan sözler söylemeyeceğim. İhaleyi istediğim kişi veya firmaya vereceğim. Kime ne, değil mi?

—Vatandaş her şeyi benden duyacak. Bunun için iletişim kanallarını çok iyi kullanacağım. Günüm prime time saatlerinde tüm kanallar benim konuşmamı canlı olarak verecek. Böylece insanımız, şahsıma olan özlemini ekranlardan gidermiş olacak. Kendim hep göz önünde gündeme dair konuşacağım, milletin de gözü mahkum beni dinleyeceği için TV’lerin tartışma programlarına vekil, bakan gibi aktif bir partili göndermeyeceğim. Zira ben yeterim hepsine. İlla TV programlarına partimi savunacak biri çıkacaksa, beslediğim gazetecilerin çıkmasına izin vereceğim. Bir de geçmişte vekil yapıp ıskartaya çıkardıklarıma, “eğer hala vekil olmak istiyorsanız, gidin, beni savunun” diyeceğim. Benimle uğraşan gazeteci ve TV çıkarsa, onlara elimi oynatmayacağım. Çünkü patronları eşek değil ya gereğini yapacaklardır vs. şeklinde söz veren ve oy isteyen yani bilinçaltındakini açıkça söyleyen, gizli ajandası olmayan hangi siyasi olursa oyum onadır.

*14/01/2022 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.