30 Eylül 2021 Perşembe

Rektör Olma Hevesim Uzun Sürmedi

Ne zamandır aklımdaydı. Bugün yarın derken öteleye öteleye bu zamanı buldu diploma defterine bakmam. Bakacaktım ki adam olacak çocuk o zamandan beri belli imiş diyecektim.

Beni bu diploma notunu öğrenmeye iten esas sebep, bu dönem atanmış bir rektörün rektör olduktan sonra basında yer alan başarılı geçmişi idi. Konya'da bir İlkokulu birincilikle bitirmişti. Gıpta ettim kendisine. Kıskançlık da var tabi. Demek ki başarı tesadüfi değil. Ta o zamandan belli imiş.

Ben de heyecanla dönemimde mezun olanların diploma defterine baktım. Acaba İlkokulu birincilikle bitirmiş olabilir miydim? Baktıkça moralim bozuldu. Moralim bozuldukça canım sıkıldı. Zira birinciliğim olmadığı gibi ilk üçte bile yoktum. 64 kişi içerisinde 6.lığı 5 kişiyle paylaşmışım. Demek ki bir kesere sap olamayışımın temelinde ilkokul yatıyor. Ne de olsa temel eğitim. Temel iyi değilse çatı ne yapsın. Hasılı, havalı girdiğim okuldan omuzların inerek ayrıldım. 

Biraz sakinleşince -ki bu sakinleşmem epey zamanımı aldı. Anlatılmaz, yaşanır- notum da fena değilmiş. Pekiyi ile mezun olan 12 kişiden biriymişim. Orta ve iyi ile geçenlere göre teselli oldu bana. 

Ardından dönemin (75-76) A şubesinden bir arkadaşımı gördüm. Sana hava atacaktım ama beni üç puanla geçmişsin dedim. Baktım bir hava bir hava. Moralim bir daha bozulmaz mı? Annesi öğretmene hiç yoğurt götürdü mü bilmem ama kendisine, "Anneyin tas tas götürdüğü yoğurtların faydası olmuş" dedim ve rahatladım. Bundan sonrasını anam yoğurt çalıp götürdü mü acaba diye o düşünsün. Hep ben mi düşüneceğim. Diğer beni geçenleri de görürsem, onlar için de gerekçe değişmeyecek. 

Neyse işin ciddiyeti bir tarafa, gelelim asıl meseleye. 1975-1976 öğretim yılında Karasınır İlkokulundan mezun olanlar, bilin ki hepinizin notlarına gözüm kaydı. Merak ediyorsanız, bir çay bahçesinde çaylarımızı yudumlarken not ve derecenizi söyleyebilirim. Karşılığında kesenize bereket, ziyad olsun derim.

45 yıl önceki diploma defterini eliyle koymuş gibi bir çırpıda önüme koyarak yardımcı olan okul müdürümüze teşekkürler ama alacağı olsun. Büyük beklentisi olan bir garibanı sevindirmek daha iyi olurdu. Bunun yolunu da müdür bulabilirdi.

Hasılı, benim rektör olma hevesim, başlamadan bitti.

Not: Yeni açılan bir üniversiteye rektör olan birinin, gazetelerde noktası virgülüne aynı özgeçmişini okuyunca ben de ilkokul başarımı öğrenmek istedim. Çünkü rektörün tek başarısı ilkokulu birincilikle bitirmesiydi. 

Alıç Deyip Geçmeyelim *

İbrahim süresi 34.ayette Allah, mealen  “O size istediğiniz her şeyi verdi. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız başa çıkamazsınız. Şu bir gerçek ki insanoğlu çok zalim, çok nankördür.” buyurur. Gerçekten doğaya baktığımız zaman her türlü nimetin emrimize amade kılındığını görürüz.

Karın doyurmak veya tatmak amacıyla yediğimiz ve içtiğimiz nimetlerin kıymetini bilmesek de bugün her türlü bilgiye bir tuşla ulaşabildiğimiz sanal aleme herhangi bir nimetin adını yazsak, her birinin birden fazla faydasının olduğunu öğrenebiliyoruz. Burada nimetleri sayacak değilim. Zaten ayette de işaret edildiği gibi say say bitmez. Bu nimetlerin bazılarını elde etmek için bir emek sarf etmek gerekirken bazıları ise doğada kendiliğinden bitmektedir.

Doğada kendiliğinden biten ve ücret ödemeden elde edebileceğimiz nimetlerden bir tanesi de alıçtır. Bu nimetin kıymetinin yeterince bilindiğini sanmıyorum. Çünkü alıç, pek bilinen bir meyve değil. En azından çoğunluk bilmez. Ne yemiştir ne tatmıştır ne yendiğini bilir ne de ağacında görmüşse bu nedir diye merak etmiştir. Belki de alıcı görseler mertek sanırlar. Bu meyveyi bilmeyen yok mu? Sayıları fazla olmasa da var. Kimi tadımlık kimi yemek kimi sirkesini yapmak kimi de satmak için ailesiyle birlikte gidip alıç topluyor. Getirip pazarda satıyor. İyi de yapıyorlar. Hem para kazanıyorlar hem de uzaklara gidip toplama imkanı olmayanların ayağına getiriyorlar.

Adı genelde alıç olarak bilinse de bir diğer adı yemişendir. Muşmulaya benzeyen bir tadı olduğundan dolayı ekşi muşmula şeklinde de isimlendirilmektedir. (cnnturk.com)

Faydalarına gelince, inanın, bilye büyüklüğündeki bir meyvenin bu kadar faydasının olacağını hiç düşünmemiştim:

● Kalp hastalığının iyileşme sürecini oldukça hızlandırır. Ritim bozukluğuna da iyi gelir ve aynı zamanda alternatif tedavi yöntemi şeklinde de kullanılır. 

● Ağır enfeksiyon sonrasında kalbin kaslarında meydana gelen hasarların giderilmesine ve kalp yetmezliği sorunlarına iyi gelir. 

● Yüksek tansiyon sonrasında oluşmakta olan damar sertliklerinin düzelmesinde etkilidir. Kalp krizi riskini en aza indirir. 

● Biriken sıvıların dışarı atılmasında yani ödem atmada yardımcıdır. 

● Sinirsel sorunların azalmasına yardımcı olduğu için antidepresan olarak da kullanılmaktadır. 

● İshal sorununun giderilmesinde faydalıdır. Fakat fazla tüketilirse kabızlığa sebep olabilir. 

● Özellikle kalp krizi geçirmiş olan kişiler bu meyveyi tüketirse kalbin güçlenmesini sağlar. 

● Kusmayı giderir. Midenin düzenlenmesini sağlar. 

● Göğüs ağrısına, migrene ve baş ağrılarına iyi geldiği bilinmektedir. 

● Damar tıkanıklıklarının önüne geçen etkili bir meyvedir. 

● Hafızayı güçlendirir. 

● C vitamini bakımından oldukça zengindir. (cnnturk.com)

* 02/10/2021 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

28 Eylül 2021 Salı

İşte Size Ayakta Durmanın Yolu

Hayat pahalılığından dem vururuz da bunu gidermek için taşın altına elimizi koymayı bir türlü düşünmeyiz. İşte bunu bir nebze de olsa gidermenin yolu. Bunun için yapacağınız;

1. Gidip un almak. Üzümünü ye, bağını sorma misali, fiyattan haberinizin olmaması için un çuvalının fiyatını sormamak, nakit vermemek ve karta çektirmek. Karta çektirirken mümkünse temassız post makinesi olan yerleri tercih etmek daha iyi olur. Çünkü şifre girerken gözünüz, ödenecek miktara kayabilir. Bu da olmayan moralinizin bozulmasına sebebiyet verebilir. Halbuki temassız olunca fiyattan haberiniz olmaz. Tutuyorsun, dıt sesiyle birlikte çekiyorsun. Hem bu yol ile ödemeyi bir ay geç yaparsınız.

2. Bir ay geç ödemeli bu undan, eşiniz hafta içini es geçerek tatil gününde bazlama yapmaya kalkarsa, benim işim var deyip kenara çekilmeyeceksin. Hemen geçeceksin fırının başına. Tavada ekmek pişireceksin. Bu yol ile fırına ekmek almaya gitmiyorsun. Para cebinde kalıyor. Kullandığın doğal gazı firma hemen tahsil etmiyor. Bir ay dolunca gelip okuyor ve sana bir fatura çıkarıyor. Doğalgaz firması burada seni de düşünüyor. Moralin bozulmasın diye gaz miktarını belirten bir ihbarname bırakmıyor. Bunun yerine e-posta ile ihbarname gönderiyor. Burada yapacağın, firmadan gelen e-postayı açmayacaksın. Böylece gelen faturadan haberin olmuyor. Ödemeyi de otomatik ödemeye vereceksin. Hesabından bir ay sonra otomatik kesiliyor. Gördüğünüz gibi unu bir ay gecikmeli, kullandığın doğalgazı da bir ay sonra ödüyorsun ve nakit ödeme yapmadığın gibi otomatik ödeme ile de ödediğin miktardan haberin olmuyor. Tüm bunlar için yapacağın tek şey, hesabında biraz para bırakmak. Yok, ben ekmek pişiremem diyorsan, sabah kalkınca kahvaltı hazır değil mi deyince, hazır ama ekmek alınacak fermanına muhatap olacaksın. Bunu Allah'ın günü yapacaksın. Aldığın ekmek de sımsıcak olmayacak. Akşam eve gelirken de ekmek var mı telefonu açacaksın. Olursa şaşarsın zaten ve her gün fırına cebinden para çıkacak. Halbuki evde mutfağa yardım ederek pişireceğin ekmeği afiyetle ve sımsıcak yiyeceksin. Fırına gitme derdin olmayacağı gibi evde pişirilen ekmek de bereketli olacak.

3. Öyle zannediyorum, evde ekmek yapma işi kafana yattı. Huzur, mutluluğun, aile saadetin ve cebin için tavada ekmek yapmaya razı oldun. Burada yapacağın, yakmamak için ekmeği kıvamında ve sık sık çevireceksin yoksa fırına gitmediğine pişman ederler seni. Yakmayacaksın efendim. Bunun için bir taraftan ekmek çevireyim, bir taraftan da telefona bakayım dersen; söz dinle, o ekmek yanar. Burada tecrübe konuşuyor.

4. Evde ekmek pişirmenin hayat pahalılığına ne katkısı olacak, ben bir şey anlamadım dediniz. Bu durumda yapacağınız, yazıyı yukarıdan aşağıya bir daha okumak olacak. Yine mi anlamadınız? Yazıyı tekrar okuyacaksınız. Ta ki anlayıncaya kadar. Hala anlamadıysan, bir anlayana sor. Ondan da mı bir şey anlamadın? Sen en iyisi fırından ekmek almaya devam et.