2 Mayıs 2020 Cumartesi

Sosyal Medyanın 12 Etik Kuralı ***

Sosyal medya hayatımıza hızlı bir şekilde girdi. Neredeyse hayatımızın bir parçası oldu. Az sayıda insanımız dışında bu alemi bilmeyen, bu aleme girmeyen yok gibi. Her türlü bilginin ve fotoğrafın paylaşıldığı, reklam ve propagandanın yapıldığı, insanların gönül eğlendirdiği, tartışmaların yapıldığı, insanların mimlendiği ve algıların yürütüldüğü, trollerin cirit attığı bir yer burası.

Etkisi, televizyon ve yazılı basından daha fazla olan sosyal medyanın en büyük eksikliği, yazılı veya yerleşmiş bir etik kurallarının olmaması. Bu alemi kullanan çoğu kimsenin hissettiği bu eksikliği AK Parti de görmüş olmalı ki parti üyelerinin, sosyal medya kullanımında uyması gereken kuralları 12 madde halinde Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal aracılığıyla basına duyurdu. Açıklanan bu kurallar sadece AK Partili üyeleri değil, bu ülkede yaşayan ve bu alemi kullanan herkesi ilgilendiren kurallardır. Yine bu kurallara sadece sosyal medyada değil gerçek hayatta da uymamız gerekiyor. Altına imzamı atabileceğim bu 12 etik kuralı istifadenize sunmak istiyorum: Sosyal medyada;
1- Saygılı, hakaret ve nefret söylemi barındırmayan bir dil ve üslup kullanılması.
2-Diğer kullanıcıların özgürlük alanlarını kısıtlayacak, saldırgan tutumlar içeren paylaşımlardan kaçınılması.
3- Kullanıcıların kişilik ve görüşlerine saygılı olunması.
4- İnsan onurunun temelinde yatan özel yaşamın gizliliği hakkının ihlal edilmemesi.
5- Sözlü şiddet ve tehdit içerikli paylaşımlarda bulunulmaması.
6- İfşa, taciz ve siber zorbalık oluşturan eylemlerin yapılmaması.
7- Şeffaf olunması, sosyal medya mecralarında, anonim hesaplar kullanmayarak açık kimlikle, gerekli hukuki sorumluluğu üstlenerek ve gerçek kişiler olarak bulunulması.
8- Sahte isimler üzerinden paylaşımlarda bulunan hesaplara itibar edilmemesi, bu hesapların görünürlüğünün artırılmaması.
9- Kimi hassas dönemlerde toplumda infial oluşturacak, genel bir korku ve endişe iklimi oluşturacak paylaşımlardan kaçınılması, paylaşımlarda sağduyunun korunması.
10- Teyide muhtaç bilgilerin, gerçekliğinden emin olunmadan paylaşılmaması, bilgilerin doğruluğu için meselenin muhataplarının, resmi kurum ve kuruluşların açıklamalarının takip edilmesi, manipülasyon ve yalana prim verilmemesi.
11- Alıntı yapılıyorsa, bilginin alıntılandığı kaynağın referans gösterilmesi.
12- Toplumsal ahlaka aykırı içerik oluşturulmaması ve bu tarz içeriklerin yayılmaması.

Yayımlanan bu 12 madde ile “Toplumların genel ahlak kurallarının özgürlük adı altında çiğnenmesinin önüne geçebilmek, mevcut sorunların ortadan kalkmasını ve yeni sorunların önüne geçilmesini sağlamak” olduğu açıklanmıştır. Bu etik kurallara herkes uyarsa kazanan ülkemiz olur. Özellikle partilerin trollerine duyurulur.

***05/05/2020 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.


Canlı Ders Kesmekeşi *


Salgın dolayısıyla devletin aldığı ilk tedbirlerden bir tanesi, okullarda yüz yüze eğitime ara vermesiydi. 16 Marttan beri okullar kapalı. Salgın etkisini kaybederse 1 Haziranda okulların açılması hedefleniyor.

Yüz yüze eğitim olmayınca MEB, paçaları sıvadı, uzaktan eğitim seçeneğini devreye soktu. Bunun için ilkokul, ortaokul ve lise olmak üzere EBA TV adı altında üç kanal tahsis etti. İnternet üzerinden ders dinlemek isteyenler için de cep telefonlarına 8 GB ücretsiz İnternet tanımlandı. Belirlenen öğretmenlerin anlattığı dersleri, belli saatlerde öğrenciler ister TV kanalından, ister İnternet aracılığıyla EBA’dan takip edebiliyorlar. Dersini saatinde dinleyemeyen öğrenciler için de derslerin tekrarları dahi düşünülmüş.  Gördüğüm kadarıyla sistem güzel ve başarılı bir şekilde işliyor.

MEB, tercih ettiği öğretmenlere, ulusal çapta EBA TV’den verdirdiği uzaktan eğitim dersini yeterli görmemiş olmalı ki geçen haftadan itibaren okulları da canlı ders yoluyla sürece dahil etti. Emir demiri keser misali okullar, öğretmenlerine EBA üzerinden canlı ders ve işlenecek konu planlaması yaptı. Sorun da bundan sonra başladı. Tanımlanan ders saatinde girdiği sınıflara ders işlemeye kalkan öğretmenlerin çoğu, dersini işleyemedi. Daha doğrusu sayfasını açamadı. Çünkü karşılarına şu şekilde sistem hataları çıktı:  Error Type: LastErrorType_Auth, Error code: 10429, Error Description: The Error Code: 10429 is not defined…auth sdk failed…init sdk failed…sdk init failed-14 gibi. Bir daha bir daha olmak üzere bir saatlik süre içerisinde yeniden girmeye çalışılsa da sistem ders işlemeye geçit vermedi. Sayfasına girip dersini işleyen öğretmen sayısı bir elin parmaklarını maalesef geçemedi. Girenlerin çoğu da cep telefonu marifetiyle gecikmeli de olsa dersini işleyebildi.

Okulların whatsapp grupları “Dersimi işleyemedim…giremedim” serzenişleriyle doldu taştı. Okullar, dersine giremeyen öğretmenlerden verilen dersi işleyememe nedenini bir word ortamında kayda geçirmesini, altına da sistemin verdiği hata fotoğraflarını eklemesini istedi. Nasıl girileceğine dair açıklamalar da yine whatsapp aracılığıyla yağmur gibi yağmaya devam etti: “Canlı ders uygulaması indirilerek bilgisayara kurulmalı, programı indirmeden önce bilgisayarlarda kurulu olan anti virüs programları ve güvenlik duvarı etkisiz hale getirilmeli, canlı derse başlarken birden fazla tıklanmamalı, bilgisayarınızda Windows 7 yüklü ise sorun çıkabilir…” gibi.

Bakanlığın, ulusal düzeyde yapılan uzaktan eğitim derslerine ilave olarak okullar vasıtasıyla ders öğretmenlerini de sürece dahil etmesi yerinde bir uygulama. Çünkü ders öğretmenlerinin kendi öğrencilerine anlattığı ders, uzaktan eğitime göre daha da verimli olabilir. Burada sorun yok. Canlı derse başlarken ortaya çıkan teknik hatalardan ya EBA alt yapısının yeterli olmadığı ya da öğretmenlerin kullandığı bilgisayarların, EBA vasıtasıyla canlı ders işlemeye uyumlu olmadığı anlaşılmaktadır. Bu sorun kısa zamanda giderilir ve öğretmenler uzaktan da olsa öğrencileriyle ders işlerlerse uzaktan eğitim konusunda öğretmenler, büyük bir tecrübe kazanmış olacaklar. Allah muhafaza bundan sonra yeni bir salgın durumunda uzaktan eğitim seçeneği B plan olarak hemen devreye sokulur ve bir aksama meydana gelmeden dersler işlenir. Zaten geçileceği dillendirilen “dijital dünya modeli” dünyaya uzaktan eğitimi dayatacak gibi.

*04/05/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

1 Mayıs 2020 Cuma

Okullar Bir Başka Bahara *


Salgın nedeniyle okullar, 16 Martta itibaren önce iki hafta, ardından nisan sonuna, şimdi de mayıs sonuna kadar tatil edildi. Milli Eğitim Bakanının yaptığı açıklamaya göre salgın etkisini kaybederse 1 Haziranda okulların açılması planlanmakta. O zamana kadar halen yapılmakta olan uzaktan eğitime devam edilecek.

1 Haziranda okullar iki haftalığına açılır mı, açılırsa da bir anlam ifade eder mi ya da yaz dönemi yapılacak bir telafi eğitimle, eğitim ve öğretim yapılmayan üç ayın telafisi giderilir mi? Tüm bunları zaman gösterecek. Bana sorarsanız bu aşamadan sonra açılacak okul veya yapılacak ders veya telafi eğitimi, dostlar alışverişte görsün, biz yaptık oldu türünden olur, bir faydaya haiz olmaz. Niçin derseniz? Nedeni de yapılan açıklamalarda gizlidir. Sayın Bakan, LGS sınavına girecek öğrencilerin birinci dönemin konularından sorumlu olacağını açıkladı. Benzer bir açıklamayı da YÖK Başkanı, YKS’ye girecek öğrencilerin de birinci dönem konularından sorumlu olacağını söyledi. Aynı şekilde yapılan ve yapılmakta olan uzaktan eğitimin de bu sürece bir katkısı olamaz. Çünkü uzaktan eğitimde işlenen konulardan da sınavlarda soru çıkmayacağı açıklandı. Bu açıklamalar, eğitim ve öğretimin bu dönem için bittiği anlamına gelir. Çünkü bizde eğitim ve öğretim ya da bilgi öğrenme; süreç odaklı değil, sonuç odaklıdır. Öğrendiğimiz bilgilerden biz, yapılacak merkezi veya ara sınıf sınavlarında sorumlu olmalıyız ki gördüğümüz veya göreceğimiz dersin veya konunun bizim için bir anlamı olsun. Bunun sağlamasını, sınavların yapılıp notların sisteme girildiği, okulların son haftalarına bakarak yapabiliriz. Karneye geçecek notlar kesinleştikten sonra bizim için okul, eğitim ve öğretim bitmiş demektir. Bu aşamadan sonra öğrenci, okula kolay kolay gelmez, gelse de ders işletmez. “Yine mi ders? Zaten notlar verildi” der. Öğretmen ders işlemeye kalksa da öylesine ders işlenmiş olur. Kolay kolay dinleyeni olmaz. Sadece dinler gibi yapılır. Yani prosedür yerine getirilmiş olur.

Eğitim ve öğretimin sekteye uğramasıyla ortaya çıkan sorun bu kadardan ibaret değil. Okulların tatil olmasıyla birlikte vatandaşı bekleyen başka sorunlar da oluştu. Çocuğu özel okula giden veya takviye amaçlı kurs/etüt merkezlerine giden veliler, okullara veya kurs/etüt merkezlerine taksit yatırmaya devam edecekler mi yoksa ödemeyi kesecekler mi? Bakanın yaptığı açıklamaya göre özel eğitim kurumları, yapılamayan dersleri telafi edecek bir planlama yapar ve bunu yerine getirirlerse ücretler ödenecek yoksa ücret ödenmeyecek. Telafi eğitimden verim alınamayacağını yukarıda izah etmeye çalıştım. Hasılı veli, taksitini yatırmaya devam etse de karşılığında çocuğu doğru dürüst hizmet almamış olacak. Hizmet alınmadığı için ödeme yapılmadığı takdirde özel eğitim kurumları, personelinin maaşını vermekte zorlanacaklar ya da veremeyecekler. Yani çözümü zor bir durumla karşı karşıyayız. Bunun, mutlaka bir orta yolu bulunacağını ümit ediyorum. En azından yemek ve servis ücretlerinin alınmaması, eğitim ve öğretim ücretlerinde de indirime gidilmesi gibi seçenekler şimdilik dillendiriliyor ve böyle de olması gerekir.

*02/05/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.