18 Haziran 2019 Salı

Cennet mi Büyük Yoksa Cehennem mi?

—Azizim! Cennet mi büyük yoksa cehennem mi?
—Hayırdır, nereden çıktı bu soru?
—Hiç...merak ettim.
—Ne bileyim ben?
—Bir görüşün vardır mutlaka.
—Var elbet! Ama şundan eminim ki cennette herkese yetebilecek kadar yer vardır. Yeter ki orayı garantile. Cehennemde de herkese yetecek kadar yer var. Ama hiç tavsiye etmem orayı.
—Yuvarlak bir açıklama oldu. Tam cevabımı alamadım.
—Cehennem daha büyük olacak diye düşünüyorum.
—O niye ki? Bu öngörüye nereden vardın? 
—Cehennemin daha geniş olduğunu bilmek için bir öngörüye veya bilgiye ihtiyaç yok. 
—İyi de, bunu nereden çıkardın? Cennet niye daha büyük olmasın? Ki o Allah merhamet sahibidir, gafurun rahimdir. Merhameti gazabından daha geniştir. Öyle değil mi?
—Aynen dediğin gibi. Böyle olduğuna yürekten inanıyorum. Ama ben cehennemin daha büyük olacağını düşünüyorum. Niye dersen? Dünyada olup bitenlere bak, çevrene bak. Haksızlık, hukuksuzluk, zulüm, işkence, her türlü kötülük diz boyu. Kan, gözyaşı hakeza. Tüm bunları yapanların sayısı da üç, beş, on değil; sürüyle. Bu demektir ki bu dünyada iyiler daha azınlıkta. İyilerin sayısı fazla olsa bile haksızlığa karşı sessiz kalınması, bana dokunmayan yılan bin yaşasın, aman ne olur ne olmaz düşüncesinin hayat düsturu olarak benimsenmesi zulmün ve haksızlığa sessiz destektir. Kötülerin sayısını bilmiyorum ama iyilere göre sesleri daha gür çıkıyor, dünyayı yakıp yıkıyorlar ve dünyaya hakimler. Hasılı kötüler ve kötülere dolaylı veya dolaysız destek olanların sayısı da az değil. Tüm bunlardan çıkardığım cehennemin daha geniş olacağı. Çünkü müşterisi fazla gibi. Cehennem daha küçük olacak. Çünkü hak eden daha az olacak gibi.
—İlginç!
—Öyle zannediyorum cennet ve cehennemin büyüklüğü hak edenlerin sayısına göre düzenlenecek. Allah cenneti hak edenlerden eylesin. 
—Amin.
—Bu dünyada bile bile haksızlık yapanlar ve kendi menfaatleri için dünyayı yaşanmaz kılanlar için de iyi ki cehennem var. Cehennemden uzak olacak şekilde cennete gidecek amel işleyenlere ne mutlu!

17 Haziran 2019 Pazartesi

Mursi'nin Ardından *

2012 yılında yapılan seçimde yüzde 52 oy alarak Mısır'ın seçilmiş ilk cumhurbaşkanı oldu.

2013 yılında bir askeri darbe ile koltuğundan indirildi.

Cezaevine gönderildi. Altı yıldır Mısır zindanlarında ölüme terk edildi. 

Casuslukla suçlandı ve idamla yargılandı.

Mahkeme salonunda yargılanırken geçirdiği baygınlık sonucunda 17/06/2019 günü 68 yaşında iken yaşamını yitirdi. Nur içinde yatsın. Mekanı cennet olsun.

Kim olduğunu bildiniz sanırım. Muhammed Mursi'den bahsediyorum. Ölüm nedenini darbeci Sisi, ne tür bir açıklama yaptırtır bilmiyorum. Kalp krizi dedirtebilir ama bu ölüm şüpheli bir ölüm olarak belleklerdeki yerini alacaktır. Çünkü 6 yıldır zindan hayatı yaşayan Mursi'ye ne yedirdiler ne içirdiler bilmiyoruz. Belki de yavaş yavaş ölsün diye zehir verdiler. Olur mu olur? Çünkü burası Mısır, buradan çıkış yok. Seçilmiş ilk cumhurbaşkanı ve mahkeme salonunda vefat eden ilk kişi olarak tarihe geçen Mursi'ye gelinceye kadar Mısır zindanları kimlere mezar oldu kimlere... Kimler darağacında sallandı, kimler idama çarptırıldı kimler... Abdulkadir Udeh, Seyyit Kutup, Hasan Hudaybi, Muhammed Hamid Ebu Nasr, Muhammed Mehdi Akif, Muhammed Bedii, Hayrat Şatır gibi ünlü isimlerin yanında nice isimsiz kahramanlar... Çünkü burası Firavunların memleketi… Mısır denince akla Firavun ve zindan akla gelir. Bir yerde Firavun ve zindan olur da kan, gözyaşı, zulüm, işkence olmaz mı? Maalesef Mısır denince aklıma bunlardan başkası gelmiyor. Belki de Mısır zindanına girip de girdiği zindanı Medreseyi Yusufiye’ye dönüştüren ve oradan kurtulan ender kişilerden biridir Hz Yusuf. Dün ve bugün bu zindanlara girip can verenlerin kahir ekseriyeti, tıpkı Hz Yusuf gibi gömleği arkadan yırtılanlardır. Mursi de bunlardan biridir. Tüm dünya kamuoyu gibi biz buna şahitlik ederiz.

Ülkesinin seçilmiş ilk ve tek cumhurbaşkanı olan Mursi'nin tek suçu, seçildikten sonra Mısır'a biçilen rolün dışına çıkmak istemesi, kimseden emir almaması, ABD'nin, Batı'nın ve Suudi Arabistan'ın politikalarına uymaması ve darbeye direnmesidir. Mursi'nin 2019'da öldüğüne bakmayalım. Çünkü onun kalemi cumhurbaşkanı seçilip bir darbeyle indirildiği zaman kırılmış ve 2013 yılından itibaren cezaevine gönderildiği zaman ölüme terk edilmişti. Sadece nasıl, ne zaman, ne şekilde, hangi gerekçeyle öldürelim diye bekletildi. Şükür ki onların kirli ellerine gerek kalmadan mahkeme salonunda iken Hakk'a yürüdü.

Bu ölüm, tüm Müslümanları ve mazlumların yanında yer alanları derinden bir üzüntüye gark ederken bu adamdan nasıl kurtulurum, dünya kamuoyu ne der, bir ölse de kurtulsam diye el ovuşturan darbeci Sisi'yi fazlasıyla sevindirmiştir. Çünkü haksız yere indirdiği Mursi'nin koltuğunda silah gücü ile oturuyor. Güya cumhurbaşkanlığı yapıyor. Yaptığı, birilerinin uşaklığı aslında… Köpek bile yediği kaba pislemez ama Sisi, pislemiştir. Nisan ayında yaptırdığı anayasa değişikliği ile 2030'a kadar cumhurbaşkanı kalmayı garantilemişti. Ama rahat etmesi ve derin bir oh çekmesi için başının belası Mursi'nin de ölmesi gerekiyordu. Bunu da kansız hallettiği için artık rahat bir nefes alır. Önünde bir engel kalmadığına göre pislediği koltukta 2030'dan sonra da oturabilir. Çünkü hak etti ve efendilerinin gözüne girdi. Midesi ve cibilliyeti götürdükten sonra niçin olmasın?

Suyu bulandırdığı için kalemi kırılan ve öldürüleceğini bilmesine rağmen kimseye boyun eğmeden darı bekaya başı dik bir şekilde giden Mursi’nin gömleğinin arkadan yırtıldığına şahitlik ediyor ve ona Allah’tan sonsuz rahmet diliyorum. Ölümü inşallah sebep olanlara dünyayı dar eder.

*19/06/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

"Nankör Olma" Oğlum!


—Baba, biraz harçlık verir misin? Çarşıya çıkacağım.
—Vereyim evlat ama cebimde nakit yok. Bugün günlerden ne?
—Cumartesi.
—İyi o zaman. Bugün ayın 15'i. Maaş yatmıştır. Sen şu kartı al. Parkın oradaki bankamatikten maaşımı çek gel. Bu arada senin de harçlığını vereyim.
—Tamam baba!
*
—Baba al kartını.
—Maaş?
—Çekemedim.
—Niye? Bankamatik mi bozuk?
—Hayır, 8-10 kadar sıra var.
—Sıraya girip bekleseydin.
—Kim bekleyecek baba bu sıcağın altında. Nereden baksan bana yarım saat sonra sıra gelir.
—Ne yapacağız ya şimdi?
—Gitmeyiveririm çarşıya.
—Seni anlamıyorum. Daha doğrusu bu yeni nesli.
—Niyeymiş o? Ne yaptı yeni nesil?
—Sıkıntıya gelmiyor, beklemeye gelmiyor. Armut pişecek, ağzınıza düşecek.
—Şimdi biz mi suçlu olduk? Banka, yakınına bir ATM daha koysaydı olmaz mıydı? Bu çağda sıra mı beklenir?
—Ah oğlum ah!
—Ne oldu yine, bu ah neyin nesi?
—Hiç, eskiye gittim.
—Eski nasıldı?
—Eskiden ATM'ler yoktu. Maaşımızı mutemetten alırdık. Maaş günü cumartesi, pazar veya resmi tatil gününe denk geldiğinde maaşımızı ilk iş gününde alırdık. Yani hafta sonuna denk gelince maaşımız iki gün sonra ancak elimize geçerdi. Şimdi ne var! Hafta sonu, resmi tatil demeden maaşımız hemen yatıyor ve gidip çekiyoruz. Maaşımızı bankadan almaya başladığımız zamanlarda da yine maaşımız tatillerde yapmaz, ilk iş gününü beklerdik. Fazla ATM olmadığı için maaşı çekeceğimizde uzun kuyruklar oluşur, üşenmeden, bıkmadan bekler, sıramız gelince çekerdik. Hatta bazen tam bana sıra geldiğinde ATM ya arızalanır ya da makinede para biterdi.
—Eee...?
—O zamanlar böyleydi işte.
—İyi de bana niye anlattın şimdi bunu?
—Hiç, aklıma geldi nedense...
—İyi de baba, şimdi hangi çağda yaşıyoruz? Bir de ben ne zaman bir şeyden dert yansam geçmişten örnek veriyor, günümüzle kıyaslıyorsun hep. Günümüze gelmek lazım.
—Gelelim gelmeye de…dünü de unutmamak lazım.
—Tamam baba unutmayalım. Ama eleştirdiğim için niye nankör oluyorum? Bizim eleştirimizi eleştirebilir, hatta geçmişle kıyaslayabilirsin. Ama nankörlükle itham edilmeyi kabul etmiyorum. Çağın imkanlardan daha fazlayı istemek niye nankörlük olsun? Beni öldür ama asla nankör deme.
—Ama görmüyorsunuz oğlum!
—Görüyoruz baba. Daha fazlasını istemek niye nankörlük olsun.