17 Kasım 2020 Salı

“Sahibinden” Siteleri Üzerine *

Bir araba veya gayrimenkul alım-satım veya kiralama işi yapacak olanların veya alım-satım/kiralama işi olmadığı halde araç veya evinin değerini öğrenmek isteyenlerin ilk uğrak yeri, “sahibinden.com” türü sitelerdir. Birçok alım ve satım işleri de bu siteler üzerinden yapılıyor. Çünkü hem aracın hem de gayrimenkulün piyasası buralarda atıyor. Bu açıdan bakıldığı zaman “sahibinden com” siteleri hem alan hem satan, hem kiraya veren hem de kiralayan bakımından önemli bir işlev görüyor. Günde belki de binlerce araç ve ev, bu siteler aracılığıyla el değiştiriyor veya kiralanıyor.

İnsanımızın alım ve satımlarını emlak ve galeri işi yapanlardan ziyade “sahibinden” sitelerini tercih etmesinde şu sebeplerin etkili olduğunu düşünüyorum:

-Alım ve satış işlerinin daha kolay ve hızlı olması,

-Oturduğu yerden daha fazla araç veya gayrimenkul çeşidini görebilmesi, farklı alternatifleri değerlendirebilmesi ve emsalleri arasında kıyas yapabilme imkanının olması,

-Her türlü alım ve satım işlerinde komisyonun olmaması vs.

İnsanımızın her türlü kolaylığının yanında alım-satım ve kiralama işinde bu siteleri tercih etmesinin en önemli nedeninin, galerici veya emlakçiye komisyon ödemek istemeyişinin daha etkili olduğunu düşünüyorum. Çünkü daire kiralamalarda bir aylık bedelin emlakçiye ödenmesi, alım ve satım işlerinde de hem alanın hem de satanın komisyonculara % 2’lik bir komisyon ödemesi gerekiyor. Bu da önemli bir meblağ tutuyor.

“Sahibinden” siteleri hakkında bu kısa değerlendirmeden sonra bu sitelerde gördüğüm bir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum. Sitelerin adı, adı üzerinde “sahibinden” olmasına rağmen bu sitelerde, “sahibinden” görünümlü galerici ve emlakçiler cirit atıyor. Hangi ilanı tıklasan genellikle karşına ya bir galerici çıkıyor ya da emlakçi. İlan versen bile seni müşteri yerine “Biz ilgilenelim” diye ilk önce ve ardı ardına komisyoncular arıyor. Güya komisyon vermeyeyim diye insanımız bu siteleri tercih ediyordu.

Burada yanlış anlaşılmasın, galerici ve emlakçilere ve bunların her türlü alım ve satım işlerinde aldıkları komisyonda gözüm yok. Zira galericilik ve emlakçilik denince akla komisyon gelir. Bunlar alıcıya ve satıcıya aracılık yapıyorlar, alıcı ve satıcı buluyorlar, onları bir araya getiriyorlar, gerekirse satılacak daireyi gösteriyorlar. Bir emek sarf ediyorlar. Bu işten ekmek yedikleri için elbette taraflardan komisyon da alacaklar. Zira bu işleri babalarının hayrına yapmıyorlar.

Burada galerici ve emlakçilere itirazım, bu sektörlerin “sahibinden” olan sitelerde ne işleri var? Çünkü bu siteler adı üzerinde ya “sahibinden kiralık” ya da “sahibinden satılık” ilanlarıyla dolu. “Sahibinden satılık” veya “sahibinden kiralık” ne demek? Alıcı ve satıcının her türlü alım ve satış işlemlerini aracısız ve komisyonsuz yapmaları demektir. Maalesef işler, hiç de adı üzerinde yazıldığı gibi değil. Çoğu “sahibinden” ilanının altından ya bir galerici ya da emlakçi çıkıyor.

Gerçekten “sahibinden.com” sitelerinde emlakçi ve galericilerin ne işi var? Bunlar galeri ve emlak ofislerinin yanında müşteriye daha kolay ulaşabilmek için “emlakciler.com” veya “galericiler.com” adıyla siteler kursalar, bunlara kim ne diyebilir? Alım, satım ve kiralama işlerinde vatandaş ister “emlakciler.com”, ister “galericiler.com”, ister “sahibinden.com” sitelerini tercih eder. Satıcı veya alıcı, hangi siteye girdiği zaman hangisine komisyon ödeyip ödemeyeceğini de böylece bilmiş ve evdeki hesabını çarşıya uydurmuş olur.

Hasılı, “sahibinden” sitelerinde “sahibinden” görünümlü emlakçi ve galerici görmek istemiyorum. Lütfen, her türlü alım ve satış işlemlerinizi, açacağınız siteler üzerinden yürütün. “Sahibinden” sitelerini de gerçek sahiplerine bırakın. İsteyen size gelsin, isteyen sahibine! Herkese hayırlı müşteriler…

*18/11/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

 

 

16 Kasım 2020 Pazartesi

Dualarımız Niçin Arapça? *

Dil, aramızda iletişimi sağlamak, muhatabımıza meramımızı anlatabilmek amacıyla Allah'ın bize bahşettiği bir organımızdır. Tanışalım diye farklı farklı ırk, topluluk ve milletler olarak yaratılmışız. Yabancı dil diye adlandırılan, değişik dillerde konuşmamızın bilimsel bir açıklaması olmasa da Allah'ın bir lütfü olsa gerek. Bu açıklamalar çerçevesinde düşündüğümüz zaman hiçbir dilin, ırkın ve lisanın diğerlerine bir üstünlüğü yoktur. Hepsi insanca yaşamamız, birbirimizle tanışmamız, tanışırken görgü ve göreneğimizi artırmamız için birer araçtır. 

Bu kısa açıklamadan sonra bana göre;

√ En iyi dil, dilin hakkını veren, yaratılış amacına uygun kullanılan dildir.

√ En iyi ırk ve insan, Allah'a karşı sorumluluğunu en güzel şekilde yerine getiren, insanlığın hayrına çalışan ve farkındalığını ortaya koyarak dünya ve hayata dair bir katma değer üreten ırk ve insandır.

√ En iyi lisan da birbirimizi kırmadan, dökmeden, arada tercüman olmadan anlaştığımız ve konuştuğumuz lisandır.

Bu yazdıklarımdan hareketle; nasıl ki herkesin dili, ırkı ve konuştuğu dil, kendisine ise benim dilim, ırkım ve konuştuğum Türkçe de bana aittir. İsterim ki derdimi, isteğimi, meramımı, duamı Türkçe yapabileyim. Bu isteğime zaten öyle diyebilirsiniz? Acaba öyle mi? Şimdi bazı örnekler vereceğim ki istisnalar kaideyi bozmamakla beraber hiç de öyle olmadığını göreceksiniz:

√ İbadet için camiye gidiyorum. Ezanı dinliyorum. Ezan bitince ezan duamı yapmaya başlıyorum. Bir taraftan da eda edeceğim namaza kalkmak için davranıyorum. Bu sefer ya imam ya müezzin ya da bir başka gönüllü “Allâhümme rabbe hâzihi…” diye ezan duasını okumaya başlıyor. Okunan bu ezan duasına tüm cemaat ellerini kaldırıp amin diyor.

√ Namaz kıldıktan sonra "Ayetel kürsi'yi okuyup tespih çekmeye başlıyorum. Ardından tespih çekmek için komut başlıyor.

√ Ne zaman bir nişan, nikah, düğün, gelin indirme ve güvey katma merasimi olsun, “amin” komutuyla başlayan dualar “Allâhümmec’al hâzel akde…” diye başlıyor. Biri, gözleri kapalı dua ediyor. Biz de onun her nefes alışında amin diyoruz.

√ Ne zaman bir cenaze merasimi olsa, okunan Kur’an veya indirilen hatimden sonra “amin” komutuyla eller havaya kalkar. Biri ezberinden bir şeyler okur, arada biz de amin diyoruz.

√ Umre ve hacca gidenlerden duyduğum kadarıyla, tavaf esnasında görevli hoca dualar ediyor, bizim hacılar ya amin diyor ya da hocanın okuduğu duayı tekrarlıyor.

Bu kadar örnek yeterli sanırım. Yaptığımız dua; ister ezan duası, ister tespihat, ister hatim duası, ister nikah/nişan olsun hepsi Arapça. Çoğumuz ne anlar Arapça'dan? Ne anlama geldiğini bilmeden amin diyoruz. Rab Teala, "Kulum! Benden bir şeyler istiyor ve kabulü için amin diyorsun. Ne istediğini biliyor musun" dese, ne cevap veririz? Merak ettiğim, bu dualar Arapça yapılmasa dualarımız kabul olmayacak mı?

Burada yanlış anlaşılmasın. Ne Arapça düşmanıyım ne de Türkçe hayranıyım. İsterim ki dualarımız hem dua yapan hem de duaya amin diyenler tarafından anlaşılacak şekilde Türkçe olsun. Çünkü dua, isteklerimizin yerine gelmesi ve dertlerimizin giderilmesi için Yüce Makama verilen bir nevi dilekçedir. Dilekçede yazılanlar bizzat dilekçenin sahibi tarafından ne anlama geldiği iyi bilinmelidir.

Aslında dualarımız Türkçe yapılabilir. Bunun önünde bir engel yok. Çoğunluk, duaların anladığımız dilden yapılması gerektiğini de savunuyor. Buna rağmen dualarımızı Arapça yapmaya devam ediyoruz. Çünkü daha önce Arapçasını ezberlediğimiz duayı okumak kolayımıza gidiyor. Türkçe dua için eski ezberleri bir tarafa bırakarak Türkçe dua için hazırlık yapmamız gerekiyor. Ezberimizde hazır dua varken yenisine hazırlanmak bir emek ister.

Bu konuyu açmışken duayla ilgili bir hususa daha değineceğim. Dualarımız niçin toplu yapılır? Tamam, nikah, hatim gibi dualar bir merasim esnasında yapıldığı için toplu yapılsın. Ezan duası gibi dualar niçin kişiye bırakılmaz? Bırakalım, kişi duasını içinden geldiği gibi kendi yapsın.

*21/11/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

 

 

 


14 Kasım 2020 Cumartesi

“Elkart Abonman İadesi” *

Haber sayfalarına göz atarken Konya Büyükşehir Belediyesinin şu açıklamasını okudum. Acaba asparagas haber mi diye yazıyı tekrar tekrar okudum, sonra başka sitelere de baktım. Haber doğru idi. İzninizle önce haberi paylaşayım:

1-) “Covid-19 Pandemisi nedeniyle 13.03.2020 tarihinde okulların tatil edilmesi sonucunda bu tarihten önce yükledikleri abonmanları kullanamayan indirimli Elkart (öğrenci, öğretmen ve genç Elkart) kullanıcılarına kullanamadıkları günler iade edilecektir. İade işlemi kartlarına abonman tanımlanması şeklinde yapılacaktır.

2-) 13.03.2020 tarihinden sonra yapılan abonman yüklemelerinin iadesi yapılmayacaktır. Ayrıca bu tarihten önce yüklenmiş olsa da tatil döneminde kullanılan günler iade edilmeyecektir.

3-) Siz de indirimli Elkart kullanıcısı iseniz bu sayfadan kaç gün iade hakkınız olduğunu öğrenebilirsiniz. Hak ettiğiniz gün kadar abonmanı seçtiğiniz tarihten sonra e-Dolum sistemi üzerinden kartınıza yükleyebilirsiniz. Abonmanın aktif olması için otobüslerimiz ve turnikelerde bulunan Elkart cihazları üzerindeki yeşil butonu kullanmanız gerekecektir.” (https://t.co/HGtl1vqpaw?amp=1)

Haberin doğruluğunu araştırırken bir şey daha dikkatimi çekti. Okulların tatil edildiği 13 Mart günü, Sayın İbrahim Uğur Altay sosyal medya paylaşımında, “‪Son 1 hafta içinde Elkart Abonman yükleyen öğrencilerimizin kaybını önlemek için tatil bittiğinde gerekli açıklamayı yapacağım. Gençler sizi mağdur etmeyiz merak etmeyin.”açıklamasını sıcağı sıcağına yapmış bile. Görüyorum ki Başkanın bu paylaşımı havada kalmamış ve belediye tarafından uygulamaya konmuş.

Belediyenin uygulamaya koyduğu bu karara çok sevindiğimi ifade etmek istiyorum. İster öğrenci, ister öğretmen ister genç elkart sahibi olsun, kimsenin elkart abonman iade talebinde bulunmadığı bir ortamda, Sayın Belediye Başkanının bu yaptığı, bir inceliktir. Miktarı ne olursa olsun bir hakkın iadesi ve teslimidir. Bu, kimsenin alacağı bizde kalmaz, biz kimseyi mağdur etmeyiz demektir. Belediye Başkanı Sayın İbrahim Uğur Altay nezdinde Konya Büyükşehir belediyesini ve kararda imzası bulunan belediye yetkililerini tebrik ediyorum ve kendilerine teşekkür ediyorum.

İçinizden birileri “Ne var bunda? Zaten olması gereken bu” diyebilir. Olması gereken bu ise de daha önce hepimiz biliriz ki bu şeylerin böyle olmadığıdır. Buna bir örnek vermek istiyorum. Örneği görünce bana hak vereceksiniz. Çiller hükümeti zamanında ekonomik krizlere biraz katkı olsun diye LPG’li araçlardan alınan “Motorlu taşıtlar Vergisi”, diğer taşıtlara oranla -yanlış hatırlamıyorsam- 4 katı daha fazla idi. Uygulamaya konan bu karara kimi vatandaş uydu, zamanında gidip vergisini katlamalı yatırdı. Kimi de bu kararı Anayasa mahkemesi iptal eder” deyip yatırmadı. 4 katı ödemeyi yapan nice LPG’li araç sahibi, malmüdürlüklerine giderek “Hükümetin aldığı karar gereği şu plakalı LPG’li aracımın vergisini 4 kat olarak yatırdım. Bu karar Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği takdirde yaptığım fazla ödemenin geri iadesini veya diğer vergi dönemindeki vergi ödememe sayılmasını…” şeklinde dilekçe vermesine rağmen bu karar, Anayasa mahkemesi tarafından iptal edildi. Anayasamızdaki “Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürütülemez” maddesi gereğince, vergisini zamanında 4 kat yatıran mağdurlara herhangi bir iade yapılmamıştı. Hepsi de üzerine kaç bardak soğuk su içmişti.

Hasılı, pandemi süreciyle birlikte 65 yaş üstü büyüklerin ücretsiz toplu taşımadan yararlanma haklarını askıya almada da öncü bir rol üstlenen ve diğer şehirlere örnek olan Konya’nın, kullanılmayan elkart abonman iadesi konusunda da Türkiye’ye örnek olacağını düşünüyorum. Örneğine pek rastlamadığımız bu kararın aynı zamanda devlete ve devlet kurumlarına emsal olmasını canı gönülden arzu ediyorum. Zira benim için maddi değerinden ziyade manevi ve sembolik değeri büyüktür bu kararın.

Yazıma son verirken Belediyemizin, abonman iadesiyle ilgili aldığı bu karara şöyle bir seçenek de eklemesi mümkün olabilir mi? Elkartlara abonman iadesi şeklinde değil de kullanılmayan gün sayısının ücret olarak elkartlara yüklenmesi şeklinde. Malum olduğu üzere salgın tüm hızıyla devam ediyor. Okulların bazı sınıf kademeleri yüz yüze eğitim olarak açılmış olsa da öğrenciler ya haftada iki gün gidebiliyorlar ya da halen evlerinden eğitim alıyorlar. Kimi öğrenciler de liseden mezun oldu. Kazandıkları üniversiteler uzaktan eğitim yapıyorlar. Pandemi kalkmadan ve okullar tam kapasite açılmadan öğrenci ve öğretmenlerin abonman şeklinde alacağı iade, çok işlerine yaramayacak görünüyor.

*16/11/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.